Kayıtlar

değil etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Daha Güçlü Değilsiniz

Daha Güçlü Değilsiniz İslam'ın ilk büyük meydan sınavı Bedir'e doğru yol alınmaktadır. Deve azdır, ancak üç kişiye bir tane düşer ve sırayla binilir. Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem ile aynı deveyi paylaşan arkadaşları, kendi haklarından gönüllü olarak vazgeçerler. Sürekli O’nun Sallallahü Aleyhi Vesellem binmesini isterler. O ise kabul etmez: "Siz" der, "benden daha güçlü değilsiniz. Kaldı ki ben de sizin kadar sevap kazanmaya muhtacım." (Alıntı)

Hayat Yolu Düz Değil

Hayat Yolu Düz Değil Hayat yolu düz değil... Baharı var, kışı var. Gecesi var, gündüzü var. Her insan da bir değil. İyisi var, kötüsü var. Mademki bu dünyadayız, imtihana da alışacağız. Hayat yolu düz değil. Hz. Mevlânâ hayatını üç kelimede özetliyor: “Hamdım, piştim, yandım.” Yine Mevlânâ’yı dinleyelim: “Bu dünya bir ağaca benzer. Bizler de bu ağacın yarı ham, yarı olmuş meyveleri gibiyiz. Ham meyveler ağacın dalına iyice yapışır; oradan kolay kolay kopmazlar. Çünkü ham meyve köşke ve saraya lâyık değildir. Bu dünyadan başka hayat tanımayanların, ham meyveden bir farkı yok. Onlar dünyadan hiç ayrılmak ve hiç çıkmak istemezler. Çünkü Allah’ın huzuruna, O Yüce Sultanın sarayına, Cennete çıkacak ne yüzleri vardır, ne de olgunlukları.” İyilerin çekmedikleri bir eza, bir cefa yok bu dünyada. Onlara dadanan düşmanların sayısı hesaba gelmez ama neticede kazanan yine hep iyilerdir. Ve onların yolundan gidenlerdir. Hayat böyle... Hayat yolu düz değil. Görmek isteyen gözün

Sana “ADAM” demeleri hiç doğru değil.

Sana “ADAM” demeleri hiç doğru değil.” Köyde ilkokul öğrencisi… Derse çok az denecek kadar geç kalmıştı. İçeri girdiğinde öğretmen ceza olsun diye ezberlemelerini söylediği şiiri okuması için tahtaya ilk olarak onu çıkardı; hem de öfkeli bir tonla: – Oku bakayım Şirazlı Sa’dî’nin Âdemoğulları adlı şiirini, diyerek… Titrek sesle okumaya başladı öğrenci: “Âdemoğulları birbirlerinin uzvudurlar, Ki yaratılışta hepsi aynı cevherdendirler… Eğer zamane uzuvlardan birini ağrıtırsa, Diğer uzuvlarda da rahatlık kalmaz artık.” Devamı aklına gelmedi bir türlü. Sustu kaldı öylece… – Geri kalan iki mısrayı da okusana! – Özür dilerim öğretmenim, hatırlayamıyorum. – Ne demek hatırlamıyorum? Bu kadar kolay bir şiiri dünden beri nasıl ezberlemezsin? – Annem rahatsızdı, öğretmenim! Felçlidir ve evin bir köşesinde öyle yatıyor. Tedavi masrafları yüksek olduğu için babam günde birkaç işe gidiyor ve gece geç saatlerde eve geliyor. Bu sebeple de ben ev işlerine yetişmek, ann

Miktar Değil, Vicdan Önemlidir

Miktar Değil, Vicdan Önemlidir Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) infâk etmedikçe «birr»e, hayrın kemâline eremezsiniz. Her ne infâk ederseniz, Allah onu hakkıyla bilir.” (Âl-i İmrân, 92) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Allah Teâlâ, sizin her biriniz ile tercümansız konuşacaktır. Kişi sağ tarafına bakacak, âhirete gönderdiklerinden başka bir şey göremeyecektir. Soluna bakacak, âhirete gönderdiklerinden başka bir şey göremeyecektir. Sonra önüne bakacak, karşısında cehennemden başka bir şey göremeyecektir. O hâlde (sadece bir hurmaya bile sahip olsanız) artık bir hurmanın yarısı ile de olsa, kendinizi cehennem ateşinden koruyun. Bunu da bulamayan, güzel bir söz ile kendisini korusun.” (Buhârî, Zekât, 9, 10; Müslim, Zekât, 67, 97) Medîne-i Münevvere mücavirlerinden Ali Ulvi hocaefendi anlatıyor: “Hacca gelenlerden, amcam Hacıveyiszâde’nin faaliyetlerini dinliyorduk. Diyorlardı ki: “Amcanız, İmam Hatip Okulları için teberru toplamaya başladı. D

Gaddar Değil Cesur Olalım

Gaddar Değil Cesur Olalım Bir yaz günü çocuklar dere kenarında oynuyorlardı. İçlerinde Gazanfer adında biri vardı. Hayvanlara yaptığı işkenceler yüzünden çocuklar ona Gaddar lakabını takmışlardı. Gazanfer daha yeni ve canlı bir oyun oynanmasını istiyor fakat teklif edilen oyunların hiç birini beğenmiyordu. Kendisi gibi düşünen iki üç arkadaşını bir köşeye çekti. Onlarla baş başa vererek konuştuktan sonra, eğlenceli bir oyun bulduklarını söyledi. Diğer çocuklar bu yeni oyunu merak ediyorlardı. Yeni ve kötü oyun: Gazanfer ve arkadaşları kasabaya yeni taşındıkları için henüz yüzmeyi bilmeyen Ali‘nin yanına sinsice yaklaştılar. Sonra zavallıyı kolundan, bacağından yakalayarak dereye fırlattılar. Büyük bir paniğe kapılan Ali, kulaç atmak için bir iki defa çırpındı fakat yüzemedi. Suya batıp çıkmaya başladı. 0 imdat diye bağırıp çırpındıkça Gazanfer ve arkadaşları kahkahalarla gülüyorlardı. Cesur çocuk İsmail Çocuklardan biri çabucak soyunmaya başladı. Bu İsmail idi. Cesu

Kuran Okudum Ve Ben Artık Ateist Değilim

Resim
Kuran Okudum Ve Ben Artık Ateist Değilim Hidayete erdiler, En ünlü ateist 81 yaşında döndü Geçirdiği beyin kanamasına kadar ateist (Tanrı tanımaz) olduğunu belirten Akşam gazetesi Genel Yayın Müdürü Serdar Turgut, Almanya'daki hasta yatağında Kuran okuduğunu belirtti ve ekledi: Dindarlığımı destekleyen bilgi istiyorum. Duanın gücünü keşfettim. Hidayete erdiler En ünlü ateist İngiliz felsefeci Flew, 81'inde "Tanrı vardır" dedi. Dünya bunu tartışırken Serdar Turgut da "artık ateist değilim" dedi... İman yolunda huzur bulanlar arasında birçok ünlü isim de bulunuyor. Onlar inkârcı değildi ancak şimdi manevi yönden daha güçlüler. Dünyanın en ünlü ateistlerinden İngiliz Profesör Antony Flew'un 81 yaşında Allah'a inanmaya başladığını açıklamasından sonra şimdi de Türkiye'deki bir başka ünlü ateist, Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut dine döndüğünü açıkladı. Turgut un bu açıklaması geniş yankı uyandırdı. İngili

Hakim-ül Harameyn Değil, Hadimül Harameyn

Hakim-ül Harameyn Değil, Hadimül Harameyn Yavuz Sultan Selim, Mısır'ı fethetmiş ve hilâfet 1516 yılında Abbasilerden Osmanlılara geçmişti. Bir cuma günü Ümeyye Camünde cuma namazı kılınacaktı. Yavuz Sultan Selim de, camide idi. Şam valisi hükümdarın namaz kılacağı yere yeşil atlastan bir seccade sererek namaz kılınacak yeri ayırmıştı. Yavuz, namaz kılacağı yerde diğer cemaattan ayrı olarak serilmiş bu seccadeleri görünce hiddetlenerek: — Burası ibadet yeridir, padişah sarayı değildir, dedi ve atlas seccadelerin kaldırılmasını emretti. Kendisi de, cemaatla beraber camide namaz kılmaya başladı. Sıra Cuma hutbesine gelmişti ki, imam çıkarak hutbeyi okumaya başladı. Hutbenin mukaddimesinde halifelerin ismi zikredilirken imam efendi Yavuz Sultan Selim'i kastederek: — Hakimül harameyniş şerifeyn (Mekke ve Medine'nin hükümdarı) dedi. İmam efendinin bu sözlerini duyan Koca Yavuz hemen oturduğu yerden ayağa kalkarak: — İmam efendi! Okuduğunuz hutbedeki

Delilikten Yatıyoruz Enayilikten Değil

Delilikten Yatıyoruz Enayilikten Değil Adamın birisinin, arabasının lastiği tam tımarhanenin önünde patlar. Adam arabayı kenara zor yanaştırır. Sonraki işlem malum... Kriko, stepne, bijon anahtarı ve tekeri söker. Ama söktüğü 4 adet bijon, yuvarlanıp yağmur mazgalına düşer. Mazgal açılır gibi değil, bijonlar görünmüyor bile. Adam bir sağına bakar, bir soluna bakar, çaresiz kaldırıma çöker. Olayı en başından beri tımarhanenin demir parmaklıklı penceresinden izleyen bir deli, seslenir; - Ula ne yapıyorsun, orda öyle? - Sorma birader, lastik patladı ve değiştirirken bijonları mazgala düşürdüm. - Düşündüğün şeye bak! Diğer lastiklerden birer tane bijon çıkar. Hepsi 3 bijonlu olsun. Seni, lastikçiye kadar idare eder. Adam hemen denileni yapar. Ve akıl hastanesindeki deliye seslenir: - Senin ne işin var tımarhanede? Cevap müthiştir... - Biz burada delilikten yatıyoruz kardeşim, enayilikten değil!  (Alıntı)

Allah'ın Evi Cami Değil, Kalptir

Allah'ın Evi Cami Değil, Kalptir Osmanlı Sultanlarından Yıldırım Beyazıd, Osmanlı imparatorluğunun merkezi olan Bursa'da bir cami yaptırmıştı. Caminin inşaatı tamamlandıktan sonra o zamanın mânevi büyüklerinden Emir Sultan Hazretlerini de yanına alarak camiyi gezdi. Caminin yapılışını kendisi beğenen Yıldırım, yanında bulunan Emir Sultan Hazretlerine: — Nasıl cami güzel olmuş mu, beğendin mi? Diye sordu. Bazı rivayetlere göre içki içtiği bildirilen Yıldırım'a Emir Sultan Hazretleri: — Sultanım, cami çok güzel olmuş. Lâkin bir eksikliği var... O da bir köşesine bir meyhane yaptırmayı unutmuşsunuz, dedi. Padişah Yıldırım, bu sözlere sinirlenmişti. Hiddetle: — Ne demek! Hiç Allah'ın evinde meyhane olur mu? Diye gürledi. Çünkü Yıldırım Beyazıd, kendisinin içki içtiğini kimsenin bilmediğini sanıyordu... Mânevi Sultanların her şeyden haberdar olacağını hiç düşünmemişti. Emir Sultan Hazretleri: — Allah'ın asıl evi, insanın kalbidir. Sen kendi

Suçlama Değil Sonuç Önemli

Suçlama Değil Sonuç Önemli Selmân-ı Fârisî Radiyallahü Anh kendisine hakaret edip kötü sözler söyleyen birine şöyle demiştir: "Eğer âhirette günahlarım ağır, sevaplarım hafif gelirse, senin söylediğinden çok daha kötüyüm. Yok, günahlarım hafif, sevaplarım ağır gelirse, senin sözlerinin bana bir zararı olmaz." Bir seferinde İmam Şafiî (rah) 2000-3000 kişilik muazzam bir cemaate vaaz ve nasihat ederken içeriye bir kâfir girdi. Eliyle İmam Şafiî'nin sakalına işaret ederek, "Senin sakalın benim köpeğimin kuyruğuna benziyor" diye hakarette bulundu. Cemaat hemen harekete geçip kâfirin haddini bildirmek istediler, hazret derhal buna mani olarak, "Ona müdahale etmeyin" dedi ve yüzünü kâfire çevirerek kemali sükûnetle ona şunları söyledi: "Eğer bu sakalım yarın âhirette cennet hurilerinin eline geçecekse senin köpeğinin kuyruğundan çok daha kıymetlidir. Yok, eğer cehennem zebanilerinin eline geçecekse o zaman senin köpeğinin kuyruğu sakalımdan

Yediği Dolma Sonucunda Hayatını Kaybetti

Resim
Yediği Dolma Sonucunda Hayatını Kaybetti Konya'da ölümün ne zaman ve nerede geleceği belli olmadığına örnek bir olay yaşandı. Evlerinde sarma hazırlayan Raziye Koca yediği bir dolma sonucunda hayatını kaybetti. Yediği dolma sonucunda hayatını kaybetti Yediği dolma sonucunda hayatını kaybetti Yediği dolma sonucunda hayatını kaybetti Yediği dolma sonucunda hayatını kaybetti Konya'da yaşanan olayda dedesinin evinde yakınları ile birlikte dolma saran Raziye Koca, sardığı dolmayı yedikten sonra nefes alamayarak aniden yere yığıldı. Aile üyeleri tarafından hemen 112 sağlık ekiplerine haber verildi. 2 Ay Hastanede Tedavi Görmüş Olay yerine gelen sağlık ekipleri yapılan müdahale sonrası Raziye Koca'nın öldüğünü tespit etti. Baba Lokman ve anne Eşe Koca'nın ifadesine başvuran polis, genç kızın daha önce boğaz rahatsızlığı nedeniyle 2 ay hastanede tedavi gördüğünü, yapılan tetkiklerde hastalığını teşhis konulamadığı bilgisine ulaştı. Raziye Koca'nın cen

Dünyayı terk etmek

Dünyayı terk etmek İnsan, ne kadar güçlü olursa olsun, neyi olursa olsun, evi, işi, aşı, dostu ve eşi, hepsi bir gün hiç olacak, kabre ancak kefeniyle girecektir. Peygamber efendimiz, Dünya sizi terk etmeden, siz dünyayı terk edin! Buyuruyor. Madem o bizi terk edecek, biz onu terk edelim. Dünya bizi terk edince aklımız başımıza gelirse de, o zaman bir daha dünyaya dönemeyiz. Ölmek felaket değil, öldükten sonra başına gelecekleri bilmemek, tedbirini almamak felakettir. Ahirette nereye gitmek istiyorsak, ona göre hazırlık yapmalıyız. Orada Cennet ve Cehennemden başka yer yoktur. Cennete girmek için, doğru iman sahibi olmak ve dine uymak gerekir. Allah için sevmek, Allah için nefret etmek, iyiliği tavsiye etmek, kötülükten men etmek… Haşa zulüm etmez kuluna Huda’sı; İnsanın çektiği kendi cezası (Alıntı)

Çiçek Değil, Çocuk Yetiştirdiğini Unutma

Resim
Çiçek Değil, Çocuk Yetiştirdiğini Unutma Kapı komşum David’in beş ve yedi yaşında iki çocuğu var. Bir gün yedi yaşındaki oğlu Kelly’ye benzinle çalışan çim biçme makasıyla nasıl çim biçildiğini öğretiyordu. Makinayı çim üzerinde nasıl döndüreceğini öğretirken eşi Jan, David’i bir soru sormak için içeri çağırdı. David içeri girince, Kelly makinayı çalıştırdı ve çimlerin ortasındaki çiçek tarhına daldı. Çiçek tarhı bir anda mahvolmuştu. David döndüğünde gördüğü manzara karşısında çılgına döndü. Bütün komşuların çok beğendiği, ilmik ilmik kendi elleriyle yaptığı çiçek tarhı yoktu artık. David tam sesini yükseltmeye başlamıştı ki, Jan dışarıya çıktı ve David’e:  “- David, çiçek değil, çocuk yetiştirdiğini unutma!”  dedi. Jan bu sözleriyle bana ana baba olarak önceliklerimizin ne olduğunu çok güzel anımsattı. Çocukların kendileri ve benlik saygıları, kırabilecekleri ya da hasar verebilecekleri herhangi bir fiziksel nesneden çok daha önemlidir. Bir futbol topunun kı

Çabuk Yetiş Ellere

Çabuk Yetiş Ellere Yürü artık koş artık, çabuk yetiş ellere, Uyanmazsan yok olur, karışırsın sellere... Ufalanır, toz olur savrulursun yellere, Yürü yiğidim yürü, eğlenecek gün değil! Yol çıkmaza girerse, dağlardan aşmalısın, Herkes yavaş giderken, sen hızlı koşmalısın, Eller yerde koşarken, sen gökte uçmalısın Yürü yiğidim yürü, eğlenecek gün değil!   İlim, amel ve ihlâs; değişmez halin olsun, Ehlisünnet âlimler, rehberin kolun olsun, Güzel ahlâk ve bilim, doğruluk yolun olsun. Yürü yiğidim yürü, eğlenecek gün değil!   Saniyeler çok mühim, sakın vakit kaybetme, Odaklan hedefine, sakın gevşeklik etme! Artık cihada başla, nefsin peşinden gitme, Yürü yiğidim yürü, eğlenecek gün değil!   Yarın olur deme hiç, belki yarın hiç gelmez. Bir gün devlet çökerse, bu millet asla gülmez. Din ve namus giderse, bir daha geri dönmez. Yürü yiğidim yürü, eğlenecek gün değil!   Bugün tövbe günüdür, acele tövbeni yap, Bugün hizmet günüdür, en güzel hiz

Ölüm Günü Gelmeden

Ölüm Günü Gelmeden…   Mümkün değil mi Yarab, Saadet devri tekrar? Gönüller sevgi huzur, ruhlar Rabbini arar.   Bütün mahlûkat mutsuz; gönüller aç, ruhlar aç. Canlı, cansız her varlık; ‘gerçek nizam’a muhtaç.   Bütün kutsi değerler; kaydı, yok oldu, gitti. Aranan her güzellik, uçtu, eridi, bitti.   Erozyona uğradı, akıl, mantık ve beyin. Bozuldukça bozuldu; kültür, sanat ve bilim.   Maneviyat çiğnendi, “O’dur, suçlu!” denildi. “Maddeye tapılarak, bugünlere gelindi.   Ne ararsan hep sahte, maske takmış insanlar. Riya dolu beyinler, en samimi hayvanlar.   Sevgi dostluk kayboldu, kötülük tırmanışta. “Allah rızası” öldü, menfaat var revaçta.   Allah’ım yardım eyle, gafletin sonu hüsran. Uyanmazsak halimiz; perişan mı, perişan.   Teker taşa dayanıp, vakit çok geç olmadan. “Uyar bizi, Ya Rabb’i!” ölüm günü gelmeden.   Doğru iman ederek, sünneti yaşayalım. Bol bol hayır yaparak, mizana taşıyalım.   Ansızın ölüm gelip, defterler ka