Hayat Yolu Düz Değil
Hayat Yolu Düz Değil
Hayat yolu düz değil... Baharı
var, kışı var. Gecesi var, gündüzü var. Her insan da bir değil. İyisi var,
kötüsü var.
Mademki bu dünyadayız, imtihana
da alışacağız. Hayat yolu düz değil. Hz. Mevlânâ hayatını üç kelimede özetliyor:
“Hamdım, piştim, yandım.”
Yine Mevlânâ’yı dinleyelim: “Bu
dünya bir ağaca benzer. Bizler de bu ağacın yarı ham, yarı olmuş meyveleri
gibiyiz. Ham meyveler ağacın dalına iyice yapışır; oradan kolay kolay
kopmazlar. Çünkü ham meyve köşke ve saraya lâyık değildir.
Bu dünyadan başka hayat
tanımayanların, ham meyveden bir farkı yok. Onlar dünyadan hiç ayrılmak ve hiç
çıkmak istemezler. Çünkü Allah’ın huzuruna, O Yüce Sultanın sarayına, Cennete
çıkacak ne yüzleri vardır, ne de olgunlukları.”
İyilerin çekmedikleri bir eza,
bir cefa yok bu dünyada. Onlara dadanan düşmanların sayısı hesaba gelmez ama
neticede kazanan yine hep iyilerdir. Ve onların yolundan gidenlerdir. Hayat
böyle... Hayat yolu düz değil. Görmek isteyen gözünü, işitmek isteyen kulağını
açacak. Su içmek isteyen eğilecek. Lokmayı ağza atmak yetmez; yutmak isteyen
onu çiğneyecek. Hangi kapının önünde durduk, hangi kapıyı çaldık da o kapı
açılmadı ki? Allah’ım bizi kendinden başka hiç kimseye muhtaç etme. Ama her
şeye rağmen zahmetlerin bir hikmeti olacak. Hikmeti nedir derseniz ona da cevap
var.
Bir gün, bir grup mü'min,
zalimlerin zulmünden şikâyetçi olmak üzere Mevlânâ’ya gelirler. Hz. Mevlânâ
onlara şöyle bir ders verir: “Kasaplar pazarında hiç köpek kesiyorlar mı?
Öldürülmeye en çok onlar lâyık olduğu halde, kesilen ve kesilmek zahmetine
katlanan yine koyunlardır.
Allah’ın yardımı da mü'minlere
daha fazla olduğu için, zahmetleri de daha çok olacaktır. Onlar hakkındaki
rahmet ise, o zahmete göredir. Sonsuz ve sayısızdır.”
Evet, koyunların yaşadığı zahmet
ve sıkıntılar, hep onların değerli ve kıymetli oluşlarındandır. Köpeklerin
kesilmemesi ve o sıkıntıları yaşamamaları ise kıymetlerinden değildir.
Bu dünya da iyi insanların
derecelerinin yükselmesi ve arınmaları için bir fırsattır. Şunu da unutmamak
gerekir, burası hizmet yeridir, ücret yeri değildir. Zorluk, zahmet çok olur.
Ama Rabbimizin rahmeti de bol olur. Dikenler çok olsa da bir gülün güzelliği,
her zahmeti, her çileyi unutturur.
Bir gül hatırı için, nice bin
dikene katlanır bahçıvan. Mü'min için dünya da böyledir. Burası ahiretin
tarlasıdır. Dikeniyle uğraşma. Gülünü deren gider. Hayat yolu düz değil. Sen
doğru yolda ve iyilik üzere ol.
Attığın her adım, söylediğin her
söz, verdiğin her sadaka, Allah’ü Teâlâ için olsun yeter. Gerçek iyilik, gerçek
zenginlik de bu değil mi? İşte size harika bir kıssa:
Âlemlerin en sevgilisi Hz.
Peygamber Aleyhisselâm anlatıyor:
Vakti zamanında bir adam; “Bu
gece illâ ki Allah’ü Teâlâ için birine sadaka vereceğim” deyip evinden çıktı ve
sokakları dolaşmaya başladı. Karşıdan gelen bir adamın avucuna bir miktar para
sıkıştırdı ve evine geri döndü. Sabah olunca köyün bazı yerlerinde toplanan
insanların:
“Bu gece akılsızın biri, falan
azılı hırsıza bir avuç dolusu sadaka vermiş. Sadaka verilecek başka kimse yok
muydu?” diye konuşup gülüştüklerini, olayı anlatıp alay ettiklerini duydu ve
üzüntü içinde evine döndü. Kendi içinden şöyle dedi:
“Ey Allah’ım, şükür Sana
lâyıktır, ben sadakayı Senin için verdim. Bu gece yine sadaka vereceğim”
diyerek, gece olunca yine evinden çıktı. Bir sokağın kenarında bekleyen bir
kadına sadakasını verip evine geri döndü. Ertesi sabah halkın:
“Hayat kadınlığı yapıp hayâsızlığı
meslek edinmiş olan falan kötü kadına adamın biri sadaka vermiş, bu adam ne
kadar akılsızdır, sadaka verecek başka birini bulamamış mıdır?” diye
söylendiklerini, dedikodu yaptıklarını işitti. Adamın içinde bir burukluk
meydana geldi. Adam evine gelip yine kendi içinden şöyle dedi:
“Allah’ım, Sana şükürler olsun.
Ne olursa olsun ben sadakayı Senin rızan için verdim. Bu gece yine Senin rızan
için sadaka vereceğim” diyerek, gece vakti evinden çıktı. Sokakta ilk
rastladığı bir adamın avucuna sadakasını sıkıştırıp geri döndü. Sabah olunca
bazı köylülerin; “Bu gece delinin biri, zengin bir adama sadaka vermiş”
dediklerini, alay edip gülüştüklerini duydu. İçindeki üzüntü ile evine geri
döndü ve şöyle dedi:
“Allah’ım! Sana tekrar tekrar
şükürler olsun. Ben sırf Seni hoşnut etmek için sadaka vermek istedim.
Birincisinde sadakamı bilmeden bir hırsıza vermişim. İkincisinde tanımadığım
bir hayat kadınına vermişim. Üçüncüsünde ise sadakaya muhtaç olmayan zengin
birine sadakam gitmiş. Ben hikmetini bilmesem de, Sana yine şükürler ediyorum”
deyip uykuya daldı. Gece rüyasında ona şöyle seslenildi:
“Ey sadaka veren kişi! Verdiğin
sadakaların her biri yerini bulmuştur. Hırsıza giden sadakan, onu hırsızlıktan
alıkoyacaktır. Zinakâr kadına verdiğin sadakan ise onu zinadan tövbe
ettirecektir. Zengine verdiğin sadakan ise, ona ders olacak; kendisinin de
malından sadaka vermesini sağlayacaktır.” (Buhari)
Selim GÜNDÜZALP
Yorumlar
Yorum Gönder