Kayıtlar

ben etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Aşkın Sardı Ben Neyleyim

  Aşkın Sardı Ben Neyleyim Bu sırrı kime söyleyim, İçimdeki şu yarayı, Muhammed’e arz edeyim! Muhammed’e Muhammed’e, Canlar kurban Can Ahmed’e… Taktım boynuma fermanı, Bozmam ben ahdi dermanı. Haber salın Muhammed’e, Oldum ben onun hayranı. Muhammed’e Muhammed’e, Canlar kurban Can Ahmed’e… Nideceğim, nideceğim, Şu dünyadan gideceğim. Nasihat kar etmez bana, Muhammed’e döneceğim, Muhammed’e Muhammed’e, Canlar kurban Can Ahmed’e…

Beytullah'ta Ben

  Beytullah'ta Ben   Ey! Beytullah yolcusu, Ey! Fazilet zengini; Meleklere vermedi, Rabb'im senin dengini. Ah! Bir görsen yüzünün, o nûrâni rengini; Ne mutlu ki, en kârlı ticaret şimdi senin; Karşılığı yüzbindir, Kâbe'de bir secdenin.   Ey! Beytullah yolcusu, Ey! Davetli misâfir; Nebîler sana yoldaş, Peygamberler müzâhir. Darlık yüzü yok artık, sana dünya ve âhir; Arafat müjdesinden, şüpheye düşme sakın; Yeniden doğmuş gibi, olacağın gün yakın.   Bekliyor şimdi seni, bir sabır imtihanı; Önce kendi içinde gizlenen nefsi tanı. Öfke ve isyan ile sevindirme şeytanı; Kazanmak istiyorsan, Mina'daki savaşı; İbrahim gibi fırlat, elindeki her taşı.   Yakında giyeceksin, beyaz ihramlarını; Çözeceksin ölümün, ölümsüz sırlarını. Bıraktın... Gidiyorsun, işte bütün varını; Sana hüzün vermesin, çoluk çocuk ve eşin, Beytullah'ta bekliyor, milyonlarca kardeşin.   Kâbe'yi ilk gördüğün, o muhteşem anda sen; Nasıl bir vecd içind

Ben Ona Âşık Oldum!

Ben Ona Âşık Oldum!   Musa Aleyhisselâm zamanında hiç kimsenin sevmediği, günahkâr bir kimse vardı. Bu kimse öldü. Bu adam da adam mı diye çöplüğe attılar... Allâh’ü Teâlâ Musa Aleyhisselâma emretti, benim falanca çöplükte bir kulum var, onu oradan çıkar, temizle, namazını kıl ve defin et... Musa Aleyhisselâm adamı çöplükten çıkardı, güzelce yıkadı, kefenledi, namazını kıldı. Bu arada ahali şaşırdı, Allâh’ü Teâlâ’nın Peygamberi, bunların çöpe attığı adamı, temizliyor, kefenliyor, namazını kılıyor... Definden sonra Musa Aleyhisselâm adamın evine geldi. “- Ey hatun bu adam ne yaptı, hangi hayırlı ameli yaptı?” Kadın Dedi ki: “- Ey Allâh’ü Teâlâ'nın peygamberi, bu hiç kimsenin sevmediği, herkesin kendinden kaçtığı birisi, bunun iyi bir ameli yoktu...” “- İyi düşün, bunun hayırlı bir ameli, iyi bir işi var.” Kadın yine: “- Hiç bir iyiliği yoktu, hep günah işlerdi!” dedi. Üçüncü defa sordu: “- Bunun mutlaka bir şeyi var ki, Allâh’ü Teâlâ bana bunu defnetmemi

Severim Ben Seni Candan İçeru

  Severim Ben Seni Candan İçeru   Severim ben seni, candan içeru, Yolum vardır bu erkandan içeru…   Şeriat, tarikat yoldur varana, Hakikat meyvası andan içeru…   Dinin terk edenin küfürdür işi, Ol ne küfürdür, imandan içeru…   Beni bende demen, ben de değilim Bir ben vardır bende, benden içeru…   Beni benden alana ermez elim, Kim kadem basa Sultandan içeru…   Süleyman kuş dilin bilir dediler, Süleyman var, Süleyman'dan içeru…   Tecelliden nasip erdi kimine, Kiminin maksudu bundan içeru…   Senin aşkın beni benden alıptır, Ne şirin dert bu, dermandan içeru…   Miskin Yunus, gözü tuş oldu Sana, Kapıda bir kuldur, Sultandan içeru…   Yunus Emre Kuddise Sirrûh

Ben Bütün Malımın Gitmesine Razıyım Ama…

              Ben Bütün Malımın Gitmesine Razıyım Ama…               Adamın biri anlatıyor. Ben lokantada oturmuşken telefonla konuşan bir adam birden sevinç çığlıkları atmaya başladı. Konuşmasını bitirdikten sonra garsona:             “- Burada olanlara hepsine benden pilav üstü kebap ver! 18 yıl aradan sonra baba olacağım!”             Bir kaç gün sonra aynı adamı sinemaya giderken elinde 3-4 yaşında bir çocukla bilet kuyruğunda gördüm.             Çocuk ona “Baba!” diyordu.             Adamın yanına gidip o günkü işinin hikmetini sordum.             Adam utana sıkıla olayı anlattı.             “- O gün yan masada yaşlı bir çift vardı. Yaşlı kadın menüye baktıktan sonra eşine: 'Keşke bu gün pilav üstü kebap yiyebilsek!' dedi. Kocası da hanımının yanında utanarak ancak çorba alacak paralarının olduğunu söyledi. Bunu duyunca üstüme kaynar su dökülür gibi oldu. Bende o yapmacık telefon konuşmasıyla onlara pilav üstü kebap almak istedim.”                   Ben a

Rabbim Beni Parça Parça Yapsa, Benim O’na Ancak Sevgim Artar!

  Rabbim Beni Parça Parça Yapsa, Benim O’na Ancak Sevgim Artar!   Bişr-i Hafî Rahmetullahi Aleyh anlatır:   “- Gençliğimde Abadan’a gitmiştim. Cüzzamlı ve kör bir adamla karşılaştım. Sarası tutmuş, karıncalar vücuduna üşüşmüş etini yiyorlardı. Başını kaldırdım, kucağıma aldım, ayılmasını ve kendisi ile konuşmamı bekledim. Ayıldığı vakit: “- Benimle Rabbim arasına giren bu boş adam kimdir? Rabbim beni parça parça yapsa, benim O’na ancak sevgim artar!” dedi. Bundan sonra artık kul ile Allah arasında gördüğüm hiç bir hikmeti inkâr etmedim, niçin böyle oluyor? Demedim.”

Ben Dervişim Diyen Kişi

  Ben dervişim diyen kişi, Gaye gönül verme sakın… Canını aşk odu sanup, Nefs oduna urma sakın…   Aşk odu âşıklar canın, Yakar dosta ulaştırır, At canını aşk oduna, İki sanup durma sakın…   Aşk denizi derin olur, Yüz bin yüzgeçler boğulur, Kenarı yok bu denizin, Çıkam deyu sorma sakın…   Bu denizin yüzgeçleri, Cansız olur bahrileri, Can terkini urmayınca, Bu denize girme sakın…   Bahrisisin bu denizin, Eşrefoğlu Rumî sen de… Az az çıkar aşk gevherin, Kendi özün yorma sakın…   Eşrefoğlu Rumi Kuddise Sirrûh

Ben Neyim, Hem Neyim Var?

  Bu bahçede benim için, ne gül, ne lâle var, Bu pazarda ne alış veriş, ne de para var, Ne kudret ve tasarruf ve ne mal, ne de mülk var, Ne dert, ne zevk ve ne de merhem ve ne yara var, Bu dünyada bilseydim, ben neyim, hem neyim var?   Vücut, lutf-i ilâhî, hayat, rahmet-i kerim! Ağız, atiyye-i Rahman, kelâm fadl-ı kadîm! Beden, binâ-yı hudâ, rûh, nefha-i tekrîm, Kuvvet, ihsân-ı kudret, duygular, vaz’ı hakîm, Bu dünyada bilseydim, ben neyim, hem neyim var?   Bu dünyada gerçekten, benim hiçbir şeyim yok, Ne varsa hep onundur, mülkünde şeriki yok. Cihana gelip gitme, benim de elimde yok, Bu benimdir demeğe, güvenecek senet yok, Bu dünyada bilseydim, ben neyim, hem neyim var?   Varlığım bir görünüş, ruhum bir emanettir, “Ben!” demek bile, ona, pek çirkin bir şirkettir, Kula düşen vazife, sâhibe itaattir, Bana “Kulum!” Demesi, lütuftur, inayettir, Bu dünyada bilseydim, ben neyim, hem neyim var?   Benim fakir ve muhtaç, gınâ, ihsan Hakk’ınd

Ben beni

Şu yalan dünyaya kıldım nazarı Elli yıldır bulamadım ben beni Meydana kurulmuş gönül pazarı Bir sevdaya alamadım ben beni…   Kim ne yapsın böyle bahtı karayı, Viran olmuş zaten köşkü sarayı, Her gelen bağrıma açtı yarayı, Bir gönüle salamadım ben beni…   Melek mi şeytan mı nur muyum neyim? Hazreti Musa’ya Tur muyum neyim? Erenler içinde sır mıyım neyim? Aklım ermez bilemedim ben beni…   Yandım alev alev küle saydılar, Turnası olmayan göle saydılar, Dost bağında gonca güle saydılar, Dikenimden yolamadım ben beni…   Bir sevdaya düştüm naz eylediler, Yoldular tüyümü kaz eylediler, Derdinden inleyen saz eylediler, Telim koptu çalamadım ben beni…   Sel oldum bulanık aktım gölekten, Pay verdiler kavun diye kelekten, Değirmene girip ince elekten, Zannetme ki elemedim ben beni,   Yerlere serilmiş dergâh postuyum, Erenler, ozanlar garip dostuyum, Muazzam der! Gönlü kırık testiyim, Bir pınardan dolamadım ben beni…   Ramazan Ak

Ey Allah'ım Beni Senden Ayırma

Ey Allah'ım Beni Senden Ayırma   Ey Allah'ım beni senden ayırma! Beni senin didarından ayırma...   Seni sevmek benim dinim imanım, İlahi din-ü imandan ayırma...   Şeyhim güldür ben anın yaprağıyım, İlahi yaprağı gülden ayırma...   Ben ol dost bahçesinin bülbülüyüm, İlahi bülbülü gülden ayırma...   Balığın canını suda dediler, İlahi balığı gölden ayırma...   Eşrefoğlu senin kemter kulundur, İlahi kulu sultandan ayırma...   Eşrefoğlu Rumi Kuddise Sirrûh

Aşıkım Ben Resulullah Cemaline

  Aşıkım Ben Resulullah Cemaline   Tâ ezelde âşık olurum, ol Cenâb-ı Peygâmber’e; Hayret içre kalmışam ben, Resûlulâh cemâline.   Aç gözünü bir bak, durulacak mekân mı bu; Cism-i cân-ı eyle kebâb, Resûlulâh cemâline.   Kafesteki bülbüle bak, yerinde hiç karar etmez; Niçün âşık olmaz kişi, Resûlulâh cemâline.   Bak bu derdin çâresine, elde fırsat var iken; Bâhâ biçilmez ona, Resûlulâh cemâline.   Âceb sevgi nerden gelir, ancak bunu bilen bilir; Bir kez görse beyhoş olur, Resûlullah cemâline.   Bir açılsa fethi bâb, câhimden görmez âzâb; Veli âşık zâkir âşık, Resûlullah cemâline.   Bu sevgimiz tükenmedi, yâ Râbbena Resûl’üne; Kemter Naci âşık oldu, Resûlulâh cemâline…

Benden Güzel Köle mi Olur?

  Benden Güzel Köle mi Olur?   Mekke fethedillmiştir... Siyasi ve askeri mücadelesinin zaferle sonuçlandığı bir gün yaşanmaktadır. Öğle yemeğini ise arkadaşlarıyla birlikte, sokakta, toprağın üzerine oturarak yemektedir. Bu durumu garip sayan, zihinsel özürlü bir kadın laf atar: “- Şuna bakın! Yere oturmuş bir köle gibi yemek yiyor” Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem tebessüm ederk cevap verir: “- Benden güzel köle mi olur! Çünkü ben de Allah’ü Teâlâ’nın kölesiyim.” Başka bir defasında eşi Hz. Aişe Radiyallahü Anha ısrar eder: “- Ne olur bağdaş kurarak, biraz rahat oturarak yemek ye!” Bunun üzerine alnını yere değdirecek kadar öne eğilir. “- Kölenin yediği gibi yerim, kölenin oturduğu gibi otururum, çünkü ben bir kuldan başkası değilim!” (Ebu’ş Şeyh el-İsbehani, Hz Muhammed’in Sallallahü Aleyhi Vesellem Edep ve Ahlakı shf: 64, M.Yusuf Kandehlevi, Hayatü’s-Sahabe III shf:153)

Türkoğlu Türk'üm Ben...

  Türkoğlu Türk'üm Ben...   Ceddim belli atam belli, Toprak belli vatan belli, Şehit olup yatan belli, Türkoğlu Türküm ben...   Bir sabah ağarınca tan, Ergenekon’da yazıldı destan, Bu topraklar sanma ki bostan, Türkoğlu Türküm ben...   Altaylardan çıkıp geldim, Malazgirt’te ne canlar verdim, Koskoca bir orduyu yendim, Türkoğlu Türküm ben...   Tarihler boyu hep coştum, Fatih önde İstanbul’a koştum, Çağ kapattım çağ açtım, Türkoğlu Türküm ben...   Düşman sürüsüne karşı Mehmed’im, Çanakkale’de 253 bin şehidim, Destanlar yazdım tarih şahidim, Türkoğlu Türküm ben...   İstiklal için ölümü aldım göze, Düşmanların topunu getirdim dize, Cümlesini kovdum döktüm denize, Türkoğlu Türküm ben...   Ezan oldum dinmedim, Bayrak oldum inmedim, Şehit oldum ölmedim, Türkoğlu Türküm ben...   Namertle yoldaş olmadım, Dokuz yandım sönmedim, Asla yolumdan dönmedim, Türkoğlu Türküm ben...   Oğuz boylum asil soylum, Yılanl

Ey Âdemoğlu! Ben Hastalandım Beni Ziyaret Etmedin!

  Ey Âdemoğlu! Ben Hastalandım Beni Ziyaret Etmedin!   Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Allah Teâlâ kıyâmet gününde şöyle buyurur:   “- Ey âdemoğlu! Hastalandım, beni ziyaret etmedin”.   Âdemoğlu: “- Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl ziyaret edebilirdim?” Der. Allah Teâlâ:   “- Falan kulum hastalandı, ziyaretine gitmedin. Onu ziyaret etseydin, beni onun yanında bulurdun. Bunu bilmiyor musun?”   “- Ey Âdemoğlu! Beni doyurmanı istedim, doyurmadın” buyurur. Âdemoğlu: “- Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl doyurabilirdim?” Der. Allah Teâlâ: “- Falan kulum senden yiyecek istedi, vermedin. Eğer ona yiyecek verseydin, verdiğini benim katımda mutlaka bulacağını bilmez misin?” “- Ey Âdemoğlu! Senden su istedim, vermedin” buyurur. Âdemoğlu: “- Ey Rabbim! Sen âlemlerin Rabbi iken ben sana nasıl su verebilirdim? Der. Allah Teâlâ: “- Falan kulum senden su istedi, vermedin. Eğer ona i

Ben Gülmeyeyim De, Kim Gülsün?

Ben Gülmeyeyim De, Kim Gülsün ? Hz. Osman Radiyallâhu Anh abdesti bitiriyor, kurulanıyor, gülmeye başlıyor. Yanındakiler, “— Hayırdır inşaallah!”. Diyorlar. Hazret-i Osman Radiyallâhu Anh Anlatıyor: “— Bir gün, benim şu abdest aldığım yerde Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz abdest alıyordu. Biz de oradaydık. Resulullah abdestini aldı, gülmeye başladı. Sonra, ‘Neden güldüğümü, niye sor muyorsunuz?’ buyurduğu hatırıma geldi!”. “— Peki efendim, ne oldu?” “— Biz de, ‘Ya Resulallah Sallallahü Aleyhi Vesellem niye güldünüz?’ diye sorduk.”. Cevaben buyurdu ki: “— Bir müminin abdestte, yüzünü yıkarken, bütün (küçük) günahlarının, suyla beraber aktığını görüyorum. Elini yıkarken, başına mesh ederken, ayaklarını yıkarken, bütün günahlarının döküldüğünü görüyorum. Ümmetim kurtuluyor diye seviniyorum, ben gülmeyeyim de, kim gülsün?” Nebiyy-i Ekrem Sallallâhu Aleyhi Vesellem’e içinde (pek az) su bulunan bir taş tekne getirdiler. Tekne ise içinde avuç açılamayacak kadar küçük idi. Orad