Kayıtlar

İman etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İmanın Lezzetini Alabileceğimiz Üç Husus

  İmanın Lezzetini Alabileceğimiz Üç Husus Hadis-i şerifte imanın halâvetini, ancak şu üç hususiyeti taşıyan kimsenin tadabileceği bildirilmektedir: “- Allah ve Resul’ünü her şeyden daha çok sevmek, - İmandan sonra küfre düşmeyi, ateşe düşmek kadar tehlikeli görmek, - Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek.” (Buhârî, Îmân, 9, 14; Müslim, İman, 67)  

Tafsili İmanın Dereceleri ve İman Esasları

Tafsili İmanın Dereceleri ve İman Esasları 1)        Tafsili imanın birinci derecesi şu üç büyük esasa inanmaktır: a)   Allah Teâlâ'nın varlığına, birliğine, yegâne yaratıcı ve tek Mabûd olduğuna, b)   Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem'in Allah'ın kulu ve son Peygamberi olduğuna, c)    Ölümden sonra dirilmenin (ba'sü ba'de'l-mevt), ahiretin ve ahiret ahvâlinin (Cennet ve nimetlerinin, Cehennem ve azabının ve oradaki diğer gerçeklerin) hak ve gerçek olduğuna yakinen inanmaktır. 2)        Tafsili imanın ikinci derecesi; "Âmentü'de ifadesini bulan altı iman esasına; Allah'a, Meleklerine, (bütün) kitaplarına, (bütün) peygamberlerine, ahiret gününe (ve ahiret ahvaline) ve kaza-kadere (hayır ve şerrin Allah'dan- O'nun yaratması ve takdiri ile olduğuna) kesin olarak inanmaktır. Bu esaslar, Kur'an-ı Kerim'de birçok ayetlerde belirtilmiştir.[1] Hz. Ömer Radiyallahü Anh'ın Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem

İmanın Dereceleri

İmanın Dereceleri Allah'a îmân üç derecedir: 1 - İlme'l-yakîn 2 - Ayne'l-yakîn 3 - Hakka'l-yakîn Bunları bir misâl vererek îzâh edelim... Meselâ bir şehrin ismini verdiler, "Bursa diye bir şehir var" dediler. Bursa adında bir şehrin var olduğunu öğrendik, öyle haber verdiler, fakat gidip görmüş değiliz. Bu "ilme'l-yakîn" mertebesidir. Ne zaman ki, o şehri görmek isteyip yola çıkarız ve şehre yaklaşırız. İşte o anda, şehrin umûmî görünüşünü yani bir dağ eteğine mi kurulmuş, yoksa bir göl ya da deniz kenarına mı kurulmuş, ne kadar büyüklükte bir saha üzerinde kurulmuş, binâları nasıldır, bütün bunları şehre yaklaştıkça görüp idrâk ederiz ve bu bilgimiz "ayne'l-yakîn" derecesindedir. İşittikten sonra, bir de kendi gözümüzle görmüş ve o şehrin hakîkaten var olduğunu idrâk etmiş oluruz. Fakat bu derecedeki bilgimiz, bize o şehir hakkında tam bir bilgi vermiş olmaz. "Uzakdan şehri gördüm işte" dey

Hayâ İmandandır

Hayâ İmandandır Suâl: Bazı kimseler, müstehcen konuşuyor. Ayıp şeyler söylüyor. İnsanların ayıplayacağı çirkin işler yapıyor. Müslüman olan kimse, böyle şeyler yapar mı? Cevap: Hadikada buyuruluyor ki: Fuhuş, çirkin söz demektir. Haddi aşan her şeye fahiş denir. Buradaki manası çirkin olan işleri açık kelimelerle anlatmak, müstehcen konuşmak demektir. Cima için ve abdest bozmak için kullanılan kelimeleri söylemek böyledir. Bu kelimeleri söylemek fuhuştur. Çünkü bunları söylemek, mürüvvete ve diyanete uygun değildir, hayâyı, utanmayı giderir ve başkalarını gücendirir. Cimaı, abdest bozmayı ve necaseti anlatmak gerektiği zaman, açık olarak söylememeli, kinaye olarak söylemelidir! Kinaye, bir şeyi, açık manaları başka olan kelimelerle anlatmaktır. Edepli olan, salih olan, fuhuş söylemeye mecbur olunca, kinaye olarak söyler. Mesela, Allah’ü Teâlâ’, Kur'an-ı kerimde, cima için lemis (dokunmak) kelimesini söylemiştir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: Fuhuş söyleyene Cennet h

İmanın Tadını Taddıran Üç Özellik

İmanın Tadını Taddıran Üç Özellik Enes İbni Malik Radıyallahu Anh'den rivayet edildiğine göre Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: "Üç özellik vardır; bunlar kimde bulunursa o, imanın tadını tadar: Allah ve Rasûlünü, herkesten fazla sevmek. Sevdiğini Allah için sevmek. Allah kendisini küfür bataklığından kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe atılmak gibi çirkin ve tehlikeli görmek." (Buhârî, Îmân 9, 14; Müslim, Îmân 67.) Hadisten Öğrendiklerimiz 1- İmanın tadını çıkarabilmek için Allah ve Rasûlünü her şeyden fazla sevmek, sevdiklerini Allah için sevmek, imandan sonra küfre dönmeyi ateşe atılmak gibi kötü görmek ve böylesi bir bilinç içinde olmak gerek¬mektedir. 2- Bir kimseyi Allah için sevmek, onu karşılıksız sevmek demektir. 3- Küfre dönmesi için karşılaştığı baskılara direnen kimse, böyle davranmayandan daha üstündür.

İman ve İslâm Hadis-i Şerif

İman ve İslâm Hadis-i Şerif Ömer İbnü'l - Hattâb radıyallahu anh şöyle dedi: Bir gün Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in huzurunda bulunduğumuz sırada, elbisesi beyaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, yoldan gelmiş bir hali olmayan ve içimizden kimsenin tanımadığı bir adam çıkageldi. Peygamberin yanına sokuldu, önüne oturdu, dizlerini peygam¬berin dizlerine dayadı, ellerini (kendi) dizlerinin üstüne koydu ve; “- Ey Muhammed, bana İslâm'ı anlat!” dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “- İslâm, Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın rasûlü olduğuna şehadet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı (tastamam) vermen, Ramazan orucunu (eksiksiz) tutman, yoluna güç yetirebilirsen Kabe'yi ziyaret (hac) etmendir" buyurdu. Adam: “- Doğru söyledin!” dedi. Onun hem sorup hem de tasdik etmesi tuhafımıza gitti. Adam: “- Şimdi de imanı anlat bana!”, dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "- Allah'a, melekle

İmanı Koruma Yolları

İmanı Koruma Yolları “İman” , Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem’in Yüce Allah Teâlâ'dan bildirdiklerinin hak olduğunu kalple tasdik, dille ikrar etmektir. Bunun tamamlayıcı unsuru ise, inandıklarının gereğini yapmaktır. İman, Yüce Allah Teâlâ'nın inançlı kullarına en büyük armağanıdır. Bu ilâhî armağan, üstüne titizlenip korunması gereken değerli bir varlıktır. Din dilinde buna "iman selâmeti" denmektedir. İman selâmeti, imanın, tanımına uygun bir biçimde inanmak ve davranmak suretiyle korunmasıdır. İmanın korunması yolları: 1-      İmanda şüphe etmemek, 2-      İman esaslarını bilmek, 3-      İmanda sebat edip ümitsizliğe düşmemek 4-      Ve imanı olgunlaştıracak işler yapmak şeklinde belirtebiliriz. 1-      İmanda Şüphe Etmemek İmanın temeli, kesin kabul ve tasdiktir. Bu yüzden, şüphe ve tereddüt, gerçek imana yakışmayan tutumlardır. İmanın şüphe ve tereddüdü kaldırmadığı, iman-teslimiyet (boyun eğme) karşılaştırması çerçevesinde şöyl

Ey rabbimiz! Bizi ve Bizden Önceki İman Etmiş Kardeşlerimizi Bağışla

Ey rabbimiz! Bizi ve Bizden Önceki İman Etmiş Kardeşlerimizi Bağışla رَبَّـنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِاِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْاِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلاًّ لِلَّذِينَ اٰمَنُوا رَبَّـنَٓا اِنَّكَ رَؤُفٌ رَحِيمٌ۟  Okunuşu: Rabbenâ-ġfir lenâ veli-iḣvâninâ-lleżîne sebekûnâ bil-îmâni velâ tec’al fî kulûbinâ ġillen lilleżîne âmenû rabbenâ inneke raûfun rahîm. Anlamı: Ey rabbimiz; Bizi ve bizden önceki iman etmiş kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde iman edenlere karşı kötü bir düşünce ve duyguya yer bırakma. Rabbimiz! Kuşkusuz sen çok şefkatlisin, çok merhametlisin. Kaynak: Haşr Sûresi 10. Ayet-i Kerime

İmanın Temeli Nedir?

İmanın Temeli Nedir? Sual: Gayri Müslimlerle düşüp kalkmak, onları sevmek, ayinlerine katılmak küfür müdür? CEVAP: Cenab-ı Hak, “Ya İsa, eğer yer ve göktekilerin ibadetlerini yapsan, dostlarımı [Müminleri] sevmedikçe, düşmanlarıma [kâfirlere] düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz” buyurdu. Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki: “İmanın temeli ve en kuvvetli alameti, hubb-i fillah ve buğd-i fillahtır.” [Ebu Davud, İ.Ahmed] “Yani sevdiklerini yalnız Allah için sevmek, buğzettiklerine de yalnız Allah için buğzetmektir.” “İmanın esası Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir.” [Taberani] “Allah için seven, Allah için düşmanlık eden, Allah için veren ve Allah için vermeyen kimse kâmil iman sahibidir.” [Ebu Davud, Tirmizi, İ. Ahmed] “Üç şey imanın lezzetini artırır: Allah ve Resulünü her şeyden çok sevmek, kendisini sevmeyen mümini Allah rızası için sevmek ve kâfirleri sevmemek.” [Taberani] “Kişi, dünyada kimi severse, ahirette onun yanında olur.” [Buhari]

Fakir Kadın Ve Yahudi Avram’ın Hikâyesi

Resim
Fakir Kadın Ve Yahudi Avram’ın Hikâyesi   Bayram günün yaklaşmakta olduğu bir vakit, dul ve fakir bir kadın yanında babadan yetim kalmış iki çocuğu ile güzel elbiseler satan bir hacının dükkânına girerek, Allah’ü Teâlâ rızası için yardım ister. Hacı fakir kadına yardım etmediği gibi azarlamaya başlar ve: “- Bıktım sizden nedir yeter artık. Ben sizin için mi çalışıyorum. Yardım filan etmeyeceğim, Defol şuradan!” diyerek dul ve fakir olan kadını dükkânından kovar. Hacıdan hiç ummadığı bir şekilde cevap alarak kapı dışarı edilen kadıncağız, melül, mahzun oradan ayrılıp giderken, hacının dükkânının karşısında, aynı mağazadan bir dükkânın sahibi olan Yahudi Avram, o fakir kadın ve çocuklarının ıstırabını anlar. Onlara seslenerek: “- Nedir hanım istediğin? Hacı size niçin bağırdı?” diye sordu. İmanlı ve şuurlu bir kadın olan fakir kadın, Yahudi’ye hacıyı şikâyet etmek yerine: “- O benim büyüğümdür; döver de, kovar da, sana ne oluyor?” diye cevap verir. Fakat Yahudi durumu anla