Kayıtlar

İmam-ı Gazali Rahmetullahi Aleyh Hazretleri Nefsine Şöyle Hitab Ederdi:

  İmam-ı Gazali Rahmetullahi Aleyh Hazretleri Nefsine Şöyle Hitab Ederdi:   Ey Nefsim! Akıllı olduğunu iddia ediyorsun ve sana ahmak diyenlere kızıyorsun. Hâlbuki senden daha ahmak kim var? Ömrünü boş şeylere, gülüp eğlenmekle geçiriyorsun. Senin halin, polislerin, kendisini aradıklarını ve yakalayınca ıdam edeceklerini bildiği halde, zamanını eğlence ıle geçiren katile benzer. Bundan daha ahmak kimse olr mu? Günahlara dalmışsın. Allah’üTeâlâ, bu halini görmüyor sanıyorsun, imansızsın! Eğer gördüğüne ınanıyorsan, çok cüretkâr ve hayâsızsın ki, onun görmesine ehemniyet vermiyorsun! O halde, yazıklar olsun sana, ey nefsim! Günah ışleyince, “O kerimdir, rahimdir, beni affeder!” diyorsun. Kendi isteklerine kavuşmak ıçin; her çareye başvuruyorsun. “Allah’ü Teâlâ kerimdir, rahimdir, istediklerimi zahmetsiz bana gönderir!” demiyorsun. “Sonra tevbe ederim ve ıyi şeyler yaparım!” diyorsan, ölüm daha önce gelebilir, pişman olup kalırsın. “Yarın tevbe etmeyi, bugün etmekten kolay…” s

Gazze Ölüyor!...

  Gazze Ölüyor!...   "Dua da bir ibadettir." Gazze’de bebekler ölüyor… Gazze’de anneler ölüyor… Gazze’de soykırım kol geziyor… Gazze ölüyor ve dünya seyrediyor. Çareler tüketilmiş, çareler çaresizliğe dönüyor… İslam ülkeleri suskun… Vicdanlar suskun… İnsanlık suskun…   Gazze’de çare başka yollarla bulunmalıydı, buna inanıyorum. O başka yolların neler olduğunu herkes biliyor; olmadı, olamadı… Gayretler yetmedi… Belki bir müminin duası yeter diye eski bir dua bahsini, Kırk Güzeller Çeşmesi’nden alarak yeniden sizlerle paylaşıyorum. Amin, amin…   Geceydi… Kurşun sesinde bir cenin duaya durmuştu… Gönülden ve gizlice… Sakınarak ve umarak… Israrla ve devamlı… Söz değil, bir hâl… Söze hükümran mecal… Kelebeklerin kanadı gibi titrek, seher bülbülünce zeyrek… Dünyanın eşiğinden öteye akıştı o dua; gaflet perdelerinden öteye bakıştı o dua. Denizleri dolaşan katreler gibi, tesbih tesbih dökülen taneler gibi. Yıldızlar tutar açılan elleri, şafaklar ö

Filistinli Çocuk...

  Filistinli Çocuk...   Saçlarını okşadı ölüm Toz, toprak, yağ, tank Korkulu bağrışlar Filistin Bahtsız çocuklar   Ben Filistin Ben savaşkan çocuğu Oyuncaklarla oynamadım Doyasıya   Ben Filistin elinde makinalı çocuğu Oyuncak tankları israil’in Ezdi çocukluk düşlerimi   Ben Filistinli anneyim Sarıldım toprağa Doğurmaz olsaydım oğlumu savaşta   Ben Filistin’li çocuk Adım barış, adım umut Rüyamda Hortladı Hitler amca Kalkamadım bu sabah Karanfilsiz çelenk koymuşlar yanıma Kapandı özgürlüğe gözlerim   Ben Filistinli çocuk Adım emek Koşuyordum özgürlüğe Takıldı ayağım, düştüm Tepemde pisliği Amerika’nın Şaron, Begin   Çağırıyoruz Filistinli çocuklar Durdurun bu savaşı Çizmeden ölülerimiz Dağlarını, ovalarını Caddelerini haritaların   Kanlı çatlaklarında Türküler yeşeriyor Filistin’de Sevda türküleri Kavga türküleri Kardeş türküleri Çocukların türküleri Söyleniyor şimdi Islaklarında yanaklarımızı

Ben Filistinli Çocuk

  Ben Filistinli Çocuk   Ben Filistinli çocuk Ben Filistinli çocuk;   Yoksul aç Bir dilim ekmeğe Bir yurdum suya muhtaç.   Ben Filistinli çocuk;   Açsa güzel çiçekler, Görmez gözüm Bana silah uzanır, Gül ve çiçek yerine... Burada gül değil, Gülleler vardır.   Ben Filistinli çocuk;   Unuttum oynamayı, Unuttum oyuncakları Bir tek oyun var bildiğim; Sapanla savaşmak... Silahtan başka, oyuncak da görmedim zaten..   Ben Filistinli çocuk;   Doğduğumda kendimi savaşın içinde buldum. Gözümden yaş değil, Kan gelir... Ben dövüşürüm, Zulmün tankına karşı. Oyun nedir? Tatmadım ben, Benim oyunum savaşmak, Hem oyunda vurulursan; Ebe olunur. Ben oynarken, ŞEHİT olurum...   Ben Filistinli çocuk;   Ne zaman duyulacak feryadım? Ne zaman duyulacak ahım! ! Ne zaman!... Ne zaman yok artık, Düşünecek vakit de!... Sen okula başladığında, Ben savaşta olacağım. Kitap, defter görmedim. Kuş nedir? Çiçek nedir? N

Allah’ü Teâlâ, Dostlarına İhanet Edenlerden İntikam Alır

Allah’ü Teâlâ, Dostlarına İhanet Edenlerden İntikam Alır   Erenlerden biri, bir kişinin yanından geçip camiye giderken o kişi o kâmilin ayağına bir küçük taş atmış. O zat ise ne taşı ne de taşı atanı görmüş. Lakin o taşı atan oracıkta düşüp can vermiş. Bunun üzerine orada olanlar demişler ki: “-Allah’ü Teâlâ dostları velilerin şanı bağışlamak ve her hale rıza göstermek iken senin böyle yapman doğru mudur?” O da onlara şöyle cevap vermiş: “-Allah’ü Teâlâ’ya yemin ederim ki, benim bu işten bir haberim olmadı. Ne taşın acısını hissettim, ne de atanı gördüm.” Lakin Allah’ü Teâlâ’nın âdeti öyledir ki, dostlarına ikram için onlardan habersiz yardım eder. Onlara ihanet edenlerden intikam alır. İşte böyle Allah’ü Teâlâ’nın himayesi ve koruması altında olan her kâmil, kendinden meydana gelen kerametlerden haberdar değildir. Onları bilse de asla onlara iltifat etmez. Hem iltifat etse de onlara meyil ve muhabbet duymaz.   Kaynak: Marifetname

Halâ Aklınızı Kullanmayacak mısınız?

Halâ Aklınızı Kullanmayacak mısınız?   ·      Bakara Sûresi 44 İnsanlara iyiyi ve güzeli emredip de öz benliklerinizi unutuyor musunuz? Üstelik de Kitabı okuyup durmaktasınız. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?   ·      Bakara Sûresi 73 Şöyle dedik: "Kesilen ineğin bir parçasıyla, öldürülen adama vurun!" İşte böyle diriltir Allah ölüleri. Size ayetlerini gösteriyor ki, aklınızı işletebilesiniz.   ·      Bakara Sûresi 76 İnanmış olanlarla karşılaştıklarında, 'inandık' derler. Başbaşa kaldıklarında ise şöyle konuşurlar: "Allah'ın size açtığını, Rabbiniz katında sizinle tartışmada kanıt yapsınlar diye onlara söylüyor musunuz? Aklınızı işletmeyecek misiniz? "   ·      Bakara Sûresi 164 Şu bir gerçek ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanların yararı için denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten suyu indirip onunla, ölümünden sonra toprağı dirilterek üzerine tüm canlılardan yaymasında