Kayıtlar

Allâh’ü Teâlâ Nasıl Misâfir Edilir?

Allâh’ü Teâlâ Nasıl Misâfir Edilir?   Musa Aleyhisselâmın ümmeti: – Ya Musa! Rabbimizi yemeğe davet ediyoruz. Buyursun bir gün misafirimiz olsun. Nemiz varsa ikram etmeye hazırız, dediklerinde Musa Aleyhisselâm, onları azarladı. “Nasıl olur, Allah (haşa) yemekten, içmekten ve mekândan münezzehtir.” diyerek bir daha böyle bir şeyi akıllarından bile geçirmemelerini tenbihledi. Fakat Musa Kelîmullah Turu Sina’ya çıkıp, bazı münasaatta bulunmak istediğinde, Allah tarafından şöyle nida olundu: – “Ya Musa neden kullarımın davetini bana getirip söylemiyorsun?” Musa Aleyhisselâm:   “Ya Rabbi, böyle daveti size gelip söylemekten hayâ ederim. Nasıl olur, Zatı Ulûhiyetiniz onların söylediklerinden beridir.” dedi. Allah’ü Teâlâ:   “Söyle kullarıma, onların davetine Cuma akşamı geleceğim.” buyurdu. Musa Aleyhisselâm gelip kavmini durumdan haberdar etti, hazırlığa başlandı, koyunlar, sığırlar kesildi. Mümkün olduğu kadar mükellef bir yemek sofrası hazırlandı. Çünkü misafir gelecek

Yavuz Sultan Selîm Rahmetullahi Aleyh'in Ölüm Anı ve Son Sözleri

Resim
  Yavuz Sultan Selîm Rahmetullahi Aleyh 'in Ölüm Anı ve Son Sözleri   Hayatlarında Allah'ü Teâlâ ile olanlar, son nefeslerinde de bu nîmete mazhar olurlar. İşte maiyyet de, bu irfân ufkunda yaşamaktır. Hükümdarlık yıllarının neredeyse tamamını seferlerde geçiren, binbir türlü çilenin kendisine hiçbir zaman bezginlik ve yorgunluk vermediği Yavuz Sultan Selîm’in son anlarını, nedîmi Hasan Can şöyle anlatır:   “Yavuz’un sırtında şîrpençe adı verilen bir çıban çıkmıştı. Çıban, kısa zamanda büyüdü, bir delik hâline geldi. Öyle ki, yaranın içinden Yavuz’un ciğerini görüyorduk. Kendisi çok muzdaripti. Âdeta yaralı bir arslan gibiydi. Acziyeti bir türlü kabullenemiyor, cengâver askerlerine taktik ve tâlimat vermeye devam ediyordu. Yanına yaklaştım. Bana kendi hâlini kasdederek: “– Hasan Can, bu ne hâldir?” dedi. Ben de, artık fânî yolculuğun sonuna, bâkî hayâtın başına ulaşmış olduğunu sezdiğim için hüzünle: “– Pâdişâhım, artık Allah ile beraber olma zamanınız herhâlde gel

Affına Geldim

  Affına Geldim   Adını andıkça titrer yüreğim! Sana sana kul olmaktır arzum dileğim… Ya Rab sen var iken kime gideyim! Dağ gibi günahla affına geldim…   Rahmetin çok senin bize rahmeyle! Affına sığındık bizi affeyle! Bizleri sevdiklerine dost eyle! Dağ gibi günahla affına geldim…   Baki olan sen’sin azamet sen’de! Herkes gibi sen’in kulunum bende! Aşkın yüreğimde ateşin tende! Dağ gibi günahla affına geldim…   Rahmetin çok senin bize rahmeyle! Affına sığındık bizi affeyle! Bizleri sevdiklerine dost eyle! Dağ gibi günahla affına geldim…   Koca kâinatı yaratan Sen’sin! Bu gönül aşkınla yanıp tükensin! Sen’in rahmetin çok hep affedensin! Dağ gibi günahla affına geldim…   Rahmetin çok senin bize rahmeyle! Affına sığındık bizi affeyle! Bizleri sevdiklerine dost eyle! Dağ gibi günahla affına geldim…   (Alıntı)

Sen Varsın

  Sen Varsın   Gönül tezgâhında şiir dokudum, İplik iplik nakışında sen varsın. Aşk yolunun kanununu okudum, Madde madde yokuşunda sen varsın.   Fikir vadisinden bir ırmak geçer, Eğilir serviler, suyundan içer, Bağrında ay doğar, zambaklar açar, Sessiz sessiz akışında sen varsın.   Öz suyusun hayat denen şişenin, Nedenisin keder ile neşenin, Sevda cephesinde şehit düşenin, Donuk donuk bakışında sen varsın.   Hep senin renginde görünür bahar, Yaprakta yeşilin, gülde kokun var, Yama yama kalbimdeki yaralar, Sıra sıra dikişinde sen varsın.   Gidip de yorulma çok uzaklara, Sen, 'sen'i gel benim içimde ara... Umut güneşimin mor bulutlara, Girip girip çıkışında sen varsın.   Abdurrahim Karakoç (Dosta Doğru)

Allah’ü Tâlâ’dan Ne Dilersin?

  Allah’ü Tâlâ’dan Ne Dilersin?   Adaletin kapısı olarak bilinen Hz. Ömer Radiyallahü Anh 'ın gözü parada pulda değildir... Halife Hz. Ömer Radiyallahü Anh bir mecliste hazır bulunanlara sordu: “- Eğer dileğiniz hemen kabul ediliverecek olsa ne dilerdiniz? Birisi: “- Benim falan vadi dolusu altınım olsun isterim. Onu harcayarak İslâm’a daha çok hizmet edeyim diye…” dedi. Bir başkası: “- Şu kadar sürüm (davar, koyun, keçi), mal ve mülküm olsun isterdim. Gerektikçe onları sarf ederek dine yararlı olayım diye…” dedi. Herkes buna benzer şeyler söyledi. Hz. Ömer Radiyallahü Anh hiçbirini beğenmedi. Bu defa meclistekiler, Hz. Ömer Radiyallahü Anh’a sordu: “- Ya Ömer Radiyallahü Anh peki sen ne dilerdin?” Hazreti Ömer Radiyallahü Anh: Cevap verdi: “- Ben de Muaz bin Cebel, Salim bin Ma’kil, Ebû Ubuyde… (Radiyallahü Anhum Ecmaîn) gibi Müslümanlar yetişsin isterdim. İslâm’a onlar vasıtasıyla hizmet edeyim diye...”

Bir Gün Döneceğiz!

  Bir Gün Döneceğiz!   "- Osmanlı'nın artığısınız, dediklerinde kahroluyorum!" diyen Kerküklü nineye: "Bizi kimlere bırakıp gidiyorsunuz?" diye haykıran Şamlı dedeye: "- Türkiye için dua etmeden seccademi kaldırmam!" diyen Bosnalı teyzeye: "- İki patik ördüm, köyüme ilk gelen Türk askerlerine vereceğim!" diyen Ahıskalı geline: "- Ordumuza katılmak için ceketini satan Pakistanlı gence: "- Şahadet parmağını İsrailli askerlere uzatarak; ‘Bir gün gelecekler!’ diye ağlayan Gazzeli çocuğa... Ve Baykal'a, Hazar'a, Tuna'ya, Fırat'a ve Nil'e... Türkmen dağına, Apşeron'a, Elbruz ve Erciyes’e... Ahlat'a, Urumçi'ye, Fergana'ya ve Tebriz'e... Velhasıl-ı kelam... Yürek bohçasında bize dair ağıt ve umut taşıyan her yere, her sese, herkese... Selâm olsun!!! Bir gün döneceğiz. İnşaallah! Allah'ü Teâlâ’nın izniyle ve ina'yetiyle Allah'ü Teâlâ Yahudi beni İsrail'in zul

Bulaşıcı Hastalıklarla İlgili Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerifler

  Bulaşıcı Hastalıklarla İlgili Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerifler   Bulaşıcı hastalıklar ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir? Bulaşıcı hastalıklara karşı nelere dikkat etmeliyiz? Bulaşıcı hastalıklar meydana geldiğinde Müslümanlar neler yapmışlardır? Bulaşıcı hastalıklardan dolayı ölen kişi şehid midir? Bulaşıcı hastalıklar ile ilgili ayet ve hadisler... Bulaşıcı bir hastalık olan Corana virüsünün yaygın olduğu şu günlerde biz Müslümanlar olarak temizliğimize daha çok dikkat etmeliyiz ve dua etmeliyiz. Tarih boyunca bunun gibi nice bulaşıcı hastalıklar ortaya çıkmıştır.   Bulaşıcı Hastalık Ne Demektir? Enfeksiyon ya da infeksiyon; enfeksiyöz hastalık, intaniye, bulaşım olarak da bilinir. Hastalık yapıcı herhangi bir yolla insana geçme özelliğindeki mikropların veya parazitlerin vücuda girmesiyle ortaya çıkan hastalık tablosudur. Bu hastalıklar, bir bireyden diğerine veya bir türden diğerine geçebilmelerinden dolayı, genellikle bulaşıcı hastalık olarak tanımlanırlar ve tıbb

Kızına Ayakkabı Alamayan Cumhurbaşkanı…

Resim
  Kızına Ayakkabı Alamayan Cumhurbaşkanı… Ülkesini her fırsatta batıya 5 dilde şikâyet edip kötüleyenlere ithafen. Bir gün rektör, Ebulfez Elçibey’i odasına çağırır ve aralarında şu konuşma geçer: “- Ebulfez seni çok sevdiğimi biliyorsun. “- Biliyorum.” “- Seni takip ediyorlar, biliyor musun?” “- Biliyorum.” “- Seni cezaevine atacaklar Ebulfez.” “- Biliyorum.” “- Gel, şu işlerden vazgeç.” Türkiye'yi kötüleyen bir yazı yaz, sonra hangi makama istersen, seni o makama atayacaklar. “- Ben Türkiye'yi kötülemem. “ “- Makaleyi biz yazalım, sen altına imzanı at. Cezaevinden kurtul, hem de yüksek maaşlı bir makama gel. Fena mı olur?” “- Ben Türkiye'yi kötüleyeceğime, cezaevinde taş taşırım.” Sonuç: Elçibey tutuklandı ve sürgüne gönderilip taş taşıdı ama yolundan dönmedi, kimseye eğilmedi. Tarihe namuslu ve şerefli bir Cumhurbaşkanı olarak geçti! O parayı ve makamı reddeden adamdı… Bir Ülkenin Cumhurbaşkanı olduğunda dahi kirada oturuyor, ayakkabı isteye

Gerçek Müflis Kimdir

  Gerçek Müflis Kimdir   Ebu Hureyre Radiyallaahü Anh’ hın rivayet ettiği bir hadiste sevgili Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem arkadaşlarına şu soruyu yöneltti: “- Müflis kimdir, biliyor musunuz?" Ashab:              “- Bize göre müflis, parası ve malı olmayandır" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “- Ümmetimin müflisi, kıyamet gününe; namaz, oruç ve zekât görevlerini yerine getirdiği halde, ona-buna sövmüş, iftira etmiş, şunun-bunun (haksız yere) malını yemiş, kanını dökmüş, onu-bunu dövmüş olarak gelen kimsedir.” Bu kişinin iyiliklerinin sevabından hak sahiplerine verilir. Borcu ödenmeden sevabı biterse, diğerlerinin günahları ona yüklenir, sonra da Cehenneme atılır" buyurdu. (Müslim, Birr, H. No: 59) İlk bakışta bu hadisten çıkartabileceğimiz anlam, Islâm’ın sadece belirli ibadetleri yerine getirmekle hakkı verilebilecek bir din olmadığı, Müslümanın da yalnızca bazı ritüelleri uygulayarak dinî görevlerini tamamlamış sayılmayacağı husus

Salâvat Getirmeyi Unutunca…

  Salâvat Getirmeyi Unutunca…   Yavuz Sultan Selim Han zamanında çok fakir bir adam borçlarını ödeyemeyince zora düşmüş ve sabah soluğu Yavuz Sultan Selim'in yanında almış, demiş ki: “- Sultanım, bana bir kese altın verecekmişsiniz. Selim Han: “- Vereyim vermesine de bir neden söyleyecek misin? Fakir adam: “- Ben, 63 yaşında, İstanbul eşrafından Mehmet. Ben çok zengindim sultanım. Lâkin bir süre önce başıma gelen bir musibet sonucu malımı, mülkümü, neyim varsa kaybettim. Ne ettimse kurtulamıyorum borç batağından. Dün gece herkesin yattığı o mukaddes teheccüd saatinde kalktım, iki rekât namaz kıldım, sonra koydum alnımı secdeye. “- Ya Rabbi, beni eşime, çocuklarıma ve dostlarıma mahcup etme. Derdi veren de sensin, dermanı veren de." dedim ve yattım. Rüyama Resûlullâh Efendimiz Sallâllahu Aleyhi Vesellem geldi, dedi ki: “- Ey Mehmet, niye hüzünlenirsin evladım? Yarın ilk işin, saraya git, Selim'ime selam söyle, sana bir kese altın versin. Eğer sebebini so

Bir Günün Sonunda Arzû

  Bir Günün Sonunda Arzû   Yorgun gözümün halkalarında Güller gibi fecr oldu nümâyân, Güller gibi... Sonsuz, iri güller Güller ki kamıştan daha nâlân; Gün doğdu yazık arkalarında!   Altın kulelerden yine kuşlar Tekrârını ömrün eder i'lân. Kuşlar mıdır onlar ki her akşam Âlemlerimizden sefer eyler?   Akşam, yine akşam, yine akşam Bir sırma kemerdir suya baksam; Üstümde semâ kavs-i mutalsam! Akşam, yine akşam, yine akşam Göllerde bu dem bir kamış olsam!   Ahmet HAŞİM

Beyhude Gamlanma Divane Gönül

  Beyhude Gamlanma Divane Gönül   Cümle âlemin rızkını bir veren vardır. Yaptığın hatayı görmüyor sanma! Kalpte gizli derin sırları bir bilen vardır… Mal-ı emlakim var deyu güvenme!   Arkam var deyu dayanma! Sırt üstü insanı yere varan vardır… Beyhude gamlanma divane gönül! Cümle âlemin rızkını veren vardır…   Derdime vakıf değil cânan beni handan bilir, Hakkı vardır şad olanlar herkesi şâdan bilir… Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil! Çektiğim elemleri bir ben bir de Allah’ım bilir…   Fuzuli

Namaz Kılmak İstiyorum; Ama Bir Türlü Başlayamıyorum…

  Namaz Kılmak İstiyorum; Ama Bir Türlü Başlayamıyorum…   Namaz kılmak bir insanın yeryüzünde ulaşabileceği en büyük mutluluk...   Namazda Allah'ın huzuruna çıkıp O'na durumunu arz etmek, O'nunla olduğunu bilmek inanılmaz güzel bir duygu...   Rabbimiz bizi çok seviyor, bizi muhatap kabul ediyor ve her beş vakitte; buyur kulum diyor...   Ezan sesini duyup Allah'ın huzuruna davet ettiğinin bilincini taşıyan her insan; can ile baş ile O'na yöneliyor. Şah damarından daha yakın olan Rabbi ile buluşuyor.   Yarın ahrette ilk sorgumuz namaz... Allah soracak; kulum ben seni davet ettim neden gelmedin dediğinde ne cevap vereceğiz... Davete icabet etmek şart.   Namaz dinin direği diyoruz peki neden?   Neden biliyor musunuz? Namazla Allah'a yönelen insan asla ve asla kötülüğe yer vermiyor yaşamında... Ancak her şeyde olduğu gibi, namazda da samimiyetle yönelmek çok önemli...   Samimiyetsiz kılınan namazdan tabii ki hayır görmek; imkânsız...