Yavuz Sultan Selîm Rahmetullahi Aleyh'in Ölüm Anı ve Son Sözleri
Yavuz Sultan Selîm Rahmetullahi Aleyh'in Ölüm Anı ve Son Sözleri
Hayatlarında Allah'ü Teâlâ ile olanlar, son nefeslerinde de bu nîmete mazhar olurlar. İşte maiyyet de, bu
irfân ufkunda yaşamaktır.
Hükümdarlık
yıllarının neredeyse tamamını seferlerde geçiren, binbir türlü çilenin
kendisine hiçbir zaman bezginlik ve yorgunluk vermediği Yavuz Sultan Selîm’in
son anlarını, nedîmi Hasan Can şöyle anlatır:
“Yavuz’un sırtında şîrpençe adı verilen bir
çıban çıkmıştı. Çıban, kısa zamanda büyüdü, bir delik hâline geldi. Öyle ki, yaranın
içinden Yavuz’un ciğerini görüyorduk. Kendisi çok muzdaripti. Âdeta yaralı bir
arslan gibiydi. Acziyeti bir türlü kabullenemiyor, cengâver askerlerine taktik
ve tâlimat vermeye devam ediyordu. Yanına yaklaştım. Bana kendi hâlini
kasdederek:
“– Hasan Can, bu ne
hâldir?” dedi.
Ben de, artık fânî
yolculuğun sonuna, bâkî hayâtın başına ulaşmış olduğunu sezdiğim için hüzünle:
“– Pâdişâhım, artık
Allah ile beraber olma zamanınız herhâlde geldi!” dedim.
Koca sultan döndü,
yüzüme hayretle baktı:
“– Hasan, Hasan! Sen
beni bu âna kadar kiminle beraber zannederdin? Cenâb-ı Hakk’a teveccühümde bir
kusur mu müşâhede eyledin?” dedi…
Artık bambaşka
âlemlere dalmış olan Sultan, bana son olarak Sûre-i Yâsîn’i okumamı emretti. “Selâm”
âyetine geldiğim zaman da rûhunu Rabbine teslîm etti.”
Hayatlarında Allah
ile olanlar, son nefeslerinde de bu nîmete mazhar olurlar. İşte maiyyet de, bu
irfân ufkunda yaşamaktır. Fânî dünyanın gel-geç sevdâlarını ve nefsânî
câzibelerini bertarâf ederek, kalbi, ona en lâyık olana, yani Hâlık’ına tahsis
edebilmektir. Zira Allah ile meşgul olmayan bir kalbi, mâsivâ işgâl eder.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından 2, Erkam
Yayınları, 2012
Yorumlar
Yorum Gönder