Kayıtlar

Bulaşıcı Hastalıklarla İlgili Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerifler

  Bulaşıcı Hastalıklarla İlgili Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerifler   Bulaşıcı hastalıklar ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir? Bulaşıcı hastalıklara karşı nelere dikkat etmeliyiz? Bulaşıcı hastalıklar meydana geldiğinde Müslümanlar neler yapmışlardır? Bulaşıcı hastalıklardan dolayı ölen kişi şehid midir? Bulaşıcı hastalıklar ile ilgili ayet ve hadisler... Bulaşıcı bir hastalık olan Corana virüsünün yaygın olduğu şu günlerde biz Müslümanlar olarak temizliğimize daha çok dikkat etmeliyiz ve dua etmeliyiz. Tarih boyunca bunun gibi nice bulaşıcı hastalıklar ortaya çıkmıştır.   Bulaşıcı Hastalık Ne Demektir? Enfeksiyon ya da infeksiyon; enfeksiyöz hastalık, intaniye, bulaşım olarak da bilinir. Hastalık yapıcı herhangi bir yolla insana geçme özelliğindeki mikropların veya parazitlerin vücuda girmesiyle ortaya çıkan hastalık tablosudur. Bu hastalıklar, bir bireyden diğerine veya bir türden diğerine geçebilmelerinden dolayı, genellikle bulaşıcı hastalık olarak tanımlanırlar ve tıbb

Kızına Ayakkabı Alamayan Cumhurbaşkanı…

Resim
  Kızına Ayakkabı Alamayan Cumhurbaşkanı… Ülkesini her fırsatta batıya 5 dilde şikâyet edip kötüleyenlere ithafen. Bir gün rektör, Ebulfez Elçibey’i odasına çağırır ve aralarında şu konuşma geçer: “- Ebulfez seni çok sevdiğimi biliyorsun. “- Biliyorum.” “- Seni takip ediyorlar, biliyor musun?” “- Biliyorum.” “- Seni cezaevine atacaklar Ebulfez.” “- Biliyorum.” “- Gel, şu işlerden vazgeç.” Türkiye'yi kötüleyen bir yazı yaz, sonra hangi makama istersen, seni o makama atayacaklar. “- Ben Türkiye'yi kötülemem. “ “- Makaleyi biz yazalım, sen altına imzanı at. Cezaevinden kurtul, hem de yüksek maaşlı bir makama gel. Fena mı olur?” “- Ben Türkiye'yi kötüleyeceğime, cezaevinde taş taşırım.” Sonuç: Elçibey tutuklandı ve sürgüne gönderilip taş taşıdı ama yolundan dönmedi, kimseye eğilmedi. Tarihe namuslu ve şerefli bir Cumhurbaşkanı olarak geçti! O parayı ve makamı reddeden adamdı… Bir Ülkenin Cumhurbaşkanı olduğunda dahi kirada oturuyor, ayakkabı isteye

Gerçek Müflis Kimdir

  Gerçek Müflis Kimdir   Ebu Hureyre Radiyallaahü Anh’ hın rivayet ettiği bir hadiste sevgili Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem arkadaşlarına şu soruyu yöneltti: “- Müflis kimdir, biliyor musunuz?" Ashab:              “- Bize göre müflis, parası ve malı olmayandır" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “- Ümmetimin müflisi, kıyamet gününe; namaz, oruç ve zekât görevlerini yerine getirdiği halde, ona-buna sövmüş, iftira etmiş, şunun-bunun (haksız yere) malını yemiş, kanını dökmüş, onu-bunu dövmüş olarak gelen kimsedir.” Bu kişinin iyiliklerinin sevabından hak sahiplerine verilir. Borcu ödenmeden sevabı biterse, diğerlerinin günahları ona yüklenir, sonra da Cehenneme atılır" buyurdu. (Müslim, Birr, H. No: 59) İlk bakışta bu hadisten çıkartabileceğimiz anlam, Islâm’ın sadece belirli ibadetleri yerine getirmekle hakkı verilebilecek bir din olmadığı, Müslümanın da yalnızca bazı ritüelleri uygulayarak dinî görevlerini tamamlamış sayılmayacağı husus

Salâvat Getirmeyi Unutunca…

  Salâvat Getirmeyi Unutunca…   Yavuz Sultan Selim Han zamanında çok fakir bir adam borçlarını ödeyemeyince zora düşmüş ve sabah soluğu Yavuz Sultan Selim'in yanında almış, demiş ki: “- Sultanım, bana bir kese altın verecekmişsiniz. Selim Han: “- Vereyim vermesine de bir neden söyleyecek misin? Fakir adam: “- Ben, 63 yaşında, İstanbul eşrafından Mehmet. Ben çok zengindim sultanım. Lâkin bir süre önce başıma gelen bir musibet sonucu malımı, mülkümü, neyim varsa kaybettim. Ne ettimse kurtulamıyorum borç batağından. Dün gece herkesin yattığı o mukaddes teheccüd saatinde kalktım, iki rekât namaz kıldım, sonra koydum alnımı secdeye. “- Ya Rabbi, beni eşime, çocuklarıma ve dostlarıma mahcup etme. Derdi veren de sensin, dermanı veren de." dedim ve yattım. Rüyama Resûlullâh Efendimiz Sallâllahu Aleyhi Vesellem geldi, dedi ki: “- Ey Mehmet, niye hüzünlenirsin evladım? Yarın ilk işin, saraya git, Selim'ime selam söyle, sana bir kese altın versin. Eğer sebebini so

Bir Günün Sonunda Arzû

  Bir Günün Sonunda Arzû   Yorgun gözümün halkalarında Güller gibi fecr oldu nümâyân, Güller gibi... Sonsuz, iri güller Güller ki kamıştan daha nâlân; Gün doğdu yazık arkalarında!   Altın kulelerden yine kuşlar Tekrârını ömrün eder i'lân. Kuşlar mıdır onlar ki her akşam Âlemlerimizden sefer eyler?   Akşam, yine akşam, yine akşam Bir sırma kemerdir suya baksam; Üstümde semâ kavs-i mutalsam! Akşam, yine akşam, yine akşam Göllerde bu dem bir kamış olsam!   Ahmet HAŞİM

Beyhude Gamlanma Divane Gönül

  Beyhude Gamlanma Divane Gönül   Cümle âlemin rızkını bir veren vardır. Yaptığın hatayı görmüyor sanma! Kalpte gizli derin sırları bir bilen vardır… Mal-ı emlakim var deyu güvenme!   Arkam var deyu dayanma! Sırt üstü insanı yere varan vardır… Beyhude gamlanma divane gönül! Cümle âlemin rızkını veren vardır…   Derdime vakıf değil cânan beni handan bilir, Hakkı vardır şad olanlar herkesi şâdan bilir… Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil! Çektiğim elemleri bir ben bir de Allah’ım bilir…   Fuzuli

Namaz Kılmak İstiyorum; Ama Bir Türlü Başlayamıyorum…

  Namaz Kılmak İstiyorum; Ama Bir Türlü Başlayamıyorum…   Namaz kılmak bir insanın yeryüzünde ulaşabileceği en büyük mutluluk...   Namazda Allah'ın huzuruna çıkıp O'na durumunu arz etmek, O'nunla olduğunu bilmek inanılmaz güzel bir duygu...   Rabbimiz bizi çok seviyor, bizi muhatap kabul ediyor ve her beş vakitte; buyur kulum diyor...   Ezan sesini duyup Allah'ın huzuruna davet ettiğinin bilincini taşıyan her insan; can ile baş ile O'na yöneliyor. Şah damarından daha yakın olan Rabbi ile buluşuyor.   Yarın ahrette ilk sorgumuz namaz... Allah soracak; kulum ben seni davet ettim neden gelmedin dediğinde ne cevap vereceğiz... Davete icabet etmek şart.   Namaz dinin direği diyoruz peki neden?   Neden biliyor musunuz? Namazla Allah'a yönelen insan asla ve asla kötülüğe yer vermiyor yaşamında... Ancak her şeyde olduğu gibi, namazda da samimiyetle yönelmek çok önemli...   Samimiyetsiz kılınan namazdan tabii ki hayır görmek; imkânsız...  

Nefsi Terbiye Etmek İçin 8 Tavsiye

  Nefsi Terbiye Etmek İçin 8 Tavsiye   1- Âlimlerin kitaplarını okumak, 2- Boş işlerden uzak durmak, 3- Nefsin hoşuna giden şeylerden uzak kalmak, 4- Salihlerle beraber olmak, 5- Tefekkür, 6- Zikir ile meşgul olmak, 7- Öfkelenmemek, 8- İbadet etmek…   1- Âlimlerin Kitaplarını Okumak   Ehl-i Sünnet Alimlerin ve Evliyaların Allah hepsinden razı olsun kitaplarını okumak ve faydalı ilimler öğrenmek nefsin aklı yanıltmasına karşı önlem olur. Evliyaların hayatlarıın okumakta bir çok konuda ders çıkarmamızı sağlar inşaallah. Çünkü bu büyük insanlar nefislerini öldürmüşlerdir. Ayrıca bu zatların nasihatleri bize ölümü hatırlatır, dünyanın değersizliğini bildirir. Bazı tavsiyeler: Ömer Nasuhi Bilmen “Büyük İslam İlmihali”, İmam Gazali Hazretleri kuddise sirruh “Kalplerin Keşfi”, Fahreddin Razi Hazretleri kuddise sirruh “Allah’ın Aşkınlığı”. Allah hepsinden Razı olsun.   2- Boş İşlerden Uzak Durmak Kısıtlı zamanımızı iyi değerlendirmeliyiz. Ömrümüzü boşa harcamak

Çocukları Dini Eğitimle Terbiye Etmezsek

Resim
  Çocukları Dini Eğitimle Terbiye Etmezsek Sultan II. Mahmud Rahmetullahi Aleyh 1824’de çıkardığı bir ferman ile çocukların dini eğitimini almadan çıraklığa gönderilmesini yasaklamış ve böylece ailelerin bir an önce daha fazla para kazanalım derken dinden, diyânetten habersiz yetişen nesillerin Cenâb-Hakk’ın gazabına sebep olacağı konusunda anne babaları uyarmıştı…   Yani Sultan şöyle demekteydi: “Çocukların önce dini temelleri sağlam olsun, sonra para kazanmaya başlasınlar, yoksa bu işin sonu iyi değil!”   İşte O Ferman   “(…) vel hâsıl her şeyden evvel zarûrî dînî bilgileri öğrenmek, dünya işlerinin tamamından önce yapılması gereken bir farz iken, bir zamandan beri insanlar, analarının ve babalarının suçu olarak kendileri câhil kaldıkları gibi, çocuklarının da câhil kalmasına aldırmadan ve Rezzâk-ı Âlem olan Allahü Teâlâ hazretlerine tevekkülsüzlük ile hemen para kazanmak sevdasına düşerek çocukları, mektepten alıp bir usta yanına çıraklığa verdiklerinden, bu gibi çocuklar,