Kayıtlar

Halk İçin mi, Hak İçin mi?

  Halk İçin mi, Hak İçin mi?   Bir zat şöyle demiştir: "Ben otuz sene bütün farz namazları cemaatle ve birinci safta kıldım. Bu bana zevk verirdi ve ben bunun hâlis bir amel olduğunu sanırdım. Sonra bir sefer biraz geç geldiğim için ancak ikinci safta yer bulabildim ve bu safta namaz kılınca da halktan utandığımı hissettim." "O zaman anladım ki, ben otuz sene riya ve gösteriş için erken mescide gitmiş ve birinci safta namaz kılmışım. Bunun üzerine istiğfar edip bu otuz senelik namazları kaza ettim." Riya, gösteriş, menfaat ve diğer dünya mülahazaları görünmeyen mikroplar gibi amele girer ve onu bozarlar. Onun için Kur’ân-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur: "Kıyâmet gününde ALLAH tarafından onlar için farkında olmadıkları ve hesaba katmadıkları şeyler (günahlar, amelleri bozan hususlar) ortaya çıkarılır ve bunlar kendilerine gösterilir..." (Zümer, 47, 48)   İmam-ı Gazali - İhya-u Ulumiddin

Ezeliyet Ne Demektir?

  Ezeliyet Ne Demektir?   Kader yazılarımızın ilkinde verdiğimiz tanımda, Kaderi “Cenab-ı Hakk’ın, kâinatta olmuş ve olacak her şeyi, bütün vasıflarıyla, bütün hâlleriyle ezelde bilmesi ve daha onu yaratmadan önce, her şeyiyle, levh-i mahfuz denilen kader levhasında yazmış olmasıdır.” diye tanımlamıştık ve “ezel” konusunu da sonraki yazılarımıza bırakmıştık. İşte bu ay ve önümüzdeki ay nasip olursa ezeliyet bahsini detaylı olarak inceleyeceğiz.   Kader meselesinin anlaşılmasına engel olan en büyük sebep, “zaman” ve “ezel” kavramlarının birbiriyle karıştırılmasıdır. İnsan, zaman ve mekân içerisinde yaşadığı için, her hadiseyi ve hakikati zaman ölçüsüne göre değerlendirmekte ve ezeli, zamanın başlangıcı zannetmekle hata yapmaktadır. İşte bu yanlış bilgi sonucu kader anlaşılmıyor.       Zaman ve ezel   Zaman, kâinatın yaratılmasıyla başlayan ve içerisinde hadiselerin cereyan ettiği soyut bir kavramdır. Geçmiş, hâl (şimdiki zaman) ve gelecek olarak üçe ayrılır. Bu ayrım

Sen Namazı Boş Ver, Benim Kalbime Bak! (Denir mi?)

  Sen Namazı Boş Ver, Benim Kalbime Bak! (Denir mi?)   “Benim kalbim temiz!”, “Sen kalbe bak!”, “İçin temiz olsun!” gibi sözlere sığınan bazı insanlar, ibadeti, namazı, tesbihi, zikri pek önemsemez, “Olmasa da olur!” gibi bir yaklaşım sergilerler.   Oysa kalbin sahibi Allah’ü Teâlâ’dır. Kalbi kim yaratmışsa, onun temizlik hükmünü de ancak O verir. Bunun için bir insanın kendi kendini “Temize çıkarması!” yetmez. Üstelik temize çıkarmakla da temize çıkmış olmaz, Allah’ın ve Resulünün ölçülerine göre temiz olmalı.   Bu düşünceye sahip olan kişileri Kur’ân-ı Kerim anlatırken der ki:   “Görmüyor musun, kendisini temize çıkaranları? Oysa Allah dilediğini temize çıkarır, hiç kimse de kıl kadar haksızlığa uğramış olmaz.” 1   Mütevazı olan kimse “Ben mütevazı bir kişiyim!” demez, ihlâslı olan kişi de “Ben ihlâslı bir insanım!” demeyeceği gibi.   Yine iyi bir kimse, “Ben iyi bir insanım!” , “Ben hayırlı bir kimseyim!” diyerek kendini öne çıkarmaz, çıkarmaması gerekir.

Ölmeden Önce Ölünüz

  Ölmeden Önce Ölünüz   "Ölmeden önce ölünüz!" hadis-i şerifi nasıl anlaşılmalıdır?   Cevap: Değerli kardeşimiz,   "Ölüm gelip çatmadan evvel, şehvanî ve nefsanî hislerinizi terk etmek suretiyle bir nevi ölünüz." (el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 2:29; İbn-i Hâcer el-Askalânî: "Senedli, vesikalı bir hadis değil derim" demiş, Ali el-Karî ise: "Mânâsı doğrudur" demiştir.)   İnsan, kendisinin âciz ve zelil, dünyanın aldatıcı ve fâni; âhiretin ise çok yakın olduğunu, tam olarak, ancak ölünce anlar. Bu söz ile ölmeden önce uyanmamız, hayatımıza çeki düzen vermemiz ihtar ediliyor.   Ölmeden önce ölmeyi başarmak, seçkin insanlara mahsus... Bizlere düşen, elden geldiğince onlara benzemeye gayret etmek... Bu emri dinleyen insan, dünyayı misafirhane, vücudunu ise emanet bilir. Ruhunu ve kalbini onlarda boğmaz. Bu hâl ile hallenen insan, ölmeden evvel ölmüş demektir.   İnsan ölümle birlikte hayatının hesabını da vermeye başlar. Öyle is

Kaç Takipçin Var Senin?

Kaç Takipçin Var Senin?               Geçen gün Fenomen olduğunu bildiğim bir arkadaşıma:             “- Kaç takipçin var?” diye sordum.             “- Çok!” dedi, uçuk rakamlardan söz etti.             Nabzımı yoklamak için:             “- Senin de çoktur!” deyip gözlerimin içine baktı.             “- Benim senin kadar çok takipçim yok”, dedim. “Hepsi topu topuna sekiz tane!”.             Merakını gidermek için saymaya başladım:               Birinci ve en büyük takipçim: ‘Âlemlerin Rabbi Allah’ü Teâlâ’dır. Uykuda bile takip eder beni. O’ndan gizli kalmak mümkün değildir.”        إِنَّ ٱللَّهَ يَعْلَمُ غَيْبَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱللَّهُ بَصِيرُۢ بِمَا تَعْمَلُونَ "Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gizliliklerini bilir. Allah yaptıklarınızı görendir." (Hucurat Sûresi- 18)                         İkinci; iki takipçim ise: ‘Kirâmen Kâtibîn’dir. İyi kötü, hayır veya şer ne yapsam anında kayda geçerler.”        كِرَامًا كَٰتِبِينَ "Değerli yazıcılar var." (İn

Beş Şey Vardır Onlarla İmtihan Olunduğunuzda…

  Beş Şey Vardır Onlarla İmtihan Olunduğunuzda…   Beş şey vardır, onlarla imtihan olunduğunuzda (o toplumda hiçbir hayır kalmamış demektir. Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:   “Ey Muhâcirler topluluğu! Beş şey vardır, onlarla imtihan olunduğunuzda (o toplumda hiçbir hayır kalmamış demektir.) Siz hayatta iken onların ortaya çıkmasından Allah’a sığınırım. Bu beş şey şunlardır:   1- Zina: Bir toplumda zina ortaya çıkar ve açıktan işlenecek bir hale gelirse, o toplumda mutlaka vebâ ve onlardan önce gelmiş-geçmiş hiçbir millette görülmeyen hastalıklar yayılır.   2- Ölçü ve tartıda hile: Bir toplum, ölçü ve tartıyı eksik yaparsa, o toplum mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı ve sultanın (yöneticinin) zulmüne uğrar.   3- Zekât vermemek: Bir toplum, mallarının zekâtını vermezse, mutlaka gökten yağmur kesilir. Şayet hayvanlar da olmasaydı, tek damla yağmur bile yağmazdı.   4- Ahdin bozulması: Bir toplum, Allah ve elçisinin ahdini bozarsa (düşma

Hz. Osman Radiyallahü Anh'ın Rüyası

  Hz. Osman Radiyallahü Anh'ın Rüyası   Kur’an-ı Kerim okuyordu. Bir ara susuzluğun verdiği, yorgunluğun verdiği tesirle uzaklara daldı Kur’an-ı Kerim okurken... Diz üstü oturmuş Kur’an-ı Kerim okurken, başı öne eğildi... Uykuya dalmıştı birden bire. Uykudayken rüyasında önünde bir koridor o koridorlar açılıyordu. Onu tutanlar götürüyorlardı… “- Buradan! Buradan!” diyorlardı... “- Sonra o koridorlardan geçti, orada bir ışık kümesi gördü orada birileri oturuyordu yaklaşınca birden ne görsün.” “- Allah’ü Teâlâ’nın Rasülü Sallallahü Aleyhi Vesellem oradaydı. Bir yanında Hz. Ebu Bekir Radiyallahü Anh, öteki yanında, Hz Ömer Radiyallahü Anh vardı. “- Allah’ü Teâlâ’nın Rasülü Sallallahü Aleyhi Vesellem’le karşı karşıya kalmıştı, Allah’ü Teâlâ’nın Rasülü Sallallahü Aleyhi Vesellem bakıyor gülümsüyordu: “- Osman geldin mi?” “- Geldim ya Resulallah Sallallahü Aleyhi Vesellem...” “- Seni susuz mu bıraktılar?” “- Beni susuz bıraktılar Ya Resulallah Sallallahü Aleyhi Ve

Alptekin Müderrisoğlu'nun Sakarya İsimli Kitabından

  Alptekin Müderrisoğlu'nun Sakarya İsimli Kitabından   Salona eli bağlı üç kişi getirildi, sanık sırasına oturtuldular. Mahkeme başkanı Saruhan milletvekili Mustafa Necati sanıklardan en yaşlısına, ihtiyar köylüye sordu. "- Baba Adın ne?" Dinleyicilerde bir ferahlama görüldü. Demek bu ihtiyarın suçu ötekilerden daha hafifti. Bu yüzden ilk yargılanıyordu. İhtiyar ayağa kalktı. "- Hüsnü!" "- Baba adı?" "- Ramazan!" "- Nerelisin?" "- İnebolunun Çatal bucağından!" "- Baba sen askerden kaçan oğlunu evinde saklamış, bir asker kaçağına yataklık etmişsin!" "- Tövbe de reis bey!" "- Ben tövbe dedim, sen ne dersin?" İhtiyar köylü başkanın üstelemesinden sıkılmıştı. Elini koynuna sokup yıpranmış, buruşuk iki tomar kâğıt çıkardı kürsüye doğru salladı: "- Reis Bey, Reis Bey! Şu kafa kağıtlarının içini okusan bana dediğinden utanırsın!" "- Neden?" Bu kâ

Ağlayan Göz

  Ağlayan Göz   Kızını çok seven ve üzerine titreyen bir adam vardı. O, Hasan-ı Basri Hazretleri’ne geldi ve kızı hakkında şikâyette bulundu. Kızı bütünüyle içe kapanmıştı. Evde sürekli Kur'an okur ve ağlardı ve sonra Kur'andan kalkınca namaz kılardı ve yine ağlardı. Ve namazdan kalkınca yaşlı gözleriyle hemen zikre başlardı. Zikir bitince yine ağlar ve sonra oturur gözlerini yumar ve Rabbi hakkında tefekkür ederdi. Tefekkürde daha fazla ağlardı. Ve tefekkür bitince gözlerini silmeden bir sonraki namaz vakti girmiş olurdu ve o derhal namaza dururdu. Namazda da hep ağlardı. Ve sonra yine Kur'an okurdu. Ve o boş vakitlerin hepsinde Kur'an okurdu. O kendisine hiç merhamet etmemişti. Ve o gözlerine hiç acımamıştı. Adam kızının durumunu Hasan-ı Basri Hazretleri’ne bildirdi ve “Yalvarırım bir şey yapın!” dedi. “Nerdeyse kör olmak üzere olan kızıma söz geçiremiyorum! Evimizi onurlandırıp kızımı ikna ediniz lütfen! Kızım size gönül dolusu bağlılık duyar ve eminim ki siz

Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’den 10 Nasihat

  Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’den 10 Nasihat   1- Her gün okuyabildiğin kadar Kur'an oku, Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem'e de salâtı çokça  getir. 2- Beş vakit namaz ile velev ki iki rekât ta olsa gece ve kuşluk namazına devam et. 3- Üzerine farz olan zekâtı ver. Az da olsa her gün sadaka ver. Eğer verecek bulamaz isen bu vazifeyi güzel söylemekle yerine getir. Ramazan orucu ile beraber her ayda üçgün oruç tut. 4- Allah'ü Teâlâ’nın sevdiklerinden olmak istemez misin? Peygamber'in Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem'i, O'nun Ailesini sev, anne ve babaya iyilik yap. 5- Sen:" Ya Rabbi, Ya Rabbi" deyipte, Allah'ü Teâlâ’nın'nın: "Evet Ey kulum, iste istediğin verilir!" dediği kimselerden olmak istemez misin? Ohalde yiyeceğini temizle ki duan kabul olsun. İnsanlara kendinden daha insaflı ol. İnsanlara güzel ahlakla davran. 6- Duası kabul edilenlerden ve Kıyamet günü sayfası nurla parlayanlardan olmayı