Ölmeden Önce Ölünüz
Ölmeden Önce Ölünüz
"Ölmeden önce ölünüz!" hadis-i şerifi nasıl
anlaşılmalıdır?
Cevap:
Değerli kardeşimiz,
"Ölüm gelip çatmadan evvel, şehvanî ve nefsanî hislerinizi
terk etmek suretiyle bir nevi ölünüz." (el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 2:29;
İbn-i Hâcer el-Askalânî: "Senedli, vesikalı bir hadis değil derim"
demiş, Ali el-Karî ise: "Mânâsı doğrudur" demiştir.)
İnsan, kendisinin âciz ve zelil, dünyanın aldatıcı ve fâni;
âhiretin ise çok yakın olduğunu, tam olarak, ancak ölünce anlar. Bu söz ile
ölmeden önce uyanmamız, hayatımıza çeki düzen vermemiz ihtar ediliyor.
Ölmeden önce ölmeyi başarmak, seçkin insanlara mahsus... Bizlere
düşen, elden geldiğince onlara benzemeye gayret etmek... Bu emri dinleyen
insan, dünyayı misafirhane, vücudunu ise emanet bilir. Ruhunu ve kalbini
onlarda boğmaz. Bu hâl ile hallenen insan, ölmeden evvel ölmüş demektir.
İnsan ölümle birlikte hayatının hesabını da vermeye başlar. Öyle
ise; ömür muhasebesini dünyada yapan insan, ölmeden evvel ölmüş demektir. Dünya
hayatının bitimiyle yeni bir hayata geçilir. O hâlde, bu dünyada iken âhiretine
hazırlanan insan ölmeden evvel ölmüş demektir.
Ölümle insanın elinden, diğer azaları gibi, gözü ve dili de
alınır. O artık okuma, anlatma nimetlerinden mahrumdur. Bunu düşünerek, orada
yarayacakları burada öğrenen ve orada konuşulacakları burada dinleyen insan,
ölmeden evvel ölmüş demektir.
Ölümle birlikte mahlûkatın sevgisi de biter, korkusu da. Ölü
için, yaşayanlar tarafından övülmekle yerilmek eşit olduğu gibi, yazla kış
arasında da fark yoktur. İnsanların teveccühlerine ve yermelerine dünyada
ehemmiyet vermeyen, “varlığa sevinmeyip, yokluğa üzülmeyen” insan da ölmeden
evvel ölmüş demektir.
Ve en önemlisi, ölümle insan Hakka rücu eder, Rabbine döner.
Ölmeden evvel ölenler, Hakka bu dünyada rücu ederler; hayatlarını ilâhî emirler
dairesinde geçirirler; Allah'ın rahmetine dünyada iltica eder, gazabından da yine
dünyada korkarlar. İşte bu bahtiyar insanlar âhirette de Hakka rücu ederler;
ama bu rücu onlar için Allah'a vâsıl olma ve lütfuna erme şeklinde tezahür
eder.
Ölümle, cüzi iradenin hükmü son bulur. Öyle ise, ölmeden evvel
ölenler, nefsî arzularını hayatta iken terk etmeyi başarıp, Allah'ın küllî
iradesine tâbi olurlar. Nefis hesabına bir şey talep etmezler. Bütün arzuları
helâl dairesinde olur. Böylece ölmeden evvel ölmenin zevkine ererler.
Ölmeden evvel ölmek; gerçekten, bu dünyada büyük bir lütuf, büyük
bir saadet... Bilindiği gibi, insan, yerde iken gök gürültüsünden ürker,
şimşekten korkar, yıldırımdan kaçar... Ama uçakla bulutları yarıp onların
üstüne çıktı mı, artık güneşi bulmuş ve önceki korkularından kurtulmuştur.
Ölmeden evvel ölmenin sırrına erenler de ölümü hayatta iken
geçmiş, mahşere bu dünyada çıkmış, hesaplarını burada vermiş ve itaatkâr bir
kul olarak Hakka rücu etmişlerdir. Artık onları benlik duygusu boğamaz, çünkü
ölünün benliği olmaz. Tabiat onları kendine celp edemez, zira ölünün tabiatla
bir alışverişi kalmamıştır.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Yazar: Alaaddin Başar (Prof.Dr.)
Yorumlar
Yorum Gönder