Kayıtlar

Likaullah (Allah’ü Teâlâ’ya Kavuşma)

Resim
Likaullah (Allah’ü Teâlâ’ya Kavuşma) “Likâ”: Kavuşmak, buluşmak ve görüşmek manalarına gelen Arapça bir kelimedir. Özellikle tasavvuf ıstılahı olarak çokça zikredilen “likâullah” tabiri ise; Allah’ü Teâlâ’ya kavuşmak, Cenâb-ı Hakk’ın vuslatına ermek ve Cennet’te “Cuma Yamaçları”ndan Mevlâ-yı Müteâl’in o güzellerden güzel cemaliyle şereflenmek demektir. Belki de en büyük sabır; likâullaha aşk-u iştiyak ile yanıp tutuşan ama henüz “gelebilirsin” davetini almadığından dünya zindanına katlanan hakikat âşıklarının vuslata karşı dişini sıkıp dayanma sabrıdır. Sürekli öteler iştiyakıyla nefes alıp veren Hak dostlarının, vazifelerini tamamlayana kadar dünya hayatına katlanmaları ve gönüllerindeki vuslat arzusunu mesuliyet duygusuyla bastırmaları en zor sabırdır… (Alıntı)

Uzun ve Sağlıklı Bir Hayatın 40 Maddelik Anayasası

Resim
Uzun ve Sağlıklı Bir Hayatın 40 Maddelik Anayasası Prof. Dr. Osman Müftüoğlu   1- Yaşı 50’yi geçen herkes şu soruya net ve açık bir yanıt arar: “Daha huzurlu, keyifli, sağlıklı ve uzun nasıl yaşayabilirim?” Belki de bu nedenle iki haftadır ‘havanda telomer dövüp’, ottan çöpten imal haplarla ömrümüzü uzatıp uzatmayacağımızı konuşuyoruz. Lafı sündürmeden noktayı koyalım: Yok öyle bir şey! Öyle günde bir-iki hap yutarak telomeri törpülenmekten kurtarmak en azından şimdilik imkânsız. O hap da diğerleri de palavra. Palavra zira beş metre uzunluğunda telomeriniz de olsa eğer hayatınızda huzur ve sağlık yoksa o uzun hayatın size hiçbir hayrı olmaz. Peki, ne mi yapacağız? Ben bu konuda yapılmış çalışmalar ve yaşanmış tecrübelerden alınmış bazı bilgileri özetlemeye çalışacağım. Buyurun size sağlıklı ve uzun bir ömrün olmazsa olmaz 40 şartı. 2- Az ve öz yiyin Sağlıklı beslenmek bu işin olmazsa olmazlarından. Ne ki 50’li yaşların sonrasında önemi azalıyor, yaş ilerledikçe can boğa

Gezgin Genç İle Bilge Derviş

Resim
Gezgin Genç İle Bilge Derviş Bir gezgin genç “Hayatın anlamını öğrenmek için” dünyayı gezmeye çıkar. Yolu üzerindeki bir bilgin dervişi evinde ziyaret eder… Bilgin Dervişin evinde birkaç zaruri şey hariç hiç eşya yoktur. Sadece; kitaplar, minder, sehpa seccade ve bir ibrik vardır. Gezgin genç: “- Sizin başka eşyanız yok mu?” Derviş: “- Hayır!” Dedikten sonra: O da gezgin gence, bir soru sorar. “- Peki, senin eşyaların nerede? Sırtındaki çantadan başka hiç eşyan yok mu?” Der. Gezgin genç, şaşırmıştır… “- Görüyorsun! Ben yolcuyum ama…” Derviş: “- Ben de yolcuyum, yavrum! Ben de yolcuyum! Bu dünyadan ahirete gidiyorum!”

Öfkesini Yutanlar İçin Cennet Vardır

Öfkesini Yutanlar İçin Cennet Vardır Hazreti Ali Radiyallahü Anh bir gazâda, kâfirlerden biri ile vuruşup onu alta düşürdü, göğsüne bastı, öldüreceği sırada, kâfir yattığı yerden Hazreti Ali Radiyallahü Anh’ın mübarek yüzüne tükürdü. Hazreti Ali Radiyallahü Anh onu katletmekten vaz geçip ayağa kalktı. Kâfiri serbest bıraktı. Adam bu işe hayret etti. “- Ya Ali! Beni katletmeye yatırdın. Yüzüne tükürdüğüm için, bana daha çok eziyet ederek öldüreceğin yerde, beni serbest bıraktın. Sebebi nedir?” dedi. Hazreti Ali Radiyallahü Anh; “- Seni katletmeye azmettiğimde, azmim Allah rızası içindi. Yüzüme tükürünce kalbime gazap geldi, sana kızdım. Derhal hatırıma; gazabını def edip yutanlar için Allah’ü Teâlâ’nın Cennet va’deylediği geldi. Bu yüzden seni salıverdim” buyurdu. Kâfir, bu hâlden ibret alıp imanla şereflendi.

Ağır İftira ve Geyik Boynuzu

Ağır İftira ve Geyik Boynuzu Hasan Sezâi Efendi (1669 - 1738) zamanında, Edirne'de, kötü yola düşmüş bir kadın vardı. Bir zaman bu kadın halisane olarak tövbe edip, eski hâlinden vazgeçti. Salih ameller işlemeye başladı. Fakat uygunsuz kimseler tarafından tedirgin ediliyor, rahat bırakılmıyordu. Bu kadın Hasan Sezâi'ye gelerek yardım istedi. O da, kadına dergâhta kadınlara mahsus kısımda kalabileceğini bildirince, bir oda tahsis edilip, kadın orada kalmaya, ibâdet ve tâatla meşgul olmaya başladı. Bu arada boş durmayan fitneciler, Hasan Sezâi hakkında çirkin iftirâlar yaymaya başladılar. Daha da ileri giderek, bir gece dergâhın kapısına geyik boynuzu astılar. O ise bu hallere sabrediyor kimseye bir şey demiyordu. Geyik boynuzunu dergâhın içine aldırdı. Edirne vilâyeti günlerce bu dedikodularla çalkalandı. Hasan Sezâi Efendi yine sabrediyor, hiç ses çıkarmıyordu. Bu şayianın yayılmasından az zaman sonra, Edirne'de müthiş bir uyuz hastalığı peyda oldu. Hasa

Peygamber Efendimiz Aleyhisselâm Cehennemi Sordu

Peygamber Efendimiz Aleyhisselâm Cehennemi Sordu Bir gün Peygamber efendimiz Cebrail aleyhisselama Cehennemi sordu. Cebrail Aleyhisselam da uzun uzun Cehennemi anlattı. Peygamber efendimiz anlatılanlara dayanamayıp bayıldı. Ayıldığında buyurdu ki: – Ey Cebrail, böyle şiddetli, felaket yere benim ümmetim girecek mi? – Evet. Ümmetinin büyük günah işleyenleri Cehenneme girecektir. Bunun üzerine Peygamber efendimiz çok ağladı. Cebrail aleyhisselam da ağladı. Sonra odasına çekildi. Sadece namaz için dışarı çekiyor bunun dışında kimseyle görüşmüyordu. Peygamber efendimizin dışarı çıkmayışının üçüncü günü hazreti Ebu Bekir kapısının önüne gelerek. – Rasulullahı görmek mümkün mü? Diye seslendi. Fakat içeriden bir cevap gelmeyince ağlayarak kapıdan ayrıldı. Sonra hazret–i Ömer gelip, ayni şekilde söyledi. Ona da cevap gelmeyince ağlayarak oradan ayrıldı. Sonra Selman–i Farisi hazretleri geldi. Ona da bir cevap verilmeyince, ağlayarak hazret–i Alinin evine gidip durumu anla

Haram Rızıkları Çoğaltmaz; Sadece Cehennem Ateşini Artırır!

Haram Rızıkları Çoğaltmaz; Sadece Cehennem Ateşini Artırır! Hz. Ali Radiyallahü Anh, Mescidin kapısında duran yaşlı adama, çıkana kadar atını beklemesini istedi. Hz. Ali Radiyallahü Anh mescitte iken adam atın yularını çaldı ve kaçtı. Hz. Ali Radiyallahü Anh mescitten çıkarken; adama yardımından dolayı iki dirhem verecekti. Fakat atını tek görünce yularının çalındığını anladı. Yanındaki çocuğu yeni bir yular alması için çarşıya gönderdi. Çocuk 2 dirheme bir yular aldı. Hırsız onu çocuğa satmıştı. Bunu gören Hz. Ali Radiyallahü Anh şaşırdı ve şöyle dedi: İnsan, sabretmemekle sadece, helal olan rızkını harama çevirir. Asla, kendisine verilecek rızkı artıramaz! Haram rızıkları çoğaltmaz; sadece Cehennem ateşini artırır! Rabbim her Müslüman’a helâlinden bol bereketli rızıklar nasip etsin! Âmin! Paylaşalım, herkes okusun!

Dünyayı Kalbinden Çıkarsın!

Dünyayı Kalbinden Çıkarsın!             Muhyiddin-i Arabi Kuddise Sirrûh Hazretleri gençlik yıllarında,   henüz tasavvufla ilgilenmiyor iken, Bağdat’ta bir işi olması sebebiyle uzun bir yolculuğa çıkar...             Bu yolculuk esnasında bir dere kenarında balık tutmaya çalışan derviş kılıklı bir adama rastlar.             Adama yaklaşır ve selam verir! Ne yaptığını sorar!             Adam:             Ben gördüğün şu sazdan yapılmış kulübede yaşıyorum. Geçimim içinde her gün iki balık tutarım. Biri kendim için birisi de sizin gibi yolu düşenlere ikram etmek için der…             Muhyiddin-i Arabi Hazretleri adama misafir olur. Adam ne tarafa yolculuk yaptığını sorar.             “- Mübarek Bağdat’a doğru gidiyorum!” Deyince adam:             Çok sevinir ve:             "- Benim orada çok sevdiğim bir ALLAH adamı vardır. O’nun yanına uğrayıp benim için nasihat etmesini rica eder misin?" der.             Muhyiddin-i Arabi Hazretleri:             &quo

Bizi Kurtuluş ve Doğruluğa Ulaştır Duası

Bizi Kurtuluş ve Doğruluğa Ulaştır Duası رَبَّنَٓا اٰتِنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ اَمْرِنَا رَشَدًا Okunuşu: Rabbenâ âtinâ min ledunke rahmeten veheyyi lenâ min emrinâ raşedâ. Anlamı: Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır. Kaynak: (Kehf Sûresi; 10. Ayet)

Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem ile Şeytan Arasında Geçen Bir Konuşma

Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem ile Şeytan Arasında Geçen Bir Konuşma Seceret-ül Kevn'den: (Muhîddin-i Arabî) îbni Abbas Radiyallahü Anh’dan naklen Muaz bin Cebel rivayet ediyor… Bir gün Rasulüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz Hz Eyyüb El-Ensarî' Radiyallahü Anh’ın evinde ashabı ile sohbet ederlerken, dışarıdan: - Ya Rasülullah! Görülecek, halledilecek bir işim var. Halli için içeriye girmeme müsaade buyurur musunuz? Diye bir ses geldi. Bu sesi işiten Rasulüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz ashaba dönerek: - Bu sesin sahibinin kim olduğunu biliyor musunuz? - Allah’ü Teâlâ ve Rasülü en iyi bilendir. Sesin sahibinin kim olduğunu bilmiyoruz ya Rasûlullah! Dediler, Efendimiz: - O, melûn îblîs'tir.   Allah’ü Teâlâ’nın lâneti O'nun üzerine olsun! Buyurunca: Hz. Ömer Radiyallahü Anh hemen yerinden fırlayarak: Ya Rasûlullah! İzin veriniz O'nu hemen öldüreyim, dedi. - Dur ya Ömer! Bilmez misin ki O'na be