Kayıtlar

Kaliteli Yaşamak İçin

Kaliteli Yaşamak İçin   Bunları Azaltın ·      Yediğiniz yemeği, yemeğin tuzunu... ·      Çayın şekerini, kullandığınız eşyaları... ·      Harcadığınız parayı, boşa geçen zamanı... ·      Gözyaşlarını, kafaya taktıklarınızı... ·      Kıyafetlerinizi, kuruntularınızı... ·      Bilgisayar başında harcadığınız vakti... ·      Telefonla uğraştığınız zamanı... ·      İnsanlardan beklentilerinizi… ·      Kuruntularınızı… Takıntılarınızı… ·      Televizyon karşısında geçirdiğiniz zamanı… ·      Uğradığınız zarar karşısında üzülmeyi… Bunları Bırakın ·      İçki, kumar, zina, yalan hırsızlık tüm haramları… ·      Sigara, uyuşturucu, şans oyunları ve tüm kötü alışkanlıkları… ·      Yaptığınız iyilikleri başa kakmayı, söz taşımayı, kibirlenmeyi… ·      Gıybet etmeyi, yalan söylemeyi, su-i zan etmeyi… ·      Şikâyet etmeyi, çekingenliği... ·      Rezil olma korkusunu, mazeret üretmeyi... ·      Başkaları için yaşamayı, yapamam düşüncesini... ·     

Büyüklerden Hikmetli Sözler

Büyüklerden Hikmetli Sözler Ziyad Nümeyri Radiyallahü Anh Allah-ü Teâla’nın indirdiği bâzı ilâhi kitaplarda şöyle buyurduğunu anlatır: “Bir kul, Ben’den korkarak ağlarsa, onu azabımdan kurtarırım. Bir kul, Ben’den korkarak ağlarsa, onu Kuddûs nurumda, yani Cennette güldürürüm.” [Tenbihü’l Gâfilin. Ve Bustanü’l Arifin. 2. C.S. 662. Ebu’l-Leys Semerkandi ra Hz. leri] İbrahim Teymi Radiyallahü Anh diyor ki: “Kim emin olur, korkulu olmazsa Cennetliklerden olamayacağından endişe etmek gerekir. Çünkü Cennetlikler şöyle diyeceklerdir: “Biz, bundan önce, ailelerimiz arasında akıbetimizden korkardık.” [Tur S. A. 26] Enes b. Malik’in Radiyallahü Anh rivâyet ettiğine göre Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Yaş döken ve ağlaya ağlaya zayıflayan gözü yakmayı Allah Celle Celâlüh Cehenneme haram kılmıştır. Eğer gözyaşı sahibinin yüzüne akarsa Allah Celle Celâlüh onu ne karartır ve ne de zillete uğratır. Her iyi amelin bir sevabı vardır. Yalnız

Yeter ki Yürekten İste!

Resim
Yeter ki Yürekten İste! İbrahim Ethem Kuddise Sirrûh Hazretleri, tacı tahtı terk ediyor, Seneler sonra Kendi yaptırdığı camide yatsı namazı kılıyor. Dışarıda kar var, hava çok soğuk… "- Şurada kıvrılayım da sabah olunca giderim!” diye düşünüyor. Caminin bekçisi geliyor... Bekçi: “- Ne yapıyorsun burada?” diyor... İ. Ethem: “- Müsaade et şurada yatayım, Sabah Namazından sonra gideceğim!” diyor. Bekçi bacağından tutuyor ve onu: “- İbrahim Ethem senin gibi çulsuzlar için yaptırmadı bu camiyi!” diyor ve bacağından sürükleye sürükleye, kafasını merdivenlere vura vura atıyor onu dışarıya... İbrahim Ethem: “- Ben bu camiyi yaptırdım!” diyemiyor. “KİBİR” olur diye… Çaresiz şehre gidiyor. Her taraf kapalı, sadece bir yer açık, bir ekmek fırını... Kapıyı çalıyor ve sabaha kadar oturma müsaadesi istiyor. Orada çalışan işçi: “- Geç otur!” diyor. Aradan bir-iki saat geçiyor. Sabah ezanı okunmaya başlıyor. Okunduktan sonra işçi dönüyor... “- Hoş geldiniz nerede

Allah’ü Teâlâ için Nelerden Uzaklaştın?

Allah’ü Teâlâ için Nelerden Uzaklaştın Firdevs cennetinde Peygamber ve sıddıklarla bir arada bulunmayı istiyorsun! 1- Ama buna karşılık, hangi ameli işledin? 2- Hangi şehevi arzunu kırdın? 3- Hangi hiddetini yendin? 4- Sana gelmeyen hangi akrabana gittin? 5- Kardeşinin hangi kusurunu bağışladın? 6- Allah’ü Teâlâ için nelerden uzaklaştın ve nelere yaklaştın?" Fudayl B. İyad Rametullahi Aleyh.

Ne Mutlu!

Ne Mutlu! Sahabeden Vehbi Bin Münebbih Radiyallahü Anh anlatıyor: Allah Rasulu Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Buyurdular ki: 1- Başkalarının ayıplarını, kusurlarını aramak görmek yerine, kendi kusurlarını, ayıplarını görene ne mutlu, 2- Allah’ü Teâlâ için, alçak gönüllü, mütevazı gönüllü olanlara ne mutlu, 3- Helalinden kazandığını, Allah için tasadduk dedenlere, harcayanlara ne mutlu, 4- İlim, hilim, güzel ahlak sahipleri ile unutanlara ne mutlu, 5- Sünnetlerimi takip edenlere, uydurma ve yalan ibadet demek olan bidat ibadetlere sapmayanlara ne mutlu! (Ahmed Bin Hambel Zühd No: 2184)

Ey Kulum! Benim İçin Bir Amel İşledin mi?

Ey Kulum! Benim İçin Bir Amel İşledin mi? "Yüce Allah’ü Teâlâ kıyamet günü şöyle der: “- Ey kulum! Benim için bir amel işledin mi?” Kul der ki: “- Ya rabbi! Namaz kıldım, oruç tuttum, sadaka verdim...” Yaptığı amelleri bir bir sıralar. Allah’ü Teâlâ şöyle der: “- Ey kulum! Bütün bunlar, kendin için yaptığın amellerdir, benim için işlediğin bir amel var mıdır?” Kul der ki: “- Ya rabbi! Sırf senin için olan bu amel hangisidir?” Allah’ü Teâlâ şöyle der: “- Ey kulum! Benim için birini dost edindin mi? benim için birine düşman oldun mi? işte sırf benim için olan amel budur." İbn Arabi Kuddise Sirrûh Hazretleri

Kalp, Üç Gün İlim Ve Hikmetten Alıkonulunca Ölür!

Kalp, Üç Gün İlim Ve Hikmetten Alıkonulunca Ölür!           Mübarek bir zat talebelerine sordu:           “- Hasta bir kimse, yemekten, içmekten ve ilâçtan menedildiği zaman ölür, değil mi?” yanındakiler:           “- Evet!” dediler.           Bunun üzerine o mübarek zat şöyle dedi:           “- Kalp, üç gün ilim ve hikmetten alıkonulunca ölür!”           (Feth-el-Mûsulî Kaddesellahü Sirruhuma)

Saadete Kavuşmak İstersen

Saadete Kavuşmak İstersen 1- Saadete kavuşmak istersen, edeple ilim öğren, 2- Edeple ilim öğrenen onunla iyi amel eder. 3- İyi amel eden, hikmet sahibi olur. 4- Hikmet elde edilince, insan zühd sahibi olur. 5- Zühd sahibi olunca, kalbinde, insanı Allah’ü Teâlâ’dan uzaklaştıran şeylerin sevgisi kaybolur. 6- Bu sevgi kaybolunca, insan ahirete rağbet eder. 7- Hep ahireti düşünen ve ona hazırlanmakla uğraşan kimse, Allah’ü Teâlâ’nın rızasına kavuşmuş demektir.

İsmailoğlularından Gafil Bir Kişinin Hikâyesi

İsmailoğlularından Gafil Bir Kişinin Hikâyesi Bir gafil kişi; günlerden bir gün, fesat yuvası olan evinden çıktı; ovaya doğru gitmeye koyuldu. Bir yere vardı, gördü ki; Bir topluluk ekin ekmiş, zahmet çekmişti; sonunda da o ekin boy atmış, sararmış, saplar tanelerle dolmuş, biçilecek, harmana götürülecek bir hâle gelmişti. Derken o topluluk ateş getirdi, bütün o ekinleri yakıp kül etti. Adam, kendi kendine; “– Böyle bir kıymetli malı yakmaya acımıyorlar mı ki?” dedi. Oradan şaşkın bir hâlde geçip gitti, başka bir yere vardı. Orada bir adam gördü; bir taşı kaldırmaya uğraşıyordu. Fakat bir türlü kaldıramıyor, yerinden bile kımıldatamıyordu. Derken bir başka taş aldı, getirip o taşın yanına koydu. Bu sefer ikisini birden kaldırmaya uğraşıyor, yerinden kımıldatamıyordu. Gafil kişi şaşırdı: “– Ne tuhaf şey! Taş bir iken yerinden bile oynatamıyordu, şimdi iki oldu, daha da ağırlaştı; yerinden nasıl kımıldatacak?” Derken adam gitti, üçüncü bir taş getirdi, ikisinin yanına koy

Tırnak Kesimi Nasıl Olmalıdır?

Resim
Tırnak Kesimi Nasıl Olmalıdır? Tırnakları kesme de Müstehab olan; “Eller ayaklara nisbetle daha şerefli olduğundan önce ellerden başlanır. Ellerden de sağ el şerefli olduğu için sağ elden başlanır. Sağ elin şehâdet parmağı şerefli olduğu için şehâdet parmağından başlanır. Evvela şehâdet parmağı, sonra yüzük parmağı, sonra orta parmak, sonra küçük parmak ve sonra başparmağın tırnakları kesilir. Sol ele geçildikten sonra, küçük parmaktan başlanır; sıra ile atlamadan başparmağa kadar devam edilir. Ayaklarda ise, sağ ayağın küçük parmağından başlanır; sıra ile, sol ayağın küçük parmağında bitirilir.” [Kaynak: Ruhû’l-Beyân Tefsiri] Birgün, Peygamber Efendimiz sallâllâhu aleyhi vesellem tırnaklarını sırasıyla keserken bir Yahudi çocuğu onu görmüş ve: “Tırnaklarını aynı benim babam gibi kesiyorsun!..” demişti. Bunun üzerine Allâh Rasûlü sallâllâhu aleyhi vesellem Yahudilere benzememek için tırnaklarını karışık olarak kesmeye başladı... [Kaynak: İmâm-ı Gazalî, İhyâ-u

Cömertlik yarışı

Cömertlik yarışı Bir zamanların Yemen hükümdarı, oldukça cömert biri idi. Hatim-i Tai’nin cömertliğinden bahsedilmesine tahammül edemez ve onu öldürtmeye karar verir. Bu iş için yüklü bir para ile bir genç kiralar. Genç, Tay kabilesine gelir. Güler yüzlü, kendisi gibi yiğit bir gençle karşılaşır. “—   Çok yorgun olduğun anlaşılıyor. Bu gece misafirim ol!” diyerek evine götürür. Gece, misafirine çok ikram ve ihsanda bulunur. İyilik ve hizmet etmekten zevk duyduğu anlaşılan ev sahibi der ki: “—   Buradaki işin nedir, sana acaba bir yardımım dokunabilir mi?” “—   Ey asil kişi, sen çok cömertsin, iyilikseversin, senden sır çıkmayacağı belli. Hatim isimli birini arıyorum. Onu öldürmek için geldim. Acaba tanıyor musun? Bu işte bana yardımcı olman mümkün mü?” “—   Elbette mümkündür. Yalnız bu iş pek kolay olmaz. Dediklerime uyarsan tereyağından kıl çekmiş gibi zahmetsiz olur. Çünkü Hatim de senin gibi yiğit biridir. Belki öldüremezsin. Ben sana onun yerini tarif edeyim. Ancak

Kalb-i Selim 1

Kalb-i Selim 1 Rabbbimizin bizleri huzûr-i ilâhisine kabûl buyurması da ancak “kalb-i selîm” ile mümkündür. Kalb-i selîm, mâsivâdan arınmış ve mücellâ bir ayna gibi Hakk’ın cemâlî sıfatlarının tecellîgâhı hâline gelmiş bir kalbdir. Hak Teâlâ, kulunun kalbinde cemâlî sıfatlarının tecellîlerini görünce onu sever ve ondan razı olur. İşte böylesine kıymetli olan kalbi, fânî ve gelgeç sevdalara esîr etmek kadar fecî bir gaflet düşünülebilir mi? Hakk’ın rızâsına vuslatın yegâne bedeli olan kalbi, mâsivâ ile kirletmekten daha büyük bir felâket olabilir mi? Kalb kirli olduktan sonra da kalıbı yâni bedeni ve dış görünüşü temizlemenin bir anlamı kalır mı? Eski bir istanbul hamamı kitabesinde şu manidar beyt yer alırmış: Tıynetin nâ-pâk ise, hayr umma sen germâbeden, Önce tathîr-i kalb et, sonra tathîr-i beden! (Yâni; kötü huylu ve bozuk karakterli bir kimse isen, hamamdan bir hayır bekleme! Temizlik istiyorsan evvelâ kalbini temizle sonra da bedenini…) Kalb-i selîm, i