Kayıtlar

Namazda Huzur Ve Huşu Nasıl Temin Edilir

Namazda Huzur Ve Huşu Nasıl Temin Edilir Şahı Nakşibend Kuddise Sirrûh hazretlerine “Namazda huşu ve huzur neyden hâsıl olur” diye sordular. O da “Helal lokma yiyeceksiniz, hem de huzur ile. Yine huzur ile abdest alacaksınız ve namaza giriş tekbirini hangi divana durduğunuzu ve kimin huzurunda bulunduğunuzu bile bile getireceksiniz.” dedi. Yine sordular “Allah bazı müridlerin halini elinden alır. O zaman mürid ne işlesin” O da cevaben dedi ki “Eğer alınan halden bir miktar kalmışsa, Allah’ın o müridden dua ve niyaz beklediğinin delilidir. Bu takdirde müridin dua ve niyaz etmesi lazımdır. O zaman evvelki haline erişir. Eğer alınan halden bir şey kalmadıysa, Allah’ın sabır ve rıza talep ettiğine delildir. Bu takdirde o mürid sabretmeli, her şeye rıza göstermeli ve kulluk halini muhafazaya çalışmalıdır.” Kaynak Nübüvvet Ve Velâyet Deryâsından Nasihatler – 1

Müminin Başına Gelen Her Musibette Bir Kefaret Vardır

Müminin Başına Gelen Her Musibette Bir Kefaret Vardır “Müminler bir kötülük yaparlarsa onun sebebiyle eza görürler.” ayet-i kerimesi inince bu, müminlere çok ağır geldi. Bunun üzerine Peygamber (Sallallâhu aleyhi ve sellem) efendimiz buyurdu ki: “Siz orta yolu, doğruyu arayın. Müminin başına gelen her musibette bir kefaret vardır. Hatta vücudunda bir sıyrık olsa veya ona bir diken batsa, onun derecesini yükseltir. Kim hayır bulursa Hz. Allah’a hamd etsin. Hayırdan başkasına yolu uğrarsa kendisini hesaba çeksin.” Azizim! “Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.” (Nisa Sûresi, ayet 79) Unutmayalım ki, mümine bir hastalık, bir üzüntü erişirse veya ayağına bir diken batarsa Allah (Celle celâlühû) onu günahlarına kefaret yapar. Allahu Teâlâ, yazıcı meleklerine şunu vahyeder” “Izdırap içinde bulunan kulumun aleyhine hiçbir şey yazmayınız.” (Ramuzu’l-Ehadis, s.518, h.6398) Kaynak Nübüv

Her Şeyin Bir Afeti Vardır!

Her Şeyin Bir Afeti Vardır! Peygamber Efendimizin bir hadisi şerifi şöyledir; Allah Rasulü sav buyuruyor ki: ·      "Aklın afeti, aklını zekâsını beğenmektir. ·      Cesaretin afeti, azgınlıkta kullanmaktır. ·      Cömertliğin afeti, başa kalkmaktır. ·      Güzelliğin afeti, güzelliği ile kibirlenmektir. ·      İbadetin afeti, ara vermektir. ·      Konuşmanın afeti, yalan söylemektir. ·      İlmin afeti, unutmaktır. ·      Hilmin afeti, ahmaklık ve zillettir." (İmam Suyuti Camıus Sağır-10) 

Mescid-i Nebevi'nin Şemsiyeleri

Mescid-i Nebevi'nin Şemsiyeleri Kureyş’ın amansız eziyetlerinde, hatta darplarında Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle niyazda bulunuyordu: اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِقَوْمِي فَإِنَّهُمْ لَا يَعْلَمُونَ Okunuşu: “Allahümmağfir li-kavmî fe-innehüm lâ ya’lemûn.” Anlamı: Allah’ım, kavmimi mağfiret eyle, zira onlar bilmiyorlar.

Allah Celle Celâlüh Bir Kimseye Hayır Murad Ederse

Allah Celle Celâlüh Bir Kimseye Hayır Murad Ederse “Dikkat et ey Ebu Hüreyre! Sana bazı kelimeler öğretiyorum. Bir kimseye Allah hayır murad ederse ona bu kelimeleri öğretir. Sonra da ebedi olarak unutturmaz. De ki: اللَّهُمَّ ‍ إِنِّي ضَعِيفٌ فَقَوِّ فِي رِضَاكَ ضَعْفِي، وَخُذْ إِلَى الْخَيْرِ بِنَاصِيَتِي، وَاجْعَلِ الْإِسْلَامَ مُنْتَهَى رِضَايا. اللَّهُمَّ إِنِّي ضَعِيفٌ فَقَوِّنِي، وَإِنِّي ذَلِيلٌ فَأَعِزَّنِي، وَإِنِّي فَقِيرٌ فَارْزُقْنِي Okunuşu: Allâhümme innî daîfun fe kavvi fî rıdâke da’fî ve huz ile’l-hayrî binâsiyetî vec’ali’l-İslâme müntehâ rıdâye. Allâhümme innî daîfün fekavvinî ve innî zelîlün feeizzenî ve innî fakîrün ferzuknî.” Anlamı: Allah’ım, hiç şüphe yok ki ben zayıfım. Benim zaafımı rızan hususunda güçlendir. Benim alnımdan tut, hayra ulaştır. İslam’ı hoşnutluğunun sonu kıl. Allah’ım, ben çok zayıfım. Beni güçlendir. Ben zelilim, bana izzet ver. Şüphesiz ben fakirim. Bana rızık ihsan eyle. (Râmûzu’l-Ehâdis, 2011)

At İle Eşek

At İle Eşek Bir gün at ile eşek yola çıkmışlardı. Eşeğin yükü çok ağırdır, eğer köye kadar taşırsa ölecektir… Attan yardım ister. At bunu kabul etmez. Eşek daha köye varmadan ölür. Bunu gören sahibi, eşeğin derisini yüzer eşekteki yükleri ve eşek postunu ata yükler. At ta bu olaydan çok pişman olur; “- Keşke yardım etseydim!” der.

Armutun Faydaları Nelerdir?

Resim
Armutun Faydaları Nelerdir? Armut, gülgiller familyasında sınıflanan Pyrus cinsine ait bir ağaçtan yetişen meyvedir. A, B, C vitaminleri içeren bu şifalı meyvenin Latince adı pyrus communis’tir. Genellikle Akdeniz bölgesi civarında yetiştirilir, bu yüzden Tropik iklimleri sever. Kalsiyum, potasyum, sodyum, magnezyum ve demir gibi çeşitli mineraller içerir. Lif içeriği açısından da zengindir. 100 gramında 58 kalori vardır. Yeşil, sarı, kahverengi ve kırmızı renklerde meyvelere sahip olabilir. Büyümeye yardımcı olur. Özellikle küçük yaştaki çocukların yemesi önerilir. Sindirim sistemini düzenler. Hazımsızlığı önler, yenilen yiyeceklerin kolay sindirilmesini sağlar. Özellikle kabızlığı önler. Eğer kabızlık sorununuz varsa bu şifalı meyveden bir tane yedikten sonra yarım ya da bir bardak su için. Çok kısa bir süre sonra hafif karın ağrısıyla birlikte kabızlık probleminden kurtulacaksınız. Hatta fazla armut tüketirseniz ishal bile olabilirsiniz. Bağırsak fonksiyonlarını düzenler. A

Teşehhüd İle Selâm Arasında Yapılan Dua

Teşehhüd İle Selâm Arasında Yapılan Dua Hz. Ali  Radıyallahu Anh  şöyle dedi: Resûlullah  Sallallahu Aleyhi Vesellem  namazda, teşehhüd ile selâm arasında yaptığı duayı şöyle diyerek bitirirdi: اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِي مَا قَدَّمْتُ وَما أَخَّرْتُ، وَمَا أَسْرَرْتُ وَمَا أَعْلَنْتُ، وَمَا أَسْرَفْتُ، . وَمَا أَنْتَ أَعْلَمُ بِهِ مِنِّي، أَنْتَ الْمُقَدِّمُ وَأَنْتَ الْمُؤَخِّرُ، لَا إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ Okunuşu: “Allâhümmağfirlî mâ kaddemtü vemâ ahhartü, vemâ esrartü vemâ a‘lentü, vemâ esraftü, vemâ ente a‘lemü bihî minnî, ente’l-mukaddimü ve ente’l-muahhir, lâ ilâhe illâ ente:   Anlamı: Allahım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, ölçüsüz bir şekilde işlediğim ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Senden başka ilâh yoktur.” Kaynak: Müslim, Müsâfirîn 201, Zikir 70. Ayrıca bk. Buhârî, Teheccüd 1, Daavât 10, Tevhîd 8, 24; Ebû Dâvûd, Salât 119, Vitir 25; Tirmizî, Daavâ

Uyan Ey Gözlerim Gafletten Uyan

Uyan! Ey Gözlerim Uyan ey gözlerim gafletten uyan! Uyan uykusu çok gözlerim uyan! Azrail’in kastı canadır, inan. Uyan ey gözlerim gafletten uyan! Uyan uykusu çok gözlerim uyan! Seherde uyanırlar cümle kuşlar, Dill-i dillerince tesbihe başlar, Tevhid eyler dağlar taşlar ağaçlar. Uyan ey gözlerim gafletten uyan! Uyan uykusu çok gözlerim uyan! Semâvâtın kapıların açarlar, Müminlere rahmet suyun saçarlar, Seherde kalkana hülle biçerler. Uyan ey gözlerim gafletten uyan! Uyan uykusu çok gözlerim uyan! Bu dünya fanidir sakın aldanma, Mağrur olup tac-ı tahta dayanma, Yedi iklim benim deyu güvenme. Uyan ey gözlerim gafletten uyan! Uyan uykusu çok gözlerim uyan! Benim, Murad kulun, suçumu affet, Suçum bağışlayıp günahım ref’et, Rasul’ün sancağı dibinde haşret. Uyan ey gözlerim gafletten uyan! Uyan uykusu çok gözlerim uyan! Sultan III. Murat Han Rahmetullahi Aleyh (Rivayete göre; Sultan III. Murat Han Rahmetullahi Aleyh Hazretleri bu şii

Ebû Talhâ Radiyallahü Anh’ın Müslüman Oluşu

Ebû Talhâ Radiyallahü Anh’ın Müslüman Oluşu Hz. Talha Medîne'nin asîl ve zengin ailelerinden birine mensuptu. Her gece evlerinde, eğlence ve içki toplantıları vardı. Zenginliği sâyesinde, bütün dünya nîmetlerini tatmak istiyordu... Daha kötüsü; birçok asil arkadaşları gibi, Puta tapmaktaydı... Etrafında sayısız kadın ve kız dolaşıyordu. Fakat o, sadece biriyle evlenmek istedi. Haber yolladı. Evlenme teklifinde bulundu. Ümmü Süleym adlı bu hanımın, kocası, yeni ölmüştü. Şu cevabı verdi: - Yetîm oğlum büyüyünceye kadar, evlenmeyi düşünmüyorum. Ümmü Süleym fakir olduğu halde, küçük oğlunu, üvey baba eline bırakmak istemiyordu. Ebû Talhâ, çâresiz bekliyecekti! Evlenmem mümkün değil… Epeyce zaman sonra, bizzat kendisi gitti. Nezâketle evlenme teklifini tekrarladı: - Oğlun artık büyüdü, Ey Ümmü Süleym! Kararını vermelisin, dedi. O'nun niyetinin iyi olduğunu anlayan zeki kadın, başka bir şeyden endişeliydi. Açık açık söylemeyi uygun buldu: -

Münâcât

Münâcât Ey güzel Rabbim sen bizi böyle nâçâr eyleme! Cürm ile âlûde kılma hem günâhkâr eyleme! Burda ağlattın bizi, ukbâda âzâr eyleme! Lutfet Allahım bizi, mahrûm-i dîdâr eyleme! Ol kadar çok ki günâhım, haddini fehm eylemem! Rahmetin deryâsı andan, çok büyüktür gam yemem! Yakma yâ Rabbi cehennem âteşinde mücrimem! Lutfet Allahım bizi, mahrûm-i dîdâr eyleme! Cürmümüz afvet, Muhammed Mustafâ'nın aşkına! Hazret-i Kübrâ vü Zehrâ, Murtezâ'nın aşkına! Ol Hasen ile Hüseyn-i Kerbelâ'nın aşkına! Lutfet Allahım bizi, mahrûm-i dîdâr eyleme! Ömrümü cürm ü hatâ-u cehl ile ettim tebâh! Senden olmazsa inâyet, ben kula yokdur felâh! Afvına şâyeste kıl, bu FÂHİR'i pek rû-siyâh! Lutfet Allahım bizi, mahrûm-i dîdâr eyleme! Nağme-i Aşk

32. Osmanlı Padişahı ve 111. İslam halifesi Sultan 2. Abdülaziz

Resim
32. Osmanlı Padişahı ve 111. İslam halifesi Sultan 2. Abdülaziz İngiltere Kraliyet ailesi isteklerini kabul ettiremeyince; İngiliz kuklası Hüseyin Avni Pasa, pehlivanlardan üç kişiyi Fer’iyye Sarayı’nda mahsus bahçıvanlıkla vazifelendirdi. 4 Haziran 1876 sabah sularında odasına girdiler. Abdülaziz Han, bir müddet onlara karşı koydu; boğarak şehit ettiler. Cinayete intihar süsü vermek için O’nun bileklerinin damarlarını kesen zorbalar, hiçbir şey yokmuş gibi gizlice islerinin başına döndüler. Ruhu şad, mekânı Cennet olsun! Allah’ü Teâlâ gani gani Rahmet eylesin!

Bir Dakikanı Ayırır mısın?

Bir Dakikanı Ayırır mısın? Cerrahın telefonu çalar, arayan hastahane sekreteridir. “- Buyurun sizi dinliyorum.” “- Sayın hekim, ağır hasta var, acele bütün işinizi bırakın gelin.” “- Geliyorum!” deyip hekim telaşla yola düştü. Hekimi hastahanede hastanın babası hışımla karşıladı: “- Benim oğlum ölüm döşeğindedir, ne için bu kadar geç kaldınız? Sizin kendi oğlunuz olsaydı yine böyle yapar mıydınız?” Cerrah gülümsedi: “- Bana haber verilir verilmez acelece geldim. Bir de unutmayın ki, hayat ve ölüm Allah'ın elindedir.” Cerrah ameliyat odasına dâhil oldu. Ameliyat iki saat sürdü. Cerrah odadan çıkıp koridordaki babanın yanından sakince geçip gitti. Ardından yardımcı hekim çıktı. Babaya; “- Oğlunuz yaşayacak!” dedi. Baba bir an sevindi, sonra yine hiddetlenip dedi: “- Bu cerrah çok kötü ve insafsız bir adam! Ne vardı yani, çıkarken bana iyi haberi o verseydi!” Yardımcı hekimin gözleri doldu ve adamı hayatı boyunca pişmanlığa sevk edecek olan şu ce

Camide Cemaate Devam Etmenin Fazileti

Camide Cemaate Devam Etmenin Fazileti Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Cemaatle kılınan namaz, yalnız başına kılman namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir.” “Yatsı namazını cemaatle kılan, gecenin yarısını ibâdetle geçirmiş, sabah namazını cemâatle kılan ise, gecenin tamamını ibâdetle geçirmiş gibi sevâb alır.” “Cemâatle namaz kılan, günün tamamını ibâdetle geçirmiş sayılır.” “Kırk gün iftitah tekbirini kaçırmamak şartıyle beş vakit namazı cemaatle kılan kimseye Allahü teâlâ, biri nifaktan, diğeri de Cehennemden azat olmak üzere iki kurtuluş fermanı yazar.” Peygamber aleyhisselâm, bazen ba'zı kimselerin cemâate gelmediklerini görünce, buyurdu ki: “Münafıklara en zor gelen namaz, yatsı ile sabah namazını cemâatle kılmaktır. Eğer cemaatin faziletini bilselerdi, sürünerek de olsa “camiye” gelirlerdi.” “Camiye devam edenin imanlı olduğuna şahitlik ediniz!” Buyuruldu ki: “Bir kimse beş vakit namazını cemâatle kılarsa, Allahü teâlâ, ona beş şeyi ihsan eder:

Barış Gönüllüleri Örgütü (Peace Corps)

Barış Gönüllüleri Örgütü (Peace Corps) Pakman World Yaşadıklarım, düşüncelerim, dünyam / Thoughts, opinions, my world Barış Gönüllüleri Örgütü (Peace Corps) 1961 yılında kurulmuş, “ABD Barış Gönüllüleri Adlı Amerikan Teşekkülünden Faydalanma Hususunda Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri Arasında Yapılan Anlaşmaya Ait Teati Olunan Mektupların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun” uyarınca 1201 gönüllü 1962 – 1970 arasında Türkiye’de bulunmuşlardır. Bunların dörtte birinden fazlası Ankara’da görev yapmıştır. Merkezleri Ankara Cinnah Caddesindeki Amerikan Kültür Derneği binası içindeydi. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine gönderilmeyeceği taahhüt edilmesine rağmen yaklaşık onda biri bu bölgelere gönderilmiş, geri kalanların çoğu da her hafta sonu ve tatil günlerini özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da geçirmişlerdir. Barış Gönüllülerinin bize geliş amacı ülkemizi yakından tanımak, Amerikalıları bize tanıtmak ve ülkemize kalkınma hususunda güya becer