Kayıtlar

Ben Seninleydim, Ya Sen Kiminleydin?

Ben Seninleydim, Ya Sen Kiminleydin? Hazret-i Mevlânâ Celaleddin der ki : “Dünya, Allah’tan gâfil olmaktır. Yoksa para, mal, âile ve evlât sahibi olmak değildir. Seni oyalayıp Hak’tan gâfil kılan ne varsa, senin dünyan odur.” Ben seninleydim, ya sen kiminleydin? Yüce Allah Celle Celâlüh: 1- Ömrünü nerde, nasıl geçirdin? 2- Gençliğini nerde tükettin? 3- Malını (paranı) nereden kazanıp nereye harcadın? 4- Ne öğrendin, öğrendiklerinle ne amel ettin? Sorularının yanı sıra “Ey kulum! Ben seninleydim, sana şah damarından daha yakındım; fakat sen kiminleydin?” Diye soracak... Hazır mıyız acaba? Bize Ahirette Bu Sorulacak? Unutmayalım ki İslâm bir bütündür. Bir kısmıyla amel edip diğer bir kısmını terk veya ihmâl etmek, kalpteki îmânı zaafa uğratır, takvâ hassâsiyetine mânî olur. İslâm bizim, ibadet, muâmelât, ahlâk ve beşerî münâsebetler başta olmak üzere, her hâlimizi tanzim eden tâlimatlar vermektedir. Müʼmin, hayatının hiçbir safh

Şarkımız Bizim

Şarkımız Bizim Kırılır da bir gün bütün dişliler, Döner şanlı şanlı çarkımız bizim! Gökten bir el yaşlı gözleri siler, Şenlenir evimiz barkımız bizim! Yokuşlar kaybolur çıkarız düze, Kavuşuruz sonu gelmez gündüze, Sapan taşlarının yanında füze, Başka âlemlerle farkımız bizim! Kurtulur dil, tarih, ahlak ve iman, Görürler nasılmış, neymiş kahraman, Yer ve gök su vermem dediği zaman, Her tarlayı sular arkımız bizim! Gideriz nur yolu izde gideriz, Taş bağırda, sular dizde gideriz, Bir gün akşam olur bizde gideriz, Kalır dudaklarda şarkımız bizim! Necip Fazıl Kısakürek

Bu Adam Öldü Şimdi Dirilse Ne Yapar?

Bu Adam Öldü Şimdi Dirilse Ne Yapar? Hasan Basri Rahmetullahi Aleyh, bir ölüyü defnettikten sonra mezarın başına oturdu. Yanında kalan adama dönüp dedi ki: Bu adam öldü şayet şimdi dirilse sence ne yapar? Adam dedi ki: Şayet dirilirse hemen tövbe eder, namaz kılar, oruç tutar (kadınsa tesettürü kuşanır, tesettürü bozuksa düzeltir), haramlardan uzak durur ve her türlü hayrı yapardı. Hasan Basri Rahmetullahi Aleyh adama dedi ki: "Ondan geçti artık; bari senden geçmeden kalk ve dediklerini yap..."

Esas Ben Hasta İmişim

Esas Ben Hasta İmişim Bir zaman Cüneyd-i Bağdâdî Rahmetullahi Aleyh’in gözlerinde ağrı meydana geldi. Tabib çağırdılar, gelen tabib, hıristiyan idi. Muâyene edip; “Gözlerinize su değdirmeyeceksiniz.” dedi. Cüneyd-i Bağdâdî Rahmetullahi Aleyh; “Su değdirmesem nasıl abdest alırım?” deyince, tabib; “Gözleriniz size lâzım ise su değdirmeyeceksiniz.” dedi. Cüneyd-i Bağdâdî Rahmetullahi Aleyh abdest alıp namaz kıldı ve namazdan sonra bir mikdâr uyudu. Uyandığında gözlerinde hiç ağrı kalmamıştı. O anda duyduğu ses; “Yâ Cüneyd! Sen bizim için gözlerini fedâ ettiğin için, biz de senden o ağrıyı aldık.” diyordu. Bir zaman sonra Hristiyan tabip tekrar geldi. Baktı ki gözleri tamamen iyi olmuş. Hayret edip; ”Nasıl yaptın da iyi oldu?” dedi. Cüneyd-i Bağdâdî Rahmetullahi Aleyh olanları anlatınca, Cüneyd-i Bağdâdî’nin elini öpüp îmân etti ve; “Esas ağrıyan göz sizinki değil benim gözlerim imiş. Hakikatleri göremeyen ben imişim” dedi.

Hangi Peygamberin Kızısın?

Hangi Peygamberin Kızısın? Cemâleddîn-i Aksarâyî Rahmetullahi Aleyh hazretleri anlatır: Tâbiînden Hasan-ı Basrî hazretleri bir gün dergâhta otururken ihtiyar bir kadın gelir ve; - Efendi hazretleri, benim bir kızım vardı öldü. Hasretine dayanamıyorum. Bana bir duâ öğret de rüyâmda görüp hasretimi gidereyim, der. Hasan-ı Basrî hazretleri gerekeni yaptıktan sonra kadın gider. Fakat kadın, ertesi gün gözleri kan çanağı gibi olduğu hâlde ağlayarak tekrar dergâha gelir. Hasan-ı Basrî hazretleri kadına; - Niçin ağlıyorsun? Diye sorunca kadın; - Kızımı rüyâda gördüm, ama üzerine katrandan bir elbise giydirmişler cayır cayır yanıyor, cevabını verir. Hasan-ı Basrî Rahmetullahi Aleyh hazretleri ve yanında bulunanlar kendi sonlarının nasıl olacağını düşünerek ağlaşmaya başlarlar. Aradan bir müddet geçtikten sonra Hasan-ı Basrî hazretleri Rahmetullahi Aleyh, rüyâsında kendinin vefât ettiğini ve cennete girdiğini görür. Cennette gezerken muhteşem bir köşk ve önünde bir

​Halifenin Gömleği

​ Halifenin Gömleği Ömer ibni Abdülaziz Rahmetullahi Aleyh, halifeliği zamanında, bir gün minberde, sohbet veriyordu. Minberin yakınında olan, bir grup halk, konuşması esnasında halifenin zaman zaman elini götürüp, gömleğini hareket ettirdiğini görüyorlardı. Bu hareket orada bulunan ve dinleyenlerin dikkatlerini celp etti. Hepsi kendi kendilerine, neden halifenin konuşma esnasında, elini gömleğine götürüp, hareket ettirdiğini soruyorlardı. Toplantı tamamlanarak sona erdi. Araştırıldıktan sonra belli oldu ki halifenin, kendisinden öncekilerin Beytülmalden yaptıkları israfı telafi etmek ve Müslümanların Beytülmalin gözetlemek için, bir taneden fazla gömleği olmadığı için yeni yıkanmış gömleğini tekrar aynısını giymişti. Şimdi de, daha çabuk kurusun diye, hareket ettiriyordu.

Îmân Dil İle İkrâr Kalb İle Tasdîk Fiil İle İzhârdır

Îmân Dil İle İkrâr Kalb İle Tasdîk Fiil İle İzhârdır Muzaffer Efendi Hazretleri Sûre-i Bakara'daki   " وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ أُولَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ Vellezîne âmenû ve 'amilus sâlihâti ülâike ashâbul cenneh, hum fîhâ hâlidûn" âyet-i kerîmesini îzah ederken buyurdular ki : Dikkat ederseniz Kur`ân-ı Kerîm'de îmândan sonra hep amel zikredilmişdir. Bu âyet-i kerîmenin ma'nâsı "O mü'minler ki rabbimiz Allah dediler ve bu sözlerinde sâbit-i kadem oldular yani bu sözlerini işleriyle gösterdiler" demekdir. Çünkü "Rabbim Allah!" diyen birçok insan vardır ki yaptığı işler hep şeytânîdir. Nice insanlar vardır ki, sözüne bakarsan "Allah'a tâbiyim!" der, işine bakarsan Allah'a tâbi değildir. İşte bu ve emsâli âyet-i kerîmelerde hep:   " وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ " buyurulmasından maksad "O kimseler ki Allah'ı tevh

Bozgun

Bozgun Müslümanı, Türk’ü düşman sürümüş “Altın Dağ” üstünü duman bürümüş Ruhlarla melekler ufka yürümüş; Başını çevirip bakan kalmamış, Tanrı korkusunu duyan kalmamış: Ağla, gözüm, ağla! Hicran yaraşır, Vatansız erkeğe, zindan yaraşır! “Hak güneşi” midir karşımda batan? Nazlı ninem midir yerlerde yatan? “Sen misin sen misin ey garip vatan?” Ellere satılmış ırzın, yaşmağın, Harap edilmiş otağın, bağın, Ağla, gözüm, ağla! Hicran yaraşır, Erkeksiz vatana düşman yaraşır, Ey öksüz ocağım! Zavallı ana! Kıydılar mı sana? Kıymadan cana... Kara mı sürüldü eski bir şana? Rabb’in mekânına sanem asılmış, Benim beyaz alnıma neler yazılmış! Ağla, gözüm, ağla, figan yaraşır, Kaygusuz imana hüsran yaraşır! Ne ettiler sana, ne oldu bana Kulağımı verdim vurulan çana Bir gariplik geldi çöktü her yana; İslâm diyarında Kur’an ağlıyor, Kur’an’ı başında, Turan ağlıyor: Ağla, gözüm, ağla! Figan yaraşır, Bülbülsüz bağına hazan yaraşır!

Âşık oldum ben Allah’ın adına

Âşık oldum ben Allah’ın adına Âşık oldum ben Allah’ın adına Doyamadım lezzetine tadına Yeni girdim erenler arasına Bana Allah gerek! Cihan kar etmez... Benim gönlüm zikir ister, eğlenmez. Derviş oldum gezdim dağ ile taşı Irmak oldu aktı gözümün yaşı Terk eyledim ana baba kardeşi Bana Allah gerek cihan kar etmez Benim gönlüm zikir ister eğlenmez. Allah Allah deyip her dem yanalım Andıkça adını kalmaz kararım Bir oda düşmüşün daim yanarım Bana Allah gerek cihan kar etmez Benim gönlüm zikir ister eğlenmez. Bilmez misin sen Yunus"un halini Gece gündüz zikreder cemalini Görebilsem Allah"ın nidarını Bana Allah gerek cihan kar etmez Benim gönlüm zikir ister eğlenmez.

Her Şey Aslına Dönecektir!

Resim
Her Şey Aslına Dönecektir! Şeyh Sadi Şirazi hazretleri bir eserinde şöyle anlatıyor: Vaktiyle eski Sultanlardan biri, ''Mademki ben sultanım ve idarenin mesulüyüm, Hızır Aleyhisselam'ı görmem lazım gelir.'' diyerek vezirini çağırmış ve ona sormuş: - Hızır Aleyhisselam diri midir, hayatta mıdır? - Şeriat-ı İlah iyede verilen haberlere göre diridir ve hayattadır. - Madem hayattadır. Hızır Aleyhisselam'ı davet et. Gelsin, beraberce görüşelim. - Onun nerede olduğu bilinmez, sorulmakla tanınmaz. - Binlerce evliya-ı izam bulup görüştüğüne göre bizimde bilip görüşmemiz lazım gelir. Sen benim vezirimsin ne icap ediyorsa yerine getir. Vezir tamam vezir amma, öyle ha deyince de Hızır Aleyhisselam'ı bulmak her yiğidin harcı değil. Biraz da siyaseten demiş ki; - Hızır Aleyhisselam hayattadır ama benimle görüşmesi mümkün olmaz. Çünkü benden çeşit çeşit zulüm meydana geliyor. Hızır Aleyhisselam kalbi cilalanan, nefsini terbiye eden Allah

Kalmadı Emmi!

Kalmadı Emmi! Bakkalda süt yoğurt satılır artık, Şimdi köyde inek kalmadı emmi. Öğlenlere kadar yatılır artık, Alın teri emek kalmadı emmi. Herkeste araba, göbekler koca, Ezanlar merkezden, yorulmaz hoca, Tandırlar yanmıyor, tütmüyor baca, Ne testi, ne çanak, kalmadı emmi. Yaz gelmeden çiçek açtı diyorlar, Üzümlerin tadı kaçtı diyorlar, Ömür işte böyle geçti diyorlar, Hayırlısı demek kalmadı emmi Televizyon bakmaz bebekler artık, Teknoloji devri internet bir tık, Çöplere dökülür atılır artık, İsrafsız bir yemek kalmadı emmi. Bağ bahçe ilaçlı, hormonlu tohum, Buğday öğütülmez hep hazırda un, Kulağın duymasın, gözlerini yum, Börtü, böcek, sinek kalmadı emmi. Ekinlerde sürmez hemen biçilir, Ayranın yerine kola içilir, Pilava bakılmaz, pizza seçilir, Kimsede tat damak kalmadı emmi. Domates kokusuz, acısız soğan, Çok bilmiş doğuyor, anadan doğan, Keyfimiz hep gıcır, her şey olağan, Dertlenen ev konak kalmadı emmi. S

İleri Ey Mus'ab Radiyallahü Anh ileri!

Resim
İleri Ey Mus'ab Radiyallahü Anh ileri! Uhud Savaşında, sancağı Mus’ab bin Umeyr Radiyallahü Anh taşıyordu. İslam Ordusundaki okçuların yerlerinden ayrılmaları üzerine Müşrik orduları şiddetli bir hucum ile Müslümanlara arkadan saldırdı. Bütün kuvvetleriyle Hz. Muhammed Aleyhisselâm’ın olduğu yere hücum ettiler. Mus’ab bin Umeyr Radiyallahü Anh elinde sancağıyla Peygamberimizin yanından ayrılmayarak O'nu korumaya çalışıyordu. Zırh giyinmiş hâliyle Peygamberimiz Aleyhisselâm’a benziyordu. Müşrik ordusundan İbn-i Kâmia adında biri Peygamberimiz Aleyhisselâm’a saldırırken, Mus'ab bin Umeyr onun karşısına çıktı. Bu müşrik, bir kılıç darbesiyle Mus'ab bin Umeyr'in sağ kolunu kesti. Mus'ab bunun üzerine sancağı derhâl sol eline aldı. Mus'ab Radiyallahü Anh o esnâda; "Muhammed (Aleyhisselâm) ancak resûldür. Ondan evvel daha nice peygamberler gelip geçmiştir" meâlindeki Al-i İmrân sûresinin 144. âyet-i kerîmesini okuyordu. İkinci bi

Sağlıklı Bir Toplum İçin 20 Öneri

Sağlıklı Bir Toplum İçin 20 Öneri 1) Beyaz ekmek yasaklanmalı. 2) Un fabrikalarında unlara yapay kimyasal katkı maddeleri eklenmesi yasaklanmalı. 3) Fırınlarda, ekmeklere kimyasallar, boyalar eklenmesi, endüstriyel maya kullanımı yasaklanmalı. 4) Geleneksel tohumlara dönüş teşvik gelmeli. 5) GDO'lu besinler hayvan yemi olarak ülkemize sokulmamalı. 6) Kendi çiftçimize destek verilmeli, el âlemin çiftçisine kazandırılmamalı. İthal yerine, yerli ve geleneksel gıdalarımız öne çıkmalı. 7) Mısır şurubu şekeri yasaklanmalı. 8) Soyanın üretimi ve tüketimi yasaklanmalı. 9) Şekerli – gazlı içecekler çocukların alkolüdür, alkol gibi çocuk ve gençlere satılmaları yasaklanmalı. 10) Tarım zehirleri dediğimiz pestisitlerin kullanımı yasaklanmalı. 11) Zeytinliklere uçaklarla havadan tarım zehri sıkılmamalı. Zeytinliklerimizin, halkımızın zehirlenmesi önlenmeli. 12) Çocuklara 2 yaşına kadar her türlü şeker ve şekerli su verilmemeli. 13) Hamilele