Kayıtlar

En Değerli İnsan

En Değerli İnsan Seversiniz bazen... Bir kuşu beslemek misali, Karşınızdaki insanı sevginizle beslersiniz. Farklıdır sevmesi insanların... Kimi kafese tıkar kuşunu öyle besler, Alır özgürlüğünü elinden, seviyorum sanır. Öyle sandıkça sıkar karşısındakini, bunaltır. Ufacık bir fırsat bulsa kaçmak, Kurtulmak ister artık kuş. Aslında korkularından yapar insan bunu, karşısındaki insana anlatamaz, anlatmasını bilmez. Bir başka insana gitmesini istemez. Her koca devin koca korkuları vardır, kimse bilmez. Kimi de serbest bırakır kuşunu. Salıverir gökyüzüne, Döner gelir elbet der, döner gelir seviyorsa. Alır riski çekinse de bir şeylerden. Bilir ki; koysa kafese bir gün kesin kaçıp gidecek, Bir gün kesin terk edecek. Serbest bırakır! Döner gelir o da karnı acıktıkça, Yüreği sevgiye acıktıkça. Ne kadar çekinse de bilir geri döneceğini adam. Bilir başka yerlere, başka kişilere gitse de bir gün, bir şekilde geri döneceğini... Kuş ta bilir daha iyisinin olmadığ

Mutlu olmak için 8 Özel Armağan

Mutlu olmak için 8 Özel Armağan 1- Dinleme... Ama gerçekten dinleyin. Kesmeden, hayal kurmadan, vereceğiniz cevabı düşünmeden... Can kulağıyla dinleyin. 2- Sevgi... Kucaklamalar, öpücükler, sırt sıvazlamalar ve el tutmalar konusunda cömert olun. Bu ufak hareketler, aileniz ve dostlarınıza olan sevginizi daha açık göstermenizi sağlayabilir. 3- Kahkaha... Fıkra anlatın, neşeli hikâyeleri paylaşın. Bu armağanınız "Seninle birlikte gülmeyi seviyorum" anlamına gelir. 4- Yazılı bir not... Basit bir "Yardımın için teşekkürler" notu, ya da belki bir şiir... Kısa, elle yazılmış bir not bazen ömür boyu hatırlanır. 5- İltifat... Basit, içtenlikle söylenen bir söz "Bu renk sana ne çok yakışmış", "Harika bir iş çıkardın", "Yemek nefis olmuş" gibi… Karşınızdakinin içini aydınlatır. 6- İyilik... Her gün, rutininizi kırıp birisine hoş, nazik bir şey yapın. 7- Yalnızlık... Bazen tek istediğimiz yalnız kalmaktı

Günlük Yaşama Değer Katmak

Resim
Günlük Yaşama Değer Katmak               Epiktetos yirmi asır önce demiştir ki: "Kader önünde sonunda, şöyle veya böyle günahlarımızın bedelini önümüze koyar. Görünen ya da görünmeyen zaman içinde herkes günahlarının bedelini öder, ektiğini biçer." Bunu bilen adam kimseye kızmaz, gücenmez, kimseyi aşağılamaz, kimseyi itham etmez, kimseden nefret etmez, kimseye kin tutmaz. Bunu bilen adam karşılaştığı aksiliklere şaşmaz. Önüne çıkan maddî-manevî engellerin kendi günahlarından başka bir şey olmadığını bilir. Düşmanlarınızı düşünmek için ayıracağınız bir dakika bile düşmanlarınızdan daha değerlidir. Nefret ve intikam hissi size büyük zararlar verir. Aristo şöyle diyor: "İdeal insan iyilik yapmaktan zevk alır. Kendisine iyilik yapılırsa mahcubiyet duyar. Çünkü iyilik yapmak üstünlük işareti, bir iyiliğe muhtaç duruma düşmek zaaf işaretidir." Karşılaşacağımız nankörlükten dolayı üzülmemek için hazırlıklı olalım. Karşılık beklemeden iyilik yapalım.

Değer Ölçüsü

Değer Ölçüsü Bir gün Newyork'ta bir grup iş arkadaşı yemek molasında dışarıya çıkarlar. Gruptan biri Kızılderili'dir. Yolda yürürken insan kalabalığı siren sesleri yolda çalışma yapan işçilerin araçlarının çıkardığı gürültü, araçların korna sesleri arasında ilerlerken; Kızılderili kulağına cırcır böceği sesinin geldiğini söyler. Ve aranmaya başlar. Arkadaşları bu gürültünün arasında bu sesi duyamayacağını kendisinin öyle zannettiğini söyleyip yollarına devam ederler. Aralarından bir tanesi inanmasa da onunla birlikte aramaya devam eder. Kızılderili caddenin karşısına doğru yürür arkadaşı da arkasından takip eder. Ve o binaların arasında bir kaç tutam yeşilliği arasında gerçekten bir cır cır böceği bulurlar. Arkadaşı Kızılderili’ye senin insanüstü güçlerin var. Bu sesi nasıl duydun? Diye sorar. Kızılderili ise bu sesi duymak için insanüstü güçlere sahip olmaya gerek olmadığını söyleyerek arkadaşına kendisini izlemesini söyler. Kaldırıma geçerler ve Kızılderili

Hızır Aleyhisselâm Duası

Hızır Aleyhisselâm Duası Denildiğine göre Hızır Aleyhisselâm ile İlyâs Aleyhisselâm her mevsimde buluşurlar ve aşağıdaki duayı yapmadan ayrılmazlarmış… بِسْمِ اللهِ مَا شَاءَ اَلله! لَا قُوَّةَ إِلَّا بِالله! مَا شَاءَ اَلله! كُلُّ نِعْمَةٍ مِنَ اَللهِ، مَا   . شَاءَ اَلله! اَلْخَيْرُ كُلُّهُ بِيَدِللهِ مَا شَاءَ اَلله! لَا يَصْرِفُ السُّوءَ إِلَّا اللهُ Okunuşu: Bismillâhi! Mâşâallahü lâ kuvvete illâ billâhi,   mâşâallahü   küllü   ni’metin   minallâhi mâşâallahü   el-hayrü   küllühü biyedillâhi   mâşâallahü   lâ yusrifüs sûe   illâllah" Anlamı: "Allah'ın ismiyle başlarım, Allah neyi dilerse o olur. Kuvvet ve kudret ancak Allah'ındır. Allah neyi dilerse o olur. Her nimet Allah'tandır. Allah neyi dilerse o olur. Hayrın tamamı Allah'ın kendi kudretindendir. Allah neyi dilerse o olur. Fenalıkları insanlardan defeden ancak Allah'ı Teâlâ’dır." Hızır Aleyhisselam yaptığı bu duanın neticesi ile kendisine Abı hayat suyunun yeri gösterildi

​Harun Reşit İle İhtiyar

​Harun Reşit İle İhtiyar Harun Reşit Veziri ile birlikte tedbili kıyafet dolaşırken bahçesinde hurma fidanları diken bir ihtiyar görür. Selam verir ve aralarında şu konuşma geçer: - Kolay gelsin, ne yapıyorsun böyle? - Hurma fidanları dikiyorum. - Peki, bu diktiğin hurma fidanları ne zamana kadar büyür ve meyve vermeye başlar? - Kim bilir belki on, belki yirmi sene sonra yetişir ve meyve vermeye başlar. - Peki, onların meyvelerini görebilecek misin? - Bu yaşlı halimle belki göremem. Ama bizden öncekilerin diktikleri ağaçların meyvelerini biz yedik. Biz de bizden sonrakilerin istifadeleri için bu hurma fidanlarını dikiyoruz. Bu cevap Harun Reşid’in hoşuna gider ve bir kese altın verir. İhtiyar, Allah’a hamdeder ve: - Diktiğim ağaçlar hemen meyve verdi. Bu söz üzerine Harun Reşid bir kese daha altın verir ve ihtiyar yine Allah’a hamdeder ve: - Herkesin diktiği meyve ağaçları yılda bir defa mahsül verir, benim diktiğim fidan hem hemen meyve ve

​Helal Olan Helal Yiyene Gelir

​Helal Olan Helal Yiyene Gelir Ebû Saîd Mîhenî’nin büyüklüğünü inkâr edenlerden biri, Ebû Saîd’in; “Âlemde hiç kimse helâl lokma bulamayıp haram yese, biz haram yemeyiz.” sözünü duymuştu. Kendisini imtihân etmek istedi. Helâl para ile bir oğlak satın aldı. Haram para ile de, birincisine çok benzeyen başka bir oğlak aldı. Bunları kızarttırıp, hizmetçisi ile Ebû Saîd’e gönderdi. Kendisi de önden gidip, onların bulunduğu yerde oturdu. Hizmetçi kızarmış oğlakları getirirken karşısına iki sarhoş çıkıp, haram para ile alınan oğlağın bulunduğu tepsiyi alıp yediler. Hizmetçi, elinde kalan ve helâl lokma ile alınmış olan oğlağı, Ebû Saîd’in önüne koydu. Oğlakları gönderen kimse durumu öğrenip anlayınca, sarhoşlara çok kızdı. Fakat bu hâlini açıktan belli etmedi. Sonra Ebû Saîd dönerek; “Kendini boşuna üzme! Haram olan köpeklere gider, helâl olan da helâl yiyenlere gelir.” buyurdu. O kimse çok mahcûb olup hâline tövbe etti ve bu hâdiseden sonra bir daha aleyhinde bulunmadı.

Her Şeyi Bilmek İyi mi?

Her Şeyi Bilmek İyi mi? Adamın biri Musa Aleyhisselâm’a: -Ya Musa, ben bütün hayvanların dilinden anlamak istiyorum. Tur’u Sina’ya gittiğin zaman Allah’tan iste de benim duamı kabul etsin, diyordu. Musa Peygamber: -Her şeyi bilmek iyi olmaz. Senin hayvanların dilinden anlamaman daha iyidir. Bu sevdadan vazgeç, dediyse de, adam illâ öğrenmek istiyordu. Bir gün Musa Aleyhisselâm Tur’a çıktığı zaman Cenab-ı Allah Musa Aleyhisselâm’a: "-Ya Musa! O kulumun duasını kabul ettim, bundan sonra bütün hayvanların dilinden anlayacak. Yalnız her şeye ehemmiyet vermesin, sonra onun için iyi olmaz." buyurmuştu. Musa Aleyhisselâm, Tur’u Sina’dan geldikten sonra durumu bildirip her şeyle fazla ilgilenmemesini söyledi. Kendisine selâhiyet verilen adam, akşam ahıra hayvanlarını yemlemeye girmişti. Orada eşekle öküzün konuşmalarına şâhid oldu. Onlar aralarında şöyle konuşuyorlardı, öküz: -Yahu eşek kardeş, senin işin ne iyi, bana yazın rahat yok, kışın rahat

Cenab-ı Allah Celle Celâlüh ve İnsanoğlu

Cenab-ı Allah Celle Celâlüh ve İnsanoğlu Ebû Hureyre radıyallahu anh Peygamber Efendimiz Aleyhisselâm’ın şöyle buyurduğunu anlatıyor: Allah’ü Teâlâ kıyamet gününde şöyle buyuracaktır: - Ey insanoğlu! Ben hasta olmuştum da sen ziyaretime gelmemiştin. İnsanoğlu: - Ey Rabbim! Ben senin ziyaretine nasıl gelirdim ki, Sen âlemlerin Rabbisin, diyecektir. Allah’ü Teâlâ: - Bilmiyor muydun ki, o hasta kulumun ziyaretine gitseydin benim rızâmı ve ecrimi o hasta kulumun yanında bulacaktın, buyuracaktır. Yine Allah’ü Teâlâ: - Ey insanoğlu! Bana yedirmeni istemiştim de, sen bana bir şey yedirmemiştin ki, sen âlemlerin Rabbisin, diye cevap verecektir. Allah’ü Teâlâ: - Bilmiyor muydun ki, filan kuluna kendisine bir şey yedirmeni istemişti de", sen ona yiyecek bir şey vermemiştin. Eğer ona yiyecek bir şey vermiş olsaydın, bunun ecrini bende bulacaktın, buyuracaktır. Yine Allah’ü Teâlâ: - Ey insanoğlu! Senden su istemiştim de sen bana su vermemiştin, buyuracaktır, insanoğl

Damarları Temizleyen Besinler Hangileridir?

Damarları Temizleyen Besinler Hangileridir? Damarları temizleyen besinler vatandaşların ilgi odağı oldu. Özellikler Türkiye'de çok fazla sigara içenin bulunmasından dolayı damar tıkanıklığı en çok görülen hastalıklardan birisi. Damarları temizleyen besinler hem bu tür hastalıklara çare olurken, hem de kalp hastalıklarına yakalanma riskini azaltıyor. İşte damarları temizleyen besinler. Damarları temizleyen besinler kalp rahatsızlıklarına yakalanma riskini azaltıyor. Özellikle günde 1 çay kaşığı tarçının kandaki yağ oranını yüzde 26 oranında azalttığı kaydedilmiştir. Dengesiz beslenme sonucu tıkanan damarlar ölüm riskini artırmaktadır. Damar tıkanıkları konusunda uyaran Dr. Muammer Yıldız, damarları temizleyen yiyecekleri sıraladı... Zeytinyağı Akdeniz ülkelerinde kalp hastalıkları görülme oranının daha az olması zeytinyağı sayesindedir. İçeriğindeki antioksidanlar sayesinde kanseri önler ve tansiyonu düşürür. Badem E vitamini, çözünebilen lif ve t

O, Sizinle Beraberdir

O, Sizinle Beraberdir Cenâb-ı Hak buyuruyor: “…Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür.” (Hadid, 4) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Kişinin en üstün îmânı, nerede bulunursa bulunsun Allah’ın onunla beraber olduğunu bilmesidir.” (Kenzü’l Ummal, 1339) Hz. Musâ Aleyhisselâm Ey Rabbim! Seni nerede bulabilirim? diye niyaz etti. Allah Teâlâ buyurdu ki: Ey Musâ bana ulaşmaya niyet ettiğinde bana ulaşmış olursun. Bazı büyükler şöyle demişlerdir: Bu beraberlik, akılla düşünülebilen his, zihin, hayal ya da vehim türünden bir maiyet değildir. Allah Teâlâ bütün bunlardan tamamiyle münezzehtir. Bu beraberlik, aynı, tahakkuku ve ilmi bakımından sadece münezzeh olan Allah’a mahsûs olan, sırrını Cenâb-ı Hak’tan ve kendilerine bildirdiği kâmil kişilerden başka hiç kimsenin bilmediği bir beraberliktir. Allah, merhametinden dolayı gizli sırları idrak etme husûsunda yetersiz olan akılları onu görmekten mahrum bırakır. (Rûhu’l-Beyan, 20.

Kalplerin Ürpermesi

Kalplerin Ürpermesi Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Îman edenlerin Allah’ı anma ve O’ndan inen Kur’an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan birçoğu yoldan çıkmış kimselerdir.” (Hadîd, 16) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Dünya ve onun içinde olan şeyler değersizdir. Sadece Allâh’ı zikretmek ve O’na yaklaştıran şeylerle, ilim (mârifet ilmi) öğreten âlim ve (Hakk’a lâyıkıyla kul olmak için) tahsil gören talebe bundan müstesnâdır.” (Tirmizî, Zühd, 14) Rivâyete göre mü’minler Mekke’de bir sıkıntı ve kıtlık içinde ama daha gayretli idiler. Medîne’ye hicret ettiklerinde rızık ve nîmete kavuştular ve sâhip oldukları dînî gayret ve derûnî huşûları, Allah’ın emirlerine teslîmiyetteki hassasiyetleri husûsunda gevşekliğe düştüler. İbn Mes’ûd’dan Radiyallahü Anh rivâyet edildiğine göre İslam şerefine kavuşmamızla bu â

Teknoloji Yoktu Ama İnsanlık Çoktu

Teknoloji Yoktu Ama İnsanlık Çoktu      Eskiden herkes birbirinin derdine ortak olur, akrabalık ve komşuluk ilişkileri hiçbir şekilde kesilmezdi. Köyler bu kadar terk edilmez, gurbete giden olsa da sonradan mutlaka köyüne dönerdi. O zamanlar köylerde evlerimizde teknoloji ve getirdikleri yoktu ama aile hayatı vardı büyük vardı küçük vardı, sohbet, sevgi, muhabbet vardı, huzur vardı. Sonra dede ve nineler ölünce anne babalar yalnız kalmaya başladı. Evlâtlar çocuklar yavaş yavaş köyü yurdu terk edip gurbete gitmeye başladılar.      Köyler evler terk edilmeye başlandı. Benim memleketteki evimin şimdi kapıları kilitli,      “Ne zaman bir insan gelip de açacak?” diye bekliyor.      Bir zamanlar biz o evde on kişi bir arada kalıyorduk. Şimdi bâzı yazlar gidip birkaç gün kalıyor, sonra yine kapıları kapatıyor odaları yalnızlığa terk ediyoruz. Her gidişimde balkonda oturur büyüklerimi ve yaşadığım çocukluk hatıralarımı yâd ederken ağlamaktan, gözyaşı dökmekten kendimi alamıyorum...

Namusumuz Kurtuldu

Namusumuz Kurtuldu      Afrin’deki Zeytin Dalı Harekâtı bütün hızıyla sürerken, bölgede teröristlerden kurtarılan bir köyde yaşayan “Çavkari Simon” isimli Süryani kızın yazdığı mektup yürekleri dağladı:      “Esir şehrin kızından… Bunları yazdığım için çok korkuyorum. Siz gelince Süryani, Arap, Kürt ve Türkmenlerin esareti, teröristlerin de hayali bitti. Esaret altında yaşamak çok kötü. Çünkü tecavüz, gasp ve ölüm her an ensemizde. Her türlü haberleşme yasak ve sıkı denetimde. Zaten dünyanın da kulakları tıkalı.      Aslında yaşadıklarımız dünyaca malum sır. Ben 5 çocuklu ailenin üçüncüsü 14 yaşındaki kızıyım. Babam 6 yıl önce öldü. 4 yıldır her türlü yabancı teröristler burada. PYD/PKK dışında DEAŞ’lılar da var ve çok güzel anlaşıyorlar. En büyük ablam evli, burada değiller.      İkinci ablam geçen yıl Azad isimli teröristin evimizde tecavüzü neticesi hamile kaldı. Daha sonra da intihar etti. Yine geçen yıl 11 yaşındaki erkek kardeşim Maksut’u zorla bizden alıp gerilla y

Hz. Fatıma Radiyallahü Anha Neden Gece Defnedilmek İstedi?

  Hz. Fatıma Radiyallahü Anha Neden Gece Defnedilmek İstedi?             Peygamberimiz’in Sallallahü Aleyhi Vesellem vefatından sonra, Hz. Fatıma Radiyallahü Anha, ahiret hazırlığını daha ciddi bir şekilde yapmaya başlamıştı. O her haliyle  “Yolcu!”  olduğunu belli ediyor ve hazırlığını ebedî âleme göre yapıyordu.           Peygamber Efendimiz’in Sallallahü Aleyhi Vesellem vefatının üzerinden altı ay geçmişti ki Hz. Fatıma Radiyallahü Anha validemiz hastalandı.           Halife Hz. Ebû Bekir’in Radiyallahü Anh’ın hanımı, büyük sahabe Hz. Esmâ Radiyallahü Anha ziyaretine gelmişti. Konuşurlarken Hz. Fâtıma Radiyallahü Anha annemiz günlerdir kalbini huzursuz eden bir hususu açmak istedi.             Hz. Esmâ Radiyallahü Anha;            “Ya Fâtıma, seni üzen şey nedir, söyle de Ebû Bekir Radiyallahü Anh’ı haberdar edeyim, bir çare bulsun!”  dedi. O iffet ve fazilet timsali, o hayâ örneği, o nezahet membaı Hz. Fatıma Radiyallahü Anha’nın son demlerinde kalbini dilhûn eden