Kayıtlar

Bizi Kiminle Bilirdin!

Bizi Kiminle Bilirdin! Yavuz Sultan Selim Han, ölüm döşeğinde iken, daima başında duran ve zaman zaman Padişah'ı kucağına alıp yatağında doğrultan Hasan Can, yine Padişah'ın başucunda duruyordu Padişah bir ara gözlerini açıp: - Bu zaman ne zamandır, Hasan Can? Diye sordu. Padişah'ın ölmek üzere olduğunu gören Hasan Can: - Allah ile olacak zamandır, şevketlü Hünkârım, dedi. Şanlı Padişah son söz olarak şöyle cevap verdi: - “Sen bizi şimdiye kadar kiminle bilirdin Hasan Can”, dedi ve: “Hasan Can Yasîn-i Şerif oku.” diye ilâve etti. Hasan Can Yasîn-i Şerifi okumaya başladı. Son ayetini bitirdiği zaman Yavuz Sultan Selim de ruhunu teslim etmişti.

Susmasını Bilmek

Susmasını Bilmek 1- Başkaları seni susturmadan, sen susmasın bil! 2- İnsanın hayvanlardan üstün olması, sözü sebebiyledir. Fakat doğru konuşmazsan hayvan senden üstün olur. 3- Düşünmeden söze başlama! Şiraz'lı Sadî

Dört Nasihat

Dört Nasihat İslâm'ın ilk yıllarında, dört hususta nasihatlaşırdık: 1- Boş iken, meşgul zamanın için çalış. 2- Sıhhatli iken, hastalıklı zamanın için çalış. 3- Gençliğinde, ihtiyarlıkta çalışamayacağın günleri telâfi için çalış. 4- Hayatta iken, ölümün için çalış... Münzir bin Mâlik hazretleri

Engelleri Kaldıran Hayırlı Kapıları Açan Dua

Engelleri Kaldıran Hayırlı Kapıları Açan Dua Önündeki engellerin kalkmasını hayırlı kapılar açılmasını isteyenler bu duayı mutlaka okusunlar. Allah'ın izniyle Canı gönülden inanılarak yapılan dualar mutlaka kabul olur. Sayısı yoktur istediğiniz kadar okuyabilirsiniz. دُعَاءُ لقَضَاءِ الحَاجَاتِ يُدَاوْمُ عَلَيْهِ يَا مُفتِّحُ فَتَّحْ يَا مُفَرِّجُ فَرِّجْ   يَا مُسَبِبُ سَبِّبْ يَا مُيَسِّرُ يَسِّرْ اَلْفَتَّحْ وَالفَرَجُ مِنْكَ يَا فَتَّاحُ يَا عَلِيمُ إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ Okunuşu: Ya müfettihu fettih. Ya müferricü ferric. Ya müsebbibu sebbib. Ya müyessiru yessiril fetha vel ferecü minke Ya Fettah, Ya Aliym iyyakena'büdü ve iyyake nesteıyn. Anlamı: Ey açıcı Rabbim! Önümdeki engelleri kaldır. Ey darlıkları gideren Halikım! Darlıkları gider. Ey sebepleri yaratan Rabbim! Bir sebep yarat. Ey kolaylıkları meydana getiren! Önümü aç çünkü darlıkları gidermek sendendir. Ey rızık kapılarının açıcısı her şeyi bilen Rabbim! Ancak sana

İngilizlerin “İslâm’ı Nasıl Yıkabiliriz?” Plânı

İngilizlerin “İslâm’ı Nasıl Yıkabiliriz?” Plânı İngiliz Casusu Hempher hatıralarında, kendisine verilen, “iki” devlet sırrından bahseder. Bu sırlardan biri, İslâm’ı yıkma çalışmalarının esaslarını teşkil eden ve az sayıdaki casuslara gizli olarak verilen “İslâm’ı Nasıl Yıkabiliriz?” kitabıdır. Bu kitapta geçen yıkım planlarının birçok maddesi “Dinler arası diyalog ve hoşgörü” prensipleri ile bire bir örtüşüyor. Hempher, bu planları bakınız nasıl anlatıyor: “1- Müslümanların arasında, ırkçılık, milliyetçilik taassubunu körükleyecek ve onların dikkatlerini, İslâmiyet’ten önceki kahramanlıklarına çekeceksiniz. Mısır’da Firavunluğu, Îrân’da Mecûsîliği, Irak’ta Bâbilliği, Anadolu’da eski medeniyetleri ihya edeceksiniz 2- Şu dört şeyi, gizli ve aşikâr yaymak lâzımdır: İçki, kumar, zina ve domuz eti. Bu işi yapmak için, İslâm memleketlerinde yaşayan Hıristiyan, Yahudi, Mecusi ve diğer gayri Müslimlerden azamî derecede istifade edilecek. 3- Çıkardığımız meşgalelerle, Müslümanları

Mükellef Kime Denir? Mükellefin Görevleri Nelerdir Herkes Okusun

Mükellef   Kime Denir? Mükellefin Görevleri Nelerdir (Her Müslüman Bunları Okumalı, Öğrenmeli, Öğretmeli ve Uygulamalı)   Akıllı olan ve ergenlik çağına gelen her Müslüman’a  “Mükellef”  denir.  “Mükellef”  sorumluluk sahibi demektir.  “Mükellef”  Allah tarafından emredilen hükümleri yerine getirmede sorumluluk sahibidir. Bir kişi Mükellef olduğu anda Allah’ü Teâlâ’nın yasakladığı haramlardan kaçmak, emrettiği farzları yapmak zorundadır. Mükellef olarak kabul edilen kişilerin yükümlü tutulduğu fiiller ise  "efal-i mükellefin"  yani  "mükellef insanların fiilleri"  denir. Efal-İ Mükellefin   (Sorumluluk sahibi olanların yapması gerekenler) Ef’âl-i mükellefin sekiz tanedir: Farz, vâcib, sünnet, müstehab, mübah, haram, mekruh ve müfsid. Bu taksim Hanefi hukukçularına göredir. 1. Farz:  Allah veya Rasûlünün emrettiği kesin olan delillerle belli olan ameller  "farz"  adını alır. Namaz, oruç, hac, ibâdetleri gibi. Bunlarla ilgili hem kesin âye

Neden Çok Ağladı?

Neden Çok Ağladı? Veysel Karani Hazretleri'nin bir ıbrığı vardı kırıldı. Veysel Karani Hazretleri çok ağladı. Sebebini sordular, buyurdu ki: “- Bu ıbrıkla çok uzun seneden beri tuvalete girerdim. Ben mahrem yerimi bu ıbrığa gösteriyordum. O bana bende ona alışmıştım. Şimdi kırıldı. Yeni bir ıbrık almam lâzım mahrem yerimi bu yeni ıbrık görecek. Buna da utanıyorum!” dedi. Onlar: “- Ya Üveys ıbrık cansızdır, niçin ondan utanıyorsun?” Dediler. Buyurdu ki: Ayet-i Kerimede: “Yerde gökte canlı-cansız ne varsa hepsi Allah'u Teâlâ'yı zikir eder” buyruluyor. (İsra Sûresi, Ayet 44) “- Sizin cansız dediğiniz şeylerin hepsi canlıdır. Ben de onların hepsiyle konuşurum. O yüzden utanıyor ve ağlıyorum!” buyurdu.

Siz Çok Yakında Öleceksiniz

Siz Çok Yakında Öleceksiniz! Eski zamandaki devlet adamlarından biri, makam mevki sahibi olup, çok zengin olunca ölçüyü kaçırır. Hayatını yeme içme üzerine kurar. Yedikçe şişmanlar, şişmanladıkça yer. Bir zaman gelir ki, şişmanlıktan yerinden kalkamayacak hale düşer. Rahatlığı sıkıntıya dönüşür. Zamanın en meşhur tabibini çağırarak bu haline bir çare bulmasını söyler. Nelere dikkat ederse zayıflayacağını sorar. Tabip, rahat bir şekilde der ki: "— Sizin perhiz yapmanıza lüzum yok, siz istediğinizi yiyip içebilirsiniz!". Devlet adamı şaşırır. Hemen sebebini sorar. Tabip şöyle cevap verir: "— Efendim, sizin iyileşmeniz artık mümkün değil, şişmanlık vücudunuza çok zarar vermiş, çok kısa bir süre ömrünüz kaldı. Çok yakında öleceğinize göre sıkıntıya girip perhize gerek yok!". Ölüm haberini duyan devlet adamı, perişan olur. Yemeden içmeden kesilir. Yıllarca yaptığı, kötülükler, zulümler, haksızlıklar aklına gelir. Allah’ü Teâlâ’ya nasıl hesap vereceğin

Sabır Ve Tahammül

Sabır Ve Tahammül Ashâb-ı Kiram Radiyallahü Anhüm’dan biri bir gün en büyük musibetlere kimlerin hedef olduklarını sordu. Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Her türlü musibete herkesten ziyâde peygamberler ma’rûz kalır­lar. Diğer insanlar da ruhanî mertebelerine gö­re imtihana ve musibete uğrarlar.” (İbn-i Mâce) buyurdular. Cenâb-ı Hakk Celle Celâlüh Kur’an-ı Kerîm’inde Resûlullah’a şöyle buyuruyor: “Peygamberlerden şeriat sahiplerinin sab­rettiği gibi sen de sabret!” (Ahkâf, 35). O Sallallahü Aleyhi Vesellem da bütün sıkıntılara, Allah Celle Celâlüh’e dayana­rak sabretmişlerdir. Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem; hicretten önce Mekke’deki 13 seneyi meşak­kat, felâket, ıstırap ve musibetler içinde geçirmiştir. Mekke ve Taif’in katı yürekli şakileri tam 13 yıl O Sallallahü Aleyhi Vesellem’nunla alay ettiler. O nu Sallallahü Aleyhi Vesellem çeşitli işkencelere ma’rûz bıraktılar, her türlü hakaret ve haksızlığa bile kalktılar. Bü­tün bu sıkıntılara ancak
Müslümanın Hanımı Böyle Olamaz!                Sokağa çıkmadan önce aynanın karşısına geçip de; kaşlarını incelten, kirpiklerini boyayan, göz kapaklarını boyalayan, suratını pudralayan, cilalayan dudaklarını leş yemiş köpek gibi boyalayan, tırnaklarını cilalayan, saçlarını şampuan ile tarayıp beline kadar soyunup sokağa çıkan kadın neyi arıyor şehvetinden başka?                Onun şehveti onun ilâhı olmuştur.                Eğer kocası için eğer kendi nikâhlısı erkeği için olacaksa evinin içinde süslensin.                Kendi erkeği için değil tam tersi pejmürde kıyafetle dolaşıyor, pijama ile dolaşıyor, dağınık saçlarıyla dolaşıyor, hatta taranmadan bile dolaşıyor. Sokağa çıkarken adeta vitrinlere konup ta satılacak mal gibi cilâlanıyor.                Etrafın şehvetini çekmeye çalışıyor.                                            Nedir bunun manası?                Müslüman böyle olamaz.                Müslümanların hanımları Yahudilerin karılarına benzeyemezle