Kayıtlar

Anlaşmazlıklar Dostlukları Büyütür

Anlaşmazlıklar Dostlukları Büyütür Bir gün Ebu Zer Radiyallahü Anh ile Bilal-i Habeşi Radiyallahü Anh bir konuda anlaşmazlığa düştüler. Tartışmaya başladılar. Derken, tartışma büyüdü. Bu sırada Ebu Zer Radiyallahü Anh, Habeşistanlı zenci bir sahabi olan Bilal-i Radiyallahü Anh, siyah derisinden dolayı; "Kara kadının oğlu!" diyerek aşağıladı. Dostunun beklenmedik bu sözü karşısında Bilal-i Habeşi Radiyallahü Anh çok üzüldü. Durum Peygamber Efendimiz'e Sallallahü Aleyhi Vesellem haber verilince Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem çok kızdı. "—Ey Ebu Zer! Sen Bilal’i, annesinin renginden dolayı ayıplamışsın öyle mi? Demek ki sen Müslümanlığı kabul etmene rağmen hâlâ cahilce düşünüyorsun!" buyurarak Ebu Zer Radiyallahü Anh'ı uyardı. Bir anlık öfke ile istemeden ağzından çıkıvermiş, birden; "Kara kadının oğlu!" deyivermişti. Böyle olsa da bu büyük bir hata idi. Ne kadar büyük bir hata ettiğini Peygamberimiz’in Sallallahü Aleyhi Vese

Akıl Sahibi Olana Ders

Akıl Sahibi Olana Ders           Bedevinin birine sormuşlar: "Sen Yüce Allah’ü Teâlâ’yı nasıl tanıyorsun?" Bedevi demiş ki: İz izciye, dışkı deveye, delalet ederken nasıl olur gök borçlarıyla, toprak girinti ve çıkıntılarıyla, deniz dalgalarıyla her şeyden haberdar, bol lütuf sahibi Yüce Allaha delalet etmesin!

Hakk’a Kurban Olan Genç

Hakk’a Kurban Olan Genç Cenâb-ı Hak buyuruyor: “(Rasûlum!) Kuşkusuz biz sana Kevser'i verdik. Şimdi sen Rabbine kulluk et ve kurban kes. Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç besleyendir.” (Kevser, 1,2,3) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Âdemoğlunun, Kurban Bayramı’nın birinci günü yaptığı işlerin Allah’a en sevimli olanı, (kurban) kanı akıtmaktır. Kıyamet günü o kurban, boynuzları, tırnakları ve kıllarıyla gelir. Kurbanın kanı da, henüz yere düşmeden Allah’ın rızasına nail olur ve kabul edilir. O halde, kurbanlarınızı gönül hoşnutluğu ile kesin!” (İbn-i Mâce, Edâhî, 3; Tirmizî, Edâhî, 1/1493) Kurban denince aklımıza ilk gelen hiç şüphesiz Hazreti İbrahim ve İsmail’in hayat hikâyesidir. İbrahim’i İbrahim yapan önce candan geçmesi, ateşe atılırken hiç tereddüt etmeyip tam bir teslimiyetle “Allah bana yeter, O ne güzel vekildir” diyebilmesi, sonra da ciğerparesi oğlu İsmail’den geçebilmesiydi. Hazreti İbrahim; birçok mücadeleden, imtihan

Kalbiniz Kırılacağına Varsın Taş Kırılsın

Kalbiniz Kırılacağına Varsın Taş Kırılsın Sultan Mahmud-u Gaznevi hazretleri bir savaş sonunda çok kıymetli bir elmas yakut taşı ganimet olarak ele geçirir. Sonra taşı eline alarak baş vezirine, (Al bu taşı kır, paramparça et) der. Baş vezir der ki: - Aman efendim bu çok kıymetli ben bunu kıramam. Sonra yanındaki diğer vezire aynı şeyi söyler. O da der ki: - Bu çok kıymetlidir, kırılmaz bu. Diğerlerinin hepsi aynı şeyi söylerler. Sultan, özel hizmetçisi Ayaz’ı çağırıp, (Al bu taşı kır) der. Daha demeye kalmadan Ayaz taşı yere vurup kırar, paramparça eder. Padişah hiddetli bir şekilde der ki: - Bre Ayaz sen ne yaptın, vezirler bunun çok kıymetli olduğunu söylediler. Nasıl kırarsın bunu? Ayaz der ki: - Efendim, ben taştan ne anlarım, benim için kıymetli olan sizin emrinizdir, sizin kalbinizdir, kalbiniz kırılacağına varsın taş kırılsın. Sultan vezirlerine dönüp der ki: - Ayaz’ı niçin sevdiğimi anladınız değil mi? Sizin gibi beni bir taşa değişmedi.

Anne Duasıyla Gelen Rahmet

Anne Duasıyla Gelen Rahmet Âlim ve evliyanın büyüklerinden Hakîm-i Tirmizî Kuddise Sirrûh ilim öğrenme arzusu ile yandığı gençlik günlerinde bir gün, iki arkadaşıyla anlaşıp başka yerlere gitmek, ilmini artırmak ve Allah Teâlâ’nın rızasını kazanmak istedi. Bu karar ve anlaşmayı annesine açıkladı. Annesi buna çok üzülerek; “Yavrucuğum! Ben zayıf, kimsesiz ve hastayım. Benim hizmetlerimi sen yapıyorsun. Beni yalnız, çaresiz kime bırakıyorsun?” dedi. Bu sözler üzerine genç Muhammed b. Ali Tirmizî’nin gönlüne dert düştü ve arkadaşlarıyla yaptığı anlaşmayı bozup seferden vazgeçti. İki arkadaşı ise onu yalnız bırakıp, ilim tahsili için yola çıktılar. Buna ziyadesiyle üzülen Muhammed b. Ali, ne annesinden ayrılabildi nede gönlünden ilim aşkını silip atabildi. Yalnız kaldığı zamanlarda, tenha yerlerde uzun uzun ağlardı. Yine bir gün mezarlıkta oturmuş ağlıyor, hem de; “Ben burada cahil ve ilimden mahrum kaldım, arkadaşlarım âlim gelecekler!” diye düşünüyordu. Böyle ağladığı

Allah’ü Teâlâ’nın Rızası, Anne Ve Babanın Rızasındadır.

Allah’ü Teâlâ’nın Rızası, Anne Ve Babanın Rızasındadır. Müslümanın iki önemli görevi vardır. Birisi, yalnız Allah'a ibadet etmek, diğeri de Allah'ın yaratıklarına şefkat ve merhamet göstermektir. Allah'ın yaratıklarından insana en yakın olan anne ve babadır. Çünkü onlar, insanın dünyaya gelmesine sebeptir. Sadece dünyaya gelmesine sebep değil, aynı zamanda onu büyüten, yetiştiren, terbiye eden ve eğiten insanlardır. Bu hizmetleri için bir karşılık beklemedikleri gibi bir ağırlık da duymamışlar, bu hizmetleri seve seve yapmışlardır. Kendileri yememiş çocuklarına yedirmişler, giymemiş çocuklarına giydirmişlerdir. Çocuklarının rahatı için hiç bir fedakârlığı esirgememişlerdir. İşte bunun içindir ki dinimiz anne ve babaya karşı saygısızlığı yasaklamış ve bunu büyük günahlardan saymıştır. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Büyük günahlar; Allah'a ortak koşmak, anne ve babaya karşı gelmek, adam öldürmek ve yalan yere yemin etmektir. " (Buhari, Eyman,

Baba Hakkının Önemi

Baba Hakkının Önemi Mâlik bin Dinar Hazretleri hacca gitmişti. Hac günlerinin sonunda rüyasında denildi ki: - Ey Mâlik, müjdeler olsun, günahların affedildi. Seninle beraber haccedenlerin de günahları affedildi. Hepinizin haccı kabul edildi. Ancak Belhli Muhammed oğlu Abdürrahmanın haccı kabul edilmeyip günahları affedilmedi. Uyanınca, halka Abdürrahman ismindeki şahsı sordu. Onu herkes tanıyordu, onun ibadetine düşkün, Kur'an a bağlı bir zat olup her sene hacca geldiğini söylediler. Sora sora onu buldu. Yüzü ayın on dördü gibi parlayan bir gençti. Selam verdi, o da selamım aldı. Mâlik Hazretlerine: - Siz kimsiniz, diye sordu. O da Basralı olduğunu söyledi. - Bana, benim affedilmediğimi haber vermeye mi geldin, dedi. - Nereden bildin? - Rüyamda söylediler. - Allah senin haccını niçin kabul etmeyip, affetmiyor? - Ben, mübarek Ramazan ayının ilk gecesi büyük bir günah işledim. İçki içip sarhoş olmuştum. O haldeyken babam gelip beni kaldırmak istemiş. Ben babamın

Üç Amel İle Kazanılan Yüksek Derece

Üç Amel İle Kazanılan Yüksek Derece “Anneye yapılan iyiliğin sevabı evlada iki kat olarak verilir.” (İhya-u Ulumi’d-Din) Veysel Karâni’nin kavuştuğu bütün ihsan ve dereceler, annesine yaptığı iyilik sebebiyledir.” (Riyaz’ün Nasihîn). “Hz. Musa Aleyhisselâm’ın Cenab-ı Hak ile konuşması esnasında Rabb’inin huzuruna çabuk varan, arşın gölgesinde bir adam görür ve bulunduğu makama imrenir. Ve: “Herhalde bu adam pek keremli olmalıdır.” der. Rabbinden adamın ismini söylemesini ister. Allah-u Teâlâ Celle Celâlüh adamın ismini söylemez ve: “Ama sana onun üç amelini söyleyeceğim!” Buyurarak şunları bildirir;  1- Allah’ü Teâlâ’nın kendilerine lütufta bulunduğu insanları kıskanmazdı, 2- Anne ve babasına karşı gelmezdi, 3- Laf taşımazdı.” (İhya-u Ulumi’d-Din) Anne-babaya iyilik eden, Allah Celle Celâlüh katında çok sevimli bir amel işlemiş olur.

Bir Hanım Kocasına Karşı Nankörlük Yapmamalı

Bir Hanım Kocasına Karşı Nankörlük Yapmamalı Peygamberimize bir kadın gelmişti. Yanında henüz süt emen iki çocuğu bulunuyordu. Kadın Peygamberimiz ‘den bir şeyler istedi. Peygamberimiz de ona üç hurma verdi. Kadın iki çocuğa birer hurma verdi. Sonra çocuğun birisi ağladı. Kadın kalan bir hurmayı ikiye bölüp iki çocuğuna birer parça verdi. Onun bu hareketinden duygulanan Peygamberimiz buyurdu ki: "Kadınlar, gebe kalıcıdırlar. Doğurucudurlar. Emziricidirler. Evlatlarına şefkat göstericidirler. Eğer kocalarına karşı yaptıkları nankörlük olmasaydı onların namaz kılanları cennete girecekti." (İbni Mace) Kadınların çoğunluğunun cehennemlik olmaları kocalarına itaat etmemelerinden ve kocalarından gördükleri iyilik­leri inkâr edip nankörlük etmelerinden dolayıdır. Kocasına itaat etmeyen bir kadının namazı dahi kabul olunmaz. Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem buyuruyorlar ki: “İki kimsenin namazı tepelerinin üstüne çıkmaz yani kabul makamına yükselmez. Efendi

Evin ikinci Katından Alt Katına İnme

Evin ikinci Katından Alt Katına İnme Adamın biri sefere çıktı. Hanımına —''Evin ikinci katından alt katına inme' diye emir verdi. Hanımın babası alt katta bulunuyordu ve hastalanmıştı. Bunun üzerine kadın, Hz. Peygamber'e haber gönderdi: —'Bana izin versin, üst kattan alt kata, babamın yanına ineyim'. Hz. Peygamber: 'Kocana itaât et' dedi. Bundan sonra kadının babası vefat etti, yine Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem'e haber gönderip babasının cenazesinde bulunmak için izin istedi. Hz. Peygamber 'Kocana itaat et' dedi. Böylece kadının babası defnedildi. Definden sonra Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem kadına 'Senin kocana itâat etmen yüzü suyu hürmetine Allah Teâlâ babanı bağışladı' haberini gönderdi.172 Kadın beş vakit namazını kıldığı, Ramazan orucunu tuttuğu, iffetini koruduğu ve kocasına itâat ettiği zaman rabbinin cennetine girmiş olur. Hz. Peygamber böylece kocaya yapılan it

Kadın Kocasına İtaat Etmelidir

Kadın Kocasına İtaat Etmelidir Şu inkâr edilemez bir gerçektir ki, iyi kadınlar, kocalarına karşı itaatli olurlar. Böyle olan kadın, kocasına en küçük bir leke dahi kondurmaz. Kendisini, malını, mülkünü, şeref ve haysiyetini korur. Bunları yapmakla kadın en büyük dini görevini yerine getirmiş olur. Cenabı Allah Kur'an-ı Kerim'de buyuruyor ki: " ... İyi kadınlar itaatli olanlardır. Allah kendi (hak) larını (Kur'an-ı Kerim'de) nasıl koruduysa onlar da, öylece göze görünmeyeni (erkeğinin gıyabında malını, mülkünü, şeref ve haysiyetini, namusunu, bir de ev sırlarını) koruyanlardır. Şerlerinden, serkeşliklerinden (itaatsizliklerinden) yıldığınız kadınlara gelince: Onlara (evvela) öğüt verin (vazgeçmezlerse) kendilerini yataklar(ın)da yalnız bırakın. (Yine kâr etmezse) dövün. Size itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın. Çünkü Allah çok yücedir. Çok büyüktür." (Nisa süresi: ayet: 34) Görülüyor ki, ayet-i kerimede kocasına itaat eden kadın i

Beyninden Bağlamak, Neden Sömürülüyoruz?

Resim
Beyninden Bağlamak, Neden Sömürülüyoruz? Bir Milleti Yok Etmek İçin… Peyami Safa, diyor ki:  “Bir milleti yok etmek isterseniz, askeri istilâya lüzum yoktur. Ona tarihini unutturmak, dilini bozmak, dininden soğutmak ve dolayısıyla manevi değerlerini, ahlâkını soysuzlaştırmak kâfidir”.  Fazla söze gerek yoktur; bunlar bozulursa o millet kolayca yıkılır. Tarih yıkılan, yok olan milletlerin çöplüğü ile doludur. Din Nasıl Bozulur?             Güzel İslâmiyet, vahiy dinidir. Allah’ü Teâlâ’nın “Lehvil Mahvuz” da muhafaza ettiği Kur’an-ı Kerim’i Peygamber efendimiz Aleyhisselâm’a vahiy yoluyla indirdiği dindir. Yüce Kur’an-ı Kerim ve Allah rasûlü bize neler bildirdiyse bizler de onu nakil ile öğreniyoruz. Eğer nakil dinine insan aklı ve fikri karışırsa artık O din nakil dini olmaktan çıkar. Bunu iyi bilen sömürgeci güçler her gün piyasaya dinde reformcu, sahte mehdi, gizli misyonerleri, oryantalistleri ileri sürüyor. Onlar da kendi işkembelerinden din uyduruyorlar. Mehdi’yim

Canım Oğlum!

Resim
Canım Oğlum!

Canım Anneciğim ve Babacığım

Resim
Canım Anneciğim ve Babacığım

Eşyanın Hakikatine Ermek İçin

Eşyanın Hakikatine Ermek İçin Bir mü’min, yapacağı her hareketi; “Acaba Allah Teâlâ’nın rızasına uygun mu, yoksa O’nun gazabını mı celbeder?” diye düşünerek yapmalıdır. Hadîs-i şerîfte buyrulur: “Bir kul günaha girerim korkusuyla, yapılması mahzurlu olmayan bazı şeylerden bile uzak durmadıkça, takvâ sahipleri derecesine ulaşamaz.” (Tirmizî, Kıyâmet, 19/2451) Mü’min, her şeyden evvel Allah korkusu ve takvâya sahip olmaya gayret etmelidir. Bu ilme sahip olmadan diğer ilimleri elde etmenin, kişiyi çok tehlikeli neticelere sürüklediği, defalarca tecrübe edilmiştir. Takvâ Üç Derecedir 1- Yasaklardan kaçmak. 2- Emirlere koşmak. Bu keyfiyet, bütün mü’minlerin uyması gereken, avam derecesindeki takvâ ölçüsüdür. 3- Daima Cenâb-ı Hak’la beraberlik duygusunu taşıyabilmek. Bu keyfiyet, takvânın havas için olan ölçüsüdür, takvânın en yüksek derecesidir. Bize; “Şahdamarından daha yakın…” (Kâf, 16) olduğunu bildiren ve kullarına: “Nereye gitseniz yine sizinle beraberd