Kayıtlar

Kardeşlik Çağrısı

Kardeşlik Çağrısı Cenâb-ı Hak buyuruyor: “İnsanlar sadece bir tek ümmettiler. Sonra ayrılığa düştüler. Eğer Rabb’inden bir söz geçmemiş olsaydı, ayrılığa düştükleri konuda hemen aralarında hüküm verilir (işleri bitirilirdi).” (Yûnus, 19) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Size Allah’tan korkmanızı ve başınıza bir köle bile geçse dinleyip itaat etmenizi tavsiye ederim. Sizden yaşayanlar, pek çok ihtilâf görecek. Öyleyse size sünnetimi ve hidâyet üzere olan râşid halifelerin sünnetini tavsiye ederim. Bunlara dört elle sarılın.” (Tirmizî, İlim 16; İbn Mâce, Mukaddime, 6; Müsned, IV, 126, 127) Hikmet sâhiplerinden biri ölüm döşeğinde başına toplanan çocuklarına şu vasiyette bulundu: “-Bana değnekler getirin!” Değnekler gelince onları bağlayıp bir araya getirdi ve toplu olarak çocuklara verdi. Onlara: “-Kırın bunları” dedi. Çocuklar değnekleri kıramadılar. Sonra onları ayırdı ve “Tek tek alın ve kırın.” dedi. Oğulları da onları kırdı

İşleri Allah’ü Teâlâ’ya Ismarlamak

İşleri Allah’ü Teâlâ’ya Ismarlamak İslam büyükleri, gerek kendileri, gerek evlâd ve talebeleri hakkında işlerini Allah’ü Teâlâ’ya ısmarlarlardı. Daima hidayet üzereydiler. Yollarını şaşırmamak için dayanakları Allah’ü Teâlâ idi. O’na güvenip dayanmaktan gâfil olmazlar, kendiliklerinden bir şey talebinde bulunmazlardı. İmam-ı Şarani hazretleri buyurdu ki “Büyük istek ve arzuma rağmen oğlum Abdurrahman’ı, bir türlü okumaya ısındıramamıştım. Ne yapacağımı düşünürken Cenab-ı Hak, kalbime şu ilhamı verdi: ‘Onu Allah’a ısmarlamalıyım’...” “Evet içime böyle doğdu ve sebeplere yapışıp böyle yaptım. Aynı gecenin sabahında bir de ne göreyim, Abdurrahman kendiliğinden derse çalışıyor. O günden itibaren ilmin zevk ve tadını tatmaya başladı. Anlayışı da öylesine gelişti ki, kendisinden senelerce evvel ilim tahsiline başlayanlardan üstünlük göstermiye başladı. İşini Allaha ısmarlamam sebebiyle Allah da beni ızdırabdan kurtardı.” Bu hususta Aliyyül-Havvâs hazretleri de şöyle b

Sehl bin Abdullah Tüsteri Kuddise Sirrûh hazretlerinden hikmet dolu Nasihatlar

Sehl bin Abdullah Tüsteri Kuddise Sirrûh hazretlerinden hikmet dolu Nasihatlar Fırıncının Hali Sehl bin Abdullah Kuddise Sirrûh bir gün talebelerinin yanında, “Basra’da velilik derecesine yükselmiş bir fırıncı var!” demişti. Bunun üzerine bazı talebeler Basra’ya gidip, o fırıncıyı görmüşlerdi. Fırıncı o devirlerde fırınlarda adet olduğu üzere, saçını ve sakalını alevlerden korumak ve terinin ekmek üzerine damlamamasına mani olmak için yüzüne peçe bağlamıştı. Bu hali gören talebelerden birisi, içinden , “Eğer bu zat veli olsaydı, kendisini ateşten korumak için böyle bir tedbir almaz, yani yüzünü peçe ile korumazdı!” diye geçirdi. Sonra da fırıncıya selam verip, bir sual sordu. Ama fırıncı, onun sualine cevap vermedi. Sadece, “Sen sual sormadan evvel, beni küçümseyip horladığın için, artık benim sözlerimin sana faydası olmaz!” demekle iktifa eyledi. Günün birinde Sehl bin Abdullah hazretleri, “Allah’ü Teâlâ’yı zikreden bir kimse bu zikrin hakkını vererek ve ölüyü dir

Eğer Aşkı Seversen Cân Olasın

Eğer Aşkı Seversen Cân Olasın Eğer aşkı seversen cân olasın, Kamu derdine hem dermân olasın. Eğer aşkı seversen cân olâsın, Gönüller tahtına sultan olâsın. Eğer dünya seversen mübtelâsın, Mânî sırrına nerde eresin. Seversen dünyayı mihnet bulâsın, Erenler sırrını kaçan duyâsın. Cihan köhne saraydır, sen beyisin, Nice bir eskiye hasretlenensin. Diken olma, gül ol erenler yolunda, Diken olur isen oda yanâsın. Ağudur, bal değil dünya murâdı, Nice bir ağuya parmak banasın. Niyâz için buyurdu Hak namâzı, Niyazdan vay sanâ gâfil olâsın. Kanatsız kuşlayın kaldın yabanda, Kanatlı kuşlara nerde eresin. Erenler nefesin âsâ edin sen, Eğer nefsine uyarsan fenâsın. Sana erden asa gerek bu yola, Dayanırsan asaya dayanasın. Gönüle gireni gönendi derler, Gönüle sen de gir, gönenesin. Yunus’un bu sözü gözlüleredir, Eğer âşık olursan uyanasın. Yunus bu sözleri erenden aldı, Sanâ dahî gerek ise âlâsın. Yunus emre Ku

Elveda Yâ Şehr-i Ramazan

Elveda Yâ Şehr-i Ramazan Cenâb-ı Hak buyuruyor: "Emrolunduğun gibi dosdoğru olmaya devam et!" (Hud, 112) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: "Allah'a inandım de, sonra da dosdoğru ol!" (Müslim, İmân, Tirmizî, Zühd 61; İbni Mâce, Fiten 12.) Ey Mübârek Ay!.. Her yıl olduğu gibi yine “hoş geldin”, ama biliyoruz ki yine hoş bulmadın bizi… Fakat Senin geliş sebeplerin arasında hoş bulmadıklarını da hoş etmek var elbette… Senin teşrif buyurma sâiklerin içinde, dünyamıza getirdiğin rahmet ikliminin cezbesiyle, nâhoş olanları da hoş etmek var elbette... Senin ziyâret amaçların arasında, insanlığını imhâ ve zâyi eden beşeriyeti yeniden “eşref-i mahlûkat” tahtına oturtarak, onları da hoş etmek var elbette... Yeni bir cehâlet ve fetret devri yaşayan mü’minlerden “Gül Devri”ni soluklayan bir ümmet-i Muhammed inşâ etmek var elbette... Ey Mübârek Ay!.. Ömrümüz gibi her Ramazan da başlangıcında sanki çok uzun sürecekmiş gibi gelir; a

Bizi Namazla Ferahlandır

Bizi Namazla Ferahlandır Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takvâ iledir.” (Tâhâ, 132) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Allah’a O’nu görürcesine ibâdet et.” (Buhârî, Îmân, 37; Müslim, Îmân, 57) Geçim konusu ile meşgul olup kalmadan sen de âilenle birlikte namaza devam et. Nitekim Nebî Aleyhisselâm her sabah kızı Fâtıma (ranha)’nın evine gider ve “(Haydi) namaza” buyururdu ve buna aylarca devam ederdi. (Buhârî, Teheccüd, 5; Tefsir (18), 1; Müslim, Müsafirin, 206; Müsned, I, 112) Rivâyete göre âilesine bir zarar dokunduğu zaman Hz. Peygamber Aleyhisselâm onlara namaz kılmalarını emreder ve bu ayeti okurdu. (Nesâî, Mevâkît, 46; Müsned, I, 206, 268) Nebi Sallallahü Aleyhi Vesellem yanında namazdan daha sevimli bir şeyin olamayacağı konusunda: “Namaz gözümün nuru kılındı” buyurmuştur. (Ahmed, III, 128) Nebi Aleyhisselâm

Bayram Coşkusu

Bayram Coşkusu Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz.” (Hucurât, 10) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Farzların edâsından sonra Cenâb-ı Hakk’ın en ziyâde sevdiği amel, bir müslüman kardeşine sevinç vermektir.” (Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, I, 11) Bayramlar, îmân kardeşliğinin gerçek tezâhür sahneleridir. Ölüm ötesindeki neş’eli günlere bir rahmet meş’alesidir. O hâlde, muzdaribi sevindirecek, ona ilâhî bir neş’e ile sükûn bulduracak hakîkî bayramı idrâk etmeliyiz. Böyle bayramlar, kula, hem kendi hazzını hem de başkalarını sevindirmenin hazzını yaşatır. Zîrâ bayramlar, ferdin değil, toplumun mânevî sevinci, bu heyecanın paylaşılması, gönül iklîmine girme, bütün müslümanları gönülden kardeş hissedebilmedir. (Osman Nûri Topbaş, İslam İman İbadet, Erkam Yay.) Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri) el-Vâris:  Mahlûkatın tümü y

Bayramın Târifi

Bayramın Târifi Cenâb-ı Hak buyuruyor: “O gün ne mal fayda verir, ne evlâd! Ancak kalb-i selîm ile gelenler müstesnâ!..” (Şuarâ, 88-89) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Bü­tün zevk­le­ri kö­kün­den yok eden ölü­mü çok­ça ha­tır­la­yı­nız!” (Tir­mi­zî, Kı­yâ­met, 26) Behlül Dânâ Hazretleri bayramı ne güzel târîf eder: “Bayram, yeni elbiseler giyinmek için değil, ilâhî azâbdan kurtuluşa erip selâmet ve emniyette olabilmeyi sağlayacak merhamet tezâhürlerinin gerçekleşebilmesi içindir. Bayram, güzel binitlere binmek için değil, hatâ ve günahları temizleyerek nefsi berraklaştırmak ve böylece Allâh’a götürecek bir kalb-i selîme sahip olmak içindir. ” Bunun içindir ki, bayramın hakîkî mânâsı her fertte onun gönlüne göre tezâhür eder. Gönül ne kadar merhamet, muhabbet ve sürûr yüklü ise, bayram da o kadar engin ve ihtişamlı olur. (Osman Nûri Topbaş, İslam İman İbadet, Erkam Yay.) Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

En Güzel Cevap

En Güzel Cevap Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler.” (Müminûn, 3) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Allâh’a ve âhiret gününe îmân eden kişi, ya hayır söylesin ya da sussun!” (Buhârî, Edeb 31, 85, Rikâk 23; Müslim, Îmân 74, Lukata 14) Bir gün Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem, ashâb-ı kirâmın arasında otururken, bir kişi gelip Hz. Ebû Bekir’e hakaret etti. Ebû Bekir Radiyallahü Anh cevap vermeyip sükût etti. O kimse ikinci defa aynı şekilde hakaret etti. Ebû Bekir Radiyallahü Anh yine sükût etti. Adam üçüncü defa hakaret edince, Ebû Bekir Radiyallahü Anh daha fazla dayanamayıp ona hak ettiği cevabı verdi. Bunun üzerine Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem hemen oradan kalkıp yürümeye başladı. Hz. Ebû Bekir ardından yetişerek: “-Yâ Rasûlâllah, yoksa bana darıldınız mı?” deyince Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz: “-Hayır, darılmadım. Semâdan bir melek inmiş, o kimsenin sana söylediklerin

Hayrı Öğretenler

Hayrı Öğretenler Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Allah, içinizden iman edenlerin ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltir.” (Mücâdele, 11) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Şüphesiz ki Allah Teâlâ, O’nun melekleri, göklerde ve yerlerde bulunan bütün canlılar, hatta yuvalarındaki karıncalar ve balıklar bile insanlara hayrı öğreten kimseye dua eder.” (Tirmizî, İlim, 19/2685) İlim sahibi, bir insan, sadece kendisine değil başkalarına da faydalı olur. İnsanlar, hayatta kalabilmek için yemeye içmeye muhtaç oldukları gibi, dinlerini yaşayıp ebedî kurtuluşa erebilmek için de ilme ihtiyaç duyarlar. Çünkü, ibadetlerin ve kulluğun sıhhati, ilme bağlıdır. Âlimlerin sözleriyle mânen ölü kalpler dirilip canlılık kazanır. Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem âlimlerin meclisinde bulunmayı tavsiye ederek şöyle buyurur: “Lokmân Hakîm, oğluna dedi ki: “Âlimlerin (ve âriflerin) meclislerinde bulun! Hikmet ehlinin sözlerini dinle! Çünkü Allah Teâlâ, ölü t

İsm-i Celîl (İsm-i Azam Duası) دُعَای جَلِيلُ

İsm-i Celîl (İsm-i Azam Duası) دُعَای جَلِيلُ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحيمِ اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ سَيِّدِنَا مُحَمَّد اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ سَيِّدِنَا مُحَمَّد اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ سَيِّدِنَا مُحَمَّد اَسْتَغْفِرُ الله اَسْتَغْفِرُ الله اَسْتَغْفِرُ الله اَلْعَظِيم اَلْكَرِيم الَّذِي لآ إِلهَ إِّلاَّ هُو اَلْحَيُّ الْققَيُّومُ وَاَتُوبُ اِليْهِ تَوْبَةَ عَبْدٍ ظَالِمٍ لِنَفْسِهِ لاَ يَمْلِكُ لِنَفْسِهِ مَوْتاً وَلَا حَيَاةً وَلَا نُشُورًا وَاَسْاَلُهُ لتَّوْبَةَ وَلْمَغْفِرَةَ وَلْهِداَيَةَ لَنَا اِنَّهُ هُوَ لتَّوّاَبٌ رَحِيمُ لَا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ الْجَلِيلُ الْجَبَّارُ، لَا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ، لَا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ الْمُطَّلِعُ السَّتَّارُ، لَا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ خَالِقُ الْلَّيْلِ وَالنَّهَارُ، لَا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَحْدَهُ لَا شرِيكَ لَهُ إِلَهًا وَاحِدُ وَنَحْنُ لَهُ عَابِدُونَ، لَا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَحْد

Belam Bin Baura

Belam Bin Baura Bismillahirrahmanırrahıym.   Bel’am bin Baura çok büyük bir âlim ve çok büyük bir Veli idi. Sahrada vaaz ettiği zaman, her yönde ve her yüz adıma bir adam dikilerek onun sesi duyurulur, on binlerce insan dinlerdi. Allah Celle Celâlüh onun duasını hiç reddetmedi, kendisini bile kendi duası ile helâk etti. Dünya onu bile aldattı ve imansız olarak göçtü.   Musa Aleyhisselâm orduları ile bir memleketten geçecek idi. O memleketin kıralı bunu istemiyordu. Kral ve adamları Bel’am bin Baura’ya, Musa Aleyhisselâm’ın ordusunun oradan geçmesini engellemesi için dua etmesini istediler ve bunun için de kendisine çok büyük hediyeler gönderdiler.   Bel’am bin Baura : “O Allah’ın peygamberidir, dinimiz onun dini ile aynıdır. O’nun yanındakiler de melekler ve mü’minlerdir. Şayet ben onların aleyhinde dua edersem dünyam da, ahiretim de helâk olur” diyerek, önce reddetti. Ama kral ve adamları işin peşini bırakmıyorlardı. Bel’am’a her şeyi vaad ettiler. Ama yine de kabul etmiy

Nur Duası دُعَای نُور

Nur Duası   دُعَای نُور اللَّهُمَّ اجْعَلْ فِي قَلْبِي نُورًا، وَفِي لِسَانِي نُورًا، وَاجْعَلْ فِي سَمْعِي نُورًا، وَاجْعَلْ فِي بَصَرِي نُورًا، وَاجْعَلْ مِنْ خَلْفِي نُورًا، وَمِنْ أَمَامِي نُورًا، وَاجْعَلْ مِنْ فَوْقِي نُورًا، وَاجْعَلْ وَمِنْ تَحْتِي نُورًا اللَّهُمَّ أَعْطِنِي نُورًا . Okunuşu: Allahümmec’al fî kalbî nuren, vefî lisânî nuren, vec’al fî sem’î nuren, vec’al fî basarî nuren, vec’al min halfî nuren, ve min emamî nuren, vec’al min fevkî nuren, vec’al vemin tahtî nuren, Allahümme a’tî nuren. Anlamı: “Allah’ım! Kalbimde bir nûr kıl! Dilimde bir nûr kıl! Kulağımda bir nûr kıl! Gözümde bir nûr kıl! Arkamda bir nûr kıl! Önümde bir nûr kıl! Üstümde bir nûr kıl! Altımda bir nûr kıl! Allah’ım! Bana bir nûr ver!..” Fazileti: İbadetin özü olan duanın, yeri ve zamanı yoktur. istediğimiz her yerde dua edebiliriz,   yürürken, arabada, yolculukta otururken,koşarken ve her ne yapıyor olursanız olun her şekilde dua edebiliriz. Bu demek değil ki ben oturayım a