İşleri Allah’ü Teâlâ’ya Ismarlamak
İşleri Allah’ü Teâlâ’ya Ismarlamak
İslam büyükleri, gerek kendileri, gerek evlâd ve talebeleri
hakkında işlerini Allah’ü Teâlâ’ya ısmarlarlardı. Daima hidayet üzereydiler.
Yollarını şaşırmamak için dayanakları Allah’ü Teâlâ idi. O’na güvenip
dayanmaktan gâfil olmazlar, kendiliklerinden bir şey talebinde bulunmazlardı.
İmam-ı Şarani hazretleri buyurdu ki “Büyük istek ve arzuma
rağmen oğlum Abdurrahman’ı, bir türlü okumaya ısındıramamıştım. Ne yapacağımı
düşünürken
Cenab-ı Hak, kalbime şu ilhamı verdi: ‘Onu Allah’a
ısmarlamalıyım’...”
“Evet içime böyle doğdu ve sebeplere yapışıp böyle
yaptım. Aynı gecenin sabahında bir de ne göreyim, Abdurrahman kendiliğinden
derse
çalışıyor.
O günden itibaren ilmin zevk ve tadını tatmaya başladı. Anlayışı da
öylesine
gelişti ki, kendisinden senelerce evvel ilim tahsiline başlayanlardan
üstünlük
göstermiye başladı. İşini Allaha ısmarlamam sebebiyle Allah da beni
ızdırabdan
kurtardı.”
Bu hususta Aliyyül-Havvâs hazretleri de şöyle buyurdu “İlmiyle
âmil
âlimlerin
çocukları hakkında yapacakları en faydalı şey, işlerini Allah’ü Teâlâ’ya ısmarlamak
ve onlar için dua etmektir. Çünkü âlimlerin çocukları analarından büyük
müsamaha gördükleri gibi, babalarına karşı da çok nazlı olarak büyürler. Çocuk,
bir din âlimi olarak insanlardan hürmet ve itibar gören babasının sayesinde
kendisine de hürmet edildiğini görünce, bununla yetinir. Çalışıp fazilet sahibi
olmak için artık bir sebep görmez. İlme emek vermek, takva ve perhizkârlıkla
kazanacağım şöhret ve itibar, babamın sayesinde hâsıl
olmaktadır.
Bunca sıkıntı çekmeye ne lüzum var diye düşünür. Fakat halkın bilhassa sıkıntı
içinde olanların çocukları böyle düşünmezler. Çünkü onlar hayata gözlerini
açtıkları zaman şiddetli sıkıntılar ile karşılaşırlar.
Halk
arasında dövülenleri, hapse atılanları, ihanete uğrayanları ve haraca bağlananları
gördükçe bu durumlardan kurtulmanın çarelerini düşünürler.
Cenab-ı
Hak da onlara Kur'an-ı kerim ve ilim tahsili ile meşgul olmayı
ilham
eder. Böylece kendilerini ilme ve Kur'an-ı kerime verirler. İnsanların kendilerine
hürmet ettiklerini gördükçe de ilim ve mücahede hakkındaki şevk ve gayretleri
kat kat artar. Sonunda yüksek makamlara yükselirler.”
Ahmed Zâhid, her yalnızlığa çekilişinde, çocuğunu kırk gün
yanında bırakırdı. Yine de ona manevî sırlar açılmazdı. O derdi ki:
“Ey
yavrum, iş benim elimde olsa, kimseyi senin önüne geçirmezdim.”
Gayeleri sadece “Allah rızası” idi.
(Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder