Kayıtlar

Biz, Sana Muhtâcız!

Biz, Sana Muhtâcız! Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Kullarım Sana Ben’i sorduklarında, (bilsinler ki) Ben onlara çok yakınım. Bana duâ edenlerin duâlarını kabûl ederim…” (Bakara, 186) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Kulun Rabbine en yakın olduğu hâl, secde hâlidir. İşte bu sebeple secdede çok duâ etmeye bakın!” (Müslim, Salât, 215) Rasûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem namazdan sonra salât ü selâm getirmeden duâ eden bir adam gördü. Bunun üzerine: “–Bu adam acele etti.” buyurdu. Sonra o adamı yanına çağırdı ve bütün ümmetine şu tembihte bulundu: “–Biriniz duâ edeceği zaman önce Allâh Teâlâ’ya hamd ü senâ etsin, sonra bana salât ü selâm getirsin. Daha sonra da dilediği şekilde duâ etsin.” (Tirmizî, Deavât, 64/3477)       Fahr-i Kâinât Efendimiz, bir mü’minin din kardeşine gerek huzûrunda gerekse gıyâbında duâ etmesini tavsiye etmiştir. Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri) el-Kayyûm: Zeval bulmayan dâim, kâinatın yö

Ne Gelirse Hak’tan Gelir

Ne Gelirse Hak’tan Gelir Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Eğer Allah seni bir zarar uğratırsa, onu kendisinden başka giderecek yoktur. Ve eğer sana bir hayır verirse, (bunu da geri alacak yoktur). Şüphesiz O her şeye kadirdir.” (En’âm, 17) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: بِسْمِ اللّٰهِ تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّٰهِ. اَللّٰهُمَّ اِنِّى اَعُوذُ بِكَ اَنْ اَضِلَّ اَوْ اُضَلَّ اَوْ اَزِلَّ اَوْ اُزَلَّ اَوْ اَظْلِمَ اَوْ اُظْلَمَ اَوْ اَجْهَلَ اَوْ يُجْهَلَ عَلَىَّ “Bismillâh! Allâh’a tevekkül ettim. Allâh’ım! Dalâlete düşmekten ve başkaları tarafından dalâlete sürüklenmekten, kaymaktan ve kaydırılmaktan, haksızlık yapmaktan ve haksızlığa uğramaktan, câhilce davranmaktan ve câhillerin davranışlarına muhâtap olmaktan Sana sığınırım.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 102-103/5094; Tirmizî, Deavât, 35) İbn Abbas Radiyallahü Anh’dan şöyle rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem’a İran Kisra’sı bir katır hediye etmişti. Rasûlullah Aleyhisselâm katıra eğeri v

Sünneti Terkin Âkıbeti: Altı Kişiye Lâ’net Ettim… Sünneti Terk Edene!

Sünneti Terkin Âkıbeti: Altı Kişiye Lâ’net Ettim… Sünneti Terk Edene! Soru: Peygamber Efendimiz’in Sallallahü Aleyhi Vesellem yapmış olduğu şeyleri terk etmemizde bir sakınca var mı? Daha doğrusu sünneti terk etmenin sonucu nedir? Cevap: Peygamber Aleyhissalâtü vesselâm’a mahsus olan ve kendisini usûl ilminde “El-Hasâisu’n-Nebeviyye” şeklinde kategorize ettiğimiz kısım hâriç, Hz. Peygamber’in Sallallahü Aleyhi Vesellem yapmış olduğu fiilleri terk etmekte sakınca olduğu açık bir husustur. Zîrâ Cumhur Ulema “Andolsun Allah Mü’minlere kendi içlerinden onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur.”1 şeklindeki âyet-i kerîmede geçen hikmetin “sünnet” olduğu husûsunda görüş belirtmişlerdir.2 Diyeceğimiz o ki, bize iyilik kabîlinden ihsân edilen bir sünnetin terk olunması tabii ki sakınca arz eder. Sünneti terk etmenin hükmüne gelince; Usûl ilminde sünnet iki kısımda incelenir: Bir

Tasavvuf Kur'an-ı Kerim Ve Sünnete Dayanır

Tasavvuf Kur'an-ı Kerim Ve Sünnete Dayanır Tasavvuf çok sevimli bir konudur. Çok saygıdeğer bir konudur, çok önemli bir konudur. Hem tarihi yönden önemlidir; hem insan olmak dolayısıyla, gönlümüz olduğu için, iç âlemimiz olduğu için önemlidir. Dünya var oldukça, insanoğluyla beraber tasavvuf var olmuştur; mistisizm diyoruz buna... Tabii, İslâm'ın tasavvufu da İslâm'cadır, başka tasavvuflara benzemez. Hint tasavvufuna, Yunan tasavvufuna, Yahudi tasavvufuna, İran tasavvufuna, İslâm'dan önceki kültürlerin tasavvufuna benzemez. Çok büyük farklar var... Çünkü, İslâm tasavvufunun kaynağını Kur'an-ı Kerim ve Peygamber SAS Efendimizdin hayatı, sireni, sünneti teşkil etmiştir. O damgayı vurmuştur. Nasıl başka dinlerde İslâm'ın hakikatleri yoksa, kaybolmuşsa; İslâm kaybolan hakîkatleri dile getiriyorsa, tevhide akîdesinin bayrağını dikmişse fikir kalesinin burcuna; İslâm tasavvufu da tabii, öteki mistisizm cereyanlarından, mistik felsefelerden çok farklıdır. Kök

Paraları Yetmediği İçin Ekstra Lahmacun İsteyen Öğrenciler

Resim
Paraları Yetmediği İçin Ekstra Lahmacun İsteyen Öğrenciler Paraları yetmediği için ekstra lahmacun isteyen öğrencilere lokantacının verdiği cevap sosyal medyayı salladı. Fazladan 7 lahmacun yollayan lokanta sahibi yazdığı not ile herkesi duygulandırdı. Sosyal medya, 5 üniversite öğrencisinin yemek siparişinde yazdığı nota büyük bir jestle karşılık veren lokantacıyı konuşuyor. Paraları olmadığı için yemek siparişinde, 'Merhaba, evde 5 öğrenciyiz. Vize haftası başladı, neredeyse uyumadan sınavlara çalışıyoruz. Kişi başı 3 lahmacun sipariş edecektik ama paramız bu kadarına yetti (Bursun yatmasına daha çok var) mümkünse 2 tane de sizin yollamanızı istiyoruz' notunu yazan öğrencilere lokanta sahibi olumlu yanıt verdi. İşte Herkesi Duygulandıran Not   ''Sizler bu memleketin geleceğisiniz'' Öğrencilerin siparişine ek olarak fazladan 7 lahmacun ve her biri için tatlı gönderen lokanta sahibi siparişlerin üzerine, 'Benim oğlum da başka bir

Hz. Ali Radiyallahü Anh’in Düşmanını Öldürmekten Vazgeçmesi

Hz. Ali Radiyallahü Anh’in Düşmanını Öldürmekten Vazgeçmesi   Allah’ü Teâlâ’nın aslanı Hz. Ali Radiyallahü Anh bir savaş esnasında düşmanı olan yiğitle epeyce vuruşarak sonunda onu yere yıkıp öldürmek üzereyken, o düşman askeri Hz. Ali Radiyallahü Anh’ın mübarek yüzüne tükürdü. Bunun üzerine Hz. Ali Radiyallahü Anh düşmanını bırakarak ayağa kalktı: - Seni öldürmekten vazgeçtim, serbestsin, dedi. Düşman askeri bu duruma şaştı: -Beni alt edip öldürmek üzereyken neden vazgeçtin? Seni ne alıkoydu? Diye sordu. Hz. Ali cevap verip şöyle verdi: -Ben seninle Allah yolunda ve sırf Allah’ü Teâlâ’nın rızasını kazanmak için savaşıyordum ve onun için seni öldürecektim. Sen yüzüme tükürünce öfkelendim, sana kızdım. Eğer o an öldürseydim, seni kendi nefsim için öldürmüş olacaktım. İşte bu düşünceyle seni serbest bıraktım. Bunu duyan adam, bu büyük asalet ve ince anlayış karşısında iman ederek Müslümanların safına katıldı. (Mesnevî, C. I, beyit: 3721 vd.)

Ötanazi Kararı Alan Bilim İnsanı, Yaşama Veda Etti

Resim
Ötanazi Kararı Alan Bilim İnsanı, Yaşama Veda Etti Avusturalyalı bilim insanı David Goodall, daha fazla yaşamak istemediğini söyleyip ötanazi kararı almıştı. Goodall düzenlediği basın toplantısından saatler sonra yaşama veda etti. Aldığı ötenazi kararıyla tartışma yaratan 104 yaşındaki Avusturalyalı bilim insanı David Goodall yaşama veda etti. Ölümünden birkaç saat önce gazetecilerin sorularını yanıtlamak üzere basın toplantısı düzenleyen Goodall, "Artık hayata daha fazla devam etmek istemiyorum ve sona erdirme şansım olduğu için mutluyum" demişti. Ölmek İçin İsviçre'ye Uçtu Yaşam standartlarının kötüleştiği gerekçesiyle bu ay içinde İsviçre'de kendi yaşamına son vermek istediğini açıklayan Avustralya'nın en yaşlı bilim insanı 104 yaşındaki David Goodall'ın bu kararı ötanazinin yasadışı olduğu Avustralya'da tartışmalara neden olmuştu. 104 yaşındaki Ekolojist, yaşanan tartışmaların üzerine İsviçre'nin Basel kentinde bir basın toplan

Oğlunu Şehit Edene Rahmet Diledi

Oğlunu Şehit Edene Rahmet Diledi Hz. Ebu Bekir Radiyallahü Anh, oğlunun ölümüne sebep olan oku kimin attığını araştırmış ve oku atan kişiyi bulmuştu. Oku atan adam huzuruna girince: "Bu ok, Abdullah'ı şehit eden oktur. Senin elinle O'na şehitlik şerbetini içiren ve O'nun eliyle seni öldürtmeyen Allah'ü Teâlâ’ya hamt ederim. Allah'ü Teâlâ’nın himayesi çok geniştir!" demişti. Böylece oğlunun şehit olmasına sevinmiş ve oku atana Allah'ü Teâlâ’ü Teâlâ’dan rahmet dilemişti. (İbn Hacer, el-İsâbe, 2/274; İbn Hişâm, es-Sîre, 2/130) (Sahabiler Ansiklopedisi)

Rabbim! Sen Bizi Affet!

Rabbim! Sen Bizi Affet! (Sonuna kadar okuyun, paylaşın! Ağlayacaksınız!) “Neye yaklaşsam sonu uzaklık ve kırgınlık, Anla ki Allah' tan başkası ile yok yakınlık!” ********************************************************* " Çevremdeki insanlar, yaptığım zulümden dolayı benden uzaktılar... " "Günlerden bir gün evlenmeyi arzuladım ve bir çocuk sahibi olmayı da murat ettim... Evlendim, bir çocuğum oldu... Adını Fatma koydum... Peygamberim Hz. Muhammedin kızı gibi olsun diye. İsmen ve ahlâken ona benzesin diyerek... Onu çok sevdim... Ve Fatma büyüdükçe kalbimdeki iman da onunla büyüdü... Kalbimdeki isyan da azaldı onunla... Elimde içki kadehini içme isteğiyle doldurmuştum Fatma onu devirdi... daha iki yaşında bile değildi... Sanki ona bunu yaptıran Allah'tı! O büyüdükçe kalbimdeki iman da onunla büyüdü... Allah'a yaklaştığım her bir adımda içinde olduğum isyanlardan uzaklaştım biraz biraz... Ta ki Fatma 3 yaşına basana kadar... 3 yaşını bi

Rabbin Seni Çağırıyor!

Rabbin Seni Çağırıyor! Ey mutmain olmamış kalp… Her gün yeni bir mutluluk sebebi arayan, bulduğu mutlulukların süresi kısa olan, yeni arayışlar, yeni formüller, yeni keşifler peşinde ömrünü tüketen insan… Bir sabah giydiği elbiseyle mutlu olup diğer gün duyduğu güzel bir sözle, bazen biraz daha uzun süreli mutluluklar; aldığı bir ev, gittiği bir tatil, başarılı bir ticaret. Sebepler, seçenekler hep aynı döngü içinde. Bu döngü içerisinde kaybolmuş ruhlar, bedenler, yorgun yüzler… Mutluluklarınız geçici nedenlere bağlı ise ömür boyu mutluluğun, huzurun peşinde koşup yorulacaksınız demektir. Sonu ve başı olan şeyler, ölümlü olan, bitip tükenen, azalan, hedefi belli olan, dünyanın sınırlarına sıkışmış her şey geçici ve yalancı mutluluklar sağlar. Ve kalpler asla bunlarla doymaz, sakinleşmez, huzura ermez. Tıpkı açlıktan ağlayan bir bebeğin ağzına tutuşturulmuş naylon bir emzik gibi… O emzik bebeği doyurmaz, sadece geçici bir sessizlik sağlar. Doymayan bebek artık daha fazla ağlamaya b