Kayıtlar

Ötanazi Kararı Alan Bilim İnsanı, Yaşama Veda Etti

Resim
Ötanazi Kararı Alan Bilim İnsanı, Yaşama Veda Etti Avusturalyalı bilim insanı David Goodall, daha fazla yaşamak istemediğini söyleyip ötanazi kararı almıştı. Goodall düzenlediği basın toplantısından saatler sonra yaşama veda etti. Aldığı ötenazi kararıyla tartışma yaratan 104 yaşındaki Avusturalyalı bilim insanı David Goodall yaşama veda etti. Ölümünden birkaç saat önce gazetecilerin sorularını yanıtlamak üzere basın toplantısı düzenleyen Goodall, "Artık hayata daha fazla devam etmek istemiyorum ve sona erdirme şansım olduğu için mutluyum" demişti. Ölmek İçin İsviçre'ye Uçtu Yaşam standartlarının kötüleştiği gerekçesiyle bu ay içinde İsviçre'de kendi yaşamına son vermek istediğini açıklayan Avustralya'nın en yaşlı bilim insanı 104 yaşındaki David Goodall'ın bu kararı ötanazinin yasadışı olduğu Avustralya'da tartışmalara neden olmuştu. 104 yaşındaki Ekolojist, yaşanan tartışmaların üzerine İsviçre'nin Basel kentinde bir basın toplan

Oğlunu Şehit Edene Rahmet Diledi

Oğlunu Şehit Edene Rahmet Diledi Hz. Ebu Bekir Radiyallahü Anh, oğlunun ölümüne sebep olan oku kimin attığını araştırmış ve oku atan kişiyi bulmuştu. Oku atan adam huzuruna girince: "Bu ok, Abdullah'ı şehit eden oktur. Senin elinle O'na şehitlik şerbetini içiren ve O'nun eliyle seni öldürtmeyen Allah'ü Teâlâ’ya hamt ederim. Allah'ü Teâlâ’nın himayesi çok geniştir!" demişti. Böylece oğlunun şehit olmasına sevinmiş ve oku atana Allah'ü Teâlâ’ü Teâlâ’dan rahmet dilemişti. (İbn Hacer, el-İsâbe, 2/274; İbn Hişâm, es-Sîre, 2/130) (Sahabiler Ansiklopedisi)

Rabbim! Sen Bizi Affet!

Rabbim! Sen Bizi Affet! (Sonuna kadar okuyun, paylaşın! Ağlayacaksınız!) “Neye yaklaşsam sonu uzaklık ve kırgınlık, Anla ki Allah' tan başkası ile yok yakınlık!” ********************************************************* " Çevremdeki insanlar, yaptığım zulümden dolayı benden uzaktılar... " "Günlerden bir gün evlenmeyi arzuladım ve bir çocuk sahibi olmayı da murat ettim... Evlendim, bir çocuğum oldu... Adını Fatma koydum... Peygamberim Hz. Muhammedin kızı gibi olsun diye. İsmen ve ahlâken ona benzesin diyerek... Onu çok sevdim... Ve Fatma büyüdükçe kalbimdeki iman da onunla büyüdü... Kalbimdeki isyan da azaldı onunla... Elimde içki kadehini içme isteğiyle doldurmuştum Fatma onu devirdi... daha iki yaşında bile değildi... Sanki ona bunu yaptıran Allah'tı! O büyüdükçe kalbimdeki iman da onunla büyüdü... Allah'a yaklaştığım her bir adımda içinde olduğum isyanlardan uzaklaştım biraz biraz... Ta ki Fatma 3 yaşına basana kadar... 3 yaşını bi

Rabbin Seni Çağırıyor!

Rabbin Seni Çağırıyor! Ey mutmain olmamış kalp… Her gün yeni bir mutluluk sebebi arayan, bulduğu mutlulukların süresi kısa olan, yeni arayışlar, yeni formüller, yeni keşifler peşinde ömrünü tüketen insan… Bir sabah giydiği elbiseyle mutlu olup diğer gün duyduğu güzel bir sözle, bazen biraz daha uzun süreli mutluluklar; aldığı bir ev, gittiği bir tatil, başarılı bir ticaret. Sebepler, seçenekler hep aynı döngü içinde. Bu döngü içerisinde kaybolmuş ruhlar, bedenler, yorgun yüzler… Mutluluklarınız geçici nedenlere bağlı ise ömür boyu mutluluğun, huzurun peşinde koşup yorulacaksınız demektir. Sonu ve başı olan şeyler, ölümlü olan, bitip tükenen, azalan, hedefi belli olan, dünyanın sınırlarına sıkışmış her şey geçici ve yalancı mutluluklar sağlar. Ve kalpler asla bunlarla doymaz, sakinleşmez, huzura ermez. Tıpkı açlıktan ağlayan bir bebeğin ağzına tutuşturulmuş naylon bir emzik gibi… O emzik bebeği doyurmaz, sadece geçici bir sessizlik sağlar. Doymayan bebek artık daha fazla ağlamaya b

Zorluklara Daldınsa, Daralıp Kaldınsa…

Zorluklara Daldınsa, Daralıp Kaldınsa…   “- Senin Allah’ın adil mi?” diye sordu kadın, Hazreti Davut Aleyhisselâm'a ... “- Ne diyorsun sen kadın! Rabbimiz asla zulüm etmez!” dedi, Hz Davut Aleyhisselâm “- Ne oldu ki?” diye sordu kadına. Kadın: “- Üç tane küçük kızı olan ve kocası ölmüş birisiyim. Üç gün önce bir tane ceylan yavrusu vardı elimizde onu büyük bir deriye sararak satıp pazardan evlatlarıma yiyecek alacaktım ki yolda büyük bir kuş gelip onu alıp gitti. Şimdi ben ne yapacağım. Çocuklarım aç. Hem ceylan hem de o büyük deri elimden gitti.” Onlar konuşurken kapı çaldı ve içeriye on tane tüccar girerek 1000 dinar verip: “- Al bunu hak eden birisine ver!”, dediler. “- Hayrola diye sorunca ?” “- Denizde bir kayıkla yolculuk yapıyorduk ki ansızın fırtınaya tutulduk ve kayığımız hasar gördü. Günlerce aç ve çaresiz gezerken şöyle dedik:” “- Eğer Allah’ü Teâlâ bizi kurtarırsa adam başı 100 dinar bir fakire yardım edelim. Bu sırada bir kuş tepeden denize bir şe

Sabah Olunca, Karşına İlk Çıkanı Ye!

Sabah Olunca, Karşına İlk Çıkanı Ye! Allah’ü Teâlâ’nın sevgili kullarından biri bir rüya görür; rüyasında kendisine şöyle denir: -Sabah olunca, karşına ilk çıkanı ye, ikinci çıkanı sakla, üçüncü çıkanın dileğini kabul et, dördüncü geleni üzme, beşinciden de kaç! Sabah oldu; dışarı çıktı. Yola koyulup gitti. Karşısına bir dağ çıktı. Bu koca dağı görünce şaşırdı. Kendi kendine şöyle dedi: Rabbim bana bunu yememi emretti. Sonra şöyle dedi: Rabbim bana gücümün yetmeyeceği bir şeyi emretmez. Onu yemeye karar verdi. Dağa doğru yürüdü. Yaklaştıkça dağ küçüldü. Tam yaklaştığı zaman koca dağ bir lokmaya dönüşmüştü. Onu tutup yedi, baldan tatlı buldu. Allah’ü Teâlâ’ya hamdetti, yürüyüp gitti. Karşısına altından bir leğen çıktı. Şöyle dedi: Rabbim, bunu da saklamamı emretti. Bir çukur kazdı, onu gömdü. Yürüdü, az gittikten sonra dönüp baktı. Leğen toprak yüzüne çıkmıştı. Geri döndü, tekrar gömdü. Biraz gitti; baktı ki, yine çıkmış bir daha gömdü, yine toprak üstüne

Göğsünü Açıp

Göğsünü Açıp Bedir savaşından önceki saatlerdir... Son bir kez safları kontrol etmekte, askerine çeki düzen vermektedir. Saftan bir az önde duran arkadaşlarından Hudayr oğlu Üseyd'i hafifçe göğsünden iterek safa girmesini ister. Şakacı bir kişi olan Üseyd ise: "Ey Allah'ın Elçisi" der "canımı acıttın, izin ver, karşılığını alayım." Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem hemen önüne geçerek: "Buyur, al hakkını" der. Üseyd ise son derece ciddi bir tavırla: "Fakat" der "Ey Allah'ın Elçisi, benim göğsüm çıplaktı, sende ise elbise var " Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem gömleğini çözerek: "Haydi" der "şimdi al hakkını." Peygamberini kucaklayarak öpmeye başlayan Hudayr oğlu Üseyd, bir yandan da "Ey Allah'ın Elçisi" demektedir. "Anam babam sana feda olsun, istedim ki, hayatım seni öpmekle son bulsun." M. Yusuf Kandehlevi, Hayatü's-Sahabe, II/492.

Bunları biliyor muydunuz??? 1

Bunları biliyor muydunuz??? 1 Mısır Seferinde Yavuz Sultan Selim'in hiç bir kayıp zayiat vermeden 13 günde geçtiği Sina Çölü’nü bundan 200 yıl sonra Napolyon’un askeri geçemeyip susuzluktan çıldırıp birbirlerini vurduğunu biliyor muydunuz??? 1. Dünya savaşında onca teknolojiye tanka kamyona karşın 11 günde bu çöl anca geçilmiştir yavuzun nasıl geçtiğini öğrenmek isteyen Amerikalı üniversiteler birçok kürsü kurup bir şey anlayamayıp şaşkın kaldılar…

Allah’ü Teâlâ Hesap Sorar...

Allah’ü Teâlâ Hesap Sorar...   Halife Hazreti Ömer Radiyallahü Anh Bir gece makamında çalışıyor… Ashab-ı Kirâm’dan biri ziyaretine gelir. Selâm verir. Selâmı alınmamıştır. Oturur. Ömer Radiyallahü Anh işiyle meşgul... Sahabe bekler. Ömer Radiyallahü Anh çalışır. Selâm alınmamış, yüzüne bile bakılmamıştır. İş biter. Ömer Radiyallahü Anh mumu söndürür. Bir başka mumu yakar. O anda selâmını alır. Konuşmaya başlar. Sahabe sorar: - Ya Ömer, niçin hemen selâmımı almadın ve niçin bir mumu söndürüp diğer mumu yaktın ve ondan sonra benle konuşmaya başladın? Hazreti Ömer Radiyallahü Anh: - Evvelki mum devletin hazinesinden alınmıştı. Devletin mumu yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım Allah’ü Teâlâ indinde mesul olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım, ondan sonra seninle meşgul olmaya başladım. Sahabenin gözleri yaşarır, ellerini kaldırarak şöyle dua eder: -Ya Rabbi! Hattab oğlu Ömer Radiyallahü Anh'ı bizim başımızdan ek

Kabirde Konuşan Genc!!!!!

Kabirde Konuşan Genc!!!!! Takva sahibi olmak, hayatın her döneminde güzel. Ama fırsatlar çağı gençlikte bir başka güzel. Güce, kuvvete, güzelliğe rağmen günahlardan sakınanların mükafatı ebedi mutluluk. Hayatın baharı şeytana satılmazsa, sonsuz bahar bir adım ötede. Hz. Ömer'in Radiyallahü Anh halifeliği döneminde ibadet ehli, son derece takva sahibi bir genç vardı. Hz. Ömer'in hayret ve takdirle izlediği bu gencin kalbi, Allah’ü Teâlâ ve Rasulü'nün Sallallahü Aleyhi Vesellem sevgisiyle doluydu. Vakit namazlarında cemaati kaçırmaz, namazdan çıkar çıkmaz evine döner ve ihtiyar babasının hizmetini görürdü. Bu gencin evine giden yolu bir kadının kapısının önünden geçiyordu. Kadın her defasında gencin yoluna çıkarak çirkin tekliflerde bulunuyor, fakat genç, Allah’ü Teâlâ korkusundan ona iltifat etmiyordu. Yine bir gün yatsı namazını kıldıktan sonra evine giderken, kadın tekrar karşısına çıktı. Bu sefer bütün maharetini kullanarak genci kandırmayı başardı. Fa

Müslüman Yapan Sorular (Hikâye)

Müslüman Yapan Sorular (Hikâye) Aşağıdaki sorular bir Hıristiyan topluluğunun Müslüman olmasına sebep olmuştur. O sualler ve cevapları şunlardır: Soru: Cennette Tuba Ağacı denilen bir ağaç vardır. Kökü yukarda, dalları yerdedir. Cennette ne kadar köşk varsa, hepsine bu ağacın dalları erişir, deniliyor. Her şeyin dünyada bir misali olduğuna göre, bu ağacın dünyadaki misali nedir? Cevap: Bunun dünyadaki misali güneştir. Güneş doğar ve dünyadaki her şeyi aydınlatır. Kendisi yukarda olduğu halde ışığı yerdedir. Soru: Cennetteki insanlar yeyip içecekler ama, küçük ve büyük abdest ihtiyaçları olmayacaktır, deniliyor. Bunun dünyadaki misali nedir? Cevap: Bunun misali anne karnındaki bebektir. Yer, içer fakat tuvalet ihtiyacı olmaz ve yediğini çıkarmaz. Soru Cennet ve cehennemin kaçar kapıları vardır, ikisinin de kapıları aynı sayıda mıdır? Birisi eksik veya fazlaysa neden? Cevap: Cennetin sekiz, cehennemin ise yedi kapısı vardır. Sebebi de şudur:

Sararmış Resim

Sararmış Resim Çaresiz bir şekilde yatarak ölümü bekleyen bir kadın. Boş, izbe, kömürlükten bozma bir oda. Eşya yok denecek kadar az. Camları kapatan yırtılmış bir perde, kırık dökük olan masanın üzerindeki karton kutuda birkaç tabak, yine birkaç kaşık, çatal, iki tencere bir tava, yerde bir ufak tüp. Mutfak eşyası bundan ibaret. Duvarda çerçeveli, siyah beyaz, kenarları sararmış eski bir resim. Belli ki mutlu bir aile tablosu bu. Anne, baba ve üç çocuk, sarmaş dolaş bir şekilde poz vermişler. Çocuklardan ikisi annesinin kollarında sıkıca kavranmış. Korunmanın himaye edilmenin verdiği güvenle sokulmuşlar annelerine. Büyük çocukta babasının şefkatli kucağında kendinden emin bir şekilde oturmuş.. Hepsinin yüzünde garip bir tebessüm. Yatan Fatma nine’ ye bakarak tebessüm ediyor gibiler. Odanın bir köşesinde ufak bir lavabo. Diğer köşede de eski bir karyola. Asılı olan resimdeki üç çocuğun annesi Fatma nine hastalık ve fakirlikle mücadele ederken çocukları resimden seyrediyorlar anne