Kayıtlar

İşte Çanakkale'nin Kahraman Kadınları

Resim
İşte Çanakkale'nin Kahraman Kadınları Çanakkale Zaferi'nin görünmeyen kahramanları 'kadınlar' gün yüzüne çıkıyor. İşte 8 Mart’tan 18 Mart’a Çanakkale'nin kahraman kadınları... 8 Mart’ı geride bıraktığımız bugünler, kadınların günümüzdeki statülerine kavuşmak için ne kadar zorlu bir mücadeleden geçtiklerini hatırlamak için iyi bir vesile. Öte yandan, içinde bulunduğumuz ay, kadınların sadece bireysel hakları için değil, ‘küresel’ mücadelelerde, savaşta, cephede ve cephe gerisinde de etkin roller icra ettiklerini ‘öğrenme’ fırsatı sunuyor. Çünkü bu ay, aynı zamanda Çanakkale Zaferi’nin yıldönümü olarak kutlanan 18 Mart’ı da içeriyor. 8 Mart’tan kalkıp 18 Mart’a çevirdiğimiz projektörler Çanakkale Savaşı’nın cevval kadınlarını aydınlatıyor. Çanakkale ile ilgili yabancı kaynaklar, askerlerin mektupları ve anılarından, keskin nişancı kadın savaşçıların varlığından bahsediyor. Bizim kaynaklarımız ise Nezahat Onbaşı gibi, savaşta önemli yararlılıklar

Bu Okul Çanakkale Savaşı Döneminde Mezun Veremedi

Resim
Bu Okul Çanakkale Savaşı Döneminde Mezun Veremedi - Çanakkale Savaşı döneminde 120 öğrencisi cepheye giden Kastamonu Abdurrahmanpaşa Lisesi, 1914-1918 yıllarında hiç mezun veremedi. Lisenin onursal müdürü Dönmez: "Öğrencilerimiz 1914-1918 yıllarında vatan savunması için cepheye gitti. Okulumuz bu yıllarda mezun veremedi. 30 öğrencimiz ile 6 öğretmenimiz savaşta şehit oldu" Dönemin Kastamonu Valisi Abdurrahman Nurettin Paşa tarafından 1885 yılında Kastamonu İdadi Mektebi adıyla hizmete açılan lise, cumhuriyetin ilanının ardından, önce Kastamonu Lisesi, 1963 yılından sonra da kurucusunun adı verilerek Abdurrahmanpaşa Lisesi adıyla hizmet vermeye devam etti. Çanakkale Savaşı'na 120 öğrencisi katılan Abdurrahmanpaşa Lisesi'nde, savaşa giden öğrencilerin isimleri ile savaştan dönenlerin silah, üniforma ve malzemelerinin bulunduğu bir köşe yer alıyor. Lisenin onursal müdürü İsmail Dönmez, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kastamonu Abdurrahmanpaşa L

Kandillerde Neler Yapılmalı?

Kandillerde Neler Yapılmalı? 01- İki üç gün önce güzel bir “Kandil Gecesi Programı” yapılmalı. 02- Öncelikle günahlara samimi olarak nasuh tevbe ve istiğfar edilmeli; idrak edilen geceyi son fırsat bilerek nedamet ve inabede bulunulmalı. 03- İbadetler ihsan şuuruyla ihya edilmeli. 04- Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’e salât ü selâmlar getirilmeli; O’nun şefaatini ümit edip, ümmetinden olma şuuru tazelenmeli. 05- Ümmet olma bilinç ve şuuru ile hareket ederek Ümmeti Muhammed’e dua edilmeli. 06- Hayattaki anne ve baba ve diğer büyüklerimizin, hocalarımızın, dostlarımızın ve diğer yakınlarımızın kandilleri bizzat giderek veya telefon, mesaj, e-mail çekerek tebrik edilmeli; helâlleşmeli, duaları istenmeli. 07- Çevremizde yetimler, öksüzler, şehit çocukları, aşırı yoksul, ağır hastalar varsa ziyaret edilip gönülleri alınmalı. 08- Bol bol zikir, evrad-ü ezkarda bulunulmalı. 09- Kur’an-ı Kerim okunmalı; okuyanlar dinlenmeli; mümkünse Tefsir fıkıh

Receb Ayı Tebriği ve Receb Ayının Faziletleri

Resim
Receb Ayı Tebriği ve Receb Ayının Faziletleri        Nebi SallAllah’ü Aleyhi Vesellem buyurdu ki: “Receb ayı, Allah’ü Teâlâ’nın seçtiği aylardandır. O Allah’ü Teâlâ’nın ayıdır. Receb ayına tazim eden kişi, gerçekten Allah’ü Teâlâ’nın emrini büyük tutmuş olur. Allah’ü Teâlâ’nın emrine değer vereni de, O, naîm cennetlerine girdirir ve kendisi hakkında en büyük rızasını kesinleştirir.” (Şuâbül Îman)        Resûlullah SallAllah’ü Aleyhi Vesellem buyurdu ki: “Allah’ü Teâlâ Receb’in her gecesinde: ‘Receb Benim ayımdır, kul Benim kulumdur, rahmet de Benim rahmetimdir, fazl-ı kerem Benim (kudret) elimdedir. Bu ayda Benden af isteyeni mağfiret ederim, bunda Benden bir şey isteyene de veririm’ buyurur.” (Nüzhet’ül Mecâlis /)        Diğer bir Hadis-i Şerif’te: “Receb’in ilk günü oruç tu­tanın orucu, bir yıllık oruca eşittir. Yedi gün oruç tutana, cehennemin yedi kapısı kapanır. Sekiz gün oruç tutana cennetin sekiz kapısı açılır Dokuz gün oruç tutanın, Allah’ü Teâlâ günahını seva

Allah’ü Teâlâ’nın İbadetimize İhtiyacı mı Var?

Allah’ü Teâlâ’nın İbadetimize İhtiyacı mı Var? Allah’ü Teâlâ’nın kullarının ibadetine ihtiyacı mı var ki haşa insanlara ibadet etmelerini emretmiştir? “Allah’ü Teâlâ, Sameddir Her şeyin O’na muhtaç olup, kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayandır!” İhlas, 2 Allah’ü Teâlâ’nın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur ki bizim ibadetimize ihtiyacı olsun! İbadete muhtaç olan biziz. Şefkatli bir doktor, bir hastaya onu iyileştirecek ilâçları içmesi için ısrar etse, hasta da o doktora dese: “Senin ne ihtiyacın var ki bana böyle ısrar ediyorsun?” Onun bu sözünün ne kadar mantıksız olduğunu herkes anlar. İnsanın ibadete ihtiyacı vardır; çünkü acizlik ve fakirliği onu sonsuz güç sahibi bir zatın himayesine muhtaç kılar. İnsan yaratılmışların en acizi ve en fakiridir. Bitmeyen ihtiyaçları ve istekleri olmakla beraber onların milyonda birine ulaşabilecek bir güce sahip değildir. Ona zarar veren pek çok şeyle karşılaşır. Fakat onları defedecek bir kuvveti kendinde bulamaz. Bununla beraber oldukça h

Ben Sana Hiç O Gözle Bakmadım ki

Ben Sana Hiç O Gözle Bakmadım ki                         İbrahim Ethem Rahmetullahi Aleyh Hazretleri ile uzun yıllar arkadaşlık yapmış olan bir kimse vardı. Bir defasında;             “Senelerdir beraber bulunuyoruz.             Rica etsem, bende gördüğün ve hoşuna gitmeyen şeyleri söyler misin?” Diyerek İbrahim Ethem Hazretleri'ne sordu.             Hazret ise, bu suale şu cevabı verdi;             “Ben sana hiç o gözle bakmadım ki!”             Şeyh Sadi Rahmetullahi Aleyh ne güzel buyurmuştur: “Şunu bil ki, bu dünyada başkalarının hep iyi taraflarını görenlerin, yarın mahşer günü kusurları görmezlikten gelinir.”             “Ey akıl sahibi!             Gül, dikenle beraber bulunur.             Senin dikenle ne işin var...             Gülü demet yap…             Eğer tabiatında daima ve yalnız kusurları görmek varsa tavus kuşunda çirkin ses ve ayaktan başka bir şey göremezsin!”

İlimsiz Âlim

İlimsiz Âlim             Zamanın birinde, bir adamla karısı, büyük bir şehrin kenar bir mahallesinde yaşarlarmış. Adamın elinden bir iş gelmezmiş. Kurttan aç, yılandan çıplaklarmış…             Gecelerden bir gece kadın demiş ki: "Ey efendi… Bunca yıldır hangi işe el attınsa eline geldi… Zamanında okumuş yazmış olsaydın; şimdi padişahın has adamı olurdun. Bak, rüya tabir edenlere bile padişah ne ihsanlarda bulunuyor..."             Adam, dayanamamış.             "Hatun" demiş. "Ben cahil bir adamım. Padişah beni ne yapsın? Rızkı veren Allah'tır. Yüce Rabbim hiç deldiği boğazı aç mı koyar?"             Kadın:             "Onu bunu bilmem" demiş. "Yarından tezi yok sen de rüya yorumcusu olacaksın… Tellal çıkıp da padişahın rüya gördüğünü söyler söylemez, hemen sarayın yolunu tutacaksın…"             O sabah tellalın sesiyle sıçrayıp kalkmışlar... Tellal davula üç tokmak vurup, kükrüyormuş:             "Duyduk

Cami

Cami Çiçek çiçek, nakış nakış İçimizde çinilerin, Pırıl pırıl, ışık ışık Yanar durur kandillerin. El ele, omuz omuza Küçük büyük kubbelerin, Duyulur nefesleri Fatih'lerin, Selim'lerin Minareler gökyüzüne Doğru çıkan merdivenin Saf saf olmuş "Ta Rab" diye Dua eder müminlerin. Kirimizi yıkar durur Ezanların, tekbirlerin. Kubbelerin öyle eşsiz Arkadaşıdır göklerin Kanat kanat uçar durur Bembeyaz güvercinlerin. Rıfkı Kaymaz

Yalan Söylemeyen Çocuk

Yalan Söylemeyen Çocuk "Abdülkadir Geylani" küçük yaşta iken, bir arife günü çift sürmek için tarlaya gitti. Bir öküzün kuyruğuna tutunup ardından giderek oynuyordu. O anda bir ses işitti: - "Ey Abdulkadir! Sen bunlar için yaratılmadın ve bunlarla emir olunmadın." Bu ses Abdülkadir Geylani´yi korkuttu. Eve gelince dama çıktı. Hacıları gördü. Arafat´ta vakfeye durmuşlardı. - Anneciğim! Bana izin ver de Bağdat´a gidip ilim öğreneyim. Salihleri iyi insanları ziyaret edeyim. - Ey benim gözümün nuru ve gönlümün tacı evladım, Abdulkadir´im! Senin ayrılığına dayanamam. Sensiz ben ne yaparım? Bu bakımdan müsaade vermiyorum. Abdulkadir tarlada olup bitenleri anlattı. Annesi ağladı. Kalkıp babasından miras kalan seksen altını alıp kırkını kardeşine ayırdı. Kırkını da bir keseye koydu ve keseyi elbisenin koltuğuna dikti. Sonra oğlunun gözlerinin içine bakarak dedi ki: - Ey benim gözümün nuru ve gönlümün tacı evladım, Abdülkadir´im! Hak Teâlâ’nın rızası olm

Hz. Ebubekir Radıyallahu Anh’dan Hikmetli Sözler (1)

Hz. Ebubekir Radıyallahu Anh’dan Hikmetli Sözler (1) 01- Buyurdu ki: Takva akıllıca yapılan işlerin en güzelidir. Hakka asi olmak ahmakça yapılan işlerin en çirkinidir. 02- Verilen emâneti yerine getirmek en üstün doğruluk sayılır. Hıyânet olarak da, en önde yalan gelir, 03- Bir defasında bilmeden şüpheli birşey yiyip hemen anlayınca zorla istifra edip, midesini boşalttı ve sonra şöyle duâ etti: Allahım, bilmeden yaptım. Çıkarabildiğim kadarını çıkardım. Beni bundan ve damarlarımda kalanlardan sorguya çekme! 04- Birine nasîhat veriyordu. Sonunda şöyle buyurdu: Ey kardeşim, sana yaptığım tavsiyeyi aklında tut ve kaybolmamasına dikkat et! Ölümü özüne sevdir. Nasıl olsa gelecek. 05- Çok kerre dilini parmağıyla tutar ve: Başıma gelen herşey bunun yüzündendir derdi. 06- Binekte iken devesinin yuları düşse, verin demez, deveyi çöktürür alırdı. Sebebini sordular, Resûlullah bana, insanlardan bir şey isteme diye emretti buyurdu. 07- Allah sevgisini hâlis olarak tadanı