Kayıtlar

Duada İhlâs Ve Helâl Lokmanın Önemi

Duada İhlâs Ve Helâl Lokmanın Önemi Duâda ihlâs (samimiyet) ve helâl lokmanın ehemmiyetine dair Nebiyy-i Ekrem –sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz’den nakledilen hadîs-i şerîfler… “Bir kimse zâhir ve bâtınını tanzîf ve tathîr ile kırk gün hâlisan Cenâb-ı Allah için amel ve ibâdet ederse kalbi menba-ı hikmet olup lisânından zülâl-i mârifet cereyan etmeye başlar.”(Suyûtî, el-Câmiu’s-sağîr, no: 8361) “Kul ihlâs ile لَا إِلٰهَ اِلَّا اللّهُ ‘Lâ ilâhe illâ Allah’ “Başka ilâh yok, ancak Allah vardır!” dedikçe hiç bir hicâb onu geri çevirmeksizin bu zikri, Allah’a yükselir. Allah’a vâsıl olunca Allah bu kelimeyi söyleyene nazar eder. Allah’ın nazar ettiği her bir muvahhid kulunu rahmeti içine alması O’nun hakkıdır.” (Ali el-Müttakî, I, 56-57/181) “Helâlliğinde ve haramlığında şüphe bulunan nesneyi terk eyle ve helâl olduğu muhakkak bulunan şeyleri kabul et.” (Buhârî, Büyû’, 3; Tirmizî, Kıyame, 60) Bu hadîs-i şerîf, insanın bâtınını haramdan korumak için kemâl-i ihtiyat

Lokman

Lokman                Efendisinin düzinelerle kölelerinden yalnızca birisi idi Lokman... Derisinin siyahlığının aksine, tüm aydınlığını içinde saklamıştı sanki.                Diğer köleler ise tam aksine... Ne onun hikmetli sözleri, nede ağırbaşlılığı ilgilerini çekmez, sürekli yapmaları gereken işlerden kaytarmaya, kendilerinin olan zamanlarını;                "Efendilerinin malı kendilerinin olsa" neler yapacakları hakkında fikir üretmekle geçirirler. Lokman'ı anlamak bir yana, ondaki farklılıktan rahatsız dahi olurlar. Fırsat buldukça da efendilerinin gözünden düşürmek için arkadaşlarına olmadık düzenler kurar, akla gelmedik yalanlar uydururlar.                Hep aynı geçen günlerinin birinde efendi, meyve yemek istedi ve kölelerini bağa gönderdi. Herkes topladı; Lokman hariç, topladıklarının çoğunu yediler diğerleri... Birleştirdiler kalanları ve evin yolunu tuttular.                Efendi:                -Bu nedir... Akşama kadar bununla mı oyalan

Bir Lokmanın Bedeli

Bir Lokmanın Bedeli Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:   “…Hayır olarak harcadıklarınız kendi iyiliğiniz içindir. Zaten siz, Allah rızasını aramaktan başka bir gâye ile infak etmezsiniz. Hayra dâir her ne infak ederseniz, karşılığı size tam olarak verilir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız.” (Bakara, 272) Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır:   “Sadaka vermekte acele edin! Çünkü belâ, sadakanın önüne geçemez.” (Heysemî, III, 110) “Yarım hurma ile de olsa cehennemden korunun!” (Buhârî, Zekât, 10; Rikak, 51; Tevhîd, 36; Müslim, Zekât, 66-70) Fakir bir köylü kadın, kendisine müracaat eden bir fakiri elinde kalan son lokması ile memnun eder. Fakir ona: “–Allah, bu verdiğin lokmayı dünya ve âhirette önüne çıkarsın, sana hayırlar ihsân buyursun!” diye dua eder. Bir zaman sonra o köylü kadın tarlada kocasına yardıma vardığında, nur topu gibi evlâdını bir ağacın altında yatırıp uyutur. Çalışmaya dalan ka

Hz. İsa Aleyhisselâm’ın Kemik İle Konuşması

Hz. İsa Aleyhisselâm’ın Kemik İle Konuşması İslamiyet’in kabulünden sonra yeniden şekillenen Türk edebiyatında dinî hikâyeler önemli bir yere sahiptir. Manzum, mensur ve karışık yapıda işlenen bu hikâyelerin kaynakları arasında; Kitab-ı Mukaddes ve Kur’an-ı Kerim’deki kıssalar ile başta Hz. Muhammed olmak üzere, Hz. Ali, Hz. Hüseyin ve daha birçok dinî şahsiyetin hayatları etrafında teşekkül eden menkıbevi-destani olaylar sayılabilir. Bu hikâyelerden biri “Cümcüme Sultan” adıyla bilinen ve kaynağını kutsal kitaplarda Hz. İsa’nın ölüleri dirilttiğine dair nakledilen bilgilerden[1] alan kısa bir hikâyedir. “Andan Haziret-i İsa Aleyhisselâm eyitdi: “Ey çürümüş kemükler ve ey pâre pâre olmuş etler ve ey mahvolmuş deriler! Bir yere cem‘ olun ki Hak Sübhâne ve Teâlâ’nın kudretiyle.” Pes Haziret-i İsa Aleyhisselâm nazar iderdi ki, ol çürümüş kemükler ve dökülmüş etler Hak Teâlâ’nın kudretiyle mevcûd olup câ[n] tenine gelüp karâr itdi. Andan ol kemük bir zarif şahs oldı, ayak ü

Zemzem Suyu Mübarektir

Zemzem Suyu Mübarektir Böylece otuz gün, otuz gece orada kaldım. Bu esnada zemzem suyundan başka hiçbir yemek ve içecek almadım. Buna rağmen şişmanladım ve karnımın kıvrımları arttı. Ciğerimde açlık hissi duymadım. Mekkeliler, ay ışığı olan bir gecede uyurken Beytullah'ı tavaf eden yoktu. Sadece iki kadın vardı. Onlar da, İsâf ve Nâile, adındaki putlarına dua ediyordu. Tavafları sırasında benim yanıma kadar geldiler. Dayanamayıp onlara: "Onları birbirlerine nikâhlayıverin bari!" dedim. Onlar dualarından vazgeçmeyip, tavaflarını yaptılar. Tekrar yanıma kadar geldiler. Bu sefer: "Onlara niye tapıyorsunuz? Odundan farkları ne?" dedim. Kadınlar: "İmdat! Burada bir adam yok mu?" diye velvele kopararak gittiler. Tam o sırada kadınlar, Rasûlüllah ve Ebû Bekir ile karşılaştılar, ikisi tepeden iniyordu: "Niye bağırdınız, başınıza ne geldi?" diye sordular. Kadınlar onları daha tanımadan: "Kâbe ile örtüsü arasında bir

Kerem Eyle Ya Mevlâm

Kerem Eyle Ya Mevlâm Kullarını oda yakma, kerem eyle yâ Mevlâm, Affet günahıma bakma, kerem eyle yâ Mevlâm. Ehl-i âşıklar için, yolda sadıklar için, Bağrı yanıklar için, kerem eyle yâ Mevlâm. Çün gülistân eyledin, bunca ihsan eyledin. Ehl-i îman eyledin, kerem eyle yâ Mevlâm. Yoluna tevfik eyle, habîbine ümmet eyle, Cennet’ine dâhil eyle, kerem eyle yâ Mevlâm. Aziz Mahmud HÛDÂÎ Rahmetullahi Aleyh

Sur'a Üflendikten Sonra

Sur'a Üflendikten Sonra (Sorularla İslamiyet) Sur'a üflenip te herkes kabirlerinden çıktıktan sonra, insanlar yakınlarını mahşer yerinde nasıl bulacaklar, nasıl birbirlerini tanıyacaklar? Cevap Değerli kardeşimiz, Konuyla ilgili şu ayetler Haşir meydanında herkesin biri birini bulacağını ve tanıyacağını göstermektedir: "- O gün kişi kaçar, kardeşinden... - Anasından, babasından... - Eşinden ve oğullarından... - Onlardan her birinin o gün başından aşan işi vardır. - Yüzler var ki, o gün parıl parıl… - Güler, sevinir. - Yüzler de var ki, o gün tozlanmış, - Onları karanlık bürümüş, - İşte onlardır kâfirler, haktan sapanlar..." (Nebe, 78/34 - 42) Bu ayetlerde her insanın akraba ve tanıdıklarıyla karşılaşacağı ve bazılarının bundan rahatsız olup kaçacağı, bazılarının da bundan memnun olacağı bildirilmektedir. Ayetteki, "kaçma" ile kelimenin zahiri manası olan, uzaklaşmak, kaçınmak ve sakınmak kastedilmiş olabilir. Bu