Duada İhlâs Ve Helâl Lokmanın Önemi
Duada
İhlâs Ve Helâl Lokmanın Önemi
Duâda ihlâs (samimiyet) ve helâl lokmanın ehemmiyetine dair
Nebiyy-i Ekrem –sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz’den nakledilen hadîs-i
şerîfler…
“Bir kimse zâhir ve bâtınını tanzîf ve tathîr ile kırk gün
hâlisan Cenâb-ı Allah için amel ve ibâdet ederse kalbi menba-ı hikmet olup
lisânından zülâl-i mârifet cereyan etmeye başlar.”(Suyûtî, el-Câmiu’s-sağîr,
no: 8361)
“Kul ihlâs ile لَا إِلٰهَ اِلَّا اللّهُ ‘Lâ ilâhe illâ Allah’ “Başka ilâh yok, ancak Allah
vardır!” dedikçe hiç bir hicâb onu geri çevirmeksizin bu zikri, Allah’a
yükselir. Allah’a vâsıl olunca Allah bu kelimeyi söyleyene nazar eder. Allah’ın
nazar ettiği her bir muvahhid kulunu rahmeti içine alması O’nun hakkıdır.” (Ali
el-Müttakî, I, 56-57/181)
“Helâlliğinde ve haramlığında şüphe bulunan nesneyi terk eyle ve
helâl olduğu muhakkak bulunan şeyleri kabul et.” (Buhârî, Büyû’, 3; Tirmizî,
Kıyame, 60) Bu hadîs-i şerîf, insanın bâtınını haramdan korumak için kemâl-i
ihtiyat üzere bulunmasının lüzûmu hakkında îrâd edilmiş ise de diğer işlerine,
sözlerine ve sâir muâmelâtına da tatbîk için bir kâide-i külliyye tarzında
bulunmuştur.
“Niyet eylediğin bir iş için kalbinde havf ve tereddüd olursa o
işi yapma.” (İbn Hanbel, V, 252, 256) “Haramlardan sakın, insanların en âbidi
olursun.” (Tirmizî, Zühd, 2; İbn Hanbel, II, 310) “Haram lokmadan neşv ü nemâ
bulan bir vücûda lâyık olan cehennem ateşidir.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-sağîr, no:
6296; Ebû Nuaym, Hilye, I, 31) “Cibril bana ne zaman geldiyse şu iki duâyı
emretti: «Ey Rabbim! Bana temiz rızık ver ve sâlih amel nasîb et.» (Suyûtî,
el-Câmiu’s-sağîr, no: 7882)
“Allah Teâlâ buyuruyor: Kulum, beni yalnız iken zikrederse ben
de onu yalnız zikrederim. Beni bir topluluk içinde zikrederse onu ondan daha
hayırlı ve daha büyük bir topluluk içinde zikrederim.” (Müslim, Zikr, 3, 18,
19, 21; Buhârî, Tevhîd, 15, 43; Tirmizî, Deavât, 131; İbn Mâce, Edeb, 53, 58;
İbn Hanbel, III, 351)
“Allah sizden üç şeyi istemiyor: Kur’ân okurken yahud okunurken
ileri geri konuşmayı, duâ ederken sesinizi yükseltmeyi, takat getiremiyeceğiniz
kadar kendinizi namaza zorlamanızı.”(Suyûtî, el-Câmiu’s-sağîr, no: 1768)
“Gizlide yapılan bir duâ, açıkta yapılan yetmiş duâya bedeldir.” “Sıkıntılı
zamanlarında Allah’ın kendisine icabet etmesini isteyen kimse rahatlık
zamanında duâyı çok yapsın.” (Tirmizî, Deavât, 9)
“İnsanların en âcizi duâdan da âciz olan, insanların en cimrisi
selâmı da kıskanan kimsedir. (Heysemî, VIII, 31) «Ey Rabbim! Şükrünü edaya,
Sen’i zikretmeye ve Sana güzel ibâdet etmeye bana yardım et!» diyen bir kimse
mükellef bir duâ yapmış olur.” (Bkz. Ebû Dâvûd, Vitr, 26/1522)
“İyiliğin her çeşidi ibâdetin yarısıdır. Diğer yarısı ise
duâdır.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-sağîr, no: 2227) “Duâ mü’minin silâhı, dînin
direği, göklerin ve yerin nûrudur.” (Hâkim, I, 669/1812) “Zaîflerinizin duâları
ve ihlâslarından başka bir şey hürmetine mi nusrete nâil oluyorsunuz?” (Buhârî,
Cihâd, 76; Nesâî, Cihâd, 43) Çünkü Allah’ın huzurunda zayıflığını, aczini ve
fakrını idrâk ederek ve dünyevî arzulardan kalben alâkasını keserek duâ
edenlerin ihlâsları kuvvetlidir. Bu da rızık ve nusret sebeblerinin en
büyüklerindendir.
“Beş gece vardır ki duâ reddolunmaz: Receb’in ilk gecesi,
Şa’ban’ın onbeşinci gecesi, Cum’a gecesi, Ramazan bayramı gecesi, Kurban
bayramı gecesi.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-sağîr, no: 3952) “Rikkat hâliniz geldiği
zaman duâyı ganimet biliniz. Çünkü bu hal rahmettir.” (Ali el-Müttakî, II,
108/3370)
“Mü’min bir kul Allah’a duâ eder. Bu esnada Allah Teâlâ
Cibrîl’e: «Bunun duâsına hemen icabet etme, çünkü sesini işitmek istiyorum.»
buyurur. Bir fâcir de duâ edince Allah Teâlâ Cibrîl’e emreder: “Hemen ver şunun
istediğini! Çünkü sesini işitmek istemiyorum.” buyurur. (Ali el-Müttakî, II,
85/3261)
“Kâfir bir kul Allaha duâ eder, hâcetini ister, derhal yerine
getirilir. Mü’min Allah’a duâ eder, icâbeti geciktirilir. Melekler buna
üzülürler. Bunun üzerine Allah Teâlâ buyurur ki: «Kâfirin duâsına hemen icâbet
edişimin sebebi bana bir daha duâ etmemesi ve beni hatırlamaması içindir. Çünkü
onu sevmediğim gibi sesini de sevmiyorum. Mü’minin duâsına da hemen icâbet
etmiyorum, beni unutmayıp devamlı zikir etmesi için. Çünkü onu da seviyorum,
tazarru’unu da seviyorum.» (Ali el-Müttakî, II, 86/3262)
Kaynak: Mahmud Sami Ramazanoğlu, Dualar ve
Zikirler, Erkam Yayınları, İstanbul, 2013
Yorumlar
Yorum Gönder