Kayıtlar

Bundan İyi Keramet mi Olur

Bundan İyi Keramet mi Olur Hüdayi Hazretleri bir gün saraydadır. Feyzli bir sohbetin ardından namaz vakti girer. Mübarek taze bir abdest almaya niyetlenirler. Sultan Ahmet koşar ibrik getirir. Şehzadeler seccadeleri sererler. Valide Sultan kafes arkasında peşkir hazırlar. Kadıncağız kalbinden “Ah” der, “Ah mübareğin bir kerametini göreydim.” Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerine malum olur. “Hayret!” buyururlar, “Bazıları hâlâ keramet görmek istiyor. Koca Halife-i rûy-i zemin bizim gibi bir garibe ibrik tutsunlar, muhterem anneleri peşkir hazırlasınlar. Bundan âlâ keramet mi olur.” (Alıntı)

İbrahim Hakkı Hz. Ve Atlı...

İbrahim Hakkı Hz. Ve Atlı... İbrahim Hakkı Hazretleri yedi yaşında annesini kaybeder. Dokuz yaşına geldiğinde iyi bir eğitim alması için Tillo’ya götürürler, ilim ve mâna büyüğü İsmail Fakîrullah Hazretlerine teslim ederler. Hocası genç İbrahim Hakkı’nın eline bir testi vererek çeşmeye gönderir. Testiye suyu doldururken bir atlı yanaşır: - “Çekil bakayım önümden be çocuk!” diye İbrahim Hakkı’yı azarlayarak bir tarafa iter ve atını çeşmeye sürer. İbrahim Hakkı testisini alıp bir kenara çekilmeye uğraşırken atını mahmuzlayan adam, onu bir köşeye sıkıştırır. İbrahim Hakkı testisini yere bırakır, canını kurtarmak zorunda kalır. Bu esnada at da üzerine basıp testiyi kırar. Ağlayarak hocasının huzuruna gelir. Hocası: - “Ne oldu evladım, neden ağlıyorsun?” diye sorar. - “Efendim, çeşmede su alırken bir atlı geldi, atını üzerime sürdü. Can havliyle kendimi kurtarmaya çalışırken testimi de atına tepeletip kırdı.” - “Testini kıran atlıya sen bir şey söyledin mi? - “

Edep

Edep Edep bir tac imiş Nur-u Hüda’dan, Giy ol tacı, emin ol her belâdan… Mevlâna Celaleddin Rumî Kuddise Sirrûh Hazretleri, Mesnevî’sinde şöyle diyor “Allah’tan edebe muvaffak olmayı dileyelim. Edebi olmayan kimse Allah’ın lütfundan mahrumdur. Edebi olmayan yalnız kendine kötülük etmiş olmaz. Belki bütün dünyayı ateşe vermiş olur.” Bir melek olan Azazil de, yine küstahlık yüzünden kapıdan sürülmüştür.” Edep, nefsini tanıyıp haddini bilmektir Edep, kul olduğunu anlayıp Yüce Mevlâ’ya yönelmektir. Edep, kibri kırıp tavazuya sarılmaktır. Edep, fani dünyayı tanıyıp boş davaları bırakmaktır. Edep, Cenab-ı Hakk’ın ve varlıkların haklarını güzel korumaktır Edep, hayâlı ve vefalı olmaktır. Edep, pişman olunacak şeyleri yapmamaktır. Kısaca edep, güzel ahlâktır. Güzel ahlâk ise, içiyle dışıyla doğru olmak ve bu doğruluk üzere yaşamaktır. Buna denge ve istikamet denir. Kalpte ne varsa, yansıyan odur... Ahlâk, kalbin içindeki şeylerin dışa yansımasıdır. H

Hazreti Süleyman Aleyhisselâm ve Kanadı Kırılmış Kuş

Hazreti Süleyman Aleyhisselâm ve Kanadı Kırılmış Kuş "Hz. Süleyman zamanında bir kuş, kanadını bir sofînin kırdığından şikâyet ile Hz. Süleyman ’ a gelmi ş . Hz. S ü leyman da o ku ş un ş ik â yet ç i oldu ğ u sof î yi huzuruna getirtip sormu ş : - Bak, bu kuş senden şikâyetçi. Niye bu kuşun kanadını kırdın? Sofî cevap vermiş: - Sultanım, Allah bu mahlûkatı bizim emrimize musahhar kılmıştır. Ben bu kuşu avlamak istedim, önce kaçmadı. Yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacakken kaçmaya çalıştı. O esnada da kanadını incittim. Ona kaçması için fırsat verdim, fakat o bekledi. Adeta “ Gel beni tut, ne istiyorsan yap, ” dedi. Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa hitaben demiş ki: - Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Neticede sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun. Kuş, Hz. Süleyman ’ a şö yle cevap vermi ş : - Efendim,

Şeytanı İmtihana Çeken Mü'min

Şeytanı İmtihana Çeken Mü'min İlk zamanlarda lanetlik şeytan insanlar arasında öz çehresiyle serbestçe dolaşabiliyordu. Bir gün gerçek mü'minlerden biri yanına yaklaşarak şeytanı denemek istedi. Mü'min, "Ey Şeytan, ben seni çok seviyorum. Aynı senin gibi olmak için ne yapmak gerek? Bana söyler misin?" diye söze girişti. Lanetlik şeytan bir av yakaladığından emin söze başladı. Önce, "Hayret!" dedi. "Bugüne kadar benim gibi olmak isteyen bir kişiyle karşılaşmamıştım. Sen nasıl istiyorsun bunu? Ne mutlu sana! Seni candan tebrik ederim." Sonra da kendisi gibi olabilmenin yolunu şöyle gösterdi: "İlk işin namazı terk etmek olacak. Sonra da eğriye, doğruya boyuna yemin edeceksin." Bütün bunları can kulağıyla dinlemiş görünen mü'min ortaya atılarak, "Ey Şeytan!" dedi. "Ben Allah'a namazımı terk etmeyeceğim, asla dilimi yemine alıştırmayacağım diye erkek sözü verdim. Sözümden beni kimse caydıramaz.&

Dağ Başında Ermek mi, Şehir İçinde Ermek mi?

Dağ Başında Ermek mi, Şehir İçinde Ermek mi? İki kardeştiler. Biri köyde çobanlık yapmayı tercih ederek diyordu ki: Bu zamanda şehre gitmek, oranın günahlı hayatına karışmak çok kötü. İyisi mi, ben köyün çobanlığını yapayım, günahlardan uzak kalayım. Diğeri ise şehre gitti. Bir mahallede küçük bir tamir kulübesi açıp başladı ayakkabı tamirine. Çoban dağda koyunları, keçileri otlatıyor, hiçbir namazını kaçırmıyor, hiçbir şekilde de namahreme nazar etmiyordu. Bütün gün ormanın sessizliği içinde zikirle, fikirle, şükürle yaşayıp gidiyordu. Bu sebeple de manen bir hayli ilerledi, kerametlere mazhar oldu. Düşünüyordu ki, kardeşi şehirde bir sürü günah ve namahreme nazar ile manen sükût ediyor... Bir ara ona acıyarak ziyaretinde bulunmayı düşündü. Otlattığı koyunlarından bir miktar süt sağıp bir bez torbaya doldurarak ağzını bağlayıp şehrin yolunu tuttu. Sora sora bir mahalledeki eskici kulübesinde kardeşini buldu. Torbadaki sütünü duvardaki bir çiviye asıp oturarak hal h

Zeki Köpek

Zeki Köpek Adam karısının evlenirken yanında getirdiği köpeğine bir türlü ısınamamış. Evin her yeri tüy olduğu için köpekten kurtulmanın yollarını aramaya başlamış.  Artık canına tak ettiği bir gün köpeği alıp 5 sokak ileriye bırakmış. Akşam işten eve gelmiş bir bakmış ki köpek evde. Yarın için tekrar plan yapmış ve bu sefer 20 sokak öteye bırakmış. Akşam eve geldiğinde yine aynı manzara, köpek başköşede oturuyor. Ertesi gün köpekten kurtulmaya kararlı imiş. Sabah köpeği arabaya attığı gibi sokaklar, ilçeler geçmiş şehrin en ücra köşelerine gidip köpeği bırakmış.  Akşam olunca evin telefonu çalmış kadının karşısında kocası. -“Alo hayatım köpek evde mi?”  Kadın; - “Evet hayatım!” -“Telefonu ona verir misin, evin yolunu bulamıyorum da…”

Biz İnsanların Günahlarını Ve Kusurlarını Görmeyiz

Biz İnsanların Günahlarını Ve Kusurlarını Görmeyiz Bir adamın yolu, günün birinde bir dergâha düşer. Bir Mevlevi ile bir Bektaşi’nin sohbet ettiklerini görünce yanlarına yaklaşır. Mevlevi’nin giydiği kıyafetin kolunun geniş ve uzun olduğunu, hatta ellerini bile örttüğünü fark eder. Bektaşi’nin kıyafetinde ise tam tersi bir durum vardır; kolları kısa ve daracıktır; bilekleri dahi açıktadır. Sebebini öğrenmek ister. Önce Mevlevi’ye sorar: - Neden kıyafetinizin kolları bu kadar uzun? - Özel bir sebebi var elbette. Biz, insanların günahlarını, ayıp ve kusurlarını örteriz. Giyim kuşamımıza da bu anlayışımızı yansıtıyoruz. Adam Bektaşi’ye döner ve merakını gidermesini ister: - Peki, sizin elbisenizin kolları neden bu kadar dar ve kısa? Siz insanların günahlarını ve ayıplarını örtmez misiniz? - Biz mi… Biz insanların günahlarını ve kusurlarını görmeyiz. Hadis-i Şerif’te buyruldu ki:   “Başkasının ayıplarını söyleyeceğin zaman kendi ayıplarını hatırla.” (Hadîs-i Şe

Üç Şey

Üç Şey Mehmed Zahid Kotku Rahmetullahi Aleyh Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtüh!.. Geçen derslerden hatırımda kalan üç şey var ki, onu hatırlatmak isteyeceğim: Cenâb-ı Peygamber buyurmuş ki: “İki huy, iki haslet var ki, onlardan daha üstün bir şey yoktur. İki tane: Birisi Allah’ü Teâlâ’ya iman; ikincisi Müslümanlara faydalı olmak!” Müslümanlara faydalı olmakta çok şey var: Açı doyurmak var, giydirmek var, barındırmak var… Birçok şeyler var. Fakat asıl mühimi; (Hayruküm men teallemel-kur’ân, ve allemehû) Kur’an’ı öğrenip, öğretmektir!.. Müslümanlara fayda bu cihettendir. Karnını doyursan, üstünü giydirsen, ev bağışlasan; bunlar hep geçici şeylerdir. Ve kıymetsiz şeylerdir. Asıl ona lâzım olan, dinini öğrenmesi!.. Dinini öğrenmesi için de, din bilgisini okumak lâzım!.. Öğrenmek, sonra da öğretmek lâzım!.. İkincisi: Bütün fitnelerin başı, hani birçok fitneler oluyor ya, ta Âdem Aleyhisselâm’dan beri; kıyamete kadar gider bunlar… Bunların başı iki

Bütün İbadetleri Yok Eden Günah

Bütün İbadetleri Yok Eden Günah Bu günahı işleyen yandı! İşte bütün ibadetleri yok eden büyük günah! Yağmur, kayanın üzerindeki tozu-toprağı nasıl silip süpürürse, riya da bütün hayırlı işleri ve yapılan ibadetleri yok eder. Sebebi ise yapılan ibadet ve hayırların Allah'ın rıza ve hoşnutluğunu kazanma niyeti yerine insanlara gösteriş için yapılmasıdır. Bugün sizlerle bir hocamızdan dinlediğim ibretli bir kıssayı paylaşmak istiyorum: Bir adam, bir gün evinin bahçesine oturmuş, kendi hâlinde normal bir ses tonuyla, Kur'an-ı Kerim okumaya başlar. Bu sırada karşı evdeki komşusunun, evinden dışarı çıktığını fark eder. Komşunu görünce sesini biraz daha gürleştirip, biraz da makamlı daha güzel okumaya başlar. Bu hareketi ile ne kadar güzel Kur'an okuduğunu komşusuna duyurmak ister. Komşusu sesinin güzelliğinin farkına varsın ve "Ne güzel sesi var, Kur'an'ı ne güzel içli okuyor" desin. Aradan kısa bir zaman geçer. Adam havanın da sıcaklığ

Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Cuma Vakti Ne Yapardı

Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Cuma Vakti Ne Yapardı 01- İşte Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem'in günlük yaşamda yaptığı işler ve davranışları. 02- Yeni kıyafet giyeceği zaman, Cuma günü giyinirdi. 03- Su içerken önce sağındakine ikram ederdi. 04- Rahatsızlanınca kendine muavvizeteyni (Nas ve Felâk) okur ve eliyle üzerini mesh ederdi. 05- Unutmasından korktuğu bir iş için küçük parmağına yahut yüzüğüne bir iplik bağlardı. (Not alırdı.). 06- Rahatsızlanınca bir avuç çörek otunu bal şerbeti ile birlikte içerdi. 07- Sarık giydiği zaman omzundan sarkıtırdı. 08- Ashabından bir tavsiye veya davet haberi gönderirken önce şöyle buyururdu: 'Müjdeleyin, nefret ettirmeyin, kolaylaştırın güçleştirmeyin.'. 09- Bir söz söylediğinde yavaş yavaş konuşurdu. 3ten fazla tekrarlamazdı 10- Birisinden örnek verirken isim vermez, arkadan konuşmazdı. 'İnsanlar neden böyle yapar derdi' . 11- Abdest alırken yüzüğ