Kayıtlar

Ahir Zaman Hadisleri

Ahir Zaman Hadisleri 01- İnsanların başına bir zaman gelecek ki, onlardan faiz yemeyen kalmayacak, yemese bile tozu onlara bulaşacaktır. 02- Birçok kişi, az bir dünyalık karşılığında dinini feda edecek. 03- Kazanç, belirli kişiler arasında dolaşacak, dar gelirliler açlık ve sıkıntıya düşecek. 04- Kabirler süslenecek ve Kur’an, kazanç getiren bir meta hâline gelecek… 05- Fitne her eve girecek ve tecrübesiz gençler başa geçecekler. 06- Kur’an’dan bir resim, İslâm’dan bir isim, Müslüman’dan bir cisim kalacak. 07- Üç şey çok kıymetlenecek; Helâl para, kendisiyle amel edilen sünnet ve candan bir dost. 08- Ecnebiler çoğalacak ve Müslümanlara galebe edecekler. 09- Sonradan gelen nesiller, önceden gelenlere sövüp sayacaklar. 10- Mihnet, belâ, musibet artacak, rahat ve huzur kalmayacak, kimse eliyle bunları önleyemeyecek. 11- Bir Müslüman, koyundan daha âciz olacak, hor ve hakir görülecek. 12- İlim azalacak, cehalet, anarşi ve cinayetler artacak, adam öld

Kullukta Noksanlık

Kullukta Noksanlık Cenâb-ı Hak buyuruyor: “…Biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinir. Ama elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük gelirse, işte o zaman insan pek nankördür!” (Şûrâ, 48) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Şükür, imânın yarısıdır…” (Süyûtî, I, 107) Hasan Basrî Rahmetullahi Aleyh şöyle demiştir: İki günün eşit olursa bil ki sen kullukta noksansın. Ona “bu nasıl olur?” denilince şöyle demiştir: Muhakkak Allah bugün sana nice nimetler vermiştir. Sen de bu nimetlere karşı şükrü artırmalısın. Allah Nemrut, Firavun vb. bazı insanlara uzun ömür ve bol nimet vermiş, sonra onlar her gün nankörlüklerini artırmışlardır. Sonuçta Allah adâletle muâmele edip onları en feci bir şekilde helâk etmiştir. İnsan fıtraten öyle bir özelliğe sahiptir ki, Allah on nefsiyle baş başa bıraktığı zaman, Allah’ın kendisine ihsan ettiği ilâhi nimetler, gaybî fetihler ve çeşit çeşit kerâmetlere şükretmez. Ki Allah o kimsey

Mânevi Hayatın Kanseri

Mânevi Hayatın Kanseri Cenâb-ı Hak buyuruyor: "Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin." (İsrâ, 37) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: "Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse Cennet'e giremez..."  (Müslim, Îmân, 147) Ebû'l Hasan Harakânî Hazretleri buyurur: "Nasıl ki namaz ve oruç farzdır, ifâsı mecbûridir, aynı şekilde gönülden kibri, hasedi ve hırsı bertaraf etmek de zaruridir." "Tandırdan elbisene bir kıvılcım sıçrasa, hemen onu söndürmeye koşuyorsun! Peki dînini yakacak olan bir ateşin, yani kibir, haset ve riyâ gibi kötü sıfatların kalbinde durmasına nasıl müsâade edebiliyorsun?!" Mü'min, dînin zâhirî ve bâtınî hükümlerine riâyet neticesinde kemâle erer. Nasıl ki dînin, abdest, namaz, oruç, zekât gibi zâhirî farzları varsa; güzel ahlâk, temiz bir vicdâna sahip olmak, merhamet, şefkat, fedakâr

Güzel Ahlâk Sahibi Olmak

Güzel Ahlâk Sahibi Olmak Cenâb-ı Hak buyuruyor: "Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz." (Nahl, 97) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Kıyâmet gününde mü’min kulun terâzisinde güzel ahlâktan daha ağır bir şey bulunmaz. Allah Teâlâ çirkin hareketler yapan, çirkin sözler söyleyen kimseden nefret eder.” (Tirmizî, Birr, 62/2002) Bir gün Hz. Ali Radiyallahü Anh şöyle buyurdu: “-Sübhânallah! İnsanların çoğu hayır yapmaktan ne kadar da geri duruyorlar! Hayret doğrusu, bir kişiye müüslüman kardeşi bir ihtiyacı için gelir de o kişi kendisini hayır işlemeye muhtaç görmez, (kardeşinin ihtiyacını karşılamaz)! Hâlbuki onun güzel ahlâka koşması lâzımdır. Zira güzel ahlâk insanı kurtuluşa götürür.” Bu esnâda bir kişi kalkıp: “-Anam babam sana fedâ olsun ey Mü’minlerin Emîri! Sen bunları Peygamber Efendimiz’den mi iş

Şakik-i Belhi’den Kuddise Sirrûhtan Nasihat

Şakik-i Belhi’den Kuddise Sirrûhtan Nasihat Şakîk-i Belhî Kuddise Sirrûh hazretleri, talebesi Hâtim-i Esam  Kuddise Sirrûh  hazretlerine sordu: - Ne kadar zamandır benden ders alıyorsun? - 33 senedir. - Bu kadar zaman içinde benden neler öğrendin? - Sekiz şey öğrendim. - Yazıklar olsun sana! Çok üzüldüm, emeklerim boşa mı gitti? - Hocam, siz sordunuz, ben de doğrusunu söyledim. Sekiz şey öğrendim. - Peki, nedir bu sekiz şey? - İnsanlara baktım. Sevdiği şeyler, onlarla mezara kadar arkadaşlık ediyor ve sonra onu yalnız bırakıp ayrılıyorlar. Onlarla beraber mezara girip, dert ortağı olmuyorlar. Bu hâli görünce, (Dünyada öyle bir dost seçmeliyim ki, mezara benimle gelsin, bana orada arkadaşlık etsin) diye düşündüm. Aradım, taradım, Allah’ü Teâlâ’ya yapılan ibadetlerden başka, böyle sadık bir sevgili bulamadım. Ben de ibadetlere sarıldım. - Çok doğru, çok güzel etmişsin. -Peki, ikincisi nedir? - İnsanlara baktım, çok kimse, arzuları, nefsleri peşinde koş

Doğruluk Ölümden Kurtardı

Doğruluk Ölümden Kurtardı Silahlı bir eşkıya bir adamı soymak istemiş. Adam bakmış ki hem malı hem canı gidecek kaçmaya başlamış. Eşkıya da kovalıyormuş. Öldürülmekten korkan adam can havliyle birisinin evine sığınmış. – Aman beni sakla, eşkıya geliyor, beni öldürecek! – Gir şu küpe! demiş. Orda bir küp varmış. Adamı küpün içine sokmuş. Eşkıya Arkadan yetişmiş: – Buraya bir adam geldi, nerde o adam? – Küpün içinde!" demiş. – Küpün içinde adam olur mu?" demiş, kızmış, bağırmış, çağırmış… Sonunda gitmiş. Ama doğruluğun neticesinde, adam da kurtulmuş.  Allah’ü Teâlâ kusurlarımızı affetsin... Bizleri doğruluktan ayırmasın!

Mukarrebler – Yakîn Olanlar

Mukarrebler – Yakîn Olanlar İmâm-ı Gazâlî Mukarrebleri şöyle tarif etmektedir. Allah’ü Teâlâ için olmayan her şeyden, yemekten, içmekten, yatmaktan, söylemekten sakınırlar. Bunlar, din için niyet etmedikçe hareket etmezler. İbadete kuvvet kazanmak niyeti ile yerler. Her sözleri Allah içindir. Allah’ü Teâlâ’ya yakın kullar, yakınlaştırılmışlar mânâsına gelen mukarrebler vardır ki, hadîs-i şerîfte; "Ebrârın iyilik olarak yaptıkları, mukarrebler yanında günâh olur." buyrularak onların dereceleri belirtiliyor. Cenâb-ı Hak, Kur'ân-ı Kerîm’de mealen; "Îmânları ileride olanlar, Allahü teâlâyâ yaklaşmakta ileride olanlardır. Bunların hepsi mukarreblerdir." (Vâkıa sûresi: 10) buyurmaktadır. İmâm-ı Rabbânî de, bunlar hakkında şöyle buyurmaktadır: "Mukarrebler  Allah’ü Teâlâ’ya  yakın olanlardır. Rahat ve rahmet bunlar içindir. Kıyamet gününün korkusundan emîn olanlar bunlardır. Kıyâmetin dehşetinden, başkaları gibi ürkmezler." Büyük velî ve Mâlikî

Kıyamet Kopunca İnsanlar Üç Sınıfta Olurlar

Kıyamet Kopunca İnsanlar Üç Sınıfta Olurlar (Vakıa 7, 10) 1- Ashabı Meymene veya Eshab-ı Yemin: Kıyamette bunlara amel defterleri sağ tarafından verilecek (Hakka 19) ve hesapları kolay olacaktır. Kıyamet günü amel defteri sağ elinden verilecek olanlar; yetimi, yoksulu ve aç insanı doyuran, iman edip sabrı ve merhameti birbirine tavsiye eden kimseler (Beled 13-18)   saygı mevkiinde bulunan yüksek haysiyet sahipleri, kendilerine ve başkalarına yararı dokunan bereketli insanlar. (Vakıa 27,38, 90-91) Ashabı Meymene”; cennetlerde her türlü nimetler içinde olacaklardır. (Vakıa 27-38) (Hakka 19-24) 2- Ashab-ı Meş’eme veya Ashab-ı Şimal: Kitabı solundan ve arkasından verilenler cehenneme atılacaklardır. Dünyada iken azgınlık yapan insanlar büyük günah işlemekte ısrar edenler, öldükten sonra dirilmeyi inkâr edenler, hak yoldan sapanlar, ayetleri ve peygamberleri yalanlayanlar. (Vakıa 45-51). Vücudun derilerine nüfus eden bir ateş ve kaynar su içinde, kara dumandan bir gölge altı

Allah’ım Kulların Cehennem’de Yanmasın!

Allah’ım Kulların Cehennem’de Yanmasın! Eski büyüklerimizden bir kutub varmış. Kutbun kendisi demirciymiş. Bayezid-i Bestâmî'nin devrinde. Bayezid-i Bestâmî Cenâb-ı Hakk'a dua etmiş: "– Yâ Rabbi, bu zamanın kutbunu bana bildirir misin?" demiş. "– Filân yerde bir demircidir." demiş. Gitmiş. Bakmış, adam demir dövüyor. "– Selâmün aleyküm!" "– Ve aleyküm selâm..." Adama sormuş; Kur'an okumasını bilmiyor adam, cahil. "Yâ Rabbi, bu adam nasıl kutup oldu böyle?.." Bu ona zor gelmiş. Meğer adam, çekici kaldırıp indirirken; "Yâ Rabbi şu ümmet-i Muhammed'i, insanları cehenneminden koru, yanmasınlar!" dermiş. Bu demirdeki yanıklık acısını görüyor da, "Bu senin kulların yanmasın cehennemde..." diye vururmuş. Ezan okunurken, müezzin "Allâhüekber!" dediği vakitte, eli havada bile olsa, öyle dururmuş ezan bitinceye kadar. Allah'ü Teâlâ’nın da hoşuna gitmiş t

Kalbe Atılan İmza; Kalpteki Allah Lafzı

Resim
Kalbe Atılan İmza; Kalpteki Allah Lafzı      Büyükdoğu Dergisi’nde Dr. Haluk Nurbaki’nin yıllarca unutulmayan ve çok ses getiren şu yazısı yayınlandı: Dünyanın en tanınmış tablolarına bakınız. Üzerlerinde ressamlarının imzasını göreceksiniz. İnsanı hayran bırakan sanat eserlerini, meselâ bir camiyi inceleyiniz. Üzerinde onu yapan mimarın ismini bulacaksınız. Bu örnekleri istediğiniz kadar çoğaltınız. Sonunda her sanat eserinin, onu yapan sanatkârın ismini veya imzasını taşıdığını göreceksiniz. İşte insan da, bu kâinatın en muhteşem sanat eseridir ve kendisini yaratan Yüce Sanatkârın imzasını mutlaka taşıyacaktır Evet, bu imza atılmıştır ve insanoğlu onu, kalbinin en kıymetli yerinde taşımaktadır. Zobota atlasını karıştırırken gördüğüm bir resim, damarlarımdaki kanı âdeta dondurmuştu. Çünkü o resimdeki kalbin âdeta tam kalbinde, has ismiyle Rabbimizin ismi yazıyordu. Hayâl gördüğümü zannediyor ve resme değercesine yakından bakıyordum. Yazı sa