Mukarrebler – Yakîn Olanlar
Mukarrebler – Yakîn Olanlar
İmâm-ı Gazâlî Mukarrebleri şöyle tarif etmektedir. Allah’ü Teâlâ
için olmayan her şeyden, yemekten, içmekten, yatmaktan, söylemekten sakınırlar.
Bunlar, din için niyet etmedikçe hareket etmezler. İbadete kuvvet kazanmak niyeti
ile yerler. Her sözleri Allah içindir.
Allah’ü Teâlâ’ya yakın kullar, yakınlaştırılmışlar mânâsına
gelen mukarrebler vardır ki, hadîs-i şerîfte; "Ebrârın iyilik olarak
yaptıkları, mukarrebler yanında günâh olur." buyrularak onların dereceleri
belirtiliyor. Cenâb-ı Hak, Kur'ân-ı Kerîm’de mealen; "Îmânları ileride
olanlar, Allahü teâlâyâ yaklaşmakta ileride olanlardır. Bunların hepsi
mukarreblerdir." (Vâkıa sûresi: 10) buyurmaktadır.
İmâm-ı Rabbânî de, bunlar hakkında şöyle buyurmaktadır:
"Mukarrebler Allah’ü Teâlâ’ya yakın olanlardır. Rahat ve rahmet bunlar içindir.
Kıyamet gününün korkusundan emîn olanlar bunlardır. Kıyâmetin dehşetinden,
başkaları gibi ürkmezler."
Büyük velî ve Mâlikî mezhebi fıkıh âlimi Ebû Midyen Mağribî
(rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Mukarreb odur ki, kendisine
kalb-i selîm (küfür, dalâlet, günahlar ve sâir âfetlerden temizlenmiş, ihlâs
ile dolu olan kalp) verilen kimsedir. Öyle ki, Allahü teâlâdan başka her şeyden
kurtulmuştur. O kalp, Allahü teâlânın rızâsından başka bir şey bulunmayan bir
kaptır. İşte bu ve bunun gibi güzel hasletlere sâhib olan zâta mukarreb
denir."
Şek ve şüpheden uzak olan doğru, sağlam, sarsılmayan şüphe ve
tereddüt bulunmayan îtikâda, îmâna yakîn adı verilir. Râmûzu'l-Ehadîs'teki bir
hadîs-i şerîfte; "Âgâh olunuz ki, insana dünyâda yakîn ve âfiyetten (rûhen
sağlam ve günâhlardan uzak olmaktan) daha hayırlı bir şey verilmemiştir. Öyle
ise Allah'tan o ikisini isteyin." buyrulmuştur. İmâm-ı Rabbânî;
"Yakîn ihsân edilen birinin kerâmetlere, hârikalara ihtiyâcı olmaz. Bütün
bu kerametler, zât-ı ilahînin zikrinden ve kalbin bu zikir ile zînetlenmesinden
aşağı kalır." demiştir. Hazret-i Ali ise; "Îmân ağaç gibi olup, kökü
yakîn, dalı takvâ, nûru hayâ, meyvesi cömertliktir." buyurmuştur. (E. Ans.
c.1, s. 27)
Sözlükte berâberlik, beraber olma demek olan maiyyet, tasavvufta
Allahü teâlâ ile beraber olma, O'na kavuşma yolu mânâsında kullanılır. Muhammed
Bâkî-billah; "Maiyyet yolu, cezbe (Allahü teâlânın çekmesi) yollarından
biridir. Maiyyet yolundan Allahü teâlâya kavuşmak nasîb olursa, vâsıta, aracı
olmaksızın kavuşulur. "Kişi sevdiği ile berâberdir." hadîs-i
şerîfi, bu sözümüzü kuvvetlendirmektedir." demiştir. İmâm-ı Rabbânî ise; "Yüksek
hocamın, lutfederek, acıyarak mübârek gönlünü, bu fakire çevirmesi ile,
tasavvufcuların tevhîd (bir bilmek), kurb (yakınlık), maiyyet, ihâta (her
tarafı kaplamak), sereyân (her zerrede bulunmak) gibi sözlerle anlatmak
istedikleri mârifetlerden, ince bilgilerden ele geçmeyen hemen hemen hiç
kalmadı." demiştir. (E. Ans. c.1, s. 27)
Evliyânın büyüklerinden Ebû Bekr Kettânî (rahmetullahi teâlâ
aleyh) buyurdular ki: "Yakînin en faydalısı, Hak Teâlâ’yı büyük görmek,
O'ndan başkasını küçük görmek, korku ve ümidi kalbinde bir arada
tutmaktır."
Kûhistan taraflarında yaşamış büyük velîlerden Ebû Bekr-i Kisâî
Dîneverî (rahmetullahi teâlâ aleyh) bir sohbeti sırasında buyurdular ki: "Allahü
teâlâya yakınlığın alâmeti, Allahü teâlâdan başkasından bağını kesmektir. Allah’ü
Teâlâ’yı tanıyan O'ndan ümidini kesmez. Nefsini, kendisini tanıyan da, kendi
yaptığı işleri beğenip kibirlenmez. Rabbini tanıyan O'na sığınır, Rabbini
unutan O'nun yarattıklarına sığınır."
Bağdat’ın büyük velilerinden Ebû Saîd-i Harrâz (rahmetullahi
teâlâ aleyh) şöyle anlattı: "Şeyhlerden biri bana; sâhip olduğun gizli
halleri korumaya ve Allahü teâlânın sıfatlarını ve nimetlerini düşünmeye îtinâ
göster." dedi.
"Bir gün sahrâda dolaşırken arkamda bir hışırtı işittim. Bu
ses içime bir korku saldı. Ona bakayım diye düşündüm. Fakat Allah’ü Teâlâ ile
olan sırrımı koruyayım diye bakamadım. Birden omuzumun üzerinde duran bir şey
gördüm. Sonra bu şey dönüp gitti. Ben hâlâ sırrımı korumaya devam ediyordum.
Sonra bakınca; karşımda kocaman bir Arslan olduğunu gördüm." dedikten sonra buyurdu ki: "Hakiki yakınlık, kalpte
bulunan, eşyaya âit hissin yok olması ve vicdanın Allah’ü Teâlâ ile huzur ve
sükûn bulmasıdır."
Bir gün Ebû Saîd-i Harrâz hazretlerine;
"İrfan sâhibi için gözyaşlarının akmadığı bir makam var
mıdır?" diye sordular. Buyurdular ki:
"Evet, öyle makamlar vardır. Çünkü ağlamak ve gözyaşı
akıtmak ancak yolculuk anlarında olan şeylerdir. İlâhî yakınlığın hakikatini
bulup vuslat ve kavuşmanın tadını aldıktan sonra gözyaşları diner. Onlarda
görülen önceki ağlama, sızlama halleri kaybolur. İşte bundan dolayı, irfan
sâhiplerine; "Gözyaşlarınız akmıyorsa, zorla akıtmaya
çalışınız." buyruldular.
Şayet onlar için gözyaşlarının dindiği bir makam olmasaydı,
böyle bir emirle karşılaşmazlardı. İrfan sâhipleri öyle bir makama varırlar ki,
gözyaşları diner. Ama onlar birer rehber, yol gösterici oldukları için onlara
uyacaklar vardır. Onlara uyan ilk yolcuya ağlamak düşer. O uyan kimseler irfan
sâhiplerinde gözyaşı göremeyince hiç ağlarlar mı? İrfan sâhipleri
ağlamalıdırlar ki onlar da bakıp ağlasınlar.
MUKARREB:
Yakınlaştırılmış.
Cennette dereceleri en yüksek olan, imânları ileride
olanlar, Allah’ü Teâlâ’ya yaklaşmakta ileride olanlardır. Bunların hepsi
mukarreblerdir. (Vâkıa sûresi: 10)
Üç çeşit fakir vardır. Birincisi, istemezler verince
de almazlar. Bunlar İlliyyînde meleklerledir.
İkincisi istemez, verilince alırlar. Bunlar
Cennet’te mukarreblerledir.
Üçüncüsü de ihtiyâcı olunca isterler. Bunlar
sâdıklar olup, Eshâb-ı yemîn iledirler. (Bişr-i Hâfî)
Tasavvufta, nefslerinin sevgisinden kurtulmuş,
kalbinde Allah’ü Teâlâ’dan başka hiçbir şeyin sevgisi kalmayan, yalnız Allah’ü Teâlâ’yı
isteyen.
Ebrârın iyilik olarak yaptıkları, mukarrebler
yanında günâh olur. (Hadîs-i şerîf-El-Hâmilü fil-Fülk)
Mukarrebler, Allah’ü Teâlâ için olmayan her şeyden,
yemekten, içmekten, yatmaktan, söylemekten sakınırlar. Bunlar, din için niyet
etmedikçe hareket etmezler. İbâdete kuvvet kazanmak niyeti ile yerler. Her
sözleri Allah içindir. (İmâm-ı Gazâlî)
Mukarreb Melek:
Allah’ü Teâlâ’nın huzurunda bulunan melekler.
Allah’ü Teâlâ ile öyle vakitlerim oluyor ki, o
zamanlarda, aramıza hiçbir mukarreb melek ve peygamber giremez. (Hadîs-i
şerîf-Mektûbât-ı Rabbânî)
Muhammed aleyhisselâma verilmiş olan din, geçmiş dinlerin
hepsinin süzülmüş kaymağı gibidir. Hak olan, doğru olan bu dînin bildirdiği her
iş, geçmiş dinlerde bildirilen amellerden, işlerden seçilmiş alınmıştır. Ayrıca
meleklerin işlerinden de seçilmiş alınmış bulunmaktadır. Meselâ, meleklerden
bir kısmına rükû etmek emrolunmuştur. Birçoklarına secde etmek, başka meleklere
de kıyâm, yâni ayakta ibâdet etmeleri emredilmiştir. Bunun gibi, geçmiş
ümmetlerden bâzısına yalnız sabah namazı emredilmişti. Başkalarına başka
vakitlerin namazı emredilmişti. Geçmiş ümmetlerin ve mukarreb meleklerin
ibâdetlerinden, amellerinden süzülenleri, seçilenleri bu dinde emredildi. Bunun
için, bu dîni tasdîk etmek, inanmak ve bu dînin emirlerine uymak, geçmiş bütün
dinleri tasdîk etmek ve hepsine uymak olur. (İmâm-ı Rabbânî)
(Alıntı)
ESSELEMÜ ALEYKÜM VERAHMETULLAHİ VEBEREKETÜHÜ VE DAİMEN EBEDE BÜYÜK HAMD DUASI BÜYÜK SALAVET DUASI ALLAHA ALLAHIN NOKSAN SIFATLARDAN MÜNEZZEH KEMAL ZATINA ALLAH KENDİ ZATINA NE KADAR HAMDLER YAPTI YAPACAĞI HAMDLER KADAR ALLAHIN YARATDIĞI YARATACAĞI MAHLUKATININ ALLAHA YAPTIĞI YAPACAĞI HAMDLER KADAR HAMDLER OLSUN ALLAHA HALDE VE GELECEKDE DÜNYA VE AHİRET FİL EVVELİNE VEL AHİRİN ADEDE MA ALİMALLAHÜ TEALA VE ZİNETE MA ALİMALLAHÜ TEALA VEMİLAMA ALİMALLAHÜ TEALA AMİN AMİN AMİN PEYGAMBERİMİZ SALLALLAHÜ ALEYHİ VESELLEME ALLAH NE KADAR SALAT VE SELAMLAR YAPTI YAPACAĞI SALAT VE SELAMLAR KADAR ALLAHIN YARATDIĞI YARATACAĞI MAHLUKATININ YAPTIĞI YAPACAĞI SALAT VE SELAMLAR KADAR SALAT VE SELAMLAR OLSUN SALLALLAHÜ ALEYHİ VESELLEM HALDE VE GELECEKDE DÜNYA VE AHİRET FİL EVVELİNE VEL AHİRİN ADEDE MA ALİMALLAHÜ TEALA VE ZİNETE MA ALİMALLAHÜ TEALA VE MİLAMA ALİMALLAHÜ TEALA AMİN AMİN AMİN MÜSLÜMAN OLARAK ÖMRÜNDE BİR DEFA OKUMAK ALLAHIN İZNİYLE CENNETDE BÜYÜK MAKAMLAR SAHİBİ OLUR SEVAB VE MÜKAFAATINI ALLAHDAN BAŞKA KİMSENİN BİLMEDİĞİ HAMD DUASI VE SELEVAT DUASI DÜNYA VE AHİRET ALLAHIN BÜYÜK MERHAMETİNE EMANET OLALIM AMİN AMİN AMİN
YanıtlaSil