Kayıtlar

Zeytin Küpü

Zeytin Küpü Çok eskiden Bağdat’ta Ali Hoca adında bir adam varmış. Ali Hoca bir gün hacca gitmek istemiş. O güne dek biriktirdiği altınları bir küp’e koymuş, üstünde de zeytin taneleri yerleştirmiş. Komşusuna götürmüş: - Ben hacca gidiyorum. Bu küp sende kalsın. Gelince alırım demiş. Komşusu, peki diyerek küpü almış, evine koymuş. Ali Hoca yedi yıl dönmemiş, hacctan sonra Mısır’ı, Suriye’yi de dolaşmış. Dostu ise, bir gün yemek yerken, Ali Hocanın zeytinlerini hatırlamış. Gidip bakmış ki zeytinler bozulmuş, altındaki altınlar da görünüyormuş. Zeytinleri dökmüş, altınları da almış. Ama küpü atmayıp saklamış. Bir gün Ali Hoca Bağdat’a dönmüş. Komşusuna gelmiş: - Zeytin küpümü verir misin? Demiş. Komşusu da hemen küpe taze zeytinler doldurup Ali Hoca’ya vermiş. Ali Hoca küpü evine götürmüş. Bakmış ki altınları yok, komşusuna yeniden gelmiş: - Zeytinlerin altında altınlar vardı. Onları almışsın, ver demiş. Komşusu: - Ben küpe dokunmadım, demiş. İçinde zeyti

Kamu Malı Hassasiyeti

Kamu Malı Hassasiyeti Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Bir peygambere, emanete hıyanet yaraşmaz. Kim emanete (devlet malına) hıyanet ederse, kıyamet günü, hainlik ettiği şeyin günahı boynuna asılı olarak gelir. Sonra herkese –asla haksızlığa uğratılmaksızın- kazandığı tastamam verilir.” (Âl-i İmrân, 161) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Bir kısım insanlar Allâh’ın mülkünden haksız bir sûrette mal elde etmeye girişirler. Hâlbuki bu, kıyamet günü onlara bir ateştir, başka bir şey değil.” (Buhârî, Humus, 7) Kul haklarına tecavüzün bir diğer çeşidi de, âmmenin ortak hakkı olan devlet mallarını haksız bir şekilde gasbetmek ve uygunsuz olarak kullanmaktır. Özellikle kamuyu ilgilendiren yerlerde çalışan kişilerin, bu bakımdan çok duyarlı olmaları gerekmektedir. Allâh Resûlü (sav), bu konuda da ümmetine son derece ciddi uyarılarda bulunmuştur. Bu uyarılardan birini ihtivâ eden hâdise şöyledir: Resûlullâh (sav) Ezd kabilesine mensup İbn-i Lütbiye denilen bir adamı zekât toplamak üzere g

Kalbiniz Erimesin!

Kalbiniz Erimesin! Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Onlara, kendilerinden evvelkilerin; Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin, İbrâhim kavminin, Medyen halkının ve altüst olan şehirlerin haberi ulaşmadı mı? Peygamberleri, onlara apaçık mûcizeler getirmişti. Allah onlara zulmede­cek değildi, fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekte idiler.” (Tevbe, 70) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Canımı kudret elinde tutan Allâh’a yemin ederim ki, ya iyilikleri emreder ve kötülüklerden nehyedersiniz, ya da Allah kendi katından yakın zamanda üzerinize bir azap gönderir. Sonra Allâh’a yalvarıp duâ edersiniz, fakat duânız kabul edilmez.” (Tirmizî, Fiten, 9/2169) Rasûlullah (sav): “–İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, o vakit mü’minin kalbi tuzun suda eridiği gibi eriyecek!” buyurmuşlardı. Ashâb-ı kirâm: “–Niçin eriyecek yâ Rasûlallah?” diye sordular. Bunun üzerine Efendimiz (sav): “–Kötülükleri görüp de onları değiştirmeye güç yetiremediği için.” buyurdular. (Ali el-Müttakî, III, 686/84

Kulluk Vazifesi

Kulluk Vazifesi Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et!” (Hicr, 99) Rasûlullah (sav) buyurdular: “İnsan, kulluk vazifelerini îfâda kusur gösterir, yani her ibadetini kâfî miktarda yapmayıp azaltırsa Cenâb-ı Allah onu gam ve kedere mübtelâ kılar.” (Ali el-Müttakî, Kenzü’l-ummâl, no: 6788) İnsan dâimâ Rabbine sığınmak, onunla beraber olmak ve zaman zaman da onunla konuşmak ister. Bu durumda O’nun kelâmı olan Kur’ân-ı Kerim ile meşgul olur. Bu sûretle kalben ferahlar, rûhen rahatlar, zihnen dinlenir ve mânen güçlenir. Okuduğu âyetlerden istikâmet alır, önceki insanların hâlinden ibret ve dersler çıkarır ve yoluna devam eder. En mühimi de, insan ibadetler sâyesinde rûhen yükselir ve hakîkî insanlık şerefine nâil olur. İbâdetlerle Allah’a yaklaşabildiği nisbette kâinatın gözbebeği olma vasfını elde eder. İnsanı üstün bir varlık olarak yaratan Allah Teâlâ, onun bu mevkiîni koruyarak rûhî yücelişini devam ettirebilmesinin ibadetler

Sohbet Meclislerinin Ehemmiyeti

Sohbet Meclislerinin Ehemmiyeti Cenâb-ı Hak buyuruyor: “(Bu kandil) birtakım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir. Orada sabah akşam O’nu (öyle kimseler) tesbih ederler ki; Onlar, ne ticaret ne de alış verişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.” (Nûr, 36-37) Rasûlullah (sav) buyurdular: “…Bir grup insan, Allâh’ın evlerinden bir evde toplanır, Allâh’ın Kitâbı’nı okur ve onu aralarında müzâkere ederlerse, üzerlerine sekînet iner, onları rahmet kaplar ve melekler çevrelerini kuşatır. Allah Teâlâ da o kimseleri kendi nezdinde bulunanların arasında zikreder.” (Müslim, Zikr, 38; Ebû Dâvûd, Vitr, 14/1455; Tirmizî, Kırâat, 10/2945) Bir bilgenin ders halkasının müdâvimlerinden biri, nice seneler sonra, halkayı terketmişti. Haftalar, aylar geçip adam ortalarda gözükmeyince, bilge kişi kendisini ziyâre

Miktar Değil, Vicdan Önemlidir

Miktar Değil, Vicdan Önemlidir Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) infâk etmedikçe «birr»e, hayrın kemâline eremezsiniz. Her ne infâk ederseniz, Allah onu hakkıyla bilir.” (Âl-i İmrân, 92) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Allah Teâlâ, sizin her biriniz ile tercümansız konuşacaktır. Kişi sağ tarafına bakacak, âhirete gönderdiklerinden başka bir şey göremeyecektir. Soluna bakacak, âhirete gönderdiklerinden başka bir şey göremeyecektir. Sonra önüne bakacak, karşısında cehennemden başka bir şey göremeyecektir. O hâlde (sadece bir hurmaya bile sahip olsanız) artık bir hurmanın yarısı ile de olsa, kendinizi cehennem ateşinden koruyun. Bunu da bulamayan, güzel bir söz ile kendisini korusun.” (Buhârî, Zekât, 9, 10; Müslim, Zekât, 67, 97) Medîne-i Münevvere mücavirlerinden Ali Ulvi hocaefendi anlatıyor: “Hacca gelenlerden, amcam Hacıveyiszâde’nin faaliyetlerini dinliyorduk. Diyorlardı ki: “Amcanız, İmam Hatip Okulları için teberru toplamaya başladı. D

Aşk-ı Mutlak

Aşk-ı Mutlak Cenâb-ı Hak buyuruyor: “İnsanlardan bazıları Allah’tan başkasını Allah’a denk tanrılar edinir de onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır…” (Bakara, 165) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Allâhım! Senden sevgini, Seni sevenlerin sevgisini ve Senin sevgine ulaştıracak ameli talep ediyorum. Allâhım! Senin sevgini bana nefsimden, âilemden, malımdan ve soğuk sudan daha sevgili kıl!” (Tirmizî, Deavât, 72) Resûl-i Kibriyâ Efendimiz’in Cenâb-ı Hakk’a muhabbeti, haşyete dayalı bir muhabbet; korkusu da muhabbete dayalı bir korku idi. Bu sebeple o, dâimâ şöyle duâ ederdi:  “Ey kalplere hükmeden Allâhım! Kalplerimizi sana tâate âmâde kıl!” (Müslim, Kader, 17) Habîb-i Ekrem Efendimiz’in, Allâh’a olan muhabbeti dâimâ diri hâldeydi. O’na olan bu eşsiz muhabbeti sebebiyle, yaratılan her şeye büyük alâka gösterir ve onları Rabbini hatırlamaya birer vesîle sayardı. Allâh’a yaklaşmak maksadıyla, ilâhî fer

Ramazân-ı Şerîf Rahmet Ayıdır

Ramazân-ı Şerîf Rahmet Ayıdır Resûlullah Efendimiz Sallallâhü Aleyhi Vesellem buyurdular: • “Ramazan ayının ilk gecesi olduğunda cennet kapıları açılır, bütün ay boyunca cennetin hiç bir kapısı kapanmaz. Azgın cinler (şeytanlar) bağlanır. Her gece sabah namazı vaktine kadar semâdan şöyle seslenilir: ‘Ey hayır peşindeki kişi, hayırlı amelleri işlemeye devam et ve müjdelen. Ey kötü amel işleyen kişi, bu ay tevbe ve sâlih amel zamanıdır, kendini fenalıktan tutup tevbe et, tevben makbuldür. İstiğfâr eden yok mudur, mağfiret olunsun. Tevbe eden yok mudur tevbesi kabûl olunsun. Duâ eden yok mudur duâsı müstecâb (makbul) olsun.” • “Muhakkak Ramazân-ı Şerîf'te iftâr vaktinde her gece Allâhü Teâlâ altmış bin kişiyi cehennemden âzâd eder. (Ramazan bayramı günü) olduğunda bütün ay boyunca âzâd ettiği kadar kulunu cehennemden âzâd eder.” (Kenzü'l-Ummal) • “Ramazân-ı Şerîf'in ilk gecesi olunca Allâhü Teâlâ mahlûkâtına rahmet nazarıyla bakar. Allâhü Teâlâ bir ku

Kim Daha Cömert

Kim Daha Cömert Cömertliği ile meşhur olan Hâtem-i Tâî'ye sormuşlar: “Ey Hâtem. Cömertlikte hiç kimse seni geçebildi mi?" “Evet. Tay kabîlesinden yetim bir genç geçti." deyip anlatmış: Bir gün ona müsafir oldum. On koyunu vardı. Onlardan birini tutup kesti, etini güzelce pişirip bana ikram etti. Getirdiği tabakta koyunun beyni de vardı. Onu yedim, çok hoşuma gitti. “Vallahi, bu çok güzelmiş." dedim. Hemen dışarı çıktı. Bütün koyunları tek tek kesip beyinlerini bana ikram ediyormuş. Fakat ben koyunları kestiğini bilmiyordum. Gitmek için dışarı çıktığım zaman kesilen koyunları görünce bütün koyunlarını kestiğini anladım. “Neden böyle yaptın?" diye sordum. “Benim sahip olduğum bir şey senin hoşuna gidecek, ben de cimrilik yapacağım, ha. Böyle bir şey bizim için çirkin ve ayıp bir şeydir." dedi. “Ey Hâtem, sen ona ne verdin." “Üç yüz kırmızı deve ile beş yüz koyun." dedi. “Öyleyse sen ondan daha cömertsin"

Ameller Mükâfatına Göre Beş Kısımdır

Ameller Mükâfatına Göre Beş Kısımdır Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi Vesellem buyurdular: Ameller karşılıklarına göre beş kısımdır. Karşılığı bir misli olan, vacip kılan, karşılığı on misli olan, karşılığı yedi yüz misli olan ve sevabını Allâhü Teâlâ'dan başkasının bilmediği ameller. 1- Karşılığı bir misli olan amel: Bir kimse bir günah işler onun karşılığında bir günah yazılır. Bir kimse hayırlı bir amel işlemeye niyet eder fakat işleyemezse ona da bir sevap yazılır. 2- Vacip kılan amel: Allâhü Teâlâ'dan başka hiçbir şeye ibadet etmeden; şirk koşmadan Rabbinin huzuruna varan kimseye cennet vacip olur. Allâhü Teâlâ'ya şirk koştuğu halde Rabbinin huzuruna varan kimseye de cehennem vacibtir. 3- Karşılığı on misli olan amel: Kim bir hayır işlerse karşılığı on mislidir. 4- Karşılığı yedi yüz misli olan amel: Allâhü Teâlâ yolunda hizmet eden veya onun yolunda infak eden (malını harcayan) kimseye yedi yüz sevap yazılır. 5- Sevabını

Din Kardeşlerimizi Görmeyi Ne Kadar Çok Arzu Ediyorum

Din Kardeşlerimizi Görmeyi Ne Kadar Çok Arzu Ediyorum Bir gün Resûlullâh Sallallâhü Aleyhi Vesellem kabristana geldiler ve “es-Selâmü aleyküm dâre kavmin mü’minîn ve innâ inşâallâhü biküm lâhikûn” (Selâmün aleyküm, ey mü’minler diyarı! İnşallah biz de size katılacağız) diye selâm verdi ve: “Din kardeşlerimizi dünya gözüyle görmeyi ne kadar çok arzu ediyorum” buyurdular. Ashâb-ı Kirâm: “Biz senin din kardeşlerin değil miyiz, yâ Resûlallah?” dediler. Resûlullâh Sallallâhü Aleyhi Vesellem: “Sizler benim Ashâbımsınız. Kardeşlerimiz ise henüz (dünyâya) gelmeyenlerdir.” buyurdular. Ashâb-ı Kirâm: “(Kıyamet gününde) ümmetinizden henüz (dünyaya) gelmeyenleri nasıl tanıyacaksınız ey Allâh’ın resûlü?” dediler. Resûlullâh Sallallâhü Aleyhi Vesellem: “Ne dersiniz, bir adamın yağız ve doru at sürüsü içinde sakar (alnında beyazlık) ve sekili (ayaklarında beyazlık olan) bir takım safkan atları olsa, o adam atlarını tanımaz mı?” buyurdu. Ashâb-ı Kirâm: “Elbette tanır, yâ Resû

Yoksulluğun Sebepleri

Yoksulluğun Sebepleri Hadis-i Şerif’te şöyle buyrulmuştur. Peygamberimiz Aleyhi es Salâtü Vesselâm buyurmuş ki: “İnsana yoksulluk yirmi dört şeyden hâsıl olur!” 1- Küçük çişini ayakta yapmak, 2- Cünüp iken yemek yapıp yemek, 3- Ekmek ufağını hor tutup basmak, 4- Soğan ve sarımsak kabuğunu ateşe yakmak, 5- Âlimlerin önünce yürümek, 6- Atasına ve anasına adıyla çağırmak, 7- Süpürge çöpüyle dişini kurcalamak, 8- Elini balçıkla yıkamak, 9- Eşik üzerine oturmak, 10- Ufak çişini yaptığı yerde abdest almak, 11- Çanağı ve çömleği yıkamadan yemek koymak, 12- Elbisesini üstünde dikmek, 13- Yüzünü eteği ile silmek, 14- Aç iken soğan yemek, 15- Evinde örümcek bırakmak, 16- Sabah namazını kılıp mescitten acele çıkmak, 17- Erken pazara varıp ve pazardan geç çıkmak, 18- Yoksul kimseden ekmek satın almak, 19- Çıplak yatmak, 21- Kap kaçağı örtüsüz bırakmak, 22- Kandili (ışığı) üfürmek, 23- Her şeyi "Bismillah" demeden işlemek, 24- Şalvarın

Oruç Tutmanın On Bir Faydası Vardır

Oruç Tutmanın On Bir Faydası Vardır 1- Cehennem’e kalkan olur, 2- Diğer ibadeti kabul olur, 3- Bedeninin zikri olur, 4- Kibri kırar, 5- Ucbu (kendini beğenmişliği) kırar, 6- Huşu ziyade eder, 7- Sevabı, mizanı (tartıyı) doldurur, 8- Allah Teâlâ ol kulundan razı olur, 9- İman ile vefat ederse Cennet'e erken dâhil olur, 10- Kalbi nurlanır, 11- Aklı nurlanır. (Mızraklı İlmihal)

İlim mi yoksa amel mi üstündür?

İlim mi yoksa amel mi üstündür? Beş sebep ile ilim üstündür, İlim uyulandır, amel ona tâbi olunandır, İlim lâzımdır amel lüzum kılınandır, İlim yalnız fayda verir amel ilimsiz fayda vermez, İlim enbiya makamıdır. İlim mi üstündür akıl mı üstün? İlim üstündür zira ilim kadimdir yani başlangıcı yoktur, akıl sonradan olmadır. 

Yaşamın 4 Dönemi Vardır…

Resim
Yaşamın 4 Dönemi Vardır… ÇOCUKLUK DÖNEMİ Zamanınız, enerjiniz vardır… Söz hakkınız-karar verme hakkınız yoktur, paranız yoktur, tecrübeniz yoktur, “Ah bir büyüsem! Ah bir büyüsem!” Derken yıllar akar geçer… Bu dönemde çocuğu imani ve İslâmi bilgiler verilmeli, büyüklerin yaşantısında "İslamiyet'i" görmeli ve örnek almalıdır. Tabi ki bebeklik döneminden "ÇOCUKLUK" dönemine kavuşursanız! GENÇLİK DÖNEMİ Zamanınız vardır,  Enerjiniz vardır… Paranız ve tecrübeniz yoktur. Ah bir işe başlasam! Para kazansam! Evlensem! Şunları alsam! Şunları alsam! Şöyle yaşasam! Hayalleri kurulur… Derken yıllar akar geçer… Bu dönemde gençler artık mükellef Müslüman olmuştur. gençlere haramlar-helâller, mekruhlar, farzlar, sünnetller, müstehapları öğretilmeli onlar da öğrenmeli ve bizzat yaşamalıdır. Tabi ki çocukluk  döneminden   " GENÇLİK" dönemine kavuşursanız! İŞ HAYATI - ORTA YAŞLILIK DÖNEMİ Paranız ve Enerjiniz vardır… Am

Işığı Görmek

Işığı Görmek 4 Temmuz 1952 günü 34 yaşında bir kadın, Pasifik Okyanusu’na dalarak, Catalina adasından, 21 mil batıda kalan Kaliforniya’ya doğru yüzmeye başladı. Eğer başarılı olursa, bunu yapan ilk kadın olacaktı. Adı Florance Chadwick olan bu yüzücü, Manş Denizi’ni her iki yönde geçen ilk kadındı. O sabah su, vücudu uyuşturacak kadar soğuktu ve sis o kadar yoğundu ki, beraberindeki tekneleri güçlükle seçebiliyordu. Milyonlarca insan televizyonlarından onu izliyordu, köpekbalıkları ve dondurucu soğuğun etkisini hiçe sayarak 15 saat yüzdü. Yakındaki bir teknede bulunan annesi ve antrenörü, karaya çok yaklaştığını ve devam etmesini söyledilerse de o, kendisini sudan çıkarmalarını istedi. Azimli yüzücü, Kaliforniya kıyısına yarım mil kala sudan çıkışının nedenini şöyle açıkladı: “Karayı görebilseydim başarabilirdim! Vazgeçmesinin nedeni ne yorgunluk, ne de soğuktu... Tek neden, sis yüzünden karayı görememekti.” www.ogretmenlik.com

Musibetlerden ve Depremden Korunmak İçin Dua

Musibetlerden ve Depremden Korunmak İçin Dua أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰٓى أٰلِهِ وَصَحْبِهِ وَسَلَّمَ. يَا عُدَّتِي عِنْدَ شِدَّتِي، وَيَا غَوْثِى عِنْدَ كُرْبَتِي، وَيَا حَارِسِى عِنْدَ كُلِّ مُصِيبَتِي، وَيَا حَافِظِى عِنْدَ كُلِّ بَلِيَّتِى، وَصَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَأٰلِهِ وَعَلٰى جَمِيعِ الْمُرْسَلِينَ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ. Okunuşu: Allahumme salli ala muhammedin ve alihi ve sahbihi ve sellim. Ya iddeti inde şiddeti, ve ya ğavsi inde kurbeti, ve ya harisi inde kulli musiybeti, ve ya hafizi inde kulli beliyyeti ve salli ala muhammedin ve alihi ve ala cemi i'l murselin. Vel hamdu lillahi rabbi'l âlemin… Anlamı: "Allah'ım! Efendimiz Muhammed’e Sallallahü Aleyhi Vesellem âline ve ashabına salât ve selâm eyle! Ey sıkıntım ânında hazırlığım! Ey kederli anlarımda yardımcım! Ey her musibette bekçim! Ey her belâ ânında koruyucum! Allah'ım! Efendimiz Muhammed'e Sallallahü Aleyhi Vesellem âline ve ashabın