Kayıtlar

Sinekten Kurban

Sinekten Kurban Peygamber Efendimiz şöyle anlattılar: — Geçmiş ümmetlerden iki kişi, bir beldede müşriklerin muazzam bir put yaptıklarını duyup görmeye gitmişlerdi. Putperestler gelen Mü'minlere mutlaka putları için bir kurban kesmeleri lâzım geldiğini söylediler. Onlar: — Allah'tan başkasına kurban kesilmez, diyerek bunu reddettiler. Fakat müşrikler dâvalarında ısrar ediyorlar, aksi takdirde kendilerini öldüreceklerini söylüyorlardı. En sonunda: — Hiç olmazsa bir sinek bari kesin, yoksa öldürürüz, dediler, îki mü'minden biri: — Sinek kesmekten ne olur, ölmektense bir sinek keser kurtulurum, dedi ve kesti. Öbürü ise: — Allah'tan başkasına sinek de olsa kesilmez, diyerek onların isteklerini yerine getirmedi. Müşrikler kesmeyeni öldürdüler. Ama sinek kesen îmanından, kesmeyen ise, canından oldu, fakat îmanını kurtardı, Cennete gitti. (Alıntı)

Ülül-emre İtaat Ve İslâm

Ülül-emre İtaat Ve İslâm İran Seferi, Hazreti Ömer Radiyallahü Anh’ın hilâfeti zamanında yapılmış ve bol  Etiketler miktarda ganimet elde edilmişti. Ganimetler arasında kıymetli kumaşlar da vardı. Harpten dönüldükten sonra kumaş vesair ganimetler eshap arasında dağıtılmış ve herkes hissesine düşeni almıştı. Hazreti Ömer Radiyallahü Anh, kendisininki ile oğlu Abdullah'ın hissesini birleştirerek üzerine bir hırka diktirdi. Bir Cuma günü üzerindeki yeni hırkasıyle hutbe irad etmeye çıkıp: — Ey mü'minler beni dinleyin ve bana itaat edin! Diye hutbe okumaya başladığı zaman, eshaptan biri ayağa kalktı ve: — Üzerindeki elbisenin hesabını vermedikçe seni dinlemiyor ve sana itaat da etmiyoruz. Çünkü ganimetten bize düşenle bir elbise yapmak imkânsızdı. Sen nasıl oluyor da elbise olabilecek kumaş alabiliyorsun! dedi. Hazreti Ömer Radiyallahü Anh o eshabın konuşmasını dinledikten sonra, oğlu Abdullah'a: — Ey Ömer Radiyallahü Anh’ın oğlu kalk cevap ver! D

Bakmasıyla Güneş Karardı

Bakmasıyla Güneş Karardı Hazreti Ömer Radiyallahü Anh, sırtından elbisesini çıkarmış yürüyordu. Üzerinde başka elbisesi de olmadığından güneşin sıcaklığı sırtını yakmıştı. Canı yanan Hazreti Ömer Radiyallahü Anh, başını kaldırıp güneşe hiddetle baktığında güneşin bir anda ziyası kayboldu ve ortalık gölge haline geldi. Bu hal Resûlüllah'ın dikkatini çekmişti. Biraz sonra Hazreti Cebrail gelip: — Ya Muhammed! Söyle Ömer Radiyallahü Anh’a güneşe merhamet nazarıyla baksın. Aksi takdirde kıyamete kadar güneş bu hal üzere kalacak, Diye haber verdi. Peygamberimiz durumu Hazreti Ömer Radiyallahü Anh’a bildirdi ve Hazreti Ömer Radiyallahü Anh de güneşe merhamet ile bakınca güneş eski haline avdet etti. (Alıntı)

70 Hac Sevabına Köpeği Suladı

70 Hac Sevabına Köpeği Suladı Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri 70. haccını ifa ediyordu. Arafat'a çıktığı zaman, insanların bir kuyu başına toplanmış su alabilmek için uğraştıklarını gördü. Kendisi de kuyunun başına vardığında baktı ki, bir köpek susuzluktan bitap düşmüş, çaresiz bir halde solumakta. Beyazıd-ı Bestamî Hazretlerine bu köpeği sulaması için ilâhî bir ilham geldi. O da kuyunun başına varıp hacılardan köpeği kim sularsa 69 haccının sevabını vereceğini ilân edip, bir miktar su vermelerini istedi. Amma kimse O'nun bu teklifine iltifat etmiyordu. Bu sefer Beyazıd-ı Bestamî 70 haccının da sevabını vereceğini ilân edip biraz su vermelerini isteyince, hacıların içinden birisi zorlukla aldığı suyu verdi. Beyâzıd-ı Bestamî Hazretleri, suyu köpeğin önüne koyup içmesini beklemeye başladığı bir anda; içinden: “Ben ne yaptım, hiç bir köpek için yetmiş hacc sevabı verilir mi?” Diye geçirdi. Bütün içtiyakıyla suyu içmeye koşan köpek bu hal üzerine gerisin geriye dönüp suyu

İmam-ı Birgivi Ve Hanımı

İmam-ı Birgivi Ve Hanımı Büyük İslâm Âlimlerinden İmam-ı Birgivî Hazretleri, ömrünün çoğunu ilim yolunda geçirdiği için, bir hayli yaşlandıktan sonra evlenmişti. Bu sebepten kendisi yaşlı olmakla beraber, hanımı daha genç ve çok da güzeldi. O yıllarda Aydınoğullarının beylik merkezi de İmam-ı Birgivî hazretlerinin bulunduğu Birgi nahiyesi idi. Aydınoğullarının beylerinden biri, İmam'ın genç ve güzel hanımının ismini duymuş ve birçok yerde' onu beğendiğini söylemişti. Beyin kalben kendisine yakınlık beslediğini duyan Birgivî Hazretlerinin hanımı da, içten içe böyle bir evliliğin olmasına arzu duyuyor fakat kimseye sezdirmemeye de gayret ve dikkat ediyordu. Manevî radarlarla hanımın bu halini sezen Birgivî, bir gün helaya abdest bozmaya gittiği zaman, tuvaletteki su testisini kasten kırıyor ve heladan ağlayarak çıkıyor. Hocanın ağlayarak heladan geldiğini gören hanımı: “Hoca hazretleri niye ağlıyorsun?” Diye soruyor. O, tuvalette kullandığı testinin kırıldığını

İbrahim Edhem'in Binekleri

İbrahim Edhem'in Binekleri İbrahim Edhem Hazretleri, yaya olarak hacca gitmek üzere yola çıkmıştı. Bir müddet gittikten sonra, arkadan bir atlı yetişti. Adam, ıssız çöllerde yalnız başına yola giden ihtiyarın kim olduğunu bilmiyordu.”Nereye böyle ey ihtiyar?” Diye seslendi. İbrahim Edhem: — Hacca gidiyorum! Dedi. Adam: — Yanına ne bir binecek ne bir yiyecek almışsın, kaç senede varacaksın böyle, dedi. İbrahim Edhem: — Sen yoluna devam et evlât. Benim bir değil hem de birkaç tane bineğim var, deyince, adam şaşkın şaşkın: — Ne bineceğinden bahsediyorsun. Baksana yaya olarak yoluna devam ediyorsun, dedi. Adam, bir türlü o büyük velînin ne demek istediğini anlamıyordu. İbrahim Edhem Hazretleri: “Benim bineklerimi merak ediyorsun. Bana belâ isabet etse, sabır benim bineğimdir, bir nimet isabet etse bineğim şükür atı olur. Bir kaza isabet etse, rıza atına binerim. Eğer nefsim beni aldatmak isterse, bilirim ki, geçen ömrüm kalanından daha çoktur. Nefsimin

Sohbette Başka, Dışarda Başka

Sohbette Başka, Dışarda Başka Ashaptan Hanzâla Radiyallahü Anh Medine sokaklarından birinde, bağıra bağıra ağlayarak süratle gidiyordu. Ebu Bekir Sıddık Radiyallahü Anh rastladı. O: “Seni ağlatan nedir ya Hanzala?” Diye sordu. Hanzala: “Ben münafık oldum ya Eba Bekir! Ben ağlamayayım da kim ağlasın!” Diye cevap verdi. Hanzala'nın bu sözünden bir şey anlamayan Hazreti Ebu Bekir: — Sen nasıl münafık olursun. Hangi sebepten dolayı münafık oldun? Diye sordu. O: — Ya Ebu Bekir! Ben Resûlüllah'ın sohbetinde başka, sohbetten çıktıktan, aile efradımın içine karıştıktan sonra başka türlü oluyorum. Sohbette iken tamamen dünyadan ayrıldığım halde, evimde iken aynı durum olmuyor. Bu münafıklık değil de nedir. İçerde başka, dışarda başka! dedi. Hazreti Ebu Bekir: — Ya Hanzala, ben de aynı durumdayım. Yürü bunu Resûlüllah'a söyleyelim, dedi. Beraber Efendimizin huzuruna vardılar. Orada bâzı eshap da vardı. Peygamberimizin huzuruna vardıklarında hâlâ

Kuldan Yardım İstemek

Kuldan Yardım İstemek Müşkil durumda kalan fakir bir şahıs, müşkilinin halli için Halife Harun Reşid'e çıkmaya karar verdi. Halifenin sarayına vardığında baktı ki, Halife namazını kılmış, ellerini kaldırmış, dua ediyor. Halifenin bile başkasından bir şeyler istediğini gören adam, başka birine muhtaç olan bir kimseden bana ne hayır gelir, gider ben de onun istediğinden isterim, deyip geri döner. (Alıntı)

Salâvat

Salâvat Borcunu ödeyemeyen bir fakir, Ravza-i Mutahhare'ye gelip: “Ya Rabbi bana yardım et” Diye yalvarırken uyuyakaldı. Rüyasında Hazreti Peygamberimizi görüp durumu arz etti. Efendimiz: “Falan yere git, orada bir zengin var, ondan borcun kadar parayı iste. Sana 300 dirhemi verir. İnandırmak için de, her akşam bana 10 salavat getirmeden yatmazdı, dün unuttu... Onu hatırlat da bu akşam getirsin” buyurdu. Heyecanla uyanan adam, belki gördüğüm rüyada bir hayır vardır diyerek, zengin adamı araya araya buldu. Adamın evine vardığında onu, samanlıkta saman elerken gördü. Adam samanın içine beş kuruş düşürmüş onu bulmak için bütün samanı elekten geçiriyordu. Onun bu halini görünce, bu kadar cimri bir adamdan bir hayır gelmez ama yine de ben vazifemi yapayım deyip, Resûlüllah'ın selâmını tebliğ etti: — Resûlüllah'ın sana selâmı var. Salavat getirmeyi dün akşam unutmuşsun, bu akşam söylesin buyurdu. Ben ise borçlu bir kimseyim benim borcumu ödemeniz için Peygamberi

Babanı Öldüremezsin

Babanı Öldüremezsin Baş münkirlerden Abdullah bin Ubeyd'in'oğlu, genç yaşta îman etmişti. Bir gün Resûlüllah'ın huzurunda otururken karşıdan babasının geçtiğini gördü. O anda Peygamber aleyhisselâm su içiyordu. Peygamberimizden elindeki suyun hepsini içmemesini diledi.”Ya Resûlallah! Şu karşıdan gelen babamdır. Sizin artığınızı ona vereceğim. Belki içer de îmana gelir” dedi. Onun bu halishane dileğini Efendimiz kabul buyurmuştu. Abdullah İbni Übey'in oğlu, su tasını alıp babasına götürdü ve: — Babacığım bu Resûlüllah'ın artığıdır. Senden bunu içmeni rica ediyorum, deyince, onun küfrü bir misli daha ziyadeleşip: - — Oğlum sana yazıklar olsun. Bana bunu getireceğine keşke ananın bevlini getirse idin daha iyi ederdin, dedi. Babasından bu sözlerini duyan sahabî kılıcını çektiği gibi Resûlüllah'ın huzuruna çıktı: — Ya Resûlüllah! Babam böyle böyle söyledi, müsaade ederseniz onun kellesini keseceğim, dedi. Gencin sözlerini dinleyen P

Allah'ım Rasülünü Görmeyen Gözü Al

Allah'ım Rasülünü Görmeyen Gözü Al   Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem vefat ettiği zaman, Eshabı Kiramdan Zeyd bin Abdullah Radiyallahü Anh tarlada idi. Başka bir sahabi koşarak geldi ve:   “- Resûlullah dünyadan göçtü, sen hâlâ burada çift sürmekle meşgulsün!”, dedi.   Bir anda kendinden geçen Zeyd bin Abdullah Radiyallahü Anh, ellerini açarak:   “- Allah’ım, Rasulünü görmeyen gözü başımda taşımak istemiyorum. Onu görmeyen göz bana lâzım değil, gözlerimin nurunu al!” Diye dua etti.   Bu sözler onun ağzından değil, kalbinden geldiği için, Allah’ü Teâlâ duasını kabul etti, o zamana kadar gören gözlerinin ikisi de bir anda kör oldu.

HZ. Ömer Radiyallahü Anh'in Kabir Suali

HZ. Ömer Radiyallahü Anh'in Kabir Suali Hz. Ömer Radiyallahü Anh vefat ettiği zaman, bütün dinî muamelesi yapıldıktan sonra, her fani gibi onu da getirip kabre koydular. Vazifeli şahıs, telkinini de yapıp cemaat dağıldıktan sonra, Hz. Ali Radiyallahü Anh, bakalım Ömer Radiyallahü Anh, sual meleklerine ne cevap verecek Diye merak ederek, kabrin bir kenarına, kimse görmeden çömelmiş neticeyi beklemekte idi. Biraz sonra beklenen melekler gelip dünyadan gelen herkese sordukları soruları Ömer Radiyallahü Anh ’a de sormaya başladılar. Meleklerden biri: — Rabbin kimdir? Nebin kim? Diye sormaya başladı. Meleklerin bu sualleri karşısında hiddete gelen büyük halife, kendisi başladı: — Siz kimsiniz, Buraya nereden ve niçin geldiniz- Sizin derdiniz ne de, beni gelir gelmez suale çekiyorsunuz? Diye sormaya başlayınca melekler, onun diğer insanlar gibi olmadığını anladılar ve sorularına cevap vermeye başladılar: — “Biz yedi kat semadan, buraya sana soru sormak için geldik.

Vebadan Kaçılır

Vebadan Kaçılır Hazreti Ömer Radiyallahü Anh Şam'a orduyu teftişe gidiyordu. Şehre yaklaştığında veba hastalığı olduğunu duyup geri döndü. Hazreti Ömer Radiyallahü Anh 'i şehrin dışında karşılayan Şam'daki ordunun kumandanı, Ebu Ubeyde ibn-i Cerrah, Halifenin önüne geçip: — Allah'ın takdirinden kaçıyorsun ya Ömer Radiyallahü Anh! dedi. Hazreti Ömer Radiyallahü Anh: — Evet! Allah'ın takdirinden yine O'nun takdirine sığınıyorum, dedi ve Şam'a gitmekten vazgeçip Medine'ye geri döndü. (Alıntı)

İlk Müslüman Önce Gelsin!

 İlk Müslüman Önce Gelsin! Bir bayram sabahı idi... Eshap, Halife Ömer Radiyallahü Anh 'le bayramlaşmak için evine gelmeye başlamışlardı. Gelenlerin hayli kalabalık olduğunu gören Halife: — İlk Müslümanlar önde gelsin, ondan sonrakiler de sıraya girsinler, dedi. Oradakiler, îman etmek bakımından sıraya dizilmişlerdi. Bunların arasında Ebû Süfyan da vardı. Son zamanlarda Müslüman olduğu için hayli geride idi. Bir müddet bekledikten sonra, beklemekten canı sıkılır gibi olmaya başladı. Kendi kendine: “Ne lüzumu var böyle sıra beklemenin” diyordu. O'nun bu halini sezen Süheyl'Bin Amr Hazretleri: — Ya Süfyan, İslam’a davet hepimize birden gelmişti. Fakat ilk zamanlarda İslamiyet’i kabul etmedik ve gördüğün gibi son sıralara düştük. Burada birkaç dakika beklemekten canın sıkılıyor da yarın Ahirette de böyle yapar ve en sona bırakılırsak halimiz ne olur! dedi. Hazreti Amr'ın bu sözleri, Ebû Süfyan Hazretlerine de tesir etmişti... Her ikisi de hüngür h

Evladın Baba Üzerindeki Hakları

Evladın Baba Üzerindeki Hakları Bir adamın oğlu, babasına itaat etmiyordu. Adam, belki Halife bir çaresini bulur Diye oğlunu, Halife Ömer Radiyallahü Anh’ın huzuruna getirdi. Çocuğa, babaya itaatin faziletlerinden bahseden Hazreti Ömer Radiyallahü Anh: — Babana niçin itaat etmiyorsun? Dedi. Çocuk, Hz. Ömer Radiyallahü Anh 'i dikkatle dinledikten sonra: — Ya Ömer Radiyallahü Anh! Babanın evlat üzerinde bu kadar hakkı var da, evladın baba üzerinde hiç mi hakkı yok, dedi. Hazreti Ömer Radiyallahü Anh: — Olmaz olur mu? Babanın vazifeleri de vardır. Bunlardan bazıları şunlardır: Doğduğu zaman güzel bir isim koymak, dinini, diyanetini öğretmek, kitabullahı öğretmek, daha sonra, zamanı geldiğinde müslüman ve iffetli bir hanımla evlendirmek, Diye saydılar. Bunları dinleyen evlât: — Ya Ömer Radiyallahü Anh sorar mısınız babama bunlardan hangi birini bana yapmıştır, dedi. Hazreti Ömer Radiyallahü Anh, çocuğun babasına dönüp: — Bu vazifelerini yerine geti

Hüsrana Ermeden

Hüsrana Ermeden Bahar aylarının verimli toprakları içinde iki tohum yan yana yatıyormuş. Tohumlardan biri diğerine, “Ben büyümek istiyorum!” demiş, “Köklerimi altımdaki toprağın derinliklerine ve filizimi yeryüzüne göndermek istiyorum… Baharın müjdecisi tomurcuklarım açılsın istiyorum… Güneşin sıcağını yüzümde, sabahın tatlı dokunuşunu yapraklarımda hissetmek istiyorum!”Ve büyümeye başlamış tohum. İkinci tohum ise, “Ben korkuyorum” demiş. “Köklerimi altımda yatan toprağın derinliklerine gönderirsem, karanlıklarda beni neyin beklediğini bilemem. Üstümdeki toprağı zorlayıp yeryüzüne çıkmaya çalışsam, filizlerim zarar görebilir. Hem tomurcuklarım açmaya başladığında üzerlerinde salyangozlar gezip, onları yemeğe kalkarsa? Ya tomurcuklarım açılıp, çiçeğe dönüştüklerinde küçük bir çocuk beni koparıverirse? Yo, hayır. Büyümek için henüz erken. En iyisi burada kalıp beklemek…” Ve ikinci tohum beklemeye başlamış. O sırada yumuşamış olan bahar toprağını eşeleyen bir karga bulmu

Kendine Güven Dersleri

Resim
Kendine Güven Dersleri Batılı adam şark ülkesinde malum gezisine çıkar, yolda rastladığı çocuğa sorular sormaya başlar. Çocuk mahcuptur, yani hicaplı henüz ar perdesi yırtılmamıştır öncelikle yabancıya karşı temkinli olma gereği sonra edebi gereği susar, ısrarlı sorular sonunda sesi titreyerek cevap verir, yüzü kızarır. Batılı, sen hayatta başarılı olamazsın, kendine güvenin yok, önce seni rahatlatacak, iyi hissettirecek ilaç vereyim sonra çeşitli telkin ve derslerle hayata hazırlayayım der vee minik fareyi kükreten macera başlar. Son zamanlarda pek çok yerde kişisel gelişim dersleri veriliyor, seminerler düzenleniyor. Hayallere giden yolların kendine güvenden geçtiği, mutluluk ve başarı anahtarının kendine güvenmek olduğunu anlatıyorlar uzun uzun. Sınava hazırlanan bir öğrenciye, iş görüşmesine gidecek birine, eş bulmak isteyene, eşiyle mutlu olmak isteyene hep kendine güvenmesi gerektiği telkin ediliyor. Bu derslere ilave ‘’ İngiltere’de piyasaya çıkan yeni bir h

Ne Edersen Kendine Edersin!

Ne Ekersen, Onu Biçersin! Kadının bir komşusu varmış. Her gün sabahtan akşama kadar; ‘Ne Ekersen, Onu Biçersin!’ diye tekrar edip duruyormuş. Günlerce, aylarca, hep aynı laf... Artık kadın komşusunu öldürmeyi düşünecek noktaya gelmiş. Eliyle zehirli bir yemek hazırlamış. Komşusunu yemeğe davet edip zehirleyecek ve bu laflardan kurtulacakmış. Komşusunu davet etmek için evden çıkmış. Komşusunu davet etmiş, bir an önce yemeği yiyip ölmesini istiyormuş! “Komşu ben gidiyorum sofrayı hazır edeyim sen gelirsin diye hızlıca evine dönmüş. Bir de ne görsün? Askerden dönen kendi öz oğlu hazır yemekleri atıştırmış… Atıştırmış ama ölüsü, sobanın yanında yatıyormuş… Kötü kalpli kadın, deli gibi ağlarken; ağzından birdenbire şu sözler dökülüvermiş: ‘‘Herkes kendine eder! Yaptığın, kendine döner! İyiler dağları aşar, Kötüler düz yolda şaşar!’’.

Altın Top

Altın Top Zengin bir ailenin fakir bir komşusu varmış. Evlerindeki saadetin dalgalanmaları, zengin ailenin duvarlarını aşarak kulaklarına kadar ulaşırmış. Akşam olunca, fakir ailenin evindeki gülme ve saadeti duyunca zengin komşu gıpta edermiş. Bir gün karısına demiş ki: - Biz bu kadar zengin olduğumuz halde neden neşemiz yok? Sen yarın fakir komşunun hanımından sor bakalım, saadetlerinin sebebi ne ise, biz de onlar gibi saadete nail olmaya çalışalım. Kadın sabah olunca fakir komşuyu ziyarete giderek, konuşma sırasında evlerindeki saadetin sebebinden sual açmış, fakir komşunun hanımı demiş ki: - Bizim küçük bir altın topumuz var. Akşam olunca ben efendime o da bana altın topu atarak oynar eğleniriz. Akşam olunca zenginin karısı meseleyi kocasına nakletmiş. Adam ertesi gün bir kuyumcuya giderek altın bir top sipariş etmiş. Topu aldığı günün akşamı karısı ile karşı karşıya oturup, altın topu birbirlerine atmaya başlamışlarsa da, hayal ettikleri neşe bir türlü doğmamış... H

Ne Zaman Ağlarsın Kendine???

Ne Zaman Ağlarsın Kendine??? Ağla kendine... Ben Müslümanım deyip de, İslamiyet’i yaşamadığında… Ağla kendine... Kardeşlerin ağlarken senin kahkahaların yükselince, Onlar yokluk çekerken sen nimetleri küçümserken… Ağla kendine... Nefsinin arzuları önünde zayıf görünce, Günahların önünde mükemmel olunca… Ağla kendine... Münkeri görüp de inkâr etmediğinde, Hayır’ı görüp de hakir gördüğünde Ağla kendine... Filim tesirinde kalıpta akıttığın gözyaşlarına, Kuran kerimi duyup ta tesirinde kalmadığında… Ağla kendine... Yalan dünyanın peşinde koşarken, Allaha itaatte kimseyle yarışmazken… Ağla kendine... Namazın ibadetten âdete, Rahatlık saatinden sıkıntıya dönüşünce… Ağla kendine... Eşarbını toplum gereği örtündüğünde, Seni mecburen setrettiğinde… Ağla kendine... Vaktini boş yere heder ettiğinde, Hesabı bilip te gaflette olduğunda… Ağla kendine... İbadetlerde lezzet ve huzuru bulamadığında… Ağla kendine... Sı