Hüsrana Ermeden
Hüsrana Ermeden
Bahar aylarının verimli toprakları içinde iki tohum yan yana yatıyormuş.
Tohumlardan biri diğerine, “Ben büyümek istiyorum!” demiş, “Köklerimi altımdaki toprağın derinliklerine ve filizimi yeryüzüne göndermek istiyorum… Baharın müjdecisi tomurcuklarım açılsın istiyorum… Güneşin sıcağını yüzümde, sabahın tatlı dokunuşunu yapraklarımda hissetmek istiyorum!”Ve büyümeye başlamış tohum.
İkinci tohum ise, “Ben korkuyorum” demiş. “Köklerimi altımda yatan toprağın derinliklerine gönderirsem, karanlıklarda beni neyin beklediğini bilemem. Üstümdeki toprağı zorlayıp yeryüzüne çıkmaya çalışsam, filizlerim zarar görebilir. Hem tomurcuklarım açmaya başladığında üzerlerinde salyangozlar gezip, onları yemeğe kalkarsa? Ya tomurcuklarım açılıp, çiçeğe dönüştüklerinde küçük bir çocuk beni koparıverirse? Yo, hayır. Büyümek için henüz erken. En iyisi burada kalıp beklemek…” Ve ikinci tohum beklemeye başlamış.
O sırada yumuşamış olan bahar toprağını eşeleyen bir karga bulmuş ve bir lokmada yutuvermiş onu…
İlk tohum yeniden doğmak için önce renginden vazgeçti, sonra kokusundan. Daha sonra şeklinden biçiminden, varlığından sıyrılırdı da her mevsim bereketlendi.
Beklemede olan diğer tohum ise ne yeniden doğdu ne çoğaldı.
İnsanı boşluk kadar bir şey yormaz.
Yalan dünyanın peşinden koşanların bedeni de beyni de daima yorgundur, durmaya ihtiyaç duyarlar. Yoksa İnsan-ı kâmil olma yolunda olanlar dinlenmezler, demlenirler. Kalbimizi çirkinlikler ve haksızlıklar yorar ancak. Gönlümüz sevmekten yorulmaz ve dahi usanmaz.
Atalet öldürür, aşk ise her an yeniden diriltir. Aşktan nasipsiz olanların kalbi taş kesilip, nefret saçarken tembellikle zaman öldürenler her dem yeni dirilikten habersiz ömrünü heba ederler.
Hayat tıpkı kalp atışının ritmi gibi inişli çıkışlı, yani hareket halinde... O çizginin çok altında veya üstünde seyrettiğimiz anlar olabilir, bazen çok umutlu, coşku dolu oluruz bazen dip kuyularda halsiz, mecalsiz kalırız. Aslında bütün bunlar yaşadığımızın göstergesi. Ne zaman ki kalp çizgimiz dümdüz hale gelir, o zaman hayat emaresi olan sayılı nefes de tükenmiştir.
Nasıl ki durgun su ya buhar olur uçar ya da kokuşup etrafa pis koku saçarsa insan da boş durduğunda gönlü kararır, içi daralır. Şayet bir katre misali deryalara katılırsa her dalga ile yeniden tazelenir, yeniden hayat bulur. Binlerce canlıya oksijen olur. Gam, keder bulutlarını dağıtır, neşe saçar.
‘’Hak ile uğraşmazsan batıl seni istila eder’’ demiş büyükler.
Zihnini ilim ile bedenini faydalı işler ile meşgul edenler daima diri ve tazedirler. Her gün yeniden açan gül gibi hoş kokusu ve güzelliği ile nice gönüllere ilham olur, onları da harekete geçirir.
Her dem yeniden doğanlardan kim usanır?
Selma Aşıkoğlu
Yorumlar
Yorum Gönder