Kayıtlar

Paylaşılamayan Velî

Paylaşılamayan Velî Mar’uf-ı Kerhi Hazretlerini sadece Müslümanlar değil, Hıristiyanlar da çok sever. Bir defasında bunlardan biri gelir, “çocuk sahibi olabilmek” için dua ister. Büyük veli bir fırsatını bulup onu zarif bir şekilde İslâm’a davet eder. Adam “İyi ama” der, “ben buraya din değiştirmeye gelmedimki. İstediğim sadece bir evlad” - Allah sana hayırlı bir evlad nasip etsin. Onun elinden imana gelesin. Çok geçmez, adamcağızın çok akıllı bir oğlu olur. Okul çağı gelince onu kilise mektebine gönderir. Rahip ilk gün teslisi anlatır ama çocuk bir tuhaf olur. “Hayır” der, “kalbim daralıyor, dilim söylemiyor.” -Tamam, bunları sonra konuşuruz. Şimdi alfabeye geçelim. Haydi bana harfleri oku. Çocuk bir şiir okur ki ilk beyit elif, beyle başlar son beyit lamelif, ye ile biter. Her mısra Allahü teâlânın sıfatlarını ve Muhammed Aleyhisselamın meziyetlerini anlatır ki sanatlarla doludur. Çocuk, alfabeyi bitirip devam eder. “Ağlatan, güldüren, öldüren, dirilten Allah’a

Beddua Yerine Dua...

Beddua Yerine Dua... Ma’rûf-ı Kerhi Hazretleri bir gün talebelerini toplar Dicle kenarındaki hurmalıklara çekilir sohbet ederler. Bu esnada nehirden bir kayık geçer. İçinde birkaç bıçkın genç. Hem içki içerler, hem şarkı söylerler. Bir ara hepten şirazeden çıkar, naralar atarlar. Talebeler bu edepsizliğe çok bozulur. Hatta içlerinden bazıları “Ah şu kayık bir devrilse de” derler, “günlerini görseler”. Ardarda patlayan kahkahalardan ders yapılamaz olunca mübarek o yana döner. Ellerini açar ve “Ya Rabbi” der, “Sen bu kullarını dünyada neşelendirdiğin gibi ahirette de neşelendir. Onlara hidayet ve istikamet nasip eyle.” İşte tam o sıra gençlerden biri sahildeki sohbetin farkına varır, arkadaşlarını uyarır. Mübareği görünce derlenir toparlanırlar. Hatta sazlarını kırar, destileri suya atarlar. Mahçup mahçup gelir Şeyh Mar’uf’un ellerine kapanırlar. O günden sonra sohbetin müdavimlerinden olurlar. (Alıntı)

Bayram Edilecek Nimetler

Bayram Edilecek Nimetler Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Bayram edilecek nimetler çoktur. Önce, insan yaratıldığımıza mı bayram edelim, eli ayağı düzgün yaratıldığımıza mı bayram edelim? Allahü teâlâ bizi bir İslâm ülkesinde dünyaya getirdiği için mi bayram edelim? Yetmiş bin türlü itikadın kol gezdiği bir dönemde, Ehl-i sünnet vel-cemaat itikadını bize nasip ettiği, yani bizi seçtiği için mi bayram edelim? Ehl-i sünnet âlimlerini, İmam-ı Rabbani hazretleri gibi mübarek bir zatı, sevgili bir kulunu tanıttığı, kitaplarına kavuşturduğu için, binlerce büyük zatın mübarek sözlerinden toplanmış, birçok çiçeklerden toplanıp bal gibi hazırlanmış olan, kıymetli eserlerini görmek, tanımak nimetine kavuştuğumuz için mi bayram edelim? Büyükler buyurdu ki: (Eğer Allahü teâlâ bir kuluna, sevdiği bir kulunu tanıştırmışsa, ona her şeyi vermiştir. Bu, Eshab-ı kiramın Cenâb-ı Peygamberi tanıması gibidir. Allahü teâlâ bir kuluna iki şeyi vermişse, üçüncüsünü istemeye hakkı yoktur: 1- Ehl-i sü

Altı Şeyden Çok Korkmalıyız 2

Altı Şeyden Çok Korkmalıyız 2 İftara doğru M. SAİD ARVAS Hazreti Osman (radıyallahü anh) Hulefa-i Raşidin'in üçüncüsü, cennetle müjdelenenlerden ve meleklerin bile kendisinden hayâ ettiği mübarek bir zattır. Bir gün şöyle buyurdu: “Mü'min altı şeyden çok korkmalıdır. Ona göre kendini hazırlamalıdır.” 1-     İmansız gitmekten korkmalıdır. Allah korusun, bir insan, imanlı, ibadetle dahi olsa, son nefesini imanla veremediyse, hiçbir kıymeti olmaz İnsanlar dört kısma ayrılır: a- Müslüman bir anne ve babadan dünyaya gelir, Müslümanca yaşar ve imanla son nefesini verir. b- Kâfir bir anne ve babadan dünyaya gelir, imanla şereflenir, imanla dünyadan göçer. c- Müslüman anne ve babadan dünyaya gelir, imanını muhafaza edemez, mürted olur ve imansız gider. d- Kâfir bir anne ve babadan dünyaya gelir, kâfir olarak yaşar ve küfür üzere dünyadan ayrılır... İlk ikisi güzel, son ikisi ise felâkettir. Önemli olan son nefestir. Yüce Rabbimizin, üzerimizdeki nimetlerini sa

Mü'min altı şeyden çok korkmalıdır! 1

Mü'min altı şeyden çok korkmalıdır! 1 İftara doğru M. SAİD ARVAS Yüce Rabbimizin, üzerimizdeki nimetlerini saymakla bitiremeyiz. Bizi O yarattı ve yaşatıyor. İmanla şereflendirdi. En büyük nimet, bir insanın son nefesini imanla verebilmesidir. Meleklerin bile kendisinden hayâ ettikleri; Hazreti Osman radıyallahü anh buyuruyor ki: Mü'min altı şeyden çok korkmalıdır. Ona göre kendini hazırlamalıdır: 1- İmansız gitmekten korkmalıdır. Allah korusun, bir insan, imanlı, ibadetli dahi olsa, son nefesini imanla veremediyse, hiçbir kıymeti olmaz. Önemli olan son nefestir. Yüce Rabbimizin, üzerimizdeki nimetlerini saymakla bitiremeyiz. Bizi O yarattı ve yaşatıyor. İmanla şereflendirdi. En büyük nimet, bir insanın son nefesini imanla verebilmesidir. Bundan daha büyük lütuf, bundan daha büyük nimet olmaz. Çünkü insan, nasıl öldüyse öyle haşrolunur. İmanla kabre girebilmek için dünyayı sevmemek lâzımdır. Dünyayı çok seven, ondan ayrılmak istemez. 2- Sol omuzumu

Dostun Dosta Arkasından Ettiği Dua Kabul Olur…

Dostun Dosta Arkasından Ettiği Dua Kabul Olur… Dostun dosta arkasından gıyabında ettiği dua kabul olurmuş, ben dualarıma katıyorum sizleri, sizler de dualarınızda zikredin bizleri… Cami kapısından geçerken ezanın okunduğunu duyan şoför geriye dönüp patronundan izin ister: Beyefendi izin verirseniz ezan okunmuşken şuracıkta namazımı kılsam da yola devam etsek! Der… Patron pek de memnun olmasa da izin verir. Şoför camiye girer, patron da arabanın içinde bekler… Ancak cemaat namazını kılıp çıktığı halde şoför çıkmayınca canı sıkılan patron, arabadan inip caminin avlusuna dalar, pencere camına başını dayayıp içeri bakar ki, şoför ellerini açmış duaya devam ediyor... Camı tıklatarak seslenir: Herkes çıktı ne duruyorsun sen de çıksana! Gelen cevap ibretlidir; bırakmıyor !.. Kim bırakmıyor? Diye sorar patron. Cevap gelir; Seni içeri bırakmayan!.. Bir düşünce sarar patronu ‘seni içeri bırakmayan’ nidası... Hemen orada abdestini alır camiye gi

Hz. Selman'ın Kuşlara Emri

Hz. Selman'ın Kuşlara Emri Silsile-i Sâdâttan SELMAN-I Farisî Radiyallahü Anh Hazretleri yanında bir misafir olduğu halde sahraya çıkmıştı. Dağda havada uçan kuşlar ve ovadan geçen ceylan sürüleri gördü; Hazreti Selman Radiyallahü Anh uçan kuşlara ve oradan geçen ceylan sürüsüne hitaben: — Yanımda bir misafirim var. İçinizden biriniz buraya gelsin. Misafire ikram edeceğim, Diye seslendi. Kuşlardan ve ceylan sürüsünden birer tane süratle hazreti Selman'ın huzuruna geldiler. Misafir bu işe çok hayret etmişti: — Sübhanellah! Diyerek hayretini belirtti. Selman-ı Farisî Hazretleri: — Bunda hayret edecek ne var? Sen Allah'a itaat edene mahlûk'atın isyan ettiğine bu zamana kadar hiç şahit oldun mu? buyurdular... (Alıntı)

Hazreti Fatma'nın Açlığı

Hazreti Fatma'nın Açlığı Eshaptan îmran -b. Hüseyn anlatıyor Radiyallahü Anh: — Birgün Fatimatü-'z - Zehra radıyallahu anhâ hazretleri Peygamberimizin huzuruna gelmişti. Açlıktan benzinin sarardığı belliydi. Hazreti Fâtıma'nın yüzünde bir sarılık vardı. Server-i Kâinat Efendimiz hazreti Fâtıma VAli Radiyallahü Anhdemizin yüzüne baktı, gözlerinden yaş gelmişti. Mübarek ellerini Hazreti Fâtıma'nın göğsüne koyarak —Meâlen— şöyle dua etti: — Ey açları doyuran Allah’ım! Muhammed'in kızı Fâtıma'yı aç bırakma!: O anda Hazreti Fâtıma'nın yüzündeki sarılığın gitmiş olduğunu ve yerine pembeliğin gelmiş olduğunu gördüm. Sonra kendisiyle görüştüğüm Hazreti Fâtıma VAli Radiyallahü Anhdemiz, bana: “ondan sonra bir daha açlık hissetmediğini” söyledi. (Alıntı)

Harp Etmeden Şehid Olan Kadın

Harp Etmeden Şehid Olan Kadın İlk müslümanlardan ümmü Varaka isimli kadın, her harpte Resûl-ü Ekrem Efendimizin huzuruna çıkar: — Ben de harbe iştirak etmek isterim. Hiç olmazsa yaralıların yaralarını sararım, derdi. Fakat Server-i Kâinat Efendimiz O'na: — Sen evinde otur! Evde de sana şehîdlik nasip olur, buyurarak harbe iştirakine müsaade etmezlerdi. Hatta Ummü Varaka'yı kasd ederek: — Şehide hanımı ziyaret edelim, der o yaşlı sahabeyi evinde sık sık ziyaret ederlerdi. Ümmü Varaka da evinde daima: — Ya Rabbi! Bana şehitlik mertebesi nasip eyle! Diye dua ederdi. Yine bir harbe çıkılmıştı, Ümmü Varaka yine gelip harbe iştirak etmek istediğini bildirdi. Peygamber Efendimiz de ona yine: — Sen evinde kal! Ev halkına imamlık et, onlara namaz kılmasını öğret... Namaz kıldır, buyurdu. Bir de müezzin tayin etti. Her gün Ümmü Varakâ'nın evinde ezan okunur, cemaatla namaz kılınırdı. Ümmü Varaka'nın bir cariyesi, bir de kölesi vardı, öldüğü zaman

Ölüm Acısı

Ölüm Acısı Amr b. As Radiyallahü Anh hazretleri ölüm döşeğinde idi. Kendisine ölümü nasıl bulduğu sorulduğunda o şu cevabı verdi: — Sanki boğazımda bir diken, omuzumda bir dağ var! Sanki gök tepeme çökmüş gibi hissediyorum. (Alıntı)

Hasan-I Basri Hazretlerine Bir Kızın Nasihati

Hasan-I Basri Hazretlerine Bir Kızın Nasihati Hasan-ı Basri Hazretlerinin huzuruna bir zat gelerek: — Ya imam! Benim bir kızım var, gece gündüz ağlamaktan gözleri kör oldu. Buna bir çare bulamaz mısınız bir gelip baksanız, dedi. Hasan-ı Basri Hazretleri merak etmişti. Eve geldiler... Hasan-ı Basrî Hazretleri kıza: — Kızım neden ağlarsın... Gözlerin kör olmuş, sebebini söyle de çare bulalım, dedi. Kız, Hasan-ı Basri Hazretlerine: — Ağlıya ağlıya gözlerimi iki sebebten kör ettim: Birincisi eğer bu göz yarın ahirette Allah'ı görebilecekse ona binlerce göz feda olsun, niç kıymeti yok. İkincisi, eğer ahirette, bu gözler Allah'ı Celle Celâlüh görmeye lâyık değilse ben onu neye göz Diye taşıyayım? Allah böyle gözleri dünyada iken de kör etsin, dedi. Kızın bu hikmetli sözlerini dinleyen îmam-ı Basrî Hazretleri: — Biz buraya nasihatçı ve hekim olarak geldik, şifa telkin edecektik... Halbuki nasihatçı ve hekimi bulmuş olarak gidiyoruz, demekten kendini a

Hazreti Rabia'ya Evlenme Teklifi

Hazreti Rabia'ya Evlenme Teklifi Haşimî sülâlesinden olup Basra'da valilik yapan Süleyman'ın oğlu Muhammed'in günlük olarak 80 bin dirhem geliri vardı. Sağa sola ve Basra ileri gelenlerine kendisine bir aile bulmaları için mektuplar yazıyordu. Mektuplara gelen cevapta bütün dostları Rabia Hatun (Rabia-i Adeviyye)'u tavsiye ediyorlardı. Rabia Hatun hem takva hem de güzelliğiyle ün yapmıştı. Muhammed, bu veliye hanıma şöyle bir mektup yazıp evlenmek istediğini bildirdi: — Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla... Bilmiş ol kî, Allahü Teâlâ bana günlük gelir olarak 80 bin dirhem lütfetti... Bundan sonra onu 100 bin dirheme de çıkarabilirim. Evlendiğimiz takdirde sana daha pekçok şeyler de verebilirim. Evlenmek hususunda bana bir cevap ver! Rabia Hatun bu mektuba şu cevabı yazdı: — “Bismillâhirrahmanirrahiym, bilmiş ol ki, zahidlik, kalb ve bedenin huzurudur. Dünya peşinde koşmak ise, insanın elem ve kederini artırır. Mektubum sana vasıl olduktan

Akşemseddin Hazretlerinin Oğulları

Akşemseddin Hazretlerinin Oğulları Hazreti Fatih'in de hocası olan Akşemseddin Hazretlerinin 12 oğlu vardı. Bir gün 12 oğlunu da yanına toplayıp, uzun uzun onları seyrettikten sonra, “Allah'ım sana hamd ü senalar olsun” Diye dua etti. Akşemseddin Hazretlerinin oğulları, babalarına; kendilerini verdiği için Allah'a hamdediyor sandılar. Akşemseddin Hazretlerinin meczup bir müridi vardı. Şeyhine: — Ben senin niçin hamdettiğini biliyorum, dedi. Hazreti Şeyh: — Neden? Diye sorduğunda, şöyle dedi: — Sen Allah Celle Celâlüh sana 12 evlât verdiği halde hiç birisinin sevgisi, senin kalbini Allah'a olan muhabbetinden ayırmadığı için hamdediyorsun. (Alıntı)

Hazreti Cebrail Aleyhisselâm'ın Hazreti Hatice'ye Selamı

Hazreti Cebrail Aleyhisselâm'ın Hazreti Hatice'ye Selamı Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem evde bulunmuyorlardı. Hazreti Hatice Radiyallahü Anha   validemiz Efendimizi aramak maksadıyla dışarı çıkmıştı. Çünkü Hazreti Hatice radıyallahu anhâ validemiz islâmiyeti henüz yeni i'lân etmiş olan Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimize düşmanlarının bir kötülük edeceklerinden korkuyordu. Dışarda karşısına bir adam çıktı. Hazreti Hatice Radiyallahü Anha   adama bir şey söylemeden gece olduğundan eve geri döndü... Peygamberimiz Hane-i Saadetlerinde idi. Henüz Hatice validemiz bir şey söylemeden Peygamberimiz: — O karşına çıkan kimdi biliyor musun? Buyurdular. Hazreti Hatice Radiyallahü Anh: — Bilmiyorum ya Resûlallah! Allah ve Resulü bilir, dedi. Peygamberimiz: — Ya Hatice Radiyallahü Anha, o karşına çıkan adam suretinde Cebrail aleyhisselâmdı. Senden sonra beni ziyaret etti ve sana selâm etti. Şunu söyledi ki, Cennette senin için incilerden yapılmış

Hazreti Hatice Radiyallahü Anha'nın Büyüklüğü

Hazreti Hatice Radiyallahü Anha'nın Büyüklüğü Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Hazreti Hatice validemizi çok severlerdi. Hatta Hazreti Hatice yaşlı olduğu halde hayatta olduğu müddetçe başka kadınla evlenmemişlerdir. Risalet timsali Efendimiz Hatice Radiyallahü Anha   annemizin ismini çok zikreder, onun büyüklüğünden sık sık misâller verirdi. Bir gün yine Hazreti Hatice'den bahsediyorlardı. Hazreti Âişe Radiyallahü Anha   validemiz de oradaydı. Hadiseyi Âişe radıyaîlahu anhâ validemiz şöyle anlatıyor: — Resûlüllah yine Hazreti Hatice'den bahsetti... Bu bahis benim damarıma dokunmuştu. “O yaşlı bir kadındı şimdi Allah Celle Celâlüh sana daha iyisini ve daha güzelini vermiştir.” dedim. Hazreti Resulü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem bu sözü benden duyunca çok kederlendi, üzüldü. Hatta kızmıştı... Kızgınlığından tüyleri diken diken olmuştu. Buyurdular ki: — Vallahi öyle değil! Ben ondan daha iyi bir kadına kavuşmadım... O bana inanmış bir hatundu.

İbrahim Edhem Hazretlerini İkaz

İbrahim Edhem Hazretlerini İkaz İbrahim Aleyhisselâm Edhem Hazretleri, bir gece hanımıyla kuş tüyü yatakta yatarken kendisini rahat hissetmiş olacak ki, “hanım cennette de seninle böyle beraber olsak” dedi. Tam bu sırada sarayın tavanında bir ayak sesi işitildi. Tavanda bir adamın gezdiği anlaşılıyordu. İbrahim Aleyhisselâm Edhem Hazretleri, bir hükümdarın sarayında gece dolaşılmasına son derece sinirlenmişti. — Kim bu saatte o tavandaki... Ne arıyorsun orada! Diye seslendi. O zaman Belh hükümdarı bulunan İbrahim Aleyhisselâm Edhem'e: — Devemi kaybettim, onu arıyorum, Diye cevap verildi. Hükümdar, iyice kızmıştı... — Tavanda deve mi olur be adam? Diye haykırdı. Tavandaki biraz durakladıktan sonra İbrahim Aleyhisselâm Edhem'i ikaz eden şu sözü söyledi: — Ey hükümdar! Tavanda deve aranmayacağını biliyorsun da, atlas döşekte cennet olmayacağını neden bilmiyorsun, dedi. Bu söz hükümdara çok tesir etmişti... Kalktı yataktan, her şeyini bir tarafta bırak

Hazreti Peygamberimizin Rüyası

Hazreti Peygamberimizin Rüyası Hazreti Peygamberimiz Efendimiz bir sohbetinde eshab-ı kirama bir rüyasını şöyle anlattılar: Dün gece rüyamda, yanıma iki kişi geldi. Ben kim olduklarını sordum. Söylemediler... Bana: — Yürü, beraber gidelim, dediler. Beraber yürümeye başladık. Biraz ileride, arkasını yaslanmış bir adam gördüm. Onun başının ucunda başka bir adam, ona taş taşıyor ve taşıdığı taşlarla adamın başını eziyordu. Adam başka taş almaya gidince başı ezilenin başı eski haline geliyor, o adam yine getirdiği taşlarla adamın başını eziyor ve bu hal böyle devam edip gidiyordu. Ben yanımdakilere: — Allah, Allah! Bu ne haldir? Diye sordum. Bana sen yürü, yürü dediler... Yürümeye devam ettik. Adamın biri sırtüstü yatıyor, diğer bir adam da, elinde demirden kanca olduğu halde yatan adamın yüzünün bir tarafını parçalıyor, öbür tarafına geçiyor, öbür yüzünü yarıncaya kadar parçalanan yüzü iyileşiyor, tekrar dönüp aynı işkenceyi sürdürüyordu. Ben yine: — Sübh

Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in En Zor Gününde Okuduğu Dua

Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in En Zor Gününde Okuduğu Dua Efendimiz İki Cihan güneşi Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in “Hayatımın en zor günü” dediği Taif dönüşünde uğradığı bir üzüm bağında bir süre istirahat ettikten sonra şöyle dua etti. اَللَّهُمَّ إِلَيْكَ أَشْكُو ضَعْفَ قُوَّتِي، وَقِلَّةَ حِيلَتَي، وَهَوَانِي عَلَى النَّاسِ، يَا أَرْحَمَ الرّاحِمِينَ! أَنْتَ رَبُّ الْمُسْتَضْعَفِينَ أَنْتَ أَرْحَمُ بِي مِنْ أَنْ تَكِلَنِي إِلَى عَدُوٍّ بَعِدِين يَتَجَهَّمُنِي، أَوْ إِلَى صَادِقِين قَرِيبٍ مَلَّكْتَهُ أَمْرِي، إِنْ لَمْ تَكُنْ غَضْبَانًا عَلَيَّ فَلَا أُبَالِي، غ َ ير َ أ َنّ َ عَافِيَتَكَ أَوْسَعُ لِي، أَعُوذُ بِنُورِ وَجْهِكَ الَّذِي أَشْرَقَتْ لَهُ الظُّلُمَاتُ وَصَلُحَ عَلَيْهِ أَمْرُ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ أَنْ يَنْزِلَ بِي غَضَبُكَ، أَوْ تُحِلَّ عَلَيَّ سَخَطُكَ، وَلَكَ الْعُتْبَى حَتَّى تَرْضَى وَلَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِكَ" [ابن هشام 1 / 420 ] Okunuşu: “Allâhümme ileyke eşkü za’fa kuvveti ve kıllete hilete ve hevâ

Ümmetin Kurtuluşu İçin Birey Olarak Uygulayabileceğiniz 7 Altın Tavsiye

Ümmetin Kurtuluşu İçin Birey Olarak Uygulayabileceğiniz 7 Altın Tavsiye İnsanlığın dünkü, bugünkü, hatta yarınki problemlerine çözüm ve tüm müşküllerine çare İslâm’dadır. İki cihanın mutluluğu İslâm’la elde edilebilir. Dünyanın ideal nizamı odur. Geçmişi ve geleceği, hastalığı ve şifayı, ferdi ve cemiyeti, ruhu ve bedeni, insanın zaaf ve meziyetlerini en iyi bilen raûf, rahîm ve vedûd Rabbimiz, dünya ve ahirette huzur ve saadetimizi temin için lütfeylemiş, bize peygamber göndermiş, kitap indirmiş, kanun ve şeriat koymuş, yol göstermiştir. Bunalıma düşen asrımızı, çırpınan ruhsuz medeniyeti, şaşıran çılgın insanlığı, çalışırsak bizler kurtarabiliriz, reçete bizim elimizdedir. Böyle hayırhah ve fedakâr ruh yapısı sadece bizlerde mevcut; başkalarının yaptıkları ise sadece propaganda, göz boyama, gösteriş, riya, aldatmaca ve istismar. O halde biz Müslümanlar, hem maddî manevi faydamız, hem de insanlığın huzur ve rahatı, salah ve felahı için İslâm'a sımsıkı sarılmalıyı

Hz. Ömer Radiyallahü Anh’ın adaletine bir misal

Hz. Ömer Radiyallahü Anh’ın adaletine bir misal Ashab'tan Abdurrahman bin Avf, Hazreti Ömer Radiyallahü Anh halife iken onu makamında ziyarete gelmişti, selâm verip müsait bir yere oturdu. Hz. Ömer Radiyallahü Anh kendisiyle hiç meşgul olmuyor hattâ selâmını bile almıyordu. Hayretle neticeyi beklerken, Hazreti Ömer Radiyallahü Anh, işini bitirdikten sonra yanan mumu söndürdü; aynı onun gibi başka bir mum yaktıktan sonra: “Ve aleyküm selâm” deyip selâmını aldı. Ve konuşmaya başladılar. Abdurrahman bin Avf Hazretleri, Ömer Radiyallahü Anh Hazretlerine niçin o mumu söndürüp başkasını yaktıktan sonra kendisiyle meşgul olmaya başladığını sormuştu. Hazreti Ömer Radiyallahü Anh: — Ya Abdurrahman, evvelki mum devletin hazinesinden alınmış mumdu. O yanarken şahsî işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mes'ul olurdum. Sizinle devlet işi konuşmayacağımız için kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım ondan sonra sizinle meşgul olmaya başladım, deyince Abdurrahman bin Avf