Bayram Edilecek Nimetler
Bayram Edilecek Nimetler
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bayram edilecek nimetler çoktur. Önce, insan yaratıldığımıza mı
bayram edelim, eli ayağı düzgün yaratıldığımıza mı bayram edelim? Allahü teâlâ
bizi bir İslâm ülkesinde dünyaya getirdiği için mi bayram edelim? Yetmiş bin
türlü itikadın kol gezdiği bir dönemde, Ehl-i sünnet vel-cemaat itikadını bize
nasip ettiği, yani bizi seçtiği için mi bayram edelim? Ehl-i sünnet âlimlerini,
İmam-ı Rabbani hazretleri gibi mübarek bir zatı, sevgili bir kulunu tanıttığı,
kitaplarına kavuşturduğu için, binlerce büyük zatın mübarek sözlerinden
toplanmış, birçok çiçeklerden toplanıp bal gibi hazırlanmış olan, kıymetli
eserlerini görmek, tanımak nimetine kavuştuğumuz için mi bayram edelim?
Büyükler buyurdu ki:
(Eğer Allahü teâlâ bir kuluna, sevdiği bir kulunu tanıştırmışsa,
ona her şeyi vermiştir. Bu, Eshab-ı kiramın Cenâb-ı Peygamberi tanıması
gibidir. Allahü teâlâ bir kuluna iki şeyi vermişse, üçüncüsünü istemeye hakkı
yoktur: 1- Ehl-i sünnet itikadı, 2- Bir büyüğü tanıyıp, ona şeksiz ve şüphesiz
teslim olmak.)
Bu, büyük nimettir; çünkü seçmek hakkı bize ait değildir. Allahü
teâlâ milyonlarca insanın içinden bizi seçti ve Ehl-i sünnet âlimlerini
tanıttı, sevdirdi, yollarında bulundurdu. Bu ne büyük saadet… Yalnız bunun için
bayram etsek azdır.
Onun için, ışığa yani bu büyüklere kavuşan, karanlıklarda
dolaşmamalı; çünkü doğruyu ve yanlışı görmemizi sağlayan, kazasız, belasız
yürümemizi sağlayan, bu nimettir. Eğer bunun kıymeti bilinmezse, yavaş yavaş,
güneşin battığı gibi bu nimet kaybolur. Ondan sonra herkes başını taştan taşa
vurur. Bu nimetin değeri, ölçülemeyecek kadar çoktur. İnsan elini bir ateşe
soksa veya birkaç saniye elini kibrit alevine tutsa, o zaman büyük zatların
kıymetini anlar.
Görmekle tanımak bir değildir. O devirde, Peygamber efendimizi
de insanlar gördü. Tanıyanlar iman etti, Eshab-ı kiram oldu. Tanımayanlar
müşriklikte devam ettiler. Bu tanımanın kıymetini, büyük nimet olduğunu
bilelim! Cenab-ı Hak dilemeseydi, büyük zatları bize tanıtmazdı; çünkü Allahü
teâlâ, pırlantayı çöplüğe koymaz. Eğer kalbimiz, Rabbimiz tarafından
seçilmeseydi, bu büyükleri tanımak bize nasip olmazdı. Onun için, çok dikkat
edilmeli ki, bu nimet elimizden gitmesin. Bu nimetin elimizde kalması için de
tek şart var, o da birbirimizi sevmektir; çünkü müminin kalbi kırılınca,
Rabbimiz kırılır. Allah korusun! Müminin kalbini kıran, Kâbe’yi yetmiş kere
yıkmış gibi günaha girer. (Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder