Kayıtlar

Bunları “Kul Hakkı” Saymıyoruz!

Bunları “Kul Hakkı” Saymıyoruz! Herkes şu gerçeği biliyordur eminim: Allah-u Teâlâ, hesap günü kul hakkına karışmıyor. Kendisine ait hakları ise, dilediği kulları için affeder, dilediğine ise ceza verir. Cenab-ı Hakk’ın biz “ Kulları üzerindeki hakkı” nedir diye netten araştırırken şu hadisi buldum: “ ... ‘Ey Muaz! Allah’ü Teâlâ’nın kulları üzerindeki ve kulların da Allah üzerindeki hakkı nedir, biliyor musun?‘ Dedim ki: ‘Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.‘  Buyurdular ki: ‘Allah’ü Teâlâ’nın kulları üzerindeki hakkı: Yalnız O’na ibadet etmeleri ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır.’... “   (Buhari ve Müslim) Yani, namaz, oruç, hac gibi ibadetlerimizi tamamlayamadan ölürsek, bu hakkını sevip razı olduğu kulları için affedebilir. Allah’ü Teâlâ beni sevsin diye ibadet edip günahlardan kaçıyorum. Bol bol kaza namazı kılıyorum, fakat tamamlayamadan ölürsem, inşallah affolunurum. İnsanların birbirleriyle ilgili her türlü münasebetten doğan haklar, kul hakkıdır. Sadece maddi
Cehennemin İsimleri     Cehennemin isimleri. Ahirette günahkârların ve Kâfirlerin gireceği Cehennem çok şiddetli ve dayanılamayacak azapların olduğu bir azap yeridir. Yüce Mevla’mız Kuran ı Kerim ve yüce Peygamberi Fahri Kâinat Efendimiz aracılığı ile bu azabı bize bildirmiştir ve sakınmamızı emretmiştir. İşte bu azap yeri olan Cehennemin ciddiyeti birçok isim ile alınarak Kuran’da zikredilmiştir. Şimdi bu isimlerin birer ayet ile zikrederek açıklamaya çalışalım. Kuran ı kerimde cehennem yedi isim ile anılmıştır: Cehennem ismi genel olarak derin ve büyük bir hesap kuyusu anlamına gelmektedir. Şimdi bu isimleri sıralayalım. 1. Nâr: Bu isim gözleri kamaştıran şiddetli bir ışık içeren ateş manasına gelmektedir: Şüphesiz, inkâr edenlere, ne malları, ne de evlatları Allah’a karşı hiçbir fayda sağlar. Onlar Nar’ın (Cehennem ateşinin) yakıtıdırlar. (Ali İmran 3.10) 2. Cahîm: Son derece şiddetli ve büyük, alevleri kat kat yükselen kızgın ateş. Lügat manası olarak da derin bir kuy

Cehennem ve Mizan'ın Sıfatları

Cehennem ve  Mizan'ın  Sıfatları Bu mevzuda bazı noktalara daha önce temas etmiş olmamıza rağmen, faydayı tamamlamak için yeniden ele almakta mahzur görmedik. Ola ki; bozulmuş ve gafil gönüllere tekrarlanan nasihatler kâr eder. Bu hususta Allah Celle Celâlüh Kur’an’ı Kerim´in birçok yerinde cehennemin korkunçluğu ile Kıyamet şiddetlerine büyük önem vermiştir, öyle ki Allah Teâlâ’nın bu beyanatı aklı başında insanların kalplerine en büyük tesir yapmış, ahiretin faydalı ve kalıcılığını; onun dışındaki her şeyin hiçliğine tercih etmiştir. Cehennemin nasıl bir yer olduğu konusuna gelince Allah Celle Celâlüh cümlemizi bağış ve keremi ile oradan korusun! Hadiste bildirildiğine göre orası simsiyah ve karanlıktır. Işığı ve alevi yoktur. Cehennemin yedi kapısı vardır. Her kapının üzerinde yetmiş bin dağ vardır, her dağın üzerinde yetmiş bir ateşten tepe vardır, her ateşli tepe üzerinde yetmiş bin ateş çukuru vardır. Her ateş çukurunda yetmiş bin ateş vadisi bulunur. Her vad

Mezuniyet Günü

Mezuniyet Günü Elveda hocalarım, elveda arkadaşlar. Kalpleriniz kalbimle, bütünleşti kardeşler. Bu ayrılık geçici, gönüller gamlanmasın! Sonsuza kadar biriz, hiç kimse ağlamasın. İlim ve irfan için, toplanmıştık okulda. Usta mahir ellerde, yoğrulduk bu ortamda. Nice güzel anılar, yaşayıp mutlu olduk! Kalp gözümüz açıldı, bilgi ve sevgi dolduk! Hedefimiz vatana, sahip çıkıp korumak. İnsanları ilim ve ahlâk ile yoğurmak. Yeniden dirilerek, dünyaya sesimizi; Duyurup, “Varız!” demek; basarak mührümüzü. Zulüm dolu bulutlar, karartmış gökyüzünü, Simsiyah kötülükler, kaplamış yeryüzünü. Bütün bilim dalları bizden keşif bekliyor. Kan ağlıyor masumlar, bitkin imdat bekliyor. Ölesiye çalışıp, hiçbir şeyden yılmadan, Dünyadan büyük olsa, zorluğa aldırmadan... Dünyaya el atalım, bir meşale olalım. Güzel ahlâk ve gayretle, gönüllere dolalım. Yerleri fethedelim, gökleri kuşatalım. Kalmasın hiç karanlık, her yeri ışıtalım. Nefsimiz,

Şems-i Tebrizi’den Güzel Sözler 4

Şems-i Tebrizi’den Güzel Sözler 4 ·               Sığ suları en hafif rüzgârlar bile coşturabiliyor. Derin denizleri ise ancak derin sevdalar... ·               Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susuyor. Anladım ki susan her şey derin ve heybetli... ·               Bu nicelik ve nitelik dünyasının ucunda ·               Dertli sesiyle konuşan bir adam durmakta! ·               Gözü kartallarınkinden bile daha keskin ·               Yüzü şahididir gönül ateşinin ·               İç ateşinin yakıcılığı artıyor her zaman ·               Arzuyla dolu bir ruhtan, yanan bir avuç topraktı ·               Aşk ve sarhoşluktan nasipsiz bilginler ·               Tedavi için nabzını hekim eline verdiler... ·               Allah’ü Teâlâ senin kapından aşk sarayına bir insan alacaksa, o insana sen nasıl ben seni sevmiyorum dersin? ·               Sende o var bu var, falan dedi var, falan anlattı var, peki sende senden ne var Mevlana?

Şems-i Tebrizi’den Güzel Sözler 3

Şems-i Tebrizi’den Güzel Sözler 3 ·              Dostluk gül olmaktır; yaprağı ile de dikeni ile de. ·              İnsanlar maşuk aramıyor, bencil duygularına köle arıyor. Köle buluyor ama aşkı bulamıyor... ·              Ey gönül! Şimdi sorarım sana, hangi aşk daha büyüktür? Anlatılarak dile düşen mi, anlatılmayıp yürek deşen mi? ·              Her şey insanoğluna feda iken insanoğlu ise kendine cefa olmuştur. ·              Hakiki dost, Allah’ü Teâlâ gibi mahrem olmalıdır. Dostun çirkinliklerine, hoşa gitmeyen hallerine tahammül etmeli, hatasından incinmemelidir. Dosttan yüz çevirmemelidir, dosta itiraz etmemelidir. Nitekim rahmeti bol olan Allah’ü Teâlâ kullarının ayıplarından, günahlarından, noksanlarından dolayı onlardan yüz çevirmez. Tam bir inayet ve şefkatle, onlara rızkını verir. İşte garazsız, ivazsız dostluk budur...

Hayattan Ders Almalı

Hayattan Ders Almalı Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde bir kasabada yaşayan dünyalar güzeli bir kız varmış. Bu kız öyle güzelmiş ki çok uzak şehirlerden ve ülkelerden çok zengin, çok yakışıklı, asil pek çok delikanlı onu görmeye gelirmiş. Kendisiyle evlenmek isteyen nice prensi, nice şövalyeyi reddeden güzel kız kimseleri beğenmezmiş. Bu arada aynı kasabada yaşayan ve bu kıza âşık olan bir delikanlı da bu kızı istemiş. Ama kız onu da reddetmiş. Aradan uzun yıllar geçmiş. Bizim delikanlı kasabadan ayrılmış. Kendine başka bir hayat kurmuş ve evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış. Bir gün yolu bir zamanlar yaşadığı güzel, küçük kasabaya düşmüş. Orada tanıdık birine rastladığında aklına bir zamanlar orada yaşayan dünyalar güzeli kız gelmiş ve ona ne olduğunu sormuş. Yaşlı adam önünde gül bahçesi olan bir evi göstererek kızın evlendiğini söylemiş. Bizimki bir zamanlar herkesi reddetmiş olan kızın kocasını çok merak etmiş. Bir gün gizlenip kocasını evden çıkarken görmüş. Kızın kocası

Gülümseme!

Gülümseme! Genç kız üzgün görünen yabancıya gülümsedi. Adam kendini daha iyi hissetti. Geçmişte bir arkadaşının yaptığı bir iyiliği hatırladı ve ona bir teşekkür mektubu yazdı. Bu mektup arkadaşının öyle hoşuna gitti ki yemek yediği lokantada iyi bir bahşiş verdi. Bu bahşişin miktarına şaşıran garson, paranın bir kısmını yolda gördüğü fakire verdi. Fakir adam çok sevindi çünkü iki gündür ağzına bir lokma koymamıştı. Yemeği bittikten sonra kaldığı izbe odaya gitmek üzere yola koyuldu. Yolda soğuktan titreyen bir köpek yavrusuna rastladı ve onu alıp eve götürdü. Soğuktan kurtulup başını sokacak yer bulduğu için köpekçik çok mutluydu. Gece evde yangın çıktı. Köpek yavrusu havlamaya başladı. Bütün ev halkını uyandırana dek havladı ve böylece bütün ev halkı kurtuldu. Kurtulan çocuklardan birisi büyüdü ve cumhurbaşkanı oldu. Bunların olmasını sağlayan ise bir kuruşa bile mal olmayan masum, sıcak ve içten bir "Gülümseme" idi

Meleğin Adı: Anne

Meleğin Adı: Anne Bir zamanlar dünyaya gelmeye hazırlanan bir çocuk varmış. Bir gün Tanrı'ya sormuş: Tanrım, beni yarın dünyaya göndereceğini söylediler, fakat ben o kadar küçük ve güçsüzüm ki, orada nasıl yaşayacağım? Tüm meleklerin arasından senin için bir tanesini seçtim. O seni bekliyor olacak ve seni koruyacak. Meleğin sana her gün şarkı söyleyecek ve gülümseyecek. Böylece sen onun sevgisini hissedecek ve mutlu olacaksın. Peki... İnsanlar bana bireyler söylediklerinde, dillerini bilmeden söylenenleri nasıl anlayacağım? Meleğin sana dünyada duyabileceğin en güzel ve tatlı sözcükleri söyleyecek, sana konuşmayı dikkatle ve sevgiyle öğretecek. Peki, Allah’ım, ben seninle konuşmak istersem ne yapacağım? Meleğin sana ellerini açarak bana dua etmeyi de öğretecek. Dünyada kötü adamlar olduğunu duydum, beni kim koruyacak? Meleğin seni kendi hayatı pahasına dahi olsa daima koruyacak. Fakat ben seni bir daha göremeyeceğim için çok üzgünüm. Mel

Abraham Lincoln'un Oğlunun Öğretmenine Yazdığı Mektup

Abraham Lincoln'un Oğlunun Öğretmenine Yazdığı Mektup Öğrenmesi gerekli biliyorum; tüm insanların dürüst ve adil olmadığını, fakat şunu da öğret ona, her alçağa karşılık bir kahraman, her bencil politikacıya karşılık kendini adamış bir lider vardır. Zaman alacak biliyorum fakat eğer öğretebilirsen ona kazanılan bir doların bulunan beş dolardan daha değerli olduğunu öğret. Okulda hata yapmanın hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona... Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve hem de kazanmaktan neşe duymayı. Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret, herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi... Eğer yapabilirsen, üzüldüğünde bile nasıl gülümseyeceğini öğret ona... Ona kuvvetini ve beynini en yüksek fiyatı verene satmasını, fakat hiçbir zaman kalbi ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret. Nazik insanlara karşı nazik, sert olanlara karşı da sert olmasını öğret ona. Herkes birbirine takılmış bir yöne giderken kitleleri izleyemeyecek gücü verm

Şeyh Edebali Kimdir?

Şeyh Edebali Kimdir? Şeyh Edebali (1206 – 1326), Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarında yaşamış bir İslam ilahiyatçısı-din bilgini, Ahi şeyhi, Osman Gazi'nin kayınbabası ve hocası, Orhan Gazi'nin dedesi bir anlamda da sonradan imparatorluk olacak Osmanlı Devleti'nin fikir babasıdır. Ciddi kaynaklara göre, aslen Karamanlı'dır. İlk tahsilini memleketinde yapan Edebali, tahsilini Şam'da tamamlamıştır. Tefsir, hadis ve özellikle İslam hukukunda uzmanlaşmıştır. Mevlana gibi, zamanının büyüklerinin sohbetinde bulunmuştur. Tasavvuf yoluna girdiği, Baba İlyas halifelerinin ileri gelenlerinden olduğu belirtilmektedir. Doğum tarihi kesin olmamakla beraber, 1206 yıllarında doğduğu tahmin edilmektedir. Alim, faal, varlıklı, çevresi için örnek teşkil eden bir kişi olan Şeyh Edebali, Eskişehir yakınlarında İtburnu denilen köyde yaşar, yaptırmış olduğu zaviyede öğrenci yetiştirir ve halkı aydınlatırdı. Bilecik'te bir dergah yaptırmış, Osman Gazi'yi de birç

Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye Nasihati 3

Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye Nasihati 3 Sabırsız olmaz oğul! Sabırsız menzile varılmaz! Kaf Dağı sabırsız ulaşılmaz. Sabır kara bir dikeni yutmak, diken içini parçalayıp geçerken de hiç ses çıkarmamaktadır! İnsan ocaklar gibi yanmalı, yanmalı da kimselere gamını ilân etmemelidir… Gözünü ötelere dikesin oğul! Hesabını idealine göre yapasın! Şunu da asla unutmayasın: Her şeyin vakti tayin edilmiştir. Vaktinden önce öten horozun başı kesilir… Vazifen çetin, yükün ağırdır oğul! Hizmette önde, ücrette geride olasın… Vazifenin en ağırına talip olmakta kaçınmayasın! Vazifenin ağırlığı, Yaratan'ın kullarına ihsanıdır. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördüğünü söyleme, bildiğini bilme, sözünü unutma, sözü söz olsun diye söyleme! Bizler nefreti eritmek için, muhabbetin asaletini dünyaya yeniden hâkim kılmak için çıktık yola... Bu yolda utanacak bir şeyimiz yoktur. Muhabbet yolunun gizlisi saklısı yoktur oğul! Ama altının değerini de sarraf bili

Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye Nasihati 2

Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye Nasihati 2 Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke, sâdece id a re edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar... [1] İnsan, bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi, kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca, laflamaya başlar. Laf, dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflâh etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir! Kişinin gücü, günün birinde tükenir; ama bilgi, yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür, eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı! Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş, yaşatmak için o