Kayıtlar

12 Yaşındaki Anakaralı Hasan’ın Ağlatan Hikâyesi

Resim
12 Yaşındaki Anakaralı Hasan’ın Ağlatan Hikâyesi (Peygamberimizi Hasan Gibi Sevmek) Burada anlatılan hadise gerçek bir olaydır. Ethem Cebecioğlu Hoca’nın bir konuşmasından alıntıdır. Ses kaydı mevcuttur. “Bizim Ankara'da Hasan diye delikanlı çocuk… Ya 25 sene oldu ya da 30 seneye yakın ama 30 sene falan oldu öyle hatırlıyorum. Yaşadığımız hatıramız… Hasan güzel bir çocuktu. Yaşı 11-12 o civarda daha buluğa ermemiş. O sıralarda çağrı filmi vardı ve yaygındı. İlk İngilizce, sonra Arapça, sonra Türkçe versiyonlarını izledik. İnsan etkileniyor Kaddafi tarafından çektirilmiş. Antony Quin başrol de oynadığı kaliteli bir yapım. Hz. hamzayı anlatıyor. Hz. Hamza'nın merkezinden yola çıkarak peygamber efendimizin hayatını kesit olarak sunmaya çalışıyor. İşte bu film çıktığında, Hasan'ın babası bana demişti ki; tabi Hasan o zaman vefat etmiş babası bir hatıra olarak bana anlatıyor. Ailecek oturup çağrı filmini dvd koyduk ve izledik. 3 saat falan sürdü hepimiz hü

Dünyanın Hâli Böyledir!

Dünyanın Hâli Böyledir! Cüneyd-i Bağdâdî Kuddise Sirrûh hazretleri, bir yolculuğu sırasında Kûfe'ye uğrar ve şehrin ileri gelenlerinden birisinin sarayını görür. Saray çok güzel ve süslüdür. Kapısında ise hizmetçiler vardır. Sarayın penceresinden birisi şu manada şiir söyler: "Ey Saray! Sana hüzün, gam, keder, girmez. Zaman senin sakinlerine, içindekilere bir şey yapmaz. Sen muhtaçlar için ne güzel bir konaksın." Belli bir zaman sonra Cüneyd-i Bağdâdî Kuddise Sirrûh hazretleri oraya tekrar uğradığında, sarayın kapıları kararmış, içinde yaşayanlar dağılmış, virâne olmuş görür. Saray, lisan-ı hâl ile sanki: "— Bu sarayın güzellikleri gitti. Yerini, gördüğün şu manzara aldı. Zaman içerisinde hiçbir şey aynı hâl üzere kalmaz. İşte gördüğün şu saray güzel durumunu bu yalnızlık, gariplik hâline, sevincini de, gam ve kedere bıraktı" demektedir. "Dünyanın hâli böyledir!" Cüneyd-i Bağdâdî Kuddise Sirrûh hazretleri, sarayın kapısını çalar

Üzüntü Gideren Ve Borç Ödettiren Dua

Üzüntü Gideren Ve Borç Ödettiren Dua Bir gün, Resûlullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem mescide girdi. Orada Ebû Ümâme Radiyallahü Anh adında Ensar’dan bir zat bulunuyordu. Peygamberimiz ona: “Ey Ebû Ümâme, böyle namaz vakti olmadığı bir zamanda seni burada oturuyor görmekteyim, nedir bu halin?” dedi. Ebû Umâme Radiyallahü Anh; “Üzerime çöken üzüntüler ve borçlar, ya Resûlallah!” cevabını verdi. Peygamber efendimiz buyurdular ki; “Sana bir takım sözler öğreteyim mi, onları söylediğin zaman, Allah senin üzüntünü gidersin ve borcunu ödesin?” Ben; “Evet, öğret ya Resûlallah!” dedim. Peygamber Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem; “Sabahladığın ve akşamladığın vakitlerde şunları söyle!” buyurdular: اللَّهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْهَمِّ وَالْحَزَنِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنَ الْعَجْزِ وَالْكَسَلِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنَ الْجُبْنِ وَالْبُخْلِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ غَلَبَةِ الدَّيْنِ وَقَهْرِ الرِّجَالِ Okunuşu: “Allahümme innî eûzü bike mine’l-hemmi ve’l-hazen ve eûzü

Kimsenin Görmediği Yer

  Kimsenin Görmediği Yer   Eski zamanda bir hoca, talebelerinden birini, çalışkanlığından, zekâ ve anlayışından dolayı diğerlerinden daha çok seviyor ve takdir ediyordu. Hocanın bu sevgi ve takdiri, diğer öğrenciler tarafından biliniyor ve için için kıskanılıyordu. “- Hocamız neden yalnız bu arkadaşa ilgi ve yakınlık gösteriyor, aramızdaki tek zeki ve çalışkan o mu?” şeklinde laflar ediyorlardı. Hoca da onların bu tür düşüncelerinin farkındaydı. Hoca efendi bir gün derse gelirken yanında öğrencilerinin sayısınca şeker getirdi. Her öğrenciye bunlardan bir tane vererek: “- Haydi, yavrularım, bu şekerleri hiç kimsenin görmediği bir yerde yiyin; ama dikkat edin, hiç kimse görmesin ha!” dedi. Bunun üzerine talebeler sağa sola dağıldılar. Bir müddet sonra da şekerleri yiyip dönmeye başladılar. Kimileri övünüyordu: “- Ben falan yerde yedim, hiç kimse görmedi!" gibi… Hoca da böyle övünenlere bir  “Aferin!"  çekiyordu. Biraz sonra bütün öğrenciler şekerleri yemiş olarak döndüler. En s

Ne Mutlu Onlara...

Ne Mutlu Onlara... Onlar - “Yetimin hakkını kesinlikle yemezler.” Nisa / 2 Onlar - “Yolda kalmışlara yardım ederler.” Bakara / 177 Onlar - “İnsanların kusurlarını affederler.” Ali İmran / 134 Onlar - “Yalnızca Allah'a dayanıp güvenirler.” Mücadele / 10 Onlar - “Yeryüzünde alçak gönüllü olarak yürürler.” Furkan / 63 Onlar - “Yoksulluk yüzünden evlatlarını öldürmezler.” En'am / 151 Onlar - “Hakk'ı bile bile gizlemezler.” Bakara / 42 Onlar - “İnananlara 'sen mü'min değilsin' demezler." nisa / 94 Onlar - “Namuslarını (ırzlarını) korurlar.” Mü'minun / 5 Onlar - “Anne ve babalarına öf bile demezler.” İsra / 23 Onlar - “Kötü zandan ve gıybetten kaçınırlar.” Hucurat / 12 Onlar - “Ahidlerine (sözlerine) sadıktırlar.” Mü'minun / 8 Onlar - “Zekâtlarını hakkıyla verirler.” Bakara / 177 Onlar - “Mü'minlere karşı alçak gönüllüdürler.” Maide / 54 Onlar - “Darlıkta ve bollukta da infak ederler.” Ali İmran / 134 Onlar - “Gerçekte

Mûytâb Bedâyûnî Kuddise Sirrûh Hazretlerinden Nasihatler

Mûytâb Bedâyûnî Kuddise Sirrûh Hazretlerinden Nasihatler ·        “Tövbe etmiş olmak için dünyâyı, murâda ermek için de nefsinin arzu ve isteklerini terk et.” ·      “Güzel ahlâk, başkalarına eziyet etmemek ve güçlüklere katlanmaktır.” ·      “Gözünü harama bakmaktan, nefsini isteklerinden koruyup, kalbini devamlı murâkabe, bedenini sünnete uygun amellerle mâmur edenin, firâsetinde hiç hatâ olmaz.” ·      “Sabrın alâmeti üçtür: Samîmî bir rızâ, şikâyeti terk, kaderin tecellîsini gönül hoşluğuyla kabûllenme.” ·      “Tövbe etmiş olmak için dünyâyı, murâda ermek için de nefsinin arzu ve isteklerini terk et.” ·      “Takvânın alâmeti verâ; verânın alâmeti, helâl olduğu şüpheli olan şeylerden geri durmaktır.” ·      “Yalan söylemekten, gıybet etmekten ve hıyânette bulunmaktan uzak durunuz.” ·      "Rabbini tanıyan O'ndan başka her şeyi unutur. O'nu tanımayan O'ndan başka her şeye tutulur." ·      "Allahü teâlâ, hayvanların yaşamaları, üremel