Kayıtlar

Ey Nefsim! Sana Yazıklar Olsun! Tekrar Tekrar Yazıklar Olsun!

Ey Nefsim! Sana Yazıklar Olsun! Tekrar Tekrar Yazıklar Olsun! Senin için dünyaya ve şeytana tabi olmak, sana yakışmadığı gibi, doğru da olmaz. Sen herkesi bir yana bırak da kendine bak. Zamanlarını boşa geçirme, aldığın nefeslerin sayılıdır. Aldığın her nefes senden kopan bir parçadır. Hastalıktan evvel sağlığını, Meşguliyetten evvel boş vaktini, Fakirlik gelmeden zenginliğini, İhtiyarlamadan evvel gençliğini, Ölmeden önce de hayatın kıymetini bil ve bunu ganimet olarak telakki et. Bu vesile ile ahirette ki sonu olmayan hayatını düşün ve ona çalış. Biraz insaflı ol! Önümüz kış var deyip onun günlerinin hesabını yaparak yiyecek, giyecek, odun gibi her türlü ihtiyacını temin etmiyor ve buna çalışmıyor musun? Bu hususta Allah’ın fazlı ve keremine neden güvenmiyor ve bağlanmıyorsun? Ben yakacak ve giyecek toplamasam da olur, Allah beni üşütmez. Onun buna gücü yeter deyip neden boş vermiyor da her tülü sebep ve çareye müracaat ediyorsun? Acaba cehennemin soğuğu, dünyanın

Ey Mûsâ! Sen ve Rabbin Gidin Savaşın!

Ey Mûsâ! Sen ve Rabbin Gidin Savaşın!   Hazret-i Mûsâ Aleyhisselâm, kavmini Kenan diyarına götürmek için yola çıkmıştı. “Arz-ı Mev’ûd” denilen yere yerleşeceklerdi. Mûsâ Aleyhisselâm, her koldan bir temsilci seçti. Yûşâ bin Nûn ve Kâlib bin Yuhne’nin reisliğinde oradaki kavmi keşfe gönderdi. Gidenler, Amâlika kavmini çok güçlü buldular. Fakat bunu, herhangi bir korkuya sebebiyet vermemesi ve hâlet-i rûhiyelerinin bozulmaması için kavimlerine anlatmamak üzere anlaştılar. Zâten Hazret-i Mûsâ Aleyhisselâm da, onlara böyle yapmalarını tembihlemişti. Ancak Yûşâ bin Nûn ve Kâlib bin Yuhne’nin dışındakiler, durumu kavimlerine anlattılar. İsrailoğluları da harp etmekten kaçındı: “Mûsâ Aleyhisselâm şöyle dedi: “- Ey kavmim! Allâh’ın size (vatan olarak) yazdığı mukaddes toprağa girin ve arkanıza dönmeyin, yoksa hüsrâna uğramış kimseler olarak dönersiniz!” Onlar: “- Yâ Mûsâ! Orada zorba bir toplum var! Onlar oradan çıkmadıkça, biz oraya aslâ girmeyeceğiz. Eğer oradan çıkarlarsa

Rabbimin Huzuruna Nasıl Çıkacağım?

Rabbimin Huzuruna Nasıl Çıkacağım?   Amr bin Kays Rahmetullahi Aleyh hazretlerinin devamlı olarak ağladığını gören dostlarından biri sordu ki: “- Niçin ağlıyorsun?” Cevabında: “- Bu kadar günahla Rabbimin huzuruna nasıl çıkacağım, ona ağlıyorum!" buyurdu. İlim ehlinden ve Allah adamlarından bir kimse gelince, önünde diz çökerdi. Ve kendisine: “- Allah’ın sana bildirdiklerinden bana da öğret!" diye yalvarırdı. Bir gün bu zata: “- Cennete gitmenin yolu nedir efendim?” diye sordular. Cevaben; “- Rasûlullah’a uymaktır!” buyurdu. Sordular ki: “- İmanın esası nedir?” Cevaben; “- Rasûlullah’ı sevmektir. Şaşıyorum şu insanlara ki, olur olmaz kişilere muhabbet besliyorlar da Peygamber Efendimizi sevmeyi o kadar benimsemiyorlar!” buyurdu. Bir gün de: “- Kardeşlerim! İki şey olmasaydı, bu dünyada yaşamaya değmezdi!" buyurdu. Sordular ki: “- Onlar nedir?” Cevabında; “- Biri; seher vakitlerinde tövbe istiğfar etmek, öbürü, Allah dostlarıyla b

Beyazıd-i Bestami Rahmetullahi Aleyh’ten Hikmetli Sözler

Bayezid-i Bistami Kuddise Sirrûh’tan Nasihatler 01-   “Dilini, Allah’ü Teâlâ’nın ismini anmaktan başka işlerle uğraşmaktan ve başka şeyler konuşmaktan koru. 02- Nefsini hesaba çek. 03- İlme yapış ve edebi muhafaza et. 04- Hak ve hukuka riâyet et. 05- İbadetten ayrılma. 06- Güzel ahlâklı, merhamet sâhibi ve yumuşak ol. 07- Allah’ü Teâlâ’yı unutturacak her şeyden uzak dur ve onlara kapılma. 08- “Otuz sene mücâhede eyledim, nefsimin istediklerini yapmadım. İlimden ve ilme uymaktan daha zor bir şey bulamadım.” 09- “Gözlerini harama bakmaktan ve başkalarının ayıplarını görmekten koru.” 10- “Bir gece karanlığında odamda otururken ayaklarımı uzatmıştım. Hemen bir ses duydum. Sultanla oturan edebini gözetmelidir diyordu. Hemen toparlandım.” 11- “Allah’ü Teâlâ’nın kendileri sebebiyle nefsimi cezalandırdığı bütün şeyler üzerinde düşündüm. Onların en şiddetlisi olarak gafleti buldum. Allah’ü Teâlâ’dan bir an gâfil olmak (bir an O’nu unutmak) Cehennem ateşinden dah

Sabah Namazına Aşkla, Şevkle Kalkacaksın, Üşene Üşene Değil…

Sabah Namazına Aşkla, Şevkle Kalkacaksın, Üşene Üşene Değil…   Namaz Allah'ü Teâlâ’ya olan derin sevgimizi gösterdiğimiz nefis bir ibadettir, çok büyük bir nimettir. Bakıyorum da insanlar Allah’ü Teâlâ’dan istemekten biran olsun bıkmıyor, sürekli kendilerine nimet yağdırılsın istiyorlar. Allah’ü Teâlâ da insanlara karşı o kadar şefkatli ve merhametli ki hiç durmadan ne isterlerse veriyor. Herkes sabah kahvaltıda, öğlen yemeğinde, akşam yemeğinde çeşit çeşit yiyeceklerin olduğu sofralara oturuyor. Allah’ü Teâlâ herkesi besliyor, sağlık veriyor, sıhhat veriyor. Her gün uykularından kaldırarak hepsine tekrar can bağışlıyor. Herkes Allah’ın dilemesi ile nefes alıp veriyor. Allah’ü Teâlâ aldıkları nefesi bir kesse insan o saniye bulunduğu yere yığılır. İçtiği suyu kesse iki gün dayanamaz. Her saniye atan kalbini durdursa tek bir adım bile atamaz. İnsan o kadar aciz işte, o kadar Allah’ü Teâlâ’ya muhtaç. Allah’ın bunca lütfuna karşılık insan namaz kılmaya dahi üşeniyor, kendisine

Allah’ü Teâlâ Aşkı Gerçek Âşıkta Nasıl Tezâhür Eder?

  Allah’ü Teâlâ Aşkı Gerçek Âşıkta Nasıl Tezâhür Eder?   Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki: Allah’ü Teâlâ'ya âşık olanların, nefs-i emmâreleri Allah yolunda makhûr, vücûdları aşk izinde hebâen mensûr ve bütün mahlûkât ve mevcûdât onların nazarlarında menfûr olur. Âşıklar, İbrâhim Edhem Hazretleri gibi, aşk yolunda tâc ve tahtlarını târumâr ederler, âşık-ı dîdâr-ı ilâhî olarak cennete giderler, cennet-i zâta dâhil ve cemâl-i lâ yezâle vâsıl olurlar. Allah aşkı, öyle ulu bir muhabbetdir ki, eğer bir kulun kalbine girerse, alâmetleri sanki ateş düşmüş gibi zâhir olur. Bu öyle bir aşk ateşidir ki, âşıkın her zerresine, od ve amber misâli nüfûz eder ve böylece âşıkın bütün a'zâlarından etrâfa güzel bir koku yayılır. Âşıkların irâdeleri ellerinden gider ve Mansûr gibi aşk yolunda berdâr olmakdan bile çekinmezler. Aşkullah ve muhabbetullah ateşi kalbe düşünce, kalbi tamâmen kaplar ve aşk-ı ilâhî kalbi kaplayınca da o kalb cezbe sâhibi olur ve cezbe-i Mevlâ ile meczûb

Öyle Bir Vaaz ki!

Öyle Bir Vaaz ki!   (Ömer İbni Abdülaziz Rahmetullahi Aleyh’in Bir Vaazı)   Ey İnsanlar! Allah’ü Teâlâ sizi faydasız boş yere yaratmadı. Sizin için bir son merhale var. Orada Allah’ü Teâlâ hükmünü verecek. Allah’ü Teâlâ’nın rahmetinden mahrum kalanlar zararlarını anlayacak, “Saadet-i Ebediye” diyarı olan Cennet’ten mahrum olanlar “Hüsran-ı Ebediye” ye dalacak. Azı çoğa, fâniyi bâkiye, korkuyu emniyete tercih edenler pişman olacak. Siz bir zamanlar bu günkü mezar olanların sulbünde idiniz. Yarın sizin sulbünüzdekiler de sizin sandalyelere oturacaklar. Siz de mezar olacaksınız. Bu âdet sonuna kadar devam edecek. Her gün ve her gece hayatını bitirenler sevdiklerinden ayrılmış kabre giriyor. Amelleriyle baş başa kalıyor. Gözünü aç, ölüm gelmez den evvel hazırlıklı bulun. Sonra nedamet fayda vermez. Başkasına değil yalnız Allah’ü Teâlâ’ya el avuç açan şerefli yaşar. Sen de helâlden kazan kendi kazancına razı ol. Dünyayı temiz geçir. Ebedi neşeye erersin…