Kayıtlar

Abdestsiz Süt Vermedim

Abdestsiz Süt Vermedim             Ahmed-i Bîcân bir gün, Gelibolu'nun en büyük câmisinde vâz veriyordu. Herkes huşû içinde söylenenleri dinliyordu. "Kardeşlerim! İnsanı Rabbinden uzaklaştıran perdelerin en büyüğü, kalbi öldürmek, karartmaktır. Kalbin ölmesine kararmasına sebep de dünyayı sevmektir. Bir hadîs-i kutsîde buyruldu ki:"Ey Âdemoğlu! Kanâat et zengin ol. Hasedi terket, râhat ol! Dünyâyı terket, dînin halis olsun." Kim gıybeti terkederse, Allahü teâlâya karşı olan sevgisi çoğalır. Kim az ve doğru konuşursa, aklı tam olur. Kim aza kanâat ederse, gerçekten Allahü teâlânın ahdine inanmış olur. Kim dünyâ için kaygılanırsa Allahü teâlâdan uzaklaşır." Ahmed-i Bîcân hazretleri vâz ettiği kürsüden bir ara başını kaldırdı. Câminin giriş kapısında ağabeyini gördü. Ayakta bekliyor ve kendisine tebessüm ediyordu. İçeri girip bir yere oturmamasına hayret etmişti. Sonra mânevî bir huzurla vâzına devâm etti. Ağabeyinin bu şekilde beklemesi bir türlü

Abdestsiz Nöbet Tutmam

Abdestsiz Nöbet Tutmam Sultan İkinci Abdülhamid Han zamanında, Sarayda gece gündüz nöbet tutan hassa askerleri vardı. Bu nöbetçilerin geleneksel olarak geceleyin bir seslenişleri yankılanırdı etrafta: - Kimdir o? - Kim var orda?.. Hiç kimse yoktur ama onlar sanki birilerini görüyormuş gibi, belli aralıklarla hep seslenirlermiş... Böylece devamlı uyanık durduklarını ve vazife başında olduklarını duyururlarmış. Ayrıca bu askerler her saat başı nöbeti başka arkadaşlarına devrederlermiş. Bir gece, yine nöbet yerinden sesler duyar Padişah: - Kimdir o? - Kim var orda?.. Aradan 1 saat geçmesine rağmen, yine aynı ses bağırır: - Kimdir o? - Kimdir var orda?.. Padişah'ın dikkatini çeker. Bu ses, bir saat geçtiği halde değişmemiştir. Halbuki her saat başı nöbetçi değişmelidir. Bir müddet bekler ve tekrar sese dikkat kesilir. Hayret, ses önceki sestir. Nöbetçi niçin değişmemiştir? Sultan Abdülhamid Han, hemen ilgilileri çağırtır ve durumu öğrenmek istediğini

İlim Öğrenme Adabı

İlim Öğrenme Adabı Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem: "Sizin en hayırlınız, öğrenen ve öğreteninizdir.” buyurmuştur. Hz. Ali Radiyallahü Anh: "Bana bir harf öğretenin kölesi olurum!" , buyurarak ilim öğrenmenin ve öğretmenin önemine işaret etmiştir. İlme karşı adab; nefsi kötü ahlak ve kınanmış vasıflardan temizlemektir. Çünkü ilim, kalbin ibadeti, sırrın namazı ve ruhu Allah'a yaklaştıran bir sıfattır. Cismen ve ahlaken temizlenmek ilme karşı adabı gösterir. Bununla beraber; 1- Öğrenme anne- baba zoruyla olduğu düşünülmemeli. 2- Başarısızlık ilk anda gözü korkutmamalı. 3- Derse hazırlıklı ve istekli girmeli. 4- Öğretmen can kulağıyla dinlenmeli. 5- Anlamadığı yerleri tekrar sormalı. 6- Başarılı arkadaşlarla istişare etmeli. 7- Her zaman ve her şeyde düzenli ve programlı olmalı. 8- Ders çalışmak için rahat edilebilecek bir yer seçilmeli. 9- Devamlı en iyi olmaya çalışılmalı. 10- Dersi tam anlamadan ve bellemeden ötekine geçmemel

Dinimizde İlmin Önemi

Dinimizde İlmin Önemi İlmin ve âlimin dindeki yeri nedir? CEVAP İlmin önemi çok büyüktür. Yaratılış gayesine uygun yaşamak, dinimizin emrettiği faydalı işleri yapmak, zararlı şeylerden kaçmak için ilim sahibi olmak gerekir. Kur'an- ı kerimde buyuruldu ki:  Allah iman edenleri yüceltir; bunlardan kendilerine ilim verilmiş olanları ise, kat kat derecelerle yükseltir.  [Mücadele 11]  De ki, hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bilen elbette kıymetlidir.  [Zümer 93]  Kulları arasında Allah’ü Teâlâ’dan en çok korkan âlimlerdir.  [Fatır 28] Hadis- i şeriflerde de buyuruldu ki: İlim öğrenmek, kadın- erkek her Müslümana farzdır.  [Beyheki]  İlim Çin’de de olsa, talep ediniz! [Beyheki] Hikmet, [fen ve sanat] müminin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın! [İbni Asakir]  Beşikten mezara kadar ilim öğrenmeye çalışınız! [S. Ebediyye]  Bilerek yapılan az bir ibadet, bilmeyerek yapılan çok ibadetten daha iyidir.  [Şir’a]  Allah’ın rezil etmek istediği kul, il

Ahir Zaman Hadisleri

Ahir Zaman Hadisleri 01- İnsanların başına bir zaman gelecek ki, onlardan faiz yemeyen kalmayacak, yemese bile tozu onlara bulaşacaktır. 02- Birçok kişi, az bir dünyalık karşılığında dinini feda edecek. 03- Kazanç, belirli kişiler arasında dolaşacak, dar gelirliler açlık ve sıkıntıya düşecek. 04- Kabirler süslenecek ve Kur’an, kazanç getiren bir meta hâline gelecek… 05- Fitne her eve girecek ve tecrübesiz gençler başa geçecekler. 06- Kur’an’dan bir resim, İslâm’dan bir isim, Müslüman’dan bir cisim kalacak. 07- Üç şey çok kıymetlenecek; Helâl para, kendisiyle amel edilen sünnet ve candan bir dost. 08- Ecnebiler çoğalacak ve Müslümanlara galebe edecekler. 09- Sonradan gelen nesiller, önceden gelenlere sövüp sayacaklar. 10- Mihnet, belâ, musibet artacak, rahat ve huzur kalmayacak, kimse eliyle bunları önleyemeyecek. 11- Bir Müslüman, koyundan daha âciz olacak, hor ve hakir görülecek. 12- İlim azalacak, cehalet, anarşi ve cinayetler artacak, adam öld

Kullukta Noksanlık

Kullukta Noksanlık Cenâb-ı Hak buyuruyor: “…Biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinir. Ama elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük gelirse, işte o zaman insan pek nankördür!” (Şûrâ, 48) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Şükür, imânın yarısıdır…” (Süyûtî, I, 107) Hasan Basrî Rahmetullahi Aleyh şöyle demiştir: İki günün eşit olursa bil ki sen kullukta noksansın. Ona “bu nasıl olur?” denilince şöyle demiştir: Muhakkak Allah bugün sana nice nimetler vermiştir. Sen de bu nimetlere karşı şükrü artırmalısın. Allah Nemrut, Firavun vb. bazı insanlara uzun ömür ve bol nimet vermiş, sonra onlar her gün nankörlüklerini artırmışlardır. Sonuçta Allah adâletle muâmele edip onları en feci bir şekilde helâk etmiştir. İnsan fıtraten öyle bir özelliğe sahiptir ki, Allah on nefsiyle baş başa bıraktığı zaman, Allah’ın kendisine ihsan ettiği ilâhi nimetler, gaybî fetihler ve çeşit çeşit kerâmetlere şükretmez. Ki Allah o kimsey

Mânevi Hayatın Kanseri

Mânevi Hayatın Kanseri Cenâb-ı Hak buyuruyor: "Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin." (İsrâ, 37) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: "Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse Cennet'e giremez..."  (Müslim, Îmân, 147) Ebû'l Hasan Harakânî Hazretleri buyurur: "Nasıl ki namaz ve oruç farzdır, ifâsı mecbûridir, aynı şekilde gönülden kibri, hasedi ve hırsı bertaraf etmek de zaruridir." "Tandırdan elbisene bir kıvılcım sıçrasa, hemen onu söndürmeye koşuyorsun! Peki dînini yakacak olan bir ateşin, yani kibir, haset ve riyâ gibi kötü sıfatların kalbinde durmasına nasıl müsâade edebiliyorsun?!" Mü'min, dînin zâhirî ve bâtınî hükümlerine riâyet neticesinde kemâle erer. Nasıl ki dînin, abdest, namaz, oruç, zekât gibi zâhirî farzları varsa; güzel ahlâk, temiz bir vicdâna sahip olmak, merhamet, şefkat, fedakâr

Güzel Ahlâk Sahibi Olmak

Güzel Ahlâk Sahibi Olmak Cenâb-ı Hak buyuruyor: "Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz." (Nahl, 97) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Kıyâmet gününde mü’min kulun terâzisinde güzel ahlâktan daha ağır bir şey bulunmaz. Allah Teâlâ çirkin hareketler yapan, çirkin sözler söyleyen kimseden nefret eder.” (Tirmizî, Birr, 62/2002) Bir gün Hz. Ali Radiyallahü Anh şöyle buyurdu: “-Sübhânallah! İnsanların çoğu hayır yapmaktan ne kadar da geri duruyorlar! Hayret doğrusu, bir kişiye müüslüman kardeşi bir ihtiyacı için gelir de o kişi kendisini hayır işlemeye muhtaç görmez, (kardeşinin ihtiyacını karşılamaz)! Hâlbuki onun güzel ahlâka koşması lâzımdır. Zira güzel ahlâk insanı kurtuluşa götürür.” Bu esnâda bir kişi kalkıp: “-Anam babam sana fedâ olsun ey Mü’minlerin Emîri! Sen bunları Peygamber Efendimiz’den mi iş

Şakik-i Belhi’den Kuddise Sirrûhtan Nasihat

Şakik-i Belhi’den Kuddise Sirrûhtan Nasihat Şakîk-i Belhî Kuddise Sirrûh hazretleri, talebesi Hâtim-i Esam  Kuddise Sirrûh  hazretlerine sordu: - Ne kadar zamandır benden ders alıyorsun? - 33 senedir. - Bu kadar zaman içinde benden neler öğrendin? - Sekiz şey öğrendim. - Yazıklar olsun sana! Çok üzüldüm, emeklerim boşa mı gitti? - Hocam, siz sordunuz, ben de doğrusunu söyledim. Sekiz şey öğrendim. - Peki, nedir bu sekiz şey? - İnsanlara baktım. Sevdiği şeyler, onlarla mezara kadar arkadaşlık ediyor ve sonra onu yalnız bırakıp ayrılıyorlar. Onlarla beraber mezara girip, dert ortağı olmuyorlar. Bu hâli görünce, (Dünyada öyle bir dost seçmeliyim ki, mezara benimle gelsin, bana orada arkadaşlık etsin) diye düşündüm. Aradım, taradım, Allah’ü Teâlâ’ya yapılan ibadetlerden başka, böyle sadık bir sevgili bulamadım. Ben de ibadetlere sarıldım. - Çok doğru, çok güzel etmişsin. -Peki, ikincisi nedir? - İnsanlara baktım, çok kimse, arzuları, nefsleri peşinde koş