Kayıtlar

olan etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Verdiği Sadakayla Cennetlik Olan Yahudi (Okuyunca gözleriniz dolacak…)

Verdiği Sadakayla Cennetlik Olan Yahudi (Okuyunca gözleriniz dolacak…) Bir bayram arifesinde, dul bir kadın yanında babadan yetim kalmış çocuğu ile çok zengin olan Hacı İbrahim’in Dükkânına girer: “- Bildiğiniz gibi bu çocuğun babası savaşta şehit düştü. Yarın da bayram. Evde yiyeceğimiz olmadığı gibi çocuğun giyeceği de yok. Allah rızası için biraz yardım...” diye utana sıkıla dilenir. Hacı Efendi fakir kadına yardım etmediği gibi hiddetli bir sesle: “- Bıktım sizden… Sizin için mi çalışıyorum. Defol şuradan.” diye kadını azarlar. Hacının bu çıkışı üzerine kadının gözleri dolar. Ağlayarak Dükkândan çıkar. Hacının karşısında aynı mağazadan bir dükkânın sahibi olan Abraham isimli Yahudi, o fakirin ıstırabını anladı. Kadının ve çocuğunun ağlamalarına dayanamadı. Gönlü buz gibi eridi, inceldi. İnsanî duygularla kadına yaklaştı: “- Nedir bu hanım, hacı efendi niçin bağırdı?” diye sordu. İmanlı ve şuurlu fakir kadın, Yahudi’ye hacıyı şikâyet etmek yerine: “- O benim büyüğü

Dinden Çıkmaya Sebep Olan Üç Şey

Dinden Çıkmaya Sebep Olan Üç Şey 1- İstihlal   إِسْتِحْلاَلٌ (ج) إِسْتِحْلاَلاَتٌ : Haramı helal veya helali haram itikad etmek. Bir haramı haram olduğunu bile bile işlemek günahtır, fasıklıktır. Lakin o haramı işlemese bile helal olduğunu iddia etmek küfürdür. Yahut Bir farzı terk etmek günahtır ama farz olduğunu kabul etmemek keza küfre sebeptir. 2- İstihfâf   إِسْتِخْفَافٌ (ج) إِسْتِخْفَافَاتٌ : Dinin bir hükmünü hafife almak. Farz veya haramlardan birini ehemmiyetsiz bulmak, basit görmek. Namaz kılmamak ayrı namazı önemsememek ayrıdır. Mesela vicdanı sızladığı halde namaz kılamayan birinin durumuyla "İman kalptedir, bu işler namazla abdestle olmaz." diyenin durumu farklıdır. 3- İstihza إِسْتِهْزَاءٌ (ج) إِسْتِهْزَاءَاتٌ : Dinin hükümleriyle alay etmek. Dinin emirleri hiç bir zaman fıkralara şakalara mevzu edilmemelidir. Bu konudaki misaller o kadar o kadar esef vericidir ki insanlar kendilerince güya eylenirken komik olmaya çalışırken dinlerinden olmaktadı

Günahsız Ölmeye Sebep Olan Beş Tevhid Zikri

Günahsız Ölmeye Sebep Olan Beş Tevhid Zikri لَا إِلَهَ إِلاَّ اللهْ وَحْدهُ وَالله اَكبَرْ، لَا إِلَهَ إِلاَّ اللهْ وَحْدَهُ، لَا إلهَ إلَّا اللَّه لَا شَرِيكَ لَهُ، لَا إِلَهَ إِلاَّ الله لَهُ المُلْكُ ولَهُ الحمْدُ، . لَا إلهَ إلاَّ اللَّه وَلَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللّٰهِ Okunuşu: 1- Lâ ilâhe illallâhu vahdehû vallâhu ekber. 2- Lâ ilâhe illallâhu vahdeh. 3- Lâ ilâhe illallâhu lâ şerîke leh. 4- Lâ ilâhe illallâhu lehül mülkü ve lehül hamd. 5- Lâ ilâhe illallâh, ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. Anlamı: 1- Bir olan Allah’ü Teâlâ’dan başka hiçbir ilâh yoktur, Allah her şeyden büyüktür. 2- Bir olan Allah’ü Teâlâ’dan başka ilâh yoktur. 3- Allah’ü Teâlâ’dan başka hiçbir ilâh yoktur, O’nun hiçbir ortağı yoktur. 4- Allah’ü Teâlâ’dan başka hiçbir ilâh yoktur, mülk O’na aittir, hamd O’na mahsurdur. 5- Allah’ü Teâlâ’dan başka hiçbir ilâh yoktur, Allah’ü Teâlâ’nın yardımı olmadan hiçbir günahtan dönüş ve hiçbir ibadete kuvvet yoktur. Fa

Şükretmeye Dair (Müslüman Olan Yahudi)

Şükretmeye Dair (Müslüman Olan Yahudi) Şükre mani olan şey hamlık açgözlülüktür. Hz. Mevlâna Kuddise Sirrûh Şükür, nimetleri avlayıp bağlamaktır. Şükretmeye başladığın vakit, ihsanın, iyiliğin artmasına hazır hale gelirsin. Hak Teâlâ Hazretleri bir kulunu sevince, ona bela verir. Eğer sabrederse derecesini yüceltir ve eğer şükreylerse onu şeçkin kılar. Kimileri Allah'ın lütfuna, kimileri de kahrına şükreder. Onların her ikisi de hayırlıdır. Şükür öyle bir bağlılıktır ki, kahrı lütufa dönüştürür. Akıllı ve olgun kişi, huzur için de, bela için de Allah'a şükreden kimsedir. Muradı cehennem bile olsa, bu kişi Hakk'ın seçtiği kimsedir. Şükür maksuda ulaşmayı kolaylaştırır. Zira dille şikâyet, kalple şikâyet etmeyi doğurur. Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurmuştur: “Ben dahuk (çok gülen) ve katulüm (çok öldürenim).” Yani “Cefa verenin, zulmedenin yüzüne karşı gülüşüm, onu öldürmektir.” Burada gülmekten kasdedilen, şikâyet edilecek y

Küfre Sebep Olan Söz Ve İşler

Küfre Sebep Olan Söz Ve İşler İbni Hacer-i Mekki hazretlerinin Zevacir isimli eseriyle, Hadika, Berika, Birgivi, Miftah-ül Cenne, Mektubat-ı Rabbani, Seadet-i Ebediyye, İbni Abidin’den aldığımız, küfre düşüren söz ve işlerden bazıları şunlardır: 1- Allahü teâlâya layık olmayan şey söylemek. Mesela bir kimse bir işi yaptığı halde, zaruretsiz (Allah biliyor ki yapmadım) demek. Yahut, yapmadığı bir şey için, zaruretsiz (Allah biliyor ki yaptım) demek. Böyle söylemek Allahü teâlâyı hâşâ cahillikle suçlamak olur. 2- Allah akıllıdır, şuurludur, iyi düşünür demek, Onu yaratıklara benzetmek olur ki küfürdür. 3- Peygamberleri küçültücü şey söylemek, onlarla alay etmek. Mesela Hazret-i Âdemi kastedip (İlk insan vahşi idi) demek. Veya bir evliyayı peygamberden üstün bilmek. Yahut peygamberin dediği doğru ise biz kurtulduk demek. (Yalnız Kur'an), (Kur'andan başka kaynak tanımam), (Kur'andan başka kaynağa lüzum yok), (Peygamber postacıdır, vazifesi bitmiştir) gibi sözl

Dünyanın en kötü adamı ile olabilirsin tıpkı Firavun ile evli olan Asiye gibi

“Dünyanın en kötü adamı ile evli olabilirsin tıpkı Firavun ile evli olan Hazreti Asiye annemiz gibi… Ama bil ki bu durum, Asiye Annemiz'in Allah’ü Teâlâ’ya olan bağlılığını ve aşkını değiştirmedi.   Dünyanın en iyi adamı ile hatta bir Peygamber ile evli olabilirsin tıpkı Lût Aleyhisselam’ın eşi gibi… Ama buna rağmen, Cennet’e giremeyebilirsin.   Herhangi bir adam ile evli olmayabilirsin tıpkı Hz. Meryem Annemiz gibi… Ama Allah’ü Teâlâ, seni yeryüzündeki tüm kadınlardan daha üstün kılabilir.   Önceliklerinizin farkında olun. Allah’ü Teâlâ aşkı ve Allah’ü Teâlâ’ya tevekkül her şeyden önce gelir.”

Aç Olan Âlemde Ekmek Yok Sanır

Aç Olan Âlemde Ekmek Yok Sanır Tok insan açın halinden anlamaz Tok olan cümle âlemi tok sanır. Açlık çeken kimseler söz dinlemez, Aç olan cihanda ekmek yok sanır. Başı dertte olanın yüzü gülmez, Yalan söz söyleyenden hayır gelmez. Çocuklar sözde yokluk nedir bilmez, Dünya içinde her şeyi çok sanır. İnsan özünü sevgi ile tartar, Güneş şafakla karanlığı yırtar. İnsanların dünyada derdi artar, Yüreklerine saplanan ok sanır. Üzüntü ile yüreği süzülür, Lokma gelir boğazına dizilir. Derdi çok olan altında ezilir, Dünyayı sırtında olan yük sanır. Yusuf çile ile yıpranır beden, Yaptığını bulur kötülük eden. Hayatta yorulup geriye giden, Her gördüğü sırta bakıp dik sanır. Yusuf Tuna

Allah'ım, Senden Senin Hükmüne Razı Olan Bir Nefis istiyorum! (Dua)

Allah'ım, Senden Senin Hükmüne Razı Olan Bir Nefis istiyorum! (Dua) اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ نَفْسًا بِكَ مُطْمَئِنَّةً تُؤْمِنُ بِلِقَائِكَ وَتَرْضَ بِقَضَائِكَ وَتَقْنَعُ.بِعَطَائِكَ Okunuşu: Allâhümme innî es'elüke nefsen bike mutmainneten tü'minü bi ligâike ve terdâ bi gadâike ve terdâ bi gadâike ve takneu bi atâike! Anlamı: Allah’ım senden sana kavuşacağına inanan, hükmüne razı olanı verdiklerine kanaat eden ve seninle itminana ermiş bir nefis istiyorum!” Kaynak: Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, 8/99

Hem Yıpranmaktan Korur, Hem Değerini Artırır!

Hem Yıpranmaktan Korur, Hem Değerini Artırır!           Bir kız cep telefonu almıştı. Babası ona sordu: “- Cep telefonunu alınca yaptığın ilk iş ne oldu?” Kız dedi: “- Cep telefonunun ekranına, çizilmeye karşı ekran koruyucu yapıştırdım, telefonun kendisi için de bir kılıf aldım.” Babası yine sordu: “- Bunu yapmaya seni biri mi zorladı?” Kız: “- Hayır!” diye cevap verdi. Babası yine sordu: - Sence, bu yaptığın iş, cep telefonunu üreten firmaya saygısızlık olmadı mı?” Kız cevap verdi: “- Yok babacığım; bilakis, firmanın cep telefonunun yanında verdiği kullanma kılavuzunda yazdığı üzere, cep telefonunun, kılıf ve ekran koruyucu ile muhafaza edilmesi tavsiye edilmektedir.” Babası yine sordu: “- Cep telefonun, kötü ve değersiz miydi ki koruma altına aldın?” Kız cevap verdi: “- Hayır, aksine, onun zarar görmesini ve değersizleşmesini istemediğim için bunu yaptım.” Babası sordu: “- Cep telefonunu kılıf ve ekran koruyucu ile örttükten sonra çirkin olmadı

Allah’ü Teâlâ ile Ortak Olan Adam! (Gerçek Bir Hayat Hikâyesi)

Allah’ü Teâlâ ile Ortak Olan Adam! (Gerçek Bir Hayat Hikâyesi) Geçen yüzyılın sonunda Baltimore’lu bir delikanlı, kendine yepyeni bir hayat düzeni kurmak üzere New York’a gider. Yaşlı bir aile dostu ona, hayatını kazanmak için ne yapacağını sorar; Delikanlı, “Ben her işi yapabilenlerden değilim, sabun ve mumdan başka bir şey yapamam.” der… Yaşlı adam da gencin elini sıkıp başarı diledikten sonra şunları söyler, “İyi çalışmak şartıyla başarılı olabilirsin, Tanrı ile ortakmışsın gibi çalış ve kazancının onda birini O’nun payı olarak ayır, göreceksin işin o zaman daha iyi gidecek!” Genç adam, kısa bir süre sonra Manhattan Sabun Fabrikasının yöneticisi olur, iki yıl sonra da kendi işini kurar, ancak yaşlı adamın öğüdünü hiç aklından çıkarmaz, kazancının onda birini ayırıp, yardım kuruluşlarına bağışlamaya başlar… İşler giderek gelişir, o da kazancının onda birlik payını onda ikiye çıkartır, genç adamın işindeki başarısı da, iyilikseverliği oranında artmaya başlar… G

Bu Dünya Leştir, Talipleri Köpektir!

Bu Dünya Leştir, Talipleri Köpektir! Tarihte meşhur olan büyük İskender'le Zülkârney'nin aynı kişi olmadığını birçok müfessir tespit etmişlerdir. Büyük İskender putperesttir, muvahhid değildir, Zülkârneyn ise muvahhiddir. Nebi peygamber midir, değil midir şeklinde ihtilaf vardır. Kur'an-ı Kerimde de geçen azizlerdendir, orası muhakkak. Hz. Zülkârneyn Aleyhisselâm sohbeti çok seven, hizmete âşık bir zatmış. Kendi katında kıymetli bir köpeği varmış. Köpeğinin de çok kıymetli altınlar, gümüşler, yakutlar, zebercetler, firuzelerle süslenmiş bir tasması varmış. Köpeğin boynundaki tasma, Zülkârneyn'in hem saltanatını gösteriyor hem de diyor ki bu dünyanın saltanatı ne ki; köpeğin boynuna tasma olur. Bir gün, Zülkârneyn arkadaşı ile beraber ormanlık bir yerde sohbet ederken sohbet uzamış mevzu açılmış... Dönmüş bakmış demiş ki, arkadaşına; "Köpek nereye gitti, köpeği göremiyorum?" arkadaşı; "Ben de bilemiyorum" demiş. "Sen bu ta

​Helal Olan Helal Yiyene Gelir

​Helal Olan Helal Yiyene Gelir Ebû Saîd Mîhenî’nin büyüklüğünü inkâr edenlerden biri, Ebû Saîd’in; “Âlemde hiç kimse helâl lokma bulamayıp haram yese, biz haram yemeyiz.” sözünü duymuştu. Kendisini imtihân etmek istedi. Helâl para ile bir oğlak satın aldı. Haram para ile de, birincisine çok benzeyen başka bir oğlak aldı. Bunları kızarttırıp, hizmetçisi ile Ebû Saîd’e gönderdi. Kendisi de önden gidip, onların bulunduğu yerde oturdu. Hizmetçi kızarmış oğlakları getirirken karşısına iki sarhoş çıkıp, haram para ile alınan oğlağın bulunduğu tepsiyi alıp yediler. Hizmetçi, elinde kalan ve helâl lokma ile alınmış olan oğlağı, Ebû Saîd’in önüne koydu. Oğlakları gönderen kimse durumu öğrenip anlayınca, sarhoşlara çok kızdı. Fakat bu hâlini açıktan belli etmedi. Sonra Ebû Saîd dönerek; “Kendini boşuna üzme! Haram olan köpeklere gider, helâl olan da helâl yiyenlere gelir.” buyurdu. O kimse çok mahcûb olup hâline tövbe etti ve bu hâdiseden sonra bir daha aleyhinde bulunmadı.

Ey Doğruların Yardımcısı Olan Allah’ım!

Ey Doğruların Yardımcısı Olan Allah’ım! Gencin birisi Kâbe’de hep, “— Ey doğruların yardımcısı olan Allah’ım, Ey haramdan sakınanların yardımcısı olan Allah’ım, sana hamdü sena ederim!” diye dua eder. Bu durum herkesin dikkatini çeker. Birisi: “— Neden hep aynı duayı yapıyorsun, başka bir şey bilmiyor musun?” der. O da anlatır: Yedi sekiz sene önce yine Be’de iken içi altın dolu bir torba buldum. Tam bin altın vardı. İçimden bir ses: “— Bu altınlarla, şunları şunları yaparsın” diyordu. Hayır dedim kendi kendime. Bu benim değil. Başkasının malı, kullanmam haram olur dedim. Bu sırada birisi “— Şöyle bir torba bulan var mı?” diye bağırıyordu. Çağırdım onu. “— Nasıl bir torbaydı? İçinde ne vardı?” diye sordum. Torbayı tarif etti ve “— İçinde bin altın vardı” dedi. “— Torban burada.” diyerek verdim. Adam torbayı açıp bana otuz altın verdi. Pazara gittim. Temiz yüzlü genç bir esiri överek satıyorlardı. Gencin temizliği dikkatimi çekti. Yanlarına gittim, “— Bu köle i

Kıyamet Günü Arş'ın Gölgesinde Gölgelenecek Olan Yedi Grup

Kıyamet Günü Arş'ın Gölgesinde Gölgelenecek Olan Yedi Grup Kıyamet günü Arş'ın gölgesinde gölgelenecek olan yedi grup kimlerdir? Hangi özellikler buna neden olmaktadır? Cevap: Değerli kardeşimiz, Ebu Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teâla, yedi insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır": 1- Adil devlet başkanı, 2- Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç, 3- Kalbi mescitlere bağlı Müslüman, 4- Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan, 5- Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine "Ben Allah'tan korkarım" diye yaklaşmayan yiğit, 6- Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse, 7- Tenhada Allah'ı anıp gözyaşı döken kişi." (Buhari, Ezan 36, Zekat 16, Rikak 24, Hudüd 19; Mü