Şükretmeye Dair (Müslüman Olan Yahudi)
Şükretmeye
Dair (Müslüman Olan Yahudi)
Şükre mani
olan şey hamlık açgözlülüktür.
Hz. Mevlâna
Kuddise Sirrûh
Şükür,
nimetleri avlayıp bağlamaktır. Şükretmeye başladığın vakit, ihsanın, iyiliğin
artmasına hazır hale gelirsin.
Hak Teâlâ
Hazretleri bir kulunu sevince, ona bela verir. Eğer sabrederse derecesini
yüceltir ve eğer şükreylerse onu şeçkin kılar.
Kimileri
Allah'ın lütfuna, kimileri de kahrına şükreder. Onların her ikisi de
hayırlıdır. Şükür öyle bir bağlılıktır ki, kahrı lütufa dönüştürür.
Akıllı ve
olgun kişi, huzur için de, bela için de Allah'a şükreden kimsedir. Muradı
cehennem bile olsa, bu kişi Hakk'ın seçtiği kimsedir.
Şükür
maksuda ulaşmayı kolaylaştırır. Zira dille şikâyet, kalple şikâyet etmeyi
doğurur.
Peygamber
Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurmuştur: “Ben dahuk (çok gülen) ve
katulüm (çok öldürenim).” Yani “Cefa verenin, zulmedenin yüzüne karşı gülüşüm,
onu öldürmektir.” Burada gülmekten kasdedilen, şikâyet edilecek yerde
şükretmektir.
Şöyle
anlatıldı:
Peygamber Sallallahü
Aleyhi Vesellem Efendimiz'in ashabından birisinin bir Yahudi komşusu vardı.
Yahudi’nin evinden türlü pislikler ve çamaşır suları akardı. O sahabi ise Yahudi’ye
hep teşekkür eder, ailesine de böyle davranmayı emrederdi. Sekiz sene bu hal
böyle devam etti. Sahabi vefat ettiğinde, Yahudi taziye için sahabinin evine
gitti. Evin içinde pisliği ve bunların nereden geldiğini gördü. Geçen zaman
içinde olan bitenleri öğrenince, müthiş pişman oldu. Sahabinin ailesine sordu:
- Bu hali
bana niçin haber vermediniz de, sürekli teşekkür edip durdunuz?
Şöyle cevap
verdiler:
- Merhum
bize şükrü emreder ve şükrü terk etme durumunda neler olacağı ile de bizi
korkuturdu.
Yahudi
bunları duyunca iman etti.
Salihlerin
sözleri iyi hale eder teşvik
Akla
içki gelir şarkıcı anılsa nitekim.
Bunun için
Allah Teâlâ Hazretleri Kur'an-ı Kerim'inde nebilerini, salih kullarını ve
bunların Allah'tan gelen işlere olan şükürlerini ve zalimin zulmüne
sabredenleri ve intikam yerine affedenleri övgü ile zikretmiştir.
Şükür, nimet
çeşmesinden içmektir. Çeşme her ne kadar bol ve bereketli bir suya sahip olsa
da, kapalıyken su kendiliğinden akmaz. Yani içmek için onu açmak gerekir.
“Şükürsüzlüğün
sebebi nedir ve şükre mani olan olan şey nedir?” diye soruldu.
Şükre mani
olan şey hamlık açgözlülüktür. Zira bu açgözlü kişi, eline geçirdiği şeyi daha
önce ihtirasla istemişti. İşte o tamah ve açgözlülük onu şükürsüz kıldı.
Böylece kendi ayıbından habersiz ve halinin kıymetsizliğinden gafil kaldı.
Tamah ve
açgözlülük, ham meyve, çiğ ekmek, çiğ et yemek gibi olduğundan, şüphesiz illet
ve şükürsüzlük doğmasını gerektirir. Bir kimse zararlı bir şey yediğini bildiği
vakit istifra etmesi gerekir. İstifra etmek ve o bozuk düşünceden kurtulmak ve
o bir illet yüz illet olmasın diye, Hak Tealâ hikmeti ile o kişiyi şükürsüzlüğe
müptela kıldı. (Aksi halde tamah ve açgözlülüğü için şükretmiş olacak, böylece
halini değiştiremeyeceği gibi, şükürle bu manevi hastalığı birken yüz
olacaktı.)
Nitekim
Kur'an-ı Kerim'de buyrulur: “Biz onları zenginlik ve sıhhatle, bazen de
fakirlik ve zorlukla sınadık. Ki böylece onlar isyandan itaate dönsünler.”
(Araf, 168) Böyle kimseler, Allah'a ortak gibi duran sebepleri artık görmez,
Allah'a döner. Nitekim Bayezid -i Bistamî buyurmuştur: “Ya Rab, ben sana şirk
koşmadım.” Hak Tealâ Hazretleri ise nida buyurmuştur: “Süt gecesi hariç! Hani
bir gece süt içip, ‘süt bana zarar verdi' dedin. Hâlbuki hakikatte zarar veren
de (Dârr) fayda veren de (Nâfi') hep benim” buyurdu. Cenab-ı Hak sebeplere
dikkat çekerek, onu müşrik sayıp, “sütten evvel ve sonra Dârr olan benim; sütü
kabahat gibi, zararları da üstadın edeplendirmesi gibi kıldım” buyurdu.
Üstad “meyve
yeme” dediği halde talebe meyve yese, üstad onu cezalandırdığı vakit, talebenin
“yediğim meyve bana zarar verdi” demesi doğru olmaz. Dil bu asıl üzerine
şirkten korununca, Hak Tealâ Hazretleri katında büyük saydığı, küçük şirk
hastalığından, o kimsenin ruhunun temiz kalmasına kefil olur.
Nimetlere
hamd etmekle şükretmek arasındaki fark şudur ki, “O'nun cemaline şükrederim”
denilmez. Hamd ise şükürden daha kapsamlıdır.
Bu metin,
Fîh-i Ma Fîh'in A. Avni Konuk tercümesinden sadeleştirilerek alınmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder