Verdiği Sadakayla Cennetlik Olan Yahudi (Okuyunca gözleriniz dolacak…)
Verdiği Sadakayla Cennetlik
Olan Yahudi (Okuyunca gözleriniz dolacak…)
Bir
bayram arifesinde, dul bir kadın yanında babadan yetim kalmış çocuğu ile çok zengin
olan Hacı İbrahim’in Dükkânına girer:
“- Bildiğiniz
gibi bu çocuğun babası savaşta şehit düştü. Yarın da bayram. Evde yiyeceğimiz
olmadığı gibi çocuğun giyeceği de yok. Allah rızası için biraz yardım...” diye
utana sıkıla dilenir.
Hacı
Efendi fakir kadına yardım etmediği gibi hiddetli bir sesle:
“- Bıktım
sizden… Sizin için mi çalışıyorum. Defol şuradan.” diye kadını azarlar. Hacının
bu çıkışı üzerine kadının gözleri dolar. Ağlayarak Dükkândan çıkar.
Hacının
karşısında aynı mağazadan bir dükkânın sahibi olan Abraham isimli Yahudi, o
fakirin ıstırabını anladı. Kadının ve çocuğunun ağlamalarına dayanamadı. Gönlü
buz gibi eridi, inceldi. İnsanî duygularla kadına yaklaştı:
“- Nedir
bu hanım, hacı efendi niçin bağırdı?” diye sordu. İmanlı ve şuurlu fakir kadın,
Yahudi’ye hacıyı şikâyet etmek yerine:
“- O
benim büyüğümdür. Döver de, kovar da, sana ne oluyor?” diye cevap verdi.
Bir
bayram arifesinde bir annenin ve çocuğunun yokluktan ağlayışına dayanamayan Yahudi
Abraham yine ısrar etti:
“- Bacım
ben de insanım, rahmetli kocanı tanırdım. İyi bir insandı. Bana çok faydaları
dokunmuştu. Dükkânıma gel istediğini al. Benden aldıklarını sadaka değil
rahmetli kocanın bana olan iyiliklerinin yerine kabul et!” gibisinden sözler
ederek kadını ve yetim çocuğu dükkânına gelmeye ikna etti.
Yahudi
Abraham dul kadına ve yetim çocuğuna en güzel ve en pahalı bayramlıklar verdi.
Kadının çocuğunu giydirdi, kuşandırdı. Az önce Hacı Efendinin Dükkânında üzülen
ve dünya başına dar gelen fakir kadın ve yetim çocuğunun içine yaşama sevinci
girdi. Yüzlerine pembe pembe güller açıldı.
Yahudi
Abraham’ın Dükkânından çıkarken kadın candan ve gönülden dua etti:
“- Allah’ü
Teâlâ sana iman nasip etsin. Sen bizi bu dar günümüzde ve mübarek bayram arifesinde
giydirdiğin gibi Cenab-ı Allah da sana cennette köşkler versin, sana cennet
elbiselerini giydirsin.
Masum
çocuk da annesinin duasına:
“- Âmin!”
dedi.
Dul
ve yetimi dükkânında kovan Hacı İbrahim Efendi, o gece bir rüya gördü.
Rüyasında kıyamet kopmuş ve kendisi Cennet’e girmişti. Cennet’te gezerken gayet
güzel, gözleri kamaştıran bir köşk gördü. Baktı ki köşkün kapısında kendisinin
ismi yazılı idi.
“- Demek
ki burası bana ait!” diyerek köşkün kapısından içeri girmek istedi. Fakat
kapıda bekçi melekler:
“- Giremezsin”
dediler.
“- Bu
köşk benim değil mi?”
“- Düne
kadar senindi ama maalesef dün senden alınıp başkasına devredildi…”
Hacı
neye uğradığını anlayamadı. O telaş ve heyecan içerisinde uyandı.
“- Dün
çocuklara iyilik etmemekle hata ettim!” diye düşündü. Sabah olunca doğru Yahudi
Abraham efendinin Dükkânına gitti.
“- Abraham
Efendi dünkü, dul kadın ve yetim çocuğa kaç altın değerinde elbise verdin?”
diye sordu. Yahudi:
“- On
altın değerinde!”
“- Al
sana onun iki katı!”
“- Hayır
olmaz!”
“- On
katını vereyim!”
“- Olmaz!“
“- Yüz
katını vereyim, iki yüz katını vereyim. Sen altın ve gümüşü seven bir kişisin
iste bin katını vereyim…”
Abraham
Efendi tebessüm eder:
“- Olmaz
hacı Efendi olmaz. O köşk yüz altın bin altın ile satın alınmaz. O senin
gördüğün rüyayı ben de gördüm... Cennete girebilmek için işte Müslüman
oluyorum:
“- Eşhedü
en lâ ilahe illallah ve Eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasûluh!”
“- Sen
Cenab-ı Allah’ın rızasını kazanmak ve Cennete girip ebedî saadete kavuşmak
istiyorsan eskiden olduğu gibi ihlas ile Allah’a ibadet et ve kapına gelen
fakir, dul ve yetimleri azarlama, boş çevirme! İnsanlara iyilik yapmaya bak!”
dedi.
Yorumlar
Yorum Gönder