Kayıtlar

hiç etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Allah'ü Teâlâ İle Dost Olmak İstiyorsan Hiç Ol!

Allah'ü Teâlâ İle Dost Olmak İstiyorsan Hiç Ol! ·           Kalp gözünü açıp Allah'ü Teâlâ ile dost olmak istiyorsan hiç ol. ·           Mal için sakın "Bu Benimdir" deme. "Malın mülkün sahibi Allah'ü Teâlâ’dır" de. ·           Dertlerini sahiplenme, "Bu Allah'ü Teâlâ'nındır, geldi ve gidecek" de. ·           Bir iyilik yaptığında bunu kendinden bilip övünme, " Allah'ü Teâlâ iyiliği benim üzerimden tecelli ettirdi" de. ·           Allah'ü Teâlâ ile dünya arasında bir köprü ol. Rahmet senin üzerinden akıp geçsin. Böylece benliği eritip hiç olursun. ·           Ve daima hatırla; Allah'ü Teâlâ'nın koruması ve seni sahiplenmesi; senin sahiplenmenin bittiği yerde başlar!

Tesbihat ve Duayı Hiç İhmal Etmeyin

Tesbihat ve Duayı Hiç İhmal Etmeyin                                                                  Sen bir yerde ücretli olarak çalışsan, akşama kadar birçok işi görüp yorulduktan sonra, işveren ücretini vereceği zaman almadan gider misin?                                        Bazı kimseler, namaz kıldıktan sonra tesbih ve duâyı terk ederek, Allah´ın huzurundan ayrılıyor. Oysa tesbihat ve dua, özellikle sabah namazından sonra çok daha önemli ve faziletlidir. Hem tesbihattaki kelimeler, namazın özü ve çekirdekleridir.        Tanıdığım bir gencin namazdan sonra duâ etmeden sohbete daldığını görünce dedim ki:      — Sen bir yerde ücretli olarak çalışsan, akşama kadar birçok işi görüp yorulduktan sonra, işveren ücretini vereceği zaman almadan gider misin?        Böyle bir şeyi kesinlikle yapmayacağını söyledi.      — Ama sen namazını kıldın. Vazifeni yerine getirdin. Resûlullah, namazdan sonra tesbihat yapanın bütün günahlarının affolacağını söylüyor. (Tirmiz

Neden Kendine Hiç Ayırmadın?

Neden Kendine Hiç Ayırmadın? Hz. Ali'nin ağabeyi Cafer b. Ebu Talib'in oğlu Abdullah, sıcak bir günde, bir kabilenin hurmalığına inmişti. Abdullah burada dinlenirken, hurmalıkta çalışan köleye, yemek vakti üç parça ekmek geldiğini gördü. Adam ekmeklerden birini ağzına götürmek üzereydi ki, birden önünde açlığı her halinden belli bir köpek belirdi. Köle elindeki ekmeği köpeğin önüne attı. Köpek ekmeği derhal yedi. Köle ekmeğin ikinci parçasını da attı. Köpek bunu da bir kerede sildi süpürdü. Köle bunun üzerine üçüncü parçayı da köpeğe verdi. Kalkıp, yeniden işine dönmek üzereydi ki, olup biteni uzaktan seyreden Abdullah, yaklaşıp sordu: – Ey köle, bugünkü yiyeceğin ne kadardı? Köle sıkılarak cevap verdi: – İşte bu üç parça ekmek... – O halde neden kendine hiç ayırmadın? – Baktım ki, hayvan çok aç. O halde bırakmak istemedim. – Peki, sen ne yiyeceksin şimdi? – Oruç tutacağım. Bunun üzerine, Abdullah b. Cafer, köleden sahibini, evinin nerede olduğunu sordu

Hiç Kimse İmarlı Yerden, Harap Yere Gitmek İstemez

Hiç Kimse İmarlı Yerden, Harap Yere Gitmek İstemez Hasan-ı Basri’ Rahmetullahi Aleyh’e sormuşlar: -Ya Hasan, ölümün Allah’ü Teâlâ’ya kavuşmak olduğunu, ahiret hayatının mü'minler için daha güzel olacağını bildiğimiz halde neden ölmek istemiyoruz? Hasan-ı Basri cevap vermiş -Siz dünyanızı imar etiniz, Ahiretinizi de harap ettiniz. Hiç kimse İmarlı olan yeden, harap olan yere gitmek istemez. İki dünyayı da harap etmemeniz dileğiyle Allaha emanet olun!

Yarın, Yarın Deme Hiç Belki Yarın Hiç Gelmez!

Yarın, Yarın Deme Hiç Belki Yarın Hiç Gelmez! ·      Geceleri kalk, tevbe istiğfar et, Namaz kıl, Kur’an-ı Kerim oku! Mezara girince geceleri kalkamazsın… ·      Günahlarına acele Nasuh tevbesi yap! Yaran çok geç olabilir… ·      Tasarladığın hayır ve iyilikleri, yarın yaparım deyip erteleme; hemen yap! Yarın gelmeyebilir… ·      Kalbini kırdığın, üzdüğün, hakkını aldığın kişilere haklarını ver, hemen helâlleş! Ya onlar, ya sen hemen ölebilirsiniz… Sonra helâlleşemezsiniz, ahirette helâlleşmek çok zor olabilir. ·      Sağlığına dikkat et! Sağlık bir daha ele geçmez… ·      İsraftan, savurganlıktan kaçın! O malı bir daha kazanamazsın, kazansan da günahını çekemezsin… ·      Zamanını Allah’ü Teâlâ yolunda değerlendir, bir saniyeni bile boşa geçirme! Bir daha o anlar eline geçmez… ·      Annen baban hayattaysa bir saniye bile bekleme! Hemen git ellerini öp, helâllik dile, dualarını al! Yapabileceğin en güzel iyiliği hemen yap! Sonra yapmaya vaktin olmayabilir… ·     

Ben Sana Hiç O Gözle Bakmadım ki

Ben Sana Hiç O Gözle Bakmadım ki                         İbrahim Ethem Rahmetullahi Aleyh Hazretleri ile uzun yıllar arkadaşlık yapmış olan bir kimse vardı. Bir defasında;             “Senelerdir beraber bulunuyoruz.             Rica etsem, bende gördüğün ve hoşuna gitmeyen şeyleri söyler misin?” Diyerek İbrahim Ethem Hazretleri'ne sordu.             Hazret ise, bu suale şu cevabı verdi;             “Ben sana hiç o gözle bakmadım ki!”             Şeyh Sadi Rahmetullahi Aleyh ne güzel buyurmuştur: “Şunu bil ki, bu dünyada başkalarının hep iyi taraflarını görenlerin, yarın mahşer günü kusurları görmezlikten gelinir.”             “Ey akıl sahibi!             Gül, dikenle beraber bulunur.             Senin dikenle ne işin var...             Gülü demet yap…             Eğer tabiatında daima ve yalnız kusurları görmek varsa tavus kuşunda çirkin ses ve ayaktan başka bir şey göremezsin!”

Sana “ADAM” demeleri hiç doğru değil.

Sana “ADAM” demeleri hiç doğru değil.” Köyde ilkokul öğrencisi… Derse çok az denecek kadar geç kalmıştı. İçeri girdiğinde öğretmen ceza olsun diye ezberlemelerini söylediği şiiri okuması için tahtaya ilk olarak onu çıkardı; hem de öfkeli bir tonla: – Oku bakayım Şirazlı Sa’dî’nin Âdemoğulları adlı şiirini, diyerek… Titrek sesle okumaya başladı öğrenci: “Âdemoğulları birbirlerinin uzvudurlar, Ki yaratılışta hepsi aynı cevherdendirler… Eğer zamane uzuvlardan birini ağrıtırsa, Diğer uzuvlarda da rahatlık kalmaz artık.” Devamı aklına gelmedi bir türlü. Sustu kaldı öylece… – Geri kalan iki mısrayı da okusana! – Özür dilerim öğretmenim, hatırlayamıyorum. – Ne demek hatırlamıyorum? Bu kadar kolay bir şiiri dünden beri nasıl ezberlemezsin? – Annem rahatsızdı, öğretmenim! Felçlidir ve evin bir köşesinde öyle yatıyor. Tedavi masrafları yüksek olduğu için babam günde birkaç işe gidiyor ve gece geç saatlerde eve geliyor. Bu sebeple de ben ev işlerine yetişmek, ann

Siz Dedeme Hiç Acımamışsınız

Siz Dedeme Hiç Acımamışsınız Durmadan afacanlık yapan oğlunu yanına çağıran babası: -Oğlum biraz akıllı olsana! Sen şımardıkça benim saçlarım aklaşıyor. Bari bana acı da uslu dur! Demiş. Çocuk bilgiç bilgiç: -Babacığım, demek ki siz dedeme hiç acımamışsınız, baksana saçları bembeyaz…

Hiç Hayallerinizden Sıfır Aldınız mı?

Hiç Hayallerinizden Sıfır Aldınız mı? Bu öykü, çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışta koşarak atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin genç oğluna kadar uzanır. Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi hocası... Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazdı. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlattı. Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi. Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi. Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000 metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi. Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev, tam kalbinin sesiydi... İki gün sonra ödevi geri aldı. Kâğıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir "0" ve "Dersten sonra beni gör" uyarısı vardı. "Neden "0" ald

Özür Dilemek Hiç Bu Kadar Etkili Olmamıştı

Özür Dilemek Hiç Bu Kadar Etkili Olmamıştı Adamın biri çok sinirli biçimde yolda yürüyormuş. Yolun ortasında bir kutu görmüş ve sert bir tekme atmış kutuya. Sonra yürümeye devam etmiş. Karşısına çıkan ilk çöp kutusuna da bir tekme savurmuş. Birkaç adım daha gitmiş ve yerde gördüğü şişeyi de tekmelemiş. Hareketlenen şişenin içinden bir cin çıkmış ve “Dile benden ne dilersen ey sahip!” dediğinde, adam; “Özür dilerim!” cevabını vermiş. Bazen içinde bulunduğumuz ruh hali sonradan pişman olacağımız hareketler yapmamıza neden olabiliyor. Hatasız kul olmaz, ama hatalarımızla sevdiğimiz ve değer verdiğimiz insanları üzebiliyoruz. Bazı durumlarda yanlışımızı düzeltebilirken bazı durumlarda özür dilemekten başka bir şey gelemiyor elimizden. Özür dilemenin kendince bir takım incelikleri var. Örneğin yanlışın kendimizde olduğunu düşünmüyorsak, sırf karşımızdaki kişiyle aramızdaki gerginliği sonlandırmak için özür dilememeliyiz. Böyle özürler o an için ortamı yumuşatıyor olsa bile

Hiç Namaz Kılmadan Cennete Giren Olur mu?

Hiç Namaz Kılmadan Cennete Giren Olur mu? Uhud harbinin bozgunluğu sırasında Asram (keskin kılıç saldırıcı) lâkabı ile mülakkap Amr İbn-i Sabit, Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’e gelerek; “Ya Rasulallah! İman edip te mi harp edeyim, yoksa harp edip de öyle mi iman edeyim?” diye soruyor. Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem,  “Önce iman et, sonra harb et! Yoksa mahrum olursun.” buyuruyor. Amr ibn-i Sabit kuşluk vakti iman ediyor, harbe girip birçok müşriği kırdıktan sonra öğle ezanı okunmadan şehit oluyor. Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Az işledi, çok kazandı.” buyuruyor. Daha sonra Ebû Hureyre Radiyallahü Anh sahabilere bilmece şeklinde soruyor: “Bana öyle birini söyleyiniz ki hiç namaz kılmadan cennete girmiş olsun?” Sahabiler, “Hiç namaz kılmadan Cennet’e giren olur mu?” dediklerinde; “İşte o Amr İbn-i Sabit’tir. Kuşluk vakti iman etti, namaz vakti girmeden öğleden evvel şehit oldu, cennete gitti.” diyor.  İşte bi

Hiç Yemeden Üç Gün Oruç

Hiç Yemeden Üç Gün Oruç Hazreti Hasan ve Hüseyin (r. anhüma) hastalanmışlardı. Hazreti Ali Radiyallahü Anh ve Fatıma validemiz, çocuklarının iyileşmesi halinde üç gün oruç tutmayı adadılar. Çok geçmedi hastalar şifaya kavuştu, baba ve anne de oruçlarına başladılar. Birinci gün sahura kalkıp niyet ettiler ve akşama arpa ekmeğinden iftarlıklarını hazırladılar. Akşam oldu, tam iftar edecekleri sırada, bir fakir gelip: — Allah için bana bir yiyecek verin. Açım, dedi. Onlar yemeye hazırlandıkları yemeklerini, hiç başlamadan tamamını o fakire verdiler. Tabii bu durumda gece yiyecekleri bir şey bile kalmamıştı. Akşam bir şey yemedikleri gibi, sahura da kalkmadan oruçlarına devam ettiler. Sabahtan akşama kadar iftarlık bir şeyler hazırlamışlar ve iftara hazırlanıyorlardı. Bu sefer de bir yetim gelip: — Şey'en lillah - Allah için bir şey, dedi. Onlar yine ağızlarına almadan önündekilerinin tamamını yetime verip, su ile iftar ettiler. İftarsiz, sahursuz, oruçlarına deva

Hiç Fil Eti Yenir mi?

Hiç Fil Eti Yenir mi? Ebû Abdullah el Kalansî Kuddise Sirruh hazretleri zamanın büyüklerindendir. O başından geçen bir hadiseyi şöyle anlatmaktadır: — “Seyahatlerimin birinde gemiye binmiştim. Şiddetli rüzgâr esmeye başladı. Büyük bir tufan oldu. Gemide bulunanlar dua ederek ağlaşmaya başladılar. Türlü türlü adaklar adıyorlardı. Bense onların bu haline seyretmekten başka bir şey yapmıyor sadece bir kenara çekilmiş Allah'ıma hamd ediyordum. Gemidekilerden birkaç kişi, gelip bana: — Sen de bir şey adasana! Dediler. Ben onlara: — Benim bir dünyalığım yok ki, ne adak adayayım, dedim. Bırakmadılar, çok sıkıştırdılar... İlla da bir şey adamamı istiyorlardı. Ben: — Allah'ım, eğer bu belâdan kurtulursam asla fil eti yemeyeceğim, Diye adakta bulundum. — Bu senin yaptığın nasıl adak, hiç fil eti yenir mi? Dediler. Ben onlara: — Allah öyle aklıma getirdi. Dilime onu söyletti Allah, dedim. Çok geçmeden bindiğimiz gemi battı. Bir grupla beraber yüzerek sahi

Her Gün Kavga Eden Çiftler Ölümü Hatırlayınca Hiç Kavga Etmediler

Her Gün Kavga Eden Çiftler Ölümü Hatırlayınca Hiç Kavga Etmediler Bir gün bana bir arkadaş geldi. Hanımı ile hiç geçinemiyormuş. Evde her gün basit şeyler yüzünden tartışma oluyormuş, bıkmış bu tartışmalardan, artık ondan ayrılmak istiyordu. Bunların münakaşaları yüzünden iki taraf aileleri de birbirine girmiş. Hanımı bunun tarafına, bu da hanımının tarafına düşman vaziyette. Kanlı bıçaklı deniyor ya aynen öyle imişler. Yine bir gün perişan bir vaziyette geldi, hiçbir nasihat dinleyecek halde değildi. Ya Rabbi, ben buna ne diyeyim diye düşündüm. Sonra ona, “Ayrılsan da fark eden bir şey olmayacak, bir ay kadar ömrün kaldı, ne istiyorsan git yap” dedim. Bu sözü duyan arkadaş şok oldu, rengi attı, yine perişan bir durumda çıkıp gitti. Sonra arkadaşlardan ve kendisinden dinlediğim için ne yaptığını anlatayım. Kapıdan çıkar çıkmaz özel kalemdeki arkadaşlarla helalleşmeye başlamış. Rastladığı herkesle helalleşiyormuş. Eve gidince kavgalı hanımına, (Hatun gel demiş, bunca zamandır

40 Gündür İbadetimden Hiç Lezzet Almıyorum!

40 Gündür İbadetimden Hiç Lezzet Almıyorum! İbrahim Edhem Hazretleri bir gece Mescid-i Aksa'ya gider ve kapılarını kapayarak tenhaca ibadet ile meşgul olur. Bir gün gecenin üçte birinden sonra bir de bakar ki, kapılar açılır ve bir şeyh ile 40 tane müridi içeriye girip ikişer rek'at namaz kıldıktan sonra, vaaz ve nasihat zamanında halka olup otururlar. Her nedense şeyh bazı düşüncelerinden dolayı susar. Müridleri de her halde yabancı birisi vardır da onun için konuşmuyor zannederek: «Ya Şeyh, burada bizden başka kimse olmamak gerekir.» dedikleri zaman şeyh: - Bilmez misiniz ki, İbrahim Edhem 40 gündür burada ibadet eder. Fakat asla ibadetin lezzet ve halavetini duyamaz, buyurur. İbrahim Edhem Hazretleri hemen şeyhin yanına gelerek: - Ya Şeyh, hakikaten 40 gündür burada ibadet ediyorum. Fakat hiç lezzetini duyamıyorum. Sebebini de anlayamadım. Lütfen hikmetini beyan buyurun, diye niyazda bulunur. Şeyh de: - Ya İbrahim Edhem, Basra'da bir hurmacıdan, hurma alı

Hiç Ölümü Düşündünüz mü?

Hiç Ölümü Düşündünüz mü? "Onlar geride nice şeyler bıraktılar; bahçeler, çeşmeler, ekinler, güzel makamlar ve zevkü sefa sürecekleri nice nimetler..." (Duhan: 25-2 Ölüm bir diriliştir: Yazın güneşinden kaçanlar, cehennemim ateşinden neden kaçmazlar? Kooperatif evinin taksitini yıllarca ödeyenler, içinde sonsuza dek yaşanacak cennet köşklerinin taksitlerini neden ödemeyi düşünmezler? Hediye verene hemen teşekkür edip, karşılığında hediye vermemeyi ayıp sayarız da her şeyimizi verene karşı neden böyle nankörlük etmekteyiz... Ahiret vardır; “Niçin varsın?” sorusunun cevabı “Yok olmak için” değildir! Öleceğimizi söylüyoruz ama ölmeyecekmiş gibi yaşıyoruz. Ölümden korkmadığımızı göstermek veya ölümden korkmak için ölümü hiç düşünmeden yaşıyoruz. Günümüz insanı özgür olmak için Allah’tan, ölümden ve kaderinden kaçarak yaşamaya çalışıyor. Çünkü bunlar insanın eline ayağını gözünü, kulağını bağlıyor. Zevklerinin tadını kaçırıyordu. Fakat gel gör ki özgür olmak için