Her Gün Kavga Eden Çiftler Ölümü Hatırlayınca Hiç Kavga Etmediler
Her Gün Kavga Eden
Çiftler Ölümü Hatırlayınca Hiç Kavga Etmediler
Bir gün bana bir
arkadaş geldi. Hanımı ile hiç geçinemiyormuş. Evde her gün basit şeyler
yüzünden tartışma oluyormuş, bıkmış bu tartışmalardan, artık ondan ayrılmak
istiyordu. Bunların münakaşaları yüzünden iki taraf aileleri de birbirine
girmiş. Hanımı bunun tarafına, bu da hanımının tarafına düşman vaziyette. Kanlı
bıçaklı deniyor ya aynen öyle imişler. Yine bir gün perişan bir vaziyette
geldi, hiçbir nasihat dinleyecek halde değildi. Ya Rabbi, ben buna ne diyeyim
diye düşündüm. Sonra ona, “Ayrılsan da fark eden bir şey olmayacak, bir ay
kadar ömrün kaldı, ne istiyorsan git yap” dedim. Bu sözü duyan arkadaş şok
oldu, rengi attı, yine perişan bir durumda çıkıp gitti.
Sonra arkadaşlardan
ve kendisinden dinlediğim için ne yaptığını anlatayım. Kapıdan çıkar çıkmaz
özel kalemdeki arkadaşlarla helalleşmeye başlamış. Rastladığı herkesle
helalleşiyormuş. Eve gidince kavgalı hanımına, (Hatun gel demiş, bunca zamandır
seni üzdüm, sana iyi kocalık yapamadım, istediğini alamadım, hakkına riayet
edemedim, ne olur beni affet, bana hakkını helal et) demiş. Tabii bunu
ağlamaklı diyor, gerçekten diyor.
Hanımı bakmış, Allah
Allah, bu adama ne oldu da böyle şeyler yapıyor, acımış ona, bey demiş, sen
hakkını helal et, ben hep edepsizlik yaptım, seni çok üzdüm demiş. Başlamışlar
ağlamaya, sarılıp ağlaşmışlar. Sonra adam, kavgalı olduğu kayınpederlerine
gitmiş. Aynı şekilde onlardan ağlamaklı olarak özür dilemiş, size iyi evlatlık
yapamadım, hizmet edemedim, ne olur beni affedin, hakkınızı helal edin demiş.
Onlar da şaşırmışlar, yavrum demişler, sen hakkını helal et, biz büyüklük
yapamadık, sizi hoş göremedik, sizin aranızı çok zaman biz bozduk. Sen bizi
affet, hakkını helal et diyerek ağlaşmışlar. Sonra hanımı da bunun kavgalı
olduğu annesine babasına gitmiş. Aynı şekilde o da onlardan özür dilemiş, size
iyi gelinlik yapamadım, çok edepsizlik ettim, sizi çok üzdüm demiş, helallik
istemiş. Onlar da aynı şekilde mahcup olup, asıl sen bizi affet hakkını helal
et, biz büyüklük yapamadık, sizi çok üzdük demişler, sarılıp ağlaşmışlar. Evde
ise her gün sanki Cennet hayatı yaşıyorlar. Karı koca birbirlerine hizmet
ediyor, terlik vesaire getiriyorlarmış. Bir dedikleri iki olmuyormuş.
Ama arkadaş, benim
sözümü hiç söylememiş. Bir ayın dolması için günleri sayıyormuş. Günler
yaklaştıkça bunun iyiliği artıyormuş, geceleri ibadeti artıyormuş. Bunun
iyiliği artınca hanımının da ve ailelerin de iyiliği artıyormuş. Derken bir ay
dolmuş. Ha bugün öleceğim derken, nedense ölmemiş. Kesin bir ay denmedi, bir ay
kadar dendi, belki birkaç gün daha var diye düşünmüş. Birkaç gün daha beklemiş,
yine ölmemiş.
Sonra yanıma geldi,
odadan içeri girince,
Efendim ben ölmedim
dedi.
Ne ölmesi dedim.
Efendim siz bana
demiştiniz ki bir ay kadar ömrün kaldı, o bir ay doldu ama ben ölmedim.
Kardeşim, ben senin
ne zaman öleceğini bilemem, ama şunu biliyorum, ölüm var, bir gün elbette
öleceksin. Ölecek adam kavga niza ile hayatını zehir etmez. Şu andaki
hayatından memnun musun dedim.
Evet, hiç
tartışmamız olmuyor dedi.
Haydi, böyle devam
edin dedim.
İki çocukları oldu,
gül gibi geçinip gidiyorlar. Bütün mesele ölümü unutmamak... Ölümü unutunca ne
oluyor, unutmayınca ne oluyor bu açık bir örnek. (Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder