Kayıtlar

gerçek etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İşte Gerçek Şuurlu Müslüman Hanım

Resim
  İşte Gerçek Şuurlu Müslüman Hanım     Ömer Muhtar Rahmetullahi Aleyh'in , hanımı vefat ettiğinde ağladı. Kendisine neden ağladığı sorulduğunda şöyle dedi: "- Libya'yı işgal eden İtalyanlara karşı sürdürdüğüm savaşlardan her döndüğümde, hanımım evin (çadırın) kapısını girmem için yukarıya doğru kaldırarak açardı." "- Kendisine neden böyle yaptığını sorduğumda şöyle derdi": "- Daima başın dik durasın ve hiçbir şey önünde eğilmeyesin diye..." Her büyük erkeğin arkasında büyük bir kadın vardır. Sürekli kocasının başını eğdirip itibarsızlaştırmak, erkeği kölesi hâline getirmek isteyen, Feminizmin kölesi olmuş modern kadınlar için pek anlam ifade etmez bu asil tavır! Rabbim eşlerimize, hanelerimize her daim bu muhabbet ve şuuru ihsan eylesin !!!

Paramız Olur Olmaz Getirip Borcumu Ödeyeceğim (Yaşanmış Gerçek Bir Hikâye)

  Paramız Olur Olmaz Getirip Borcumu Ödeyeceğim    Bir gün çok fakir giyimli bir kadın yüzünde bir hüzünle manava girer. Dükkân sahibine mahcup bir şekilde yaklaşır. “- Kocasının çok hasta olduğunu, çalışamaz duruma düştüğünü ve yedi çocuğu ile birlikte aç kaldıklarını ve yiyeceğe ihtiyaçları olduğunu…” söyler. Manav ona ters bir şekilde bakarak; derhal dükkânını terk etmesini ister. Kadın ailesinin ihtiyaçlarını düşünerek: “- Lütfen efendim!” der. “Paramız olur olmaz getirip borcumu ödeyeceğim!” Manav: “- Kendisine bir kredi açamayacağını çünkü onun eski müşterisi olmadığını, kendisinde bir hesabının bulunmadığını…” söyler.        O sırada dükkânın dışında bekleyen bir müşteri ikisinin arasında devam eden bu konuşmayı dinlemektedir. İçeriye girerek manava yaklaşır ve: “- Ben o kadının almak istediklerine kefilim der. Ailesinin ihtiyacı olan şeyleri ona ver.” Bunun üzerine manav çok isteksiz bir şekilde kadına döner ve: “- Bir alışveriş listen var mıydı?” Diye

Gerçek Müflis Kimdir

  Gerçek Müflis Kimdir   Ebu Hureyre Radiyallaahü Anh’ hın rivayet ettiği bir hadiste sevgili Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem arkadaşlarına şu soruyu yöneltti: “- Müflis kimdir, biliyor musunuz?" Ashab:              “- Bize göre müflis, parası ve malı olmayandır" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “- Ümmetimin müflisi, kıyamet gününe; namaz, oruç ve zekât görevlerini yerine getirdiği halde, ona-buna sövmüş, iftira etmiş, şunun-bunun (haksız yere) malını yemiş, kanını dökmüş, onu-bunu dövmüş olarak gelen kimsedir.” Bu kişinin iyiliklerinin sevabından hak sahiplerine verilir. Borcu ödenmeden sevabı biterse, diğerlerinin günahları ona yüklenir, sonra da Cehenneme atılır" buyurdu. (Müslim, Birr, H. No: 59) İlk bakışta bu hadisten çıkartabileceğimiz anlam, Islâm’ın sadece belirli ibadetleri yerine getirmekle hakkı verilebilecek bir din olmadığı, Müslümanın da yalnızca bazı ritüelleri uygulayarak dinî görevlerini tamamlamış sayılmayacağı husus

Bu Vatan Böyle Kurtuldu

Bu Vatan Böyle Kurtuldu   Eski Bir İstanbul Hanımefendisi Anlatıyor… Yıl 1919. İstanbul baştan aşağı İngilizlerin işgali altındaydı. Liseyi yeni bitirmiştim . Güzel bir kızdım. Dünür gelmeye başladılar . Biri avukatmış. Gösterdiler uzaktan, boylu poslu yakışıklı bir delikanlıydı, beğendim. Nişanlandık. Nişanlımı seviyordum . Mutlu bir yuva kurmak hevesi ile lamba ışığının altında sabahlara kadar oyalar örüyor, çeyizler hazırlıyordum . Ama çok geçmedi ki mahallede bir dedikodu yayıldı . Ayşe’nin nişanlısı avukat değilmiş, ipsizin biriymiş, üstelik cami önlerinden tabut taşıyarak karnını doyuruyormuş) dediler. Alt üst oldum . Babam götürdü, uzaktan izledik, gerçekten de tabut taşıyordu… Yıkıldım. Nişanı atıp, ayrıldık . Aradan 5 yıl geçti. Evlenmiştim, Bir de çocuğum olmuştu 1924 yılıydı... Artık ülkemiz özgürdü . Bir gün Beyoğlu’nda rastladım ona. Oğlum yanımdaydı . Beni görünce titredi, ceketini düğmeledi . Saygı göstererek durdu önümde . “- Vaktiniz varsa s

Çanakkale Savaşında 64 Yıl Sonra Köyüne Gelen Gazi (Gerçek ve Çok Acıklı Bir Savaş Hikâyesi)

Resim
  Çanakkale Savaşında 64 Yıl Sonra Köyüne Gelen Gazi (Gerçek ve Çok Acıklı Bir Savaş Hikâyesi) “… Rahmetli Seyit İlşekerci’nin eczanesinde oturuyordum. İçeri genç bir karı-koca girdi. Bana: “- Hocam, sizi televizyonlardan tanıyoruz. Bizim dedelerimiz de Çanakkale’de kalmışlar. Dönmemişler. Bir sorumuz var. Çanakkale Savaşları’na katılıp da en son gelen kaç tarihinde geldi?” diye sordular. Ben: “- Kayıtlara göre en son 1952’de iki kişi dönmüş. Biri Burdur’a, diğeri Zonguldak’a dönmüşler.” dedim. Yanımda oturan Üçpınar köyünden Remzi isimli arkadaş atıldı: “- Hocam, o da bir şey mi? Bizim köye tam 64 yıl sonra biri çıktı geldi.” Ben çakı bulmuş çocuk gibi sevinerek atıldım: “- Nasıl oldu? Anlat bakalım.” 1978 yılında Balıkesir İstasyonunda elinde bir torba, garip kıyafetli yaşlı bir ihtiyar iner. İstasyon önündeki taksilerden birine sorar:             “- Oğlum, beni Üçpınar köyüne götürü müsün? “- Götürem amca, bin arabaya!” Şoför oraya doğru arabayı sürerken

Say Bir Gerçek, Say Bir Yalan

Say Bir Gerçek Say Bir Yalan   Ömür dediğiniz nedir? Üç gün hilal, üç gün bedir Haftaya boş kalır sedir Say bir karış, say bir adım Geçti gitti, anlamadım.   Her türlü nimet sofrada Yığın yığın dert sofrada En uzun mühlet sofrada Say bir içim, say bir tadım Kaçtı gitti, anlamadım.   Denizde kayıktır umut Yaralı geyiktir umut Ürkek üveyiktir umut Say bir lokma, say bir yudum Uçtu gitti, anlamadım.   Dakikalar yazlık, kışlık Saatlerde mi yanlışlık İklim mevsim tek karışlık Say bir dondum, say bir yandım Göçtü gitti, anlamadım.   Bembeyaz düşler topladık Bitmemiş işler topladık Bebek gülüşler topladık Hızar kurdu itimadım Biçti gitti, anlamadım.   Abdurrahim KARAKOÇ  

Gerçek Bir Aşk Hikâyesi… (Ağlayarak Okuyacaksınız…)

Gerçek Bir Aşk Hikâyesi… (Ağlayarak Okuyacaksınız…)   Kocam bir mühendisti. Onunla sakin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sakin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı… Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sakinlik beni yormaya başlamıştı. Eşimin -bir zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu. İş ilişkiye gelince oldukça içli, hatta aşırı hassas bir kadınım. Oysa kocamın sakinliği, başka bir deyişle vurdumduymazlığı, evliliğimize romantizm katmaması beni aşktan almış, uzaklaştırmıştı. Sonunda kararımı ona da açıkladım: Boşanmak istiyordum. Şaşkınlıktan gözleri açılarak: “- Niye?” Diye sordu.  “- Gerçekten belli bir sebebi yok!” dedim, “- Sadece yoruldum!” Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hâli ise hayal kırıklığımı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu: İşte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki! Sonunda sordu: “- Seni caydırmak için ne yapabilirim?

Gerçek Akraba ve Dost, Zor Gününde Yardıma Koşandır…

Resim
  Gerçek Akraba ve Dost, Zor Gününde Yardıma Koşandır…     Adam koca bir danayı ziyafet için kesti ve büyük bir ateş̧ yaktı. Kızına dedi ki: “- Kızım, sevdiklerimizi ve komsularımızı çağır ve gelip bizimle oturup et yesinler ...” Kızı bağırdı: “- Evimizde yangın çıktı yetisin ahali! Evimizdeki bu yangını söndürmemize yardım edin!”. Birkaç̧ dakika içinde bunu duyan bir grup insan yangın söndürmek için yardım etmeye koşup evlerine geldiler. Diğer komşular akrabalar bu feryadı duymamış̧ gibi davrandılar feryada kulak tıkadılar. Yardıma gelenler Kurban kesen ailenin kurban etinden yiyip içtiler, karınlarını doyurdular giderken de ellerine birer parça et verildi. Baba şaşkındı kızına dondü ve dedi ki: '' Kızım Gelen insanlar, tanımam, daha önce hiç̧ görmedim, Kızım yangın var dedin bağırdın peki sevdiklerimiz, dostlarımız ve meslektaşlarımız nerede?". Kızı gözleri dolu dolu dedi ki: “- Evimizdeki yangını söndürmeye yardım etmeye gelmeyenler bizi ya

Gerçek Mü’min'in Özellikleri

Gerçek Mü’min'in Özellikleri قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ. الَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ. وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ. وَالَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَاةِ فَاعِلُونَ. وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ. إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ. فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاء ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ. وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ. وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ. أُوْلَئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَ. الَّذِينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ ”Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir. Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler. Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler. Onlar ki, zekatı verirler. Onlar ki, iffetlerini korurlar. Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu hariç. (Bunlarla ilişkilerinden dolayı) kınanmış değillerdir. Kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir. Onlar ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet