Kayıtlar

dikkat etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İçimizdeki Yılan

İçimizdeki Yılan   Atıyla yol alan birisi, uyumakta olan bir adamın ağzından bir yılanın girmekte olduğunu görür. Uyarmak için atını mahmuzlarsa da yetişemez. Bunun üzerine, bir topuz darbesiyle adamı uyandırır. Vura vura onu bir elma ağacının altına kadar sürer. Sert bir üslûpla, yerdeki çürük elmaları yemesini emreder. Adam, başına gelenlerden şaşkınlık içindedir, ama topuz korkusuyla yemeye başlar. Bir miktar yedikten sonra atlı, "Şimdi de koş bakalım." der. Adam can havliyle koşmaya başlar. Derken midesi bulanır, içinde ne varsa boşaltır. Tabi, bu arada yılanı da... Adam, karnından çıkan yılanı görünce şimdiye kadar içinden lanet okuduğu atlıya binler teşekkür eder. Temsildeki uyuyan adam, gaflet uykusundaki gafil insandır. Atlı, uyuyanları uyaran nebiler ve onların yolunda giden âlim insanlardır. Yılan, nefistir. Atlının adamı dövmesi ve koşturması, mürşidin müridini riyazet ve mücadeleye sevk etmesidir. Nefis terbiyesi ve nefisle mücadele olmadan ne

Gün Doğmadan Neler Doğar

Zalim Bir Kral, bir gün; avdan dönüyormuş. Şehrin girişinde güzel bir ev görmüş. Evin bahçesi çok hoşuna gitmiş. Bahçeye bakarken bahçede güzel mi güzel bir kadın gezinmiyor mu? Kadına dikkatlice bakmış, genç kadının endamına, güzelliğine hayran kalmış. Kral saraya döner dönmez baş veziri huzuruna çağırmış ve şöyle demiş: -Ben bu memleketin kralıyım,  benden başka büyük yok, mal benim, makam benim, şan benim, şeref benim. Bugün şehrin girişinde güzel bir bahçe bahçede de güzel bir kadın gördüm. Kadına âşık oldum. Ne yapıp yapıp buna bir çare bulun, tez elden bu güzel kadını bana getireceksiniz! Bu güzel kadın benim olmalı! Haydi, çabuk olun, bir şeyler yapın!” Diye emirler vermiş… Baş vezir “hay hay efendim, hemen hallederiz” deyip gitmiş. Kadını araştırmış. Bir marangozun karısını olduğunu öğrenen baş vezir sinsi bir plan kurup marangozun yanına gelmiş. -Kralımızın emri var, yarın sabaha kadar 100 tane ceviz sandık yapacaksın, yoksa seni zindana atarız, belki de asarız!&quo

Ayı Deyip Geçmeyin

Resim
Ayı Deyip Geçmeyin        Veli dayı, o gün çok yorulmuştu. Ormanda çalışmış, ağaçları budamıştı. Bu orman, onun evi gibiydi. Ağaçlar da sanki çocukları… Küçük bir kulübede yaşıyordu.       Bir gün kapısı birden “Küt! Küt!” diye çalınmaya başladı. Veli dayı kalktı, kapıyı açtı. Gözlerine inanamıyordu. Çünkü kapıda iri, kahverengi bir ayı duruyordu. Ayı garip sesler çıkararak ön ayağını gösteriyordu.          Dikkat etti, Ayının uzattığı ön ayağından kanlar akıyordu. Hemen geri gitti. Feneri aldı. Kocaman bir kıymığın, ayının ön ayağına saplandığını gördü. Bir pense aldı. Sıcak su getirdi. Önce yarayı yıkadı. Sonra inleyen hayvanın ayağındaki kıymığı sert bir hareketle çekip çıkardı. Sıcak su ile tekrar yıkadı. Kocaman bir gömleği yırttı, yarayı sardı. Başını kaldırdığı zaman ayı inleyerek geri gidiyordu. Arkasından baktı:    -Ne olsa ayı bu, diye söylendi. Bir kedi, bir köpek olsa elimi yalardı.     İçeri girdi, yatağına yattı.      Tam uyuyacağı sırada kapıda yin

Osmanlı Neden Muhteşemdi?

Osmanlı Neden Muhteşemdi? Değerli dostlar Osmanlı’nın büyük olmasının en büyük nedenlerinden biri çocuklarını ahlâklı, edepli ve saygılı yetiştirmesidir. Osmanlı çocuğu büyüklerine saygılı, helâl ve harama dikkat eden, namusuna hassas idi. Bir gencin namusuna gelen ufak bir leke o genç için ölümünden beter idi. Toplumda oto kontrol sistemi hâkimdi. Bir genç kendisini tanıyanların yanında yanlışlık yapamazdı. Diğer insanları da kendi büyükleri gibi sayar ve severdi. Osmanlı büyükleri yanlış yapan genci kendi çocukları gibi terbiye eder ailesiyle temasa geçerek senin çocuğun şu yanlışı yaptı. Çocuğunun terbiyesini yap! Böyle giderse bizim çocuklarımızın ahlâkı da bozulacak derlerdi. Oto kontrol sayesinde herkes kendine çeki düzen verirdi.             Osmanlı hanımı evinin erkeğini işe uğurlarken; -“Efendi sen çalışmaya gidiyorsun. Rabbim sana helâlinden bereketli bol rızık versin! Kazanamazsan evime ekmek parası getiremiyorum diye sakın üzülme! Nasip ezelden takdir edilmiştir. Ge