Kayıtlar

Mevlâna etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Mevlâna'nın Ölüm Günü Gerdek Gecesiydi

Mevlâna'nın Ölüm Günü Gerdek Gecesiydi Halk kafile kafile, Mevlâna Kuddise Sirrûh'un henüz bir mezar taşı  dahi bulunmayan mezarını ziyaret ediyordu. O: "Ölümümüzden sonra, mezarımızı yerde arama. Bizim mezarımız arif kişilerin gönülleridir" demesine rağmen, onu sevenler mübarek toprağını gözyaşları ile ıslatmaktan kendilerini alamıyorlardı. Oysa Mevlâna için ölüm, yeniden doğuştu. "Bu yanda ölümdür ama o yanda doğumdur" diyordu. Derin bir aşkla Hak'ka vuslatın doğumuydu. O halde ölüm günü, vuslat günü sevgilinin sevgiliye kavuşma günü, yani düğünü; gecesi de gerdek gecesiydi. Kur'an-ı Kerim'de "Allah'a dönüş" olarak vasıflandırılan ölüm, Mevlâna için yâre kavuşma, visal ve "Şeb-i Ârus - Gerdek Gecesi" dir. Mevlâna, son zamanlarda söylediği bir gazelinde. "Öldüğüm gün, tabutumu omuzlar üzerinde gördüğün zaman, bende bu cihanın derdi var sanma... Bana ağlama, "yazık yazık, vah vah" deme. Şeyt

Uyulması Gereken Üç Kaide

Uyulması Gereken Üç Kaide Bazı sahabeden rivayet olunduğuna göre, bir sahabi diğerine: Sana çok zaman tabiblerin bile dik­katinden kaçan bir tıbbı, çok zaman âlimlerin bile bilemediğini bir ilmî çok yerde filozofların gafil bulunduğu, bir hikmeti öğreteyim mi? dediğinde karşısındaki “Öğret!” dedi. Ç ok zaman tabiblerin bile dikkatin­den kaçan tıb kaidesi: Sofraya muhakkak surette aç iken otur. Çok zaman âlimlerin boş verdikleri ilim kaidesi: Sana bilmediğin bir şey sual edildiği vakit, “Allah bilir!” , de. Çok zaman filozofların dikkat etmedikleri kaide: Tanımadığın bir topluluk içinde bulunduğun zaman eğer hayır söylerlerse onlara iştirak et, şer söylerlerse ikaz edebileceksen et, edemeyeceksen orayı terk et, dedi. Sabır: Kur’an-ı kerîm, sabrı yetmiş küsur yerde zikrediyor. Buna dair de birçok ehadis-i nebeviyye varid olmuştur. “Size en az verilen nî’metlerden biri yakîn, diğeri sabra azimdir. Bunlardan nasibini alan kimse gecesini namaz, gündüzünü oru

Elhamdülillah Demek Şükürlerin Başıdır

Elhamdülillah Demek Şükürlerin Başıdır “Elhamdülillah demek şükürlerin başıdır. Hamd ve senâ etmeyen kimse Hakk’a şükür etmemiş olur. (Hadis-i Şerif) Cennete ilk girecek zümre “Hammadûn” zümresidir; yani Cenab-ı Hakk’a çok hamdedip, çok şükredenler. Cenâb-ı Hakk Celle Celâlüh: “İnsanoğlu başıboş bırakıldığını mı zan­nediyor.” (Kıyâme Sûresi, Âyet: 36) buyuruyor. Bu dünyaya koyun gibi yiyip içip uyumağa gel­medik. Kulluk mükellefiyetimiz var. Yoksa kı­rık çömleğe döneriz. Ne tekrar toprak ne de yeniden çömlek oluruz. Yine Kur’ân-ı Kerîm’de: “Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız? (Mü’minûn Sûresi, Âyet: 115) buyuruluyor. İşe yaramayan yaşlı sığırları “ho” der­ler salıverirler. Bizim de bu durumda olmamaklığımız lâzımdır. Boynumuzda kulluk bo­yunduruğu var. Esmâ’ül-Hüsnâ’dan El-Vâcid: (İstediğini, istediği vakit bulan.) El-Macid: (Kadr-ü şanı büyük, kerem ve semahati bol.) Kaynak: Mevlâna Takvimi

İbadet Ve Taat

İbadet Ve Taat Allah Teâlâ şöyle buyurdu: “Onlar, dîni Allah için hâlis kılarak bâtıl dinleri bırakıp tevhid dînine teveccühle yalnız Allah’a ibadet etmek, namazı dosdoğru kıl­mak, zekâtı vermekle emrolunmuşlardır. İşte doğru din budur.” (Beyyine: 5) Resulûllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Saadet-i Uhreviye (Ahiret saadeti) için ibadet ve taat de bulunanlara Cenab-ı Hakk Celle Celâlüh saadeti dünyeviyesini de (Dünyevî saa­detini de) ihsan buyurur.” Ahiret için çalışan mü’min kuluna Cenab-ı Hakk Celle Celâlüh dünya saadetini de ihsan buyuru­yor. Cenab-ı Hak ne büyük lûtuf sahibi, İsla­miyet ne yüce ulvî bir din… Âhiret için çalış­mak ise, mü’min üzerine terettüp eden ne mü­him ve mühim olduğu kadar da ulvî bir va­zife… Bir mü’minin bunları bilip âhirete olan hazırlığı, Allah Celle Celâlüh’a olan yakınlığı o nisbette fazla olmalıdır. “Cenab-ı Hakk’ın Celle Celâlüh rızasını kazanmak için beslenen güzel niyet sahibini Cennete dahil eder.” (Hadis-i Şerif) Esmâ’ül-Hüsnâ’dan El

Mi'rac Kandili

Mi'rac Kandili Resulullah 'Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz: “Ben Kâbe’de, Hicr-i İsmail'de, uyku ile uyanıklık arasında bulunduğum bir sırada, bir de baktım, Cibril Aleyhisselâm’ı bana Burak'ı getirdi...” Böylece başlayan yolculuk bir gece içinde tamam olmuştur. Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Mescid-i Aksa'da iki rekât namaz kılmıştır. “Bana peygamberler gösterildi, onlara, imâm olarak namaz kıldırdım,” diyerek Mescid-i Aksa'daki namazı ta'rif etmiştir. Sonra yine Cebrail Aleyhisselâm ile birlikte semâya yükselerek “Sidre't-ül-Müntehâ” denilen kısma geldiği zaman Cebrail Aleyhisselâm sevgili Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem'e: “­-Yâ Resûlullah, artık ben ileri gidemem. Eğer bir parmak ileri gidersem yanarım. Daha ilerisi Allah’ü Teâlâ’ya ve Habibine aittir.” demiştir. Bundan sonra Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem “Refref» adı verilen vasıta ile bu ulvî seyahate devam ederek Arş, Kürsî, Cennet, Ceh

Lokman

Lokman                Efendisinin düzinelerle kölelerinden yalnızca birisi idi Lokman... Derisinin siyahlığının aksine, tüm aydınlığını içinde saklamıştı sanki.                Diğer köleler ise tam aksine... Ne onun hikmetli sözleri, nede ağırbaşlılığı ilgilerini çekmez, sürekli yapmaları gereken işlerden kaytarmaya, kendilerinin olan zamanlarını;                "Efendilerinin malı kendilerinin olsa" neler yapacakları hakkında fikir üretmekle geçirirler. Lokman'ı anlamak bir yana, ondaki farklılıktan rahatsız dahi olurlar. Fırsat buldukça da efendilerinin gözünden düşürmek için arkadaşlarına olmadık düzenler kurar, akla gelmedik yalanlar uydururlar.                Hep aynı geçen günlerinin birinde efendi, meyve yemek istedi ve kölelerini bağa gönderdi. Herkes topladı; Lokman hariç, topladıklarının çoğunu yediler diğerleri... Birleştirdiler kalanları ve evin yolunu tuttular.                Efendi:                -Bu nedir... Akşama kadar bununla mı oyalan

Hıristiyan Rum Nasıl Müslüman Oldu?

Hıristiyan Rum Nasıl Müslüman Oldu? Mevlâna Kuddise Sirrûh’a göre iman veya kullukta temel, korkudur: Bir gün Hıristiyan Rum usta, Mevlâna Kuddise Sirrûh’aun evini tamir ediyormuş. Müritlerden bazıları ona şaka yollu: - "Niçin Müslüman olmuyorsun? Dinlerin en iyisi İslâm dinidir" , demişler. Rum usta: - "Elli seneye yakındır ki İsa dinindeyim. Dinimi terk etmek için ondan korkuyor ve utanıyorum" , demiş. Bu sırada Mevlânâ içeri girmiş ve: - "İmanın sırrı korkudur. Her kim Allah’tan korkarsa, o, Hıristiyan da olsa din sahibidir, dinsiz değildir." diyerek asıl tehlikenin dinsizlik ve imansızlık olduğunu işaret etmişti. Bunu duyan Hıristiyan usta derhal iman etmiş ve Müslüman olmuştur.

Mevlâna Kuddise Sirrûh Hazretlerinin Üç Yaşam Sırrı

Mevlâna Kuddise Sirrûh Hazretlerinin Üç Yaşam Sırrı   Mevlâna'nın eşi Kerra Hatun ona dedi ki: "- Mevlâna keşke dört yüz sene yaşasaydın, âlemi hakikatlerle doldursaydın..." Mevlâna eşine cevap verir ki: "- Hanım, hanım! Sen bizi şu süfli dünya zindanına dört yüz sene hapis mi etmek istiyorsun? Biz Firavun muyuz, Nemrud muyuz? Biz yeryüzüne çokça ikamet etmek için gelmedik… Pek yakında sevgili Peygamberimiz Aleyhisselâm’ın meclisine kavuşmamız umulur. Eğer kızlarım olmasaydı, günahlarım olmasaydı, bir de halkı irşad görevim olmasaydı şu dünyada bir an bile kalmak istemez derhal Rabbime kavuşmak isterdim." Kıssadan Hisse: Mevlâna Kuddise Sirrûh hazretlerinin: Kızlarım olmasaydı demesi şundandır. Kızların evlendirilmesi erkeklerden daha zordur. Kızlar iyi birisiyle evlendirilmezse çok zor durumda kalabilir. Bir kızın geçim ehli olmayan huysuz bir erkeğe düştüğünü düşünelim. Çok çile çeker. Bir de boşanırsa doğru baba evine gelir. Başka nereye gidece

Hz. Mevlâna’dan Güzellikler 4

Hz. Mevlâna’dan Güzellikler 4 Bir gönlü mü kırdın; ağlamalısın… Önce düşün! Ya incittiğin, kırdığın gönlü Allah Azze ve Celle seviyorsa… Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem seviyorsa… Hatta arz-ü sema dahi seviyorsa… Nerden bileceksin? Bilmiyorsun! Bilseydin ödün kopardı, dokunamazdın! Hele özür dilemesini bilmiyorsan; Senden dost olmaz, senden yâren olmaz… Her varlığı yalnızca Allah ’tan ötürü sevmek ve övmek gerektiğini asla unutmamalısın…” Hz. Mevlana Rahmetullâhi Aleyh

Aşka uçarsan!

Aşka uçarsan! " Aşka uçarsan, kanatların yanar." Sadi Şirazi " Aşka uçmazsan, kanatların neye yarar ?" Mevlâna " Aşka varınca kanadı kim arar?" Yunus Emre Şimdi burada; Sadi Şirazi mi haklı? Hz. Mevlana mı haklı? Hz. Yunus Emre mi haklı? Üçü de Allah (Celle Celâlühü) dostu; Üçü de haklı… Sadece bakış açıları farklı…