Kayıtlar

Devlet etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yardıma Muhtaç Kimselerin Koyunlarını Sağan Devlet Başkanı

Yardıma Muhtaç Kimselerin Koyunlarını Sağan Devlet Başkanı Hz. Ebu Bekir Radiyallahü Anh, önceleri ticaretle uğraşıyor, çarşıya inip alış veriş yapıyordu. Ayrıca koyun sürüsü vardı ve zaman zaman onlarla meşgul oluyordu. Bazen mahallesindeki yardıma muhtaç kimselerin koyunlarını sağıyordu. Halife olup kendisine beyat edildiği zaman, daha önce koyunlarını sağdığı bir ailenin kızı: -Artık bundan sonra koyunlarımız sağılmaz!" diyerek hayıflandı. Kızın sesini işiten Hz. Ebu Bekir Radiyallahü Anh: -Hayır, vallahi davarlarınızı sağmaya devam edeceğim. Üzerime aldığım bu işin daha önceki ahlakımı değiştirmeyeceğini ümit ediyorum, diye kızı teselli etti ve halife iken de mahallenin koyunlarını sağmaya devam etti. Hatta bazen koyunlarını sağdığı kimselere: -Nasıl istersiniz, sütü köpüklü mü sağayım, köpüksüz mü olsun? Diye sorar, onlar nasıl isterse öyle sağardı. Daha sonra bulunduğu mahalleden Medine'nin merkezine taşındı. Ticaret işiyle halifeliğin beraber yürüm

Hazreti Ömer Ve Devlet Malı

Hazreti Ömer Ve Devlet Malı kul hakkı yemeyin dediğim için ekip halinde bana saldıran, papağanlıkla suçlayan arkadaşlara gelsin.. siz her dakka kul hakkı yerken papağan olmuyorsunuz da ben size sürekli bunları anlaınca mı papağan oluyorum... buyrun okuyun ibret alın... Hazreti Ömer (r.a.). Halife. Bir gece. Makamında. Ashabtan biri ziyaretine gelir. Selam verir. Selamı alınmamıştır. Oturur. Ömer işiyle meşgul. Sahabe bekler. Ömer çalışır. Selam alınmamış, yüzüne bile bakılmamıştır. İş biter. Ömer mumu söndürür. Bir başka mumu yakar. O anda selamını alır. Konuşmaya başlar. Sahabe sorar: - Ya Ömer, niçin hemen selamımı almadın ve niçin bir mumu söndürüp diğer mumu yaktın ve ondan sonra benle konuşmaya başladın? Hazreti Ömer (r.a.): - Evvelki mum devletin hazinesinden alınmışdı.O yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mes'ul olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım, ondan sonra seninle meşgu

Osmanlı Devletî Ve Kanunî

Osmanlı Devletî Ve Kanunî Bugün memleketin her yerinde, hattâ İslâm dünyasının ve dünyanın her yerinde bir medeniyet alâmeti olarak kabul edilen ve genç - ihtiyar herkes tarafından icra edilen dans denen melanet, ilk defa Kanunî zamanında Fransa'da yapılmaya başlanmıştı. O zaman Osmanlı İmparatorluğunun sınırları Avrupanın ortalarında idi ve Fransa'ya dayanıyordu. Bu dans denen melanetin ilk yapılmaya başlandığını duyan Kanunî, zamanın Fransa Kralına bir mektup yazdı. Kanunî'nin Fransa Kralına yazdığı tarihî mektup aynen şöyledir: - Ben ki; kırksekiz krallığın hakanı, Kanunî Sultan Süleyman Han'ım. Sefirimden aldığım rapora göre, memleketinizde dans namı altında kadın - erkek birbirine sarılmak suretiyle, alâmeleinnas icra- i luğbiyat yapılmakta olduğu mesmu- u şahanem olmuştur. Hem Hud Aleyhisselâm ud olmaklığımız dolayısiyle, işbu rezaletin memleketime de sirayeti ihtimali muvacehesinde Name- i Hümayunum yedinize vusulünden itibaren, derhal son veril

Kendi İşinde Kendi Mumunu Yaktı

Kendi İşinde Kendi Mumunu Yaktı Bir gece Hz. Ömer Radiylallahü Anh makamında iken yanına Hz. Osman Radiylallahü Anh gelir. Selam verip oturur. Hz. Ömer Radiylallahü Anh selam vermeden önce odadaki mumu söndürür, dolaptan aldığı başka bir mum yakar. Sonra selamına karşılık verir. “Buyur ya Osman Radiylallahü Anh.” der. Osman Radiylallahü Anh şaşırır. Neden önce yanan mumu söndürüp diğer mumu yaktığını sorar. Hz. Ömer Radiylallahü Anh: “Demin devlet işi yapıyordum. Mum da devletin malı idi. Özel işlerimi o mumla yapamazdım. O mum beytülmalin parası ile alındı. Onun için söndürüp kendi mumumu yaktım.”  (Alıntı)

Devletin Otlaklarında Otlayan Deve

Devletin Otlaklarında Otlayan Deve Hz. Ömer Radiylallahü Anh'in oğlu Abdullah Radiylallahü Anh bir deve satın alır. Deveyi devletin develerini güden çobana verir. Devletin otlaklarında deve yer, içer, iyice semirir. Bir gün Abdullah Radiylallahü Anh satılması için pazara götürür. Hz. Ömer Radiylallahü Anh deveyi pazarda görür, kimin olduğunu sorar. “Oğlunun” derler. Canı sıkılır. Oğlunu çağırır deveye nasıl sahip olduğunu ve nasıl böyle semirdiğini sorar. Oğlu, olanları anlatır. Bunun üzerine Hz. Ömer Radiylallahü Anh: “Vay, ne güzel. Hem halife oğlu olasın, hem böyle yanlış yapıp milletin hakkını yiyesin! Deveni devlet çobanı otlatsın, devlet otlaklarında otlatılsın, satınca da kârı senin olsun. Olmaz böyle şey! Git deveyi sat. Deveyi aldığın tutarı sen al, gerisini götür, devlet hazinesine teslim et!” der.

Üç Devlet Başkanı

Üç Devlet Başkanı Günün birinde ABD başkanı Bush, Pakistan başkanı Müşerref ve Hindistan başkanı bir toplantı için uçakla seyahat ediyorlarmış. Uçak bilinmeyen bir nedenden dolayı düşecekmiş. Kaptan pilot herkese uçaktan atlamaları gerektiğini söyleyip paraşütlerini vermiş. Herkes atlamış. Bu üç başkan aynı yere inmişler. Orada bir bağ evi varmış. Gidip kapıyı çalmışlar. Ev sahibine olayı anlatmışlar. O da ev de benimle beraber iki kişinin daha yeri var, kalan bir kişi de ahırda yatabilir demiş. -Müşerref ben yatarım demiş. Gitmiş ahıra bakmış bir domuz var içeride. İki dakika sonra geri gelip; -Arkadaşlar İslam dinine göre domuz haram ben yatamam orada demiş. Hindistan başkanı gitmiş. O da iki dakika sonra gelmiş; -Ya ahırda inek var. Bizim inançlarımıza göre inek kutsal ben de yatamam demiş. -Bush, ne yapalım demiş, iş başa düştü deyip gitmiş o ahırda yatmaya. İki dakika sonra: O da ne??? Bu sefer inekle domuz gelmişler ve demişler: -Kusura bakmayın ama böyle b

Unutturulan Zafer Kutul Amare Zaferi

Resim
Unutturulan Zafer Kutul Amare Zaferi Tarih: 7 Aralık 1915 – 29 Nisan 1916 Bölge: Kut'ül Ammare, Irak Sonuç: Kesin Osmanlı zaferi Savaşan Taraf Devlet Savaşan Taraf Devlet Britanya İmparatorluğu Osmanlı İmparatorluğu Ordu Komutanları Ordu Komutanları Charles Townshend (Esir) Von der Goltz Paşa Halil Paşa Sakallı Nurettin Bey Ali İhsan Bey Savaşan Güçlerin Asker Sayısı Savaşan Güçlerin Asker Sayısı 31.000 31.000 - 41.000 Savaşan Güçlerin Kayıpları Savaşan Güçlerin Kayıpları 23.000 ölü veya yaralı 13.000-18.000 esir 10.000 ölü veya yaralı Osmanlı Ordusunun Birinci Dünya Savaşı’nda çarpıştığı cephelerden biri, İngilizlere karşı oluşturulan Irak cephesidir. Osmanlı dönemi kaynaklarında Irak-ı Arap olarak adlandırılan bölge, Dicle, Fırat havzasında tari

İstanbul'a Dev Bilim Merkezi Geliyor

Resim
İstanbul'a Dev Bilim Merkezi Geliyor Türkiye'nin birçok ilkini bünyesinde barındıran (ilk özel teşebbüs) “İstanbul Bilim Merkezi, Üsküdar’da ekim ayında açılıyor “İstanbul Bilim Merkezi Üsküdar”ın, İstanbul’u bilim ve teknoloji turizminin yeni merkezi yapması hedefleniyor. Kurum, Her yıl en az 500 özel ve yetenekli çocuk ve gencin bilimsel araştırma yapmasına, uluslararası yarışmalara katılmasına ve geliştirdiği projenin patent alımına destek sağlanacak. Asal Bilim Yönetim Kurulu Başkanı Esat Ertaç Erbesler, “Ülkemizde de bilim insanı sayısı ve niteliğini artıracak global merkezlere ihtiyaç var. Bu amaçla, Üsküdar’da kurulan Bilim Merkezi, özellikle gençlerin bilimsel çalışmalarına imkan sağlayacak, inovasyon odaklı bir kompleks olacak” dedi. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “3 ay içinde Türk Uzay Ajansı”nın açılacağını açıklamasına paralel bu yıl içerisinde İstanbul’da dev bir bilim merkezi de hizmete giriyor… İstanbul Üsküdar’da (E-5 üzeri Göztepe kav

Osmanlı’da Ok Atışı

Osmanlı’da Ok Atışı Ok atılacağı zaman, büyüklerden birkaç kişi iki fırka olur, karşı karşıya dururmuş. Birinci ok atılınca, birinci fırka;     •    Ok elinden bir! İkinci fırkada;     •    Eresin kemale, olasın pir! Diye yüksek sesle bağırırlarmış. İkinci ok atılınca birinci fırka:     •    Ok elinden iki! İkinci fırka da:     •    Sana lazım olsun peyki! Dermiş. Oklar böyle atıldıkça karşılıklı sözler devam edermiş.     •    Ok elinden üçe!     •    Görmesin pazıların güç!     •    Ok elinden dört!     •    Düşmanının başına dert!     •    Ok elinden beş!     •    Olasın pirelere eş! On ikinci ok atılınca:     •    On iki imamı hürman aşkına! “Ruhları şad olsun!” oklarımız tamam oldu, denilirmiş.

Çabuk Yetiş Ellere

Çabuk Yetiş Ellere Yürü artık koş artık, çabuk yetiş ellere, Uyanmazsan yok olur, karışırsın sellere... Ufalanır, toz olur savrulursun yellere, Yürü yiğidim yürü, eğlenecek gün değil! Yol çıkmaza girerse, dağlardan aşmalısın, Herkes yavaş giderken, sen hızlı koşmalısın, Eller yerde koşarken, sen gökte uçmalısın Yürü yiğidim yürü, eğlenecek gün değil!   İlim, amel ve ihlâs; değişmez halin olsun, Ehlisünnet âlimler, rehberin kolun olsun, Güzel ahlâk ve bilim, doğruluk yolun olsun. Yürü yiğidim yürü, eğlenecek gün değil!   Saniyeler çok mühim, sakın vakit kaybetme, Odaklan hedefine, sakın gevşeklik etme! Artık cihada başla, nefsin peşinden gitme, Yürü yiğidim yürü, eğlenecek gün değil!   Yarın olur deme hiç, belki yarın hiç gelmez. Bir gün devlet çökerse, bu millet asla gülmez. Din ve namus giderse, bir daha geri dönmez. Yürü yiğidim yürü, eğlenecek gün değil!   Bugün tövbe günüdür, acele tövbeni yap, Bugün hizmet günüdür, en güzel hiz

Selahaddin Eyyubi’nin 10 Liderlik Sırrı

Resim
Selahaddin Eyyubi’nin 10 Liderlik Sırrı Selahattin Eyyübi’yi eşsiz bir komutan haline getiren düsturlar nelerdi? Kalbinin pusulası nereye işaret eder, zihninin çarkları nasıl çalışır, meşrebi zamane insanına neler söylerdi? Derin Tarih Dergisi Mart sayısında, Muharrem Kesik imzalı dosya ile Eyyübiler’in kurucusu Selahaddin Eyyubi’nin şiar edindiği prensipleri açıklıyor. İşte yaşadığı dönemde Selahaddin Eyyubi'yi eşsiz bir kumandan ve devlet adamı kılan liderlik sırları: 1- Ya ilim öğren ya cihad et Selahaddin Eyyubî’nin şahsiyeti üzerinde Zengîler Devleti’nin ünlü hükümdarı Nureddin Mahmud Zengî’nin (1146-74) büyük etkisi olmuştur. Selahaddin, ölümüne kadar Mısır’ı Nureddin’in naibi sıfatıyla idare etmiş, iç ve dış düşmanlara karşı korumuş ve bu bölge için gerekli idarî, askerî, kültürel ve iktisadî reformları yaparak ülkeyi içte ve dışta itibarlı hale getirmiştir. Yemen, Hicaz, Libya ve Kuzey Sudan’ı kontrolü altında tutan Selahaddin, 3. Haçlı Seferi sırasında

Krizler Neden Olur, Nasıl Önlenir

Krizler Neden Olur, Nasıl Önlenir             Bugünlerde dillerden düşmeyen krizlerden bahsedeceğiz. Krizler nedir, neden olur? Sebepleri nelerdir?             Krizlerin en büyük nedeni kişilerin izlediği yanlış siyaset ve stratejilerdir. Bir kişi üretmeden tüketmeye kalkarsa veya ürettiğinin kat be kat fazlasını harcarsa o kişi için kriz kaçınılmazdır. İster bu ailede, isterse işletmede isterse devlette olsun fark etmez. Üretimi az, tüketimi çok bütçe açık vermeye başlar. Kabaran borçlar gün gelir ödenemez olur. Al sana kriz. Üstelik üretim verimsizse ve çağın gereklerine ayak uyduramazsa sorun daha da büyür. İnsanların, ailelerin şirket ve devletlerin misyonu, vizyonu, hedef ve stratejileri olmalıdır. Eğer her şey atadan geldiği gibi devam ederse acı bir akıbet kapıyı çalar.             Artık dünyamız global bir köy gibidir. Nasıl ki bir köyde kuraklık veya fakirlik o köydeki herkesi etkilerse Dünya küresel krizi de her ülkeyi belli ölçülerde etkileyecektir. İşte görüyoruz; Yu

Terör Devleti İsrail ve Siyonizm 1

Terör Devleti İsrail ve Siyonizm 1 Siyonizm en ağır insanlık suçudur. Çünkü Siyonist Yahudi kendini en üstün insan olarak görür, diğer insanları ise hangi ırktan, hangi milletten, hangi devletten olursa olsun aşağı bir varlık olarak görür. Siyonist’in gözünde diğer insanlar kasaplık hayvan gibidir. Siyonizm’in amacı dünyayı küçücük devletçiklere ayırıp ele geçirmek, sonra da her kantonun başına bir Yahudi getirip dünyayı tek elden yönetip sömürmek. Bu sadece Müslümanlar için değil tüm dünya için geçerlidir. İngiltere’deki İra, İspanya’daki Eta, hep bir Siyonist İsrail projesidir. Dünya’nın neresinde bölücülük, terör örgütü varsa kurucusu ve besleyicisi İsrail’dir. Sıra tüm milletlere, Abd dâhil hepsine gelecek… Şimdilik Abd taşeron olarak kullanıldığı için ona dokunulmuyor. Onun için kardeşlerim Siyonizm tüm insanlığın ortak düşmanıdır. Hatta Yahudiler’in de düşmanıdır. Çünkü Siyonizm yüzünden Antisemitizm hızla yayılmakta Yahudiler git gide yalnızlığa itilmektedir. Ümidimiz o