Kayıtlar

İnsan etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ey Davud, Beş Çeşit İnsandan Sakın

  Ey Davud, Beş Çeşit İnsandan Sakın   1- Yalancıdan sakın. [Onunla olduğun sürece aldanış içinde bulunursun.] 2- Ahmaktan sakın. [Onunla sohbet ettiğin zaman sana faydadan çok zararı dokunur.] 3- Cimriden sakın. [Senin en kıymetli vaktini alıp götürür.] 4- Kötü kalpli kimseden sakın. [Onun kalbini keşfedip kötü olduğunu anladığında sana zarar verir, ihtiyacın olduğunda da sana sahip çıkmaz.] 5- Fasıktan sakın. [Onunla oturup kalktığında bir lokmaya tamah edip seni o lokmaya satar.]   Kaynak: Nübüvvet Ve Velâyet Deryâsından Nasihatler

İnsanı Yakan "ET"ler:

  İnsanı Yakan "ET" ler:   1- Şöhr“et”   2- Serv“et”   3- Şehv“et”   4- Gıyb“et”   5- Nefr“et”   6- Has“et”   Rabbim!   Bizleri muhafaza et!

Âhir Zamanda İnsan Manzaraları

  Âhir Zamanda İnsan Manzaraları   Abdullah ibn-i Abbas Radiyallahü Anh rivayet ediyor: Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:   “Âhir zamanda yüzleri insana benzeyen; fakat kalpleri şeytan kalbi olan bir topluluk gelir. Bunlar kurtlara benzerler. Kalplerinde rahmetin kırıntısı dahi yoktur. Kan dökücüdürler. Hiçbir kötülükten sakınmazlar. Kendileri ile sözleşsen, seni aldatırlar. Yanlarından ayrıldığında arkandan çekiştirirler. Sana konuştuklarında yalan söylerler. Kendilerine güvendiğinde, sana hıyanet ederler.   Çocukları şımarık ve hayâsızdır, gençleri sinsidir. Yaşlıları, hiçbir iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırmazlar. Onlara bel bağlamak zillettir, ellerindekini arzu etmek yoksulluktur.   İçlerindeki ağırbaşlı, onların gözünde şaşkındır. İyiliği tavsiye eden itham altındadır… (Acaba ne gibi bir menfaati var da bunları söylüyor, diye düşünürler.) Aralarında mümin horlanır, gariptir; fâsık ise itibar sahibidir, el üstünde tutulur.   Bidat sün

İneğin İnsana Verdiği Ders!

Resim
İneğin İnsana Verdiği Ders!   İnsan, ineğe seslenmiş: “- Ey İnek!” “- Ne yapmaya geldin dünyaya?” “- Maça, konsere gitmezsin; dans etmezsin; kahveye gidip çay içmez, oyun oynamazsın…” “- Gündüz çayıra, gece ahıra…” “- Tek düzen, sıkıcı bir hayatın var; hayatın zevk ve eğlencelerinden mahrum kalıyorsun...” “- Sen bu dünyaya; yemek-içmek, tuvalet için mi geldin?”   İnek dile gelmiş, sükûnetini bozmadan cevap vermiş:  “- Ey İnsan!” “- Sen bu sözü, bana nasıl söylersin?” “- Şu buzdolabını aç ta bir bak!” “- Süt benden, yoğurt benden, tereyağı benden, kaymak benden, köfte benden, dolma benden, sucuk benden, pastırma benden…” “- Ayağındaki ayakkabı, belindeki kemer, sırtındaki kürk benden…” “- Tarla ve bahçendeki gübre benden…” “- Kışın yaktığın tezek benden...” “- Kemiklerim, boynuzlarım kullandığın bıçak ve araçlarda sap oluyor… Her parçam bir işe yarıyor…” “- Benim verdiğim kemer olmasaydı; giydiğin pantolonu bile tutamazdın...” “- Rabbim bana ne görev verdiyse hakkıyla onu yapıyor; s

Allah’ü Teâlâ, Bir İnsan Hakkında Hayır Murad Ederse

  Allah’ü Teâlâ, Bir İnsan Hakkında Hayır Murad Ederse   Allah’ü Teâlâ, bir insan hakkında hayır murad ederse o insana neler verir?   Esasen, Allah’ü Teâlâ, bir kimseye hayır murad eder ve onu dinde fakih kılarsa, en büyük nimetine mazhar etmiş olur. Böylece kişi, dinin her konusunda anlayış sahibi olacaktır.   Soruda geçen hadisin tamamı şöyledir:   “Allah’ü Teâlâ kimin için hayır dilerse onu dinde anlayış sahibi kılar. Ben yalnızca taksim eden bir kişiyim, veren Allah'tır. Allah'ın emri gelin­ceye (kıyamet kopuncaya) kadar bu ümmet Allah'ın emri üzere kala­cak, muhalefet edenler onlara zarar veremeyeceklerdir.” (Buhari, Farzu'l-Humus 7, İlm 13, İ'tisam 10; Müslim, İmaret 98, Zekat 98.100)   Bu hadis üç hüküm içermektedir:   1. Hadiste geçen ifadeyle, “Dinde tefakkuhun” yani, anlayış sahibi olmanın / fıkıhta derinleşmenin fazileti. 2. Mal ve mülkü verenin hakikatte Allah olduğu. 3. Bu ümmetin bir bölümünün kıyamete kadar hak üzerinde sab

İnsana Namaz Kıl Deyince…

  İnsana Namaz Kıl Deyince… 15’inde “Küçüktüm bilemedim!”, 20’sinde “Gençtim ilgilenmedim!”, 30’unda da “Şimdi erken, daha zaman var! Dedim”, 40’ında da “İşimde gücümdeydim!”, 50’sinde de “Bir ara niyetlendim!”, 60’ında “Hastalığım geçsin! Dedim”, 70’inde “Yaşlandım, kılamadım!”, 80’ninde de “Neredeydin, niye kılmadın?” “Cevap bile veremedim!” Koskoca ömür eridi gitti…

Ahirete İman Etmenin İnsan Hayatı Üzerindeki Etkileri Nelerdir?

  Ahirete İman Etmenin İnsan Hayatı Üzerindeki Etkileri Nelerdir?   Ahiret gününe imanın insan hayatı üzerindeki tesirleri nelerdir? Ahirete inanmanın insan davranışlarına etkisi maddeler halinde... Ahirete inanmak insanın hayatına anlama katan ve onu temelden şekillendiren bir husustur. Ahirete inanmanın, günlük hayatta ile fert ve toplum açısından büyük bir önemi ve pek çok faydaları vardır.   1- Ahirete iman, insan hayatına bir hedef ve yön verir. Yaratılıştaki gaye ve amacı öğretir. İnsanın boş yere yaratılmadığını ve başıboş da bırakılmadığını öğretir.   2- Ahirete inanan bir kişi dinî ve dünyevî görevlerini eksiksiz yerine getirir. Çünkü bir mükâfat ve ceza gününün varlığına iman eden kişi bu dünyada işlediklerinden dolayı Allah’ın huzurunda sorguya çekileceğini bilir. Bu sebeple ahiret inancı, insanlar için hem hukuki hem ahlaki, hem de vicdani bir denetim sağlar.   3- Milletler ve toplumlar arasındaki bağların ve ilişkilerin sağlam bir hale gelmesini kolaylaşt

Dedeciğim, Bir İnsanın Ömrü Ne Kadar Olur?

  Torunu, dedesine sorar: “- Dedeciğim, bir insanın ömrü ne kadar olur?” Dede gülerek: “- Ezanla namaz arası kadardır, yavrucuğum!” deyince; Torun: “- Nasıl yani, ömür bu kadar kısa mı?” der. Dede: “- Evet yavrum. Ömür, namazsız ezanla, ezansız namaz arası kadardır!” diye cevap verir. Torun: “- Dedeciğim, ben anlayamadım, açıklar mısın?” Dede şefkatle: “- Bak yavrum, geçenlerde komşumuzun çocuğu doğdu. O çocuğun kulağına ezan okundu değil mi? İşte o ezanın namazı kılındı mı? Torun: “- Kılınmadı!” Dede: “- O ezan, namazsız Ezan”dı. İnsan öldüğü zaman kılınan cenaze namazının da ezanı yoktur. O da ‘Ezansız Namaz’dır. Aslında o namazın ezanı, insan doğunca okunmuştu kulağına. İşte yavrum, ömür dediğin Ezanla Namaz arası kadardır.”

Kim Demiş Avrupa İnsanı Medeni?

  Kim demiş Avrupa insanı medeni? Ne edep var ne hayâ çırılçıplak bedeni! Medeniyet dediğin açmaksa bedeni, Desenize hayvanlar bizden daha medeni...   Kul olmak çağdışıyken, soyunmak çağdaşlık, Din kardeşliğini bıraktık biz, ecnebiyle kaynaştık… Sünnet sakal yobazlık, top sakalsa medeni... Unuttun sen ey vefasız ehlisünnet dedeni…   Mehmet Akif Ersoy Rahmetullahi Aleyh   Ya Rabbi bizleri kâfir milletleri taklit eden değil, Kur’an-ı Kerim ve Sünneti Rasulüllaha göre yaşayan, milli kimliğini koruyan bahtiyar kullarından eyle!

İnsan Ömrü

  İnsanın ömrü kısa veya uzun olmakla, çok ya da az yaşamakla değil, faydalı oluşuyla ölçülür. Allah Teâlâ’dan gâfil ve nefsinin hevâsına esir olan kişi çok yaşasa dahî vaktini hayra sarf etmediğinden, menfaat azlığı bakımından kısa ömürlüdür.              Fazîlet ve kemâlât sâhibi olan kişi az da yaşasa, vaktini hayırlı iş ve hizmetlerde kullandığından uzun ömürlüdür. “Sadaka belâyı def eder, ömrü artırır” hadîs-i şerîfi buna delildir. Şu halde faydalı ömür, zaman miktârına göre değildir. Çünkü kısa ömürlü biri, uzun ömürlünün elde edemediği binlerce faydalı işlere, sayısız hayır ve iyiliğe muvaffak olur ve ölümünden sonra da nice hayır duâlar kazanmakla, uzun ömürlü sayılır. Kemâl sâhipleri insanlığın hangi kısmını tamamlamak için gelirlerse, hayırdan hangi işin ikmâli mukadderse, o vazifenin ikmâlinden sonra hakîkat âlemine intikal ederler. Çünkü dünyâda faydasız durmak, hayvanî hayat sürmek olduğundan abestir. Ezelde kâbiliyet verilen kimse, az yaşasa dahî kâbiliyeti sebe

İnsan, İlâhî Ölçülerle Terbiye Edilmediği Takdirde…

İnsan, İlâhî Ölçülerle Terbiye Edilmediği Takdirde… Mîrâc esnâsında Cebrâîl Aleyhisselâm ile Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem azap içinde bir grup insan görmüşlerdi. Önlerinde, güzelce pişmiş leziz et yemekleri ile çiğ ve kokuşmuş leşler vardı. Fakat onlar, o güzelim yemekleri bırakıp pis ve kokuşmuş leşleri yiyorlardı. Allah Rasûlü, bunların kim olduğunu sorduğunda Cebrâîl Aleyhisselâm şu cevabı verdi:   “– Onlar ümmetinden helâl hanımını bırakıp da harâm olan kadına giden erkeklerle, kocasını bırakıp haram olan erkeklere giden kadınlardır.” (Heysemî, I, 67, 68) İşte insan, ilâhî ölçülerle terbiye edilmediği takdirde, nefs kedisi, rastladığı bir fareye gönlünü kaptırıverir ve onun peşinde helâk olup gider. Firavun ve Nemrud’un hayatlarına bakıldığında hep küçücük bir fare hükmündeki hevesler uğruna nice zulüm ve katliamlar yaptıkları görülecektir.

İnsan oğlu düşmüş dünya derdine

    İnsan oğlu düşmüş dünya derdine Gerçek o dünyayı bilen hiç yoktur Durmadan cezalar verir kendine Gerçek o dünyayı gören hiç yoktur   Ölümü getirmez asla aklına Binecektir bir gün ölüm tahtına Ölüm gelir gezer olmaz farkına Gerçek o dünyayı gören hiç yoktur   Gözü doymaz tapar dünya malına Bir gün oturup ta bakmaz halı na Elbette binecek ölüm salına Gerçek o dünyayı gören hiç yoktur   Bilmez ki kelebek misali ölüm Dünya malı için hiç yapma zulüm Eninde sonunda uzaktır yolun Gerçek o dünyayı gören hiç yoktur   Durmadan çalışıp didin din durdun Soruyorum oldu mu senin hiç yurdun Didinip çırpınıp bir yuva kurdun Gerçek o dünyayı gören hiç yoktur   Yazan: İmdat,TÜRKEL

İnsanoğlu Maalesef Böyle!!!

Resim
  Bir toplumun batmasına ve çürümesine sebep olan en büyük neden sorumsuz ve duyarsız insanlardır... Âlemlerin Rabbi Buyuruyor: Allah’a çağıran, dine ve dünyaya yararlı iş yapan ve “Ben Müslümanlar’danım” diyenden daha güzel sözlü kim vardır? (Fussilet Sûresi - 33) Sosyal Medyada: “Dans eden bir kedi” ye binlerce beğeni yağarken; iman ve İslâm’a, ebedi kurtuluşa davet eden; “Ölüm var!” diyen iletiye gelen beğeni; bir elin parmak sayısını geçmiyor. Kedi dans etse ne olur; dans etmese ne olur? Kime ne yararı var? Ancak kıymetli ömrün boşa gider. Seni ikaz eden, uyaran, ebedi saadet yolu gösteren birisine; canını ve malını bile versen azdır… Rabbim hepimizi gafletten uyandırsın! Yaşar Akkaş

Ölen Her İnsan Neden Pişmanlık Duyar?

  Ölen Her İnsan Neden Pişmanlık Duyar?   Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem biz ümmetini îkaz sadedinde:   “– Ölüp de pişmanlık duymayacak hiç kimse yoktur.” buyurmuştur.   “– O pişmanlık nedir yâ Resûlallâh?” diye sorulduğunda:   “– (Ölen), muhsin (ihsan sahibi, iyi) bir kişi ise, bu hâlini daha fazla artıramamış olduğuna; şâyet kötü bir kişi ise, kötülükten vazgeçerek hâlini ıslah etmediğine pişman olacaktır.” cevâbını verdiler. (Tirmizî, Zühd, 59/2403)   Yani sâlih kimseler bile, dünyada sahip oldukları nîmetleri, Allah’ü Teâlâ yolunda niçin daha fazla sarf etmedik diye pişmanlık duyacaklardır. Gâfillerin nedâmetini ise ifâde etmeye kelimeler âciz kalır.   Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından 1, Erkam Yayınları

İnsan Öldükten Sonra Ruhu Nereye Gidiyor?

Resim
  İnsan Öldükten Sonra Ruhu Nereye Gidiyor?   Mezarlıktan geçerken selam vermek, ruhların orada olduğuna mı işarettir? Öldükten sonra ruhların durumunu anlatır mısınız? Değerli kardeşimiz, Ölüm yokluk değildir; daha güzel bir âlemin kapısıdır. Nasıl ki, toprak altına giren bir çekirdek, görünüşte ölüyor, çürüyor ve yok oluyor. Fakat gerçekte daha güzel bir hayata geçiş yapıyor. Çekirdek hayatından ağaçlık hayatına geçiyor. Aynen bunun gibi, ölen bir insan da görünüşte toprağa giriyor, çürüyor ama geçekte berzah ve kabir âleminde daha mükemmel bir hayata kavuşuyor. Beden ile ruh, ampul ile elektrik gibidir. Ampul kırılınca elektrik yok olmuyor ve var olmaya devam ediyor. Biz onu görmesek de inanıyoruz ki, elektrik hala mevcuttur. Aynen bunun gibi, insan ölmekle ruh vücuttan çıkıyor; fakat var olmaya devam ediyor. Cenab-ı Allah ruha münasip daha güzel bir elbise giydirerek, kabir aleminde yaşamını devam ettiriyor. Bu sebeple Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem:   “

Şeytan, Üç Şeyden Biriyle İnsanı Tuzağına Düşürür

  Şeytan, Üç Şeyden Biriyle İnsanı Tuzağına Düşürür   1- Kişinin kendini beğenmesi, 2- Kişinin amelini gözünde büyütmesi, 3- Kişinin günahlarını unutması. Fudayl bin Îyâd Rahmetullahi Aleyh

İnsanın Kur'an-ı Kerim'de Geçen 7 Zayıf Noktası

İnsanın Kur'an-ı Kerim'de Geçen 7 Zayıf Noktası   Cenâb-ı Hak, insan fıtratına fücûr ve takvâ tohumlarını ekmiş ve ona her iki alanda da terakkî ve tedennî imkânı sunmuştur. Bu bakımdan insan hâlet-i rûhiyesinin müsbet ve menfî olmak üzere iki vechesi bulunmaktadır. Kur’ân-ı Kerîm’de insanı nefsin vartalarına düşmekten korumak, onu hayra ve takvâya istikâmetlendirmek için daha ziyâde insan psikolojisinin zaaf noktalarına temâs edilmiştir.    İnsanın Kur'an-ı Kerim'de geçen 7 zayıf noktası   İşte insan hâlet-i rûhiyesinin zaaf noktaları:   1-     İnsan Çok Zâlim ve Câhildir   Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:   “Biz emâneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar, bunu yüklenmek­ten çekindiler, (mes’ûliyetinden) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o, çok zâlim (ve) çok câhildir.” (el-Ahzâb, 72)   Âyet-i kerîmede geçen “emânet” umûmiyetle insanın Rabbine karşı mes’ûliyetini yâni dînî emirleri yerine getirmekle mükellef olmasını ifâde e