Kayıtlar

Muzaffer Ozak Rahmetullahi Aleyh’ten Nasihatler

Muzaffer Ozak Rahmetullahi Aleyh’ten Nasihatler ·      Hepiniz Allah Teâlâ'ya koşun. (Zâriyât Sûresi, 50) ·      Allah Teâlâ'ya muhtaç olduğun kadar ibadet et! Ateşe dayanabileceğin kadar günah işle! ·      Cahiller helâk oldu, bilenler kurtuldular. Bilenler helâk oldu, yapanlar kurtuldular. Yapanlar helâk oldu muhlisler kurtuldular. ·      Oku! Okumakla kalma anla! Anlamakla kalma! Amil ol, yap! Yapmakla da kalma! İhlâs ile yap! ·      İki şeyi sakın unutma! Bunları unutursan helâk olursun: Biri Allah Teâlâ'yı biri ölümünü! ·      Günahlarına ağla! Ağlayamıyorsan niye ağlayamıyorum diye ağla! ·      Hesaba çekilmeden önce SİZ KENDİNİZİ hesaba çekin! ·      Kendine kabir hazırlama, kendini kabre hazırla! ·      Medine’de gömülmeye çalışma, Medine’ye lâyık olmaya çalış! ·      Sofuluğuna, zühdüne, ibadetine, malına, mülküne, kasana, kesene, rütbene sarhoş olma! Diğer içkilerin sarhoşluğu üç-beş saat devam eder ancak zühdüne, ibadetine, makamına, rütbesine sarhoş olanlar anca

Allah Teâlâ Sevdiği Kullarına Belâ Verir

  Allah Teâlâ Sevdiği Kullarına Belâ Verir   Allah Teâlâ sevdiği kuluna hastalık verir. Allah Teâlâ sevdigi kuluna dert verir. Başımıza bir dert geldiğinde veya hastalandığımızda hemen; “Niye ben? Niye benim başıma geldi?” diye isyan ederiz... Ama çok yanlış yapıyoruz. Çünkü Allah Teâlâ sevdiği kullarına dert verirmiş...   İbni Abbas Radıyallahu Anh’dan gelen bir rivayette şöyle geçmektedir: “Peygamberlerden biri Allah’ü Zülcelâl’e dedi ki: “Allah’ım mümin kulun sana itaat ediyor ve günahlardan uzak kalıyor. Böyleyken dünya nimetlerinden mahrum oluyor ve çeşitli belâlara uğruyor. Buna karşılık sana itaat etmediği halde hep günah işleyen kulunun dünya ayakları altına seriliyor?”   Allah’ü Zülcelâl vahiy yolu ile bu Peygambere şöyle buyurdu: “Kullar da belâlar da benimdir. Her ikisi de bana hamd ederek beni noksan sıfatlardan tenzih eder. Mümin arada bir günah işleyince; bu günahına kefaret olsun diye dünyada onu mahrumiyete düşürür ve başına belâ veririm ki huzuruma geld

İşleri ehline vermek

  İşleri ehline vermek   Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde, işlerin ehli olana yani layık olduğu kimselere verilmesi emrediliyor. Görev yerlerinin emanet olduğu, bu emanetlere riayet edilmesi, uyulması emredilmektedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: “Allah size, mutlaka emanetleri (işleri) ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle davranmanızı emreder.” (Nisa Sûresi, 58)   “Biz emaneti (dinin emir ve yasaklarını), göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, “sorumluluğundan” korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.” (Ahzab Sûresi, 72)   Müminler övülürken, “Emanetlerine (dinin emir ve yasaklarına) riayet ederler ve verdikleri sözleri yerine getirirler” buyuruluyor. “Müminun Sûresi, 8”   Bir işi yaparken de aralarında istişare ettikleri, birbirine danışarak yaptıkları bildiriliyor. (Şura Sûresi, 38)   Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki: “İş ehli olmayana (la

Allah Bes Bâkî Heves (2)

  Allah Bes Baki Heves (2)   Ey zâir-i sâhib-nefes, hubb-ı sivâdan meyli kes. Dünyâda kalmaz hiç kes, Allahü bes, bâkî heves.   Her ten biter bir derd ile, geh germ ile geh serd ile, Uğraşmağa bir ferd ile, değmez bu dünyâ-yı ehas.   Ben de ferîd-i asr idim, fass-ı nigîn-i sadr idim, Nakş-ı hümâyûn-ı satr idim, gösterdi çarh rû-yi abes.   Dil-haste oldum bir zemân, tedrîc ile bitdi tüvân, Uçdu nihâyet murg-ı cân, çünki harâb oldu kafes.   Söndü çerâg-ı âfiyet, zulmetde kaldı şeş cihet, Açıldı subh-ı âhıret, envâr-ı Hak’dan muktebes.   Buldum o dem Sübhânımı, arz eyledim ısyânımı, Matlûb idüp, gufrânımı, rahmetle oldu dâd-res.   Yâ Rab! Bu abd-i rû’siyâh, etdimse de yüzbin günâh, Dergâhını kıldım penâh, afvındır ancak mültemes.   Târîhdir ism-i Gafûr, lâbüdd ider sırrı zuhûr, Afv olunur her bir kusûr, Allahü bes bâkî heves.   Abdurrahmân Sâmî Paşa Rahmetullahi Aleyh   Şiirin Açıklaması: [Ey ziyarete gelen diri insan! Allah’tan ba

Dünya Ve Ahiret Saadeti İçin On Cümle

  Dünya Ve Ahiret Saadeti İçin On Cümle   Muhammed bin Hişâm Rahmetullahi Aleyh anlatır: Ma’rûf-ı Kerhî Rahmetullahi Aleyh bana; “Sana; dünya ve ahiret saadeti için on cümle öğreteyim. Böyle dua edenin duası kabul olur” dedi. “Yazayım mı” dedim. “Hayır, Behr bin Hâris nasıl tekrar ederek bana öğrettiyse, ben de aynı şekilde sana öğretirim” diyerek şu hadisi bildirdi:   “Her namazdan sonra dua ederken, şu on cümleyi söyleyenin dualarını Allah’ü Teâlâ kabul eder: 1- Dinim için Allah Teâlâ bana kâfidir. 2- Dünyam için Allah Teâlâ bana kâfidir. 3- (İki cihan) endişelerim için Allah Teâlâ bana kâfidir. 4- Haset eden için Allah Teâlâ bana kâfidir. 5- Bana haksızlık eden için Allah Teâlâ bana kâfidir. 6- Kötülük etmek isteyen için Allah Teâlâ bana kâfidir. 7- Ölüm anında Allah Teâlâ bana kâfidir. 8- Kabirde Allah Teâlâ bana kâfidir. 9- Mîzan’da Allah Teâlâ bana kâfidir. 10- Sıratta Allah Teâlâ bana kâfidir. Kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan Allah Teâlâ ba

Allah Bes Bâkî Heves

  Allah Bes Bâkî Heves   Pîr-i mugândan bir nefes aldım 'aceb feryâd-res; Gördüm ki söylerdi ceres Allah bes bâkî heves…   Geçdim sivâdan ol zamân keşf oldu sırr-ı kün fe kân; Dost ile dost oldum hemân Allah bes bâkî heves…   Buldum harîm-i vuslatı içdim şerâb-ı vahdeti; Bilmem recâ vü minneti Allah bes bâkî heves…   Ben mest ü hayrân olmuşam sergerm ü sekrân olmuşam; Seyyâh-ı devrân olmuşam Allah bes bâkî heves…   Ben bilmezem 'ucb u riyâ ben bilmezem hubb-i sivâ; Birdir Hudâ birdir Hudâ Allah bes bâkî heves…   Allah vâfîdir bana Allah şâfîdir bana; Allah kâfîdir bana Allah bes bâkî heves…   Geh fânî gâhi bâkîyem geh ehl-i 'aşka sâkîyem; Dîdâr-ı Hakk müştâkıyem Allah bes bâkî heves…   Ben 'âşık-ı zâr olmuşam ma'şûk ile yâr olmuşam; Müştâk-ı dîdâr olmuşam Allah bes bâkî heves…   Müştak Baba Kuddise Sırruh

Hakikat Işıkları

Hakikat Işıkları Perdelenmişse zuhûrun, Gizlenmez haşmetli nûrun; Gölgesi olmaz ki nûrun; Firdevs’deki cânân gibi.   Ey hatib-i devr-i zamân, Sürur buldu kevn ü mekân; Seni bekler gizli ayân, Hep hastalar Lokmân gibi.   Nûr yolunun kurbânıyız, Kehkeşânın sâmânıyız, O âteşin dumânıyız; Âteş yanan külhân gibi.   Rânâ rengin güle benzer, Rûh üfürür, kokun eser, Ufkumuzda oldun seher; Tâm ağaran bir tan gibi   Ey cilvesi zâhir rahmet, Bâri bizlere imdât et, Kulun olmak diler elbet; Bahçenizde fidan gibi.   Pes gönlümüz hep dâim pes, Ey ağlayan, feryâdı kes! Boş geçmesin hiçbir nefes, “Allah bes, gayrı heves.”   Mehmed Kayalar

Dünyayı Osmanlı Modeli Kurtarır

  Dünyayı Osmanlı Modeli Kurtarır   Eski ABD Başkanı Richard Nixon’un Danışmanı Robert Dickson Crane, TRT World Forum’un “Düzen ve Kaos Arasında Bir Dünya: Birinci Cihan Harbi’nden 100 Yıl Sonra” başlıklı oturumunda konuştu. Crane, konuşmasında İslam’daki adalet vurgusuna dikkati çekerek, bunun dünyanın geleceğinin özünü oluşturduğunu kaydetti. İnsanların bugün ne yapacaklarına odakladıklarını aktaran Crane, bu sebeple gelecek için yeterli bir vizyona sahip olmadıklarını söyledi.   Abd Öncülük Edemiyor Danışman Crane, liderliğin önemine dikkati çekerek şunları söyledi: Medeniyetler, insanlar zorluklarla başa çıktıklarında yükselir. Artık bu mücadeleyi bıraktıklarında da medeniyetler çöker. Bu sebepten ötürü terörizm yaşanıyor. Çözülmeye sahip oluyor ve insanlar umutsuz hâle geliyor. Bu dünyayı bir araya getiremiyorsak o zaman yok ederiz. Bu sebeple dünyada bazı ülkeler bunu uyguluyor. Türkiye’nin burada çok önemli bir sorumluluğu var. Uzun vadeli geleceğe bakacak olursak nasıl bi

Kararlıysan Gider Vurursun!

  Kararlıysan Gider Vurursun!   ABD eski Dışişleri Bakanlarından Henry Kissinger’in “Çöl tilkisi” diye nitelediği Hafız Esad, Türkiye’ye karşı Kürt kartını kullanmak için kendi iktidarı döneminde Bekaa Vadisi'ni PKK’ya tahsis etmişti. Eli kanlı teröristlere siyasi ve fiziki olarak yataklık yapıyordu. PKK’ya lojistik destek veren baba Esad, askeri eğitim için de komutan sağlıyordu. PKK’lılar da Kandil yerine o günlerde Bekaa Vadisi’ni “idman sahası” olarak kullanıyordu. Türkiye'yi bölmek için PKK'yı Suriye’de ağırlayan Esad yönetimi, örgüt elebaşı Abdullah Öcalan’ı da Şam’da saklıyordu. Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 1993 yılında Şam'a gitti. Ziyarette Hafız Esad'a, “Öcalan'ın Şam'da oturmaya ve Türkiye'deki kanlı eylemleri yönetmeye devam ettiğini, bunun komşuluğa sığmadığını, bebek katilinin derhal tutuklanması ve Türkiye'ye verilmesi gerektiğini” söyledi. Demirel’in sözlerini umursamayan baba Esad, “Haberim yok” diyerek