Kayıtlar

Gel Zikredelim Hakk’ı

  Gel Zikredelim Hakk’ı   Allah emrin tutalım gel zikredelim Hakk’ı Rızâsına varalım gel zikredelim Hakk’ı   Derde dermân zikrullâh kula ihsân zikrullâh Fezkurûnî der Allâh gel zikredelim Hakk’ı   Aşk bahrine dalalım anda cevher bulalım Dost aşkına yanalım gel zikredelim Hakk’ı   Zikrullâh eden kişi âsân olur her işi Âşık isen ey kişi gel zikredelim Hakk’ı   Budur âşıkın kârı terk eylemiştir ârı Bulmak ister isen yârı gel zikredelim Hakk’ı   Varlığın mahv eyleyen dost yüzün seyr eyleyen Cânını terk eyleyen gel zikredelim Hakk’ı   Sertarîkzâde Pîr’den aldı bu zikri sırdan Sırrında seyrân eden gel zikredelim Hakk’ı   Sertarîkzâde Mehmed Emîn Efendi Kuddise Sırrûh

Cemalin Aşkına Düşmüş

  Cemalin Aşkına Düşmüş   Cemalin aşkına düşmüş, Senin bir derd-mendin var, Geçip baş ile canından, Senin bir derd-mendin var!   Firakınla melül olmuş, Gamınla yar-i gar olmuş, Cihan başına dar olmuş, Senin bir derd-mendin var!   Bu dünya izzetin atmış, Diları hüsnüne satmış, Yakıp aşkın kebab etmiş, Senin bir derd-mendin var!   Bu vecd ile sây eyler, Terahhümler umup ağlar, Muhabbet neş’esin söyler, Senin bir derd-mendin var!   Diler payinde hak olsun, Sana hizmet ile dolsun, Kapında bir geda olsun, Senin bir derd-mendin var!   Visalinle şerefyab et, Dil-i mahzunumu şâd et, Veliyüddin kulun yâd et, Senin bir derd-mendin var!   Veliyüddin Efendi Kuddise Sirrûh

El Meded Ey Fahr-i Âlem

El Meded Ey Fahr-i Âlem   El meded ey fahr-i 'âlem, rahmeten-lil-'âlemîn! Mücrimem ihsâna geldim, yâ şefî'a'l-müznibîn! Hayra a'mâlim mi var, yazsın kirâmen kâtibin! Yâ Resûlallâh meded, senden meded!   Dergâhına yüz süren, bîçâreler âbâd olur; Dûzah-ı berzahda kalmaz, cümlesi âzâd olur; Sen Hudâ mahbubusun, ancak bize imdâd olur; Yâ Resûlallâh meded senden meded!   Ben hevâ ile riyâ-yı, nefse etdim iltifât; Ancak ümmîdim sanadır, gayrı kârım seyyiât; Ne olursa senden olur, bana fâhr-i kâinât; Yâ Resûlallâh meded, senden meded!   Tövbeler olsun ilâhî itme, cürmümden hitâb; Âtıf kemter kulunda cümle, 'ısyân bî-hisâb; Gel habîbine bağışla, kıl duâmı müstecâb; Yâ Resûlallâh meded, senden meded!   Şeyh Âtıf Efendi Kuddise Sirrûh

Dil Beytini Pâk Eden

  Dil Beytini Pâk Eden                                                                 Dil Beytini pâk eden, Dervişi ankâ eden, Âlem-i lâhûte giden, Mevlâ zikridir, zikri.   Derdine dermân eden Sırrına cevlân eden Mânâda sultân eden Mevlâ zikridir, zikri.   Âşıkların zikri Hû! Zikri Hû'dur, fikri Hû! Vecde gelip diye Hû! Mevlâ zikridir, zikri.   Zikirden hâlet alan, Âşinâ-yı rûh olan Ukbâda devlet bulan Mevlâ zikridir, zikri.   Terk ehline karışan, Hem zevkine erişen, Bahr-i ledünle görüşen, Mevlâ zikridir, zikri.   Erenlerin yolunu Sürerler hep demini Dervîşlerin muîni Mevlâ zikridir, zikri.   Şeyh yedini kim tutar Ref-i hicâb ol ider Cânân iline gider Mevlâ zikridir, zikri.   Nureddin diri kılan, Tevhid çerağı yakan, Tevhidle çerağı yanan, Bi-hamdillâh tevfîk olan Mevlâ zikridir, zikri.   Seyyid Muhammed Nûreddîn Cerrâhî Kuddise Sirrûh

İrfan Meclisine Erişebilsem

  İrfan Meclisine Erişebilsem   İrfân meclisine erişebilsem, Varıp anlar ile görüşebilsem, Aşkın kervânına karışabilsem, Yolda bırakmazlar alırlar seni...   Âşıkların solmaz tâze gülleri, Zikr ü tevhîd eder dâim dilleri, Evliyâullahın doğru yolları, Yolda buluna gör alırlar seni...   Dervîş olan 'abâ giyer eynine, Sincab samur komaz gayrı göynüne, Cihân zerre kadar gelmez 'aynına, Buna râzî isen alırlar seni...   Hazret-i Nûreddîn aşkın rehberi, Âtıf dervîşlerin ednâ kemteri, Gelirsen demezler gelme dön geri, Kapıdan savmazlar alırlar seni...   Çöpatlamaz Âtıf Efendi Rahmetullahi Aleyh

El-Meded

  El-Meded   Ey cemâl-i nûr-i çeşm-i evliyâ, El-meded ey ma’den-i nûr-i Hudâ Hâk-i pây-i tûtiyâ-yı asfiyâ, El-meded ey ma’den-i nûr-i Hudâ.   Kimse sensiz bulamaz Hakk’a vusul, Feyz-i lûtfunla olur merd-i kabul, “Rahmeten li’l-âlemîn”sin yâ Resûl, El-meded ey ma’den-i nûr-i Hudâ.   Eyledim bî-had cürüm ile cerîm, Oldum eşhâs-ı hevâ ile nedîm, Eyle isyânım şefâat yâ Kerîm, El-meded ey ma’den-i nûr-i Hudâ.   Ey kerem-kân-ı Resûl-i Kibriyâ, Kemterindir bu Selîmî pür-hatâ, Dergehinden ilticâ eyler atâ, El-meded ey ma’den-i nûr-i Hudâ.   (Yavuz Sultan Selim Rahmetullahi Aleyh)

Şol Cennet’in Irmakları

  Şol Cennet’in Irmakları   Şol Cennet’in ırmakları, akar Allah deyu deyu; Çıkmış İslâm bülbülleri, öter Allah deyu deyu...   Salınır Tûbâ dalları, Kur'ân okur hep dilleri. Cennet bağının gülleri, kokar Allah deyu deyu...   Kimi yiyip kimi içer, hep melekler rahmet saçar. İdrîs Nebî hulle biçer, diker Allah deyu deyu...   Altındandır direkleri, gümüştendir yaprakları. Uzandıkça budakları, biter Allah deyu deyu...   Aydan arıdır yüzleri, misk-i amberdir sözleri. Cennet'te Hûrî Kızları, gezer Allah deyu deyu...   Hakk'a âşık olan kişi, akar gözlerinin yaşı. Pür nûr olur içi dışı, söyler Allah deyu deyu...   Ne dilersen Hak’tan dile, kılavuzla gir bu yola Bülbül âşık olmuş güle, öter Allah deyu deyu...   Açıldı gökler kapısı, rahmetle doldu hepisi Sekiz cennetin kapısı, açar Allah deyu deyu...   Miskin Yûnus var yârine, koma bugünü yarına. Yarın Hakk'ın dîvânına, varam Allah deyu deyu...   Yunus Emre Kuddise Sirrûh

Ne Zaman Anarsam Seni

  Ne Zaman Anarsam Seni   Ne zaman anarsam seni, kararım kalmaz Allah'ım, Sendem gayrı gözüm yaşın, kimseler silmez Allah'ım.   Sensin ismi baki olan, sensin dillerde okunan, Senin aşkına dokunan, kendini bilmez Allah'ım.   Sen yarattın cismi, canı, sensin düzen bu cihanı, Mülk senindir kerem hani, kimsenin olmaz Allah'ım.   Okunur dilde destanın, açılır bağın, bostanın, Sen baktığın gülistanın, gülleri solmaz Allah'ım.   Aşkın bahrine dalmayan, canını feda kılmayan, Senin cemalin görmeyen, meydana gelmez Allah'ım.   Zar olur âşıkın işi, durmaz akar gözün yaşı, Senden ayrı düşen kişi, didarın görmez Allah'ım.   Âşık Yunus seni ister, lütfeyle cemalin göster, Cemalin gören âşıklar, ebedi ölmez Allah'ım.   Yunus Emre Kuddise Sirrûh

Ahır Zamanda

Ahır Zamanda   Ne günlere kaldık gör de ibret al, Zinalar çoğaldı ahır zamanda, Bilmiyorsan sor da ibret al, Binalar çoğaldı ahir zamanda   Dinini unutmuş namaz kılmayan, Kefereden hiçbir farkı olmayan, İçinde imandan zerre kalmayan, Sineler çoğaldı, ahir zamanda.   İnkârla beslenen yalanı seven, Ecdadı hor görüp, batıyı öven, Kendi tarihine küfredip söven, Çeneler çoğaldı, ahir zamanda.   Saygı iflas etti, güven perişan, Ne helâlleşen var, ne de barışan, Hayırda değil de, şerde yarışan, Haneler çoğaldı ahir zamanda.   Harâminin helâl dersi verdiği, Edepsizin ahlâk dersi verdiği, Zalimlerin vicdan dersi verdiği, Seneler çoğaldı, ahir zamanda.   Kâfidir “Allah ve Şeriat” demen. Gerici ve yobaz olursun hemen. Müslüman kanını emip sömüren. Keneler çoğaldı, ahir zamanda…   Şair: Şamil Ümit

İtler Türedi

  İtler Türedi   Bir acayip oldu dünyanın hali, Siyaha benziyor yeşili alı… Çiçek ektim bitti dikenli çalı, Dost bağında türlü otlar türedi…   Ne akraba belli, ne ana baba, Sadece dünyalık için tüm çaba… Pisleyen çoğaldı yediği kaba, Sahibine üren itler türedi…   Ortalığı sardı sis ile duman, Çok olaylar oldu, çok döndü dümen, Devletin milletin kanını emen, Yavşaklar türedi, bitler türedi…   Bulanık havada ortaya çıkan, Üstünde cehalet, küfür, şirk kokan, Olura olmaza burnunu sokan, Son zamanda aklı kıtlar türedi…   Ya Rabbi! Kalmadı sabrımız gayrı, Kimsenin kimseye olmuyor hayrı, Cadde sokaklarda hep ayrı ayrı, Şeytanlar türedi, putlar türedi…   Muazzam dünyaya taptık tapalı, Mühürlendi kalpler Hakk’a kapalı, Kur’an’dan Sünnet’ten saptık sapalı, Analardan bozuk sütler türedi…   Ramazan Akkaş Şairi Muazzam Nevşehir-Tepeköy

İhtiyarın Şikâyeti

İhtiyarın Şikâyeti   İhtiyarın biri, bir doktora şikâyet etti. “- Dimağım yorgun aklım yerinde değil!”. Dedi. Doktor: “- Akıl zayıflığı ihtiyarlıktandır!”. dedi. İhtiyar: “- Gözlerim de kararıyor!”. dedi. Doktor: “- İhtiyarlıktandır!”. dedi. İhtiyar: “- Sırtım dehşetli ağrıyor.' dedi. Doktor: “- Zavallı dostum ihtiyarlıktan!”. dedi. İhtiyar adam: “- Ne yersem yiyeyim bana dokunuyor, hazmedemiyorum!”. dedi. Doktor: “- Mide zayıflığı da ihtiyarlıktandır!”. dedi. İhtiyar: “- Nefes alırken sıkıntı çekiyorum, nefes darlığım var!”. dedi. Doktor: “- Nefes darlığı da ihtiyarlığın eseridir. ‘İhtiyarlayınca insanda iki yüz türlü dert başlar' dedi. İhtiyar kızarak bağırdı: “- Bre adam Allah Celle Celâlüh, ‘Her derdin bir dermanı var!’ dediği halde neden papağan gibi aynı şeyleri tekrarlayıp duruyorsun, sende ne akıl var ne de bilgi nereden gelip sana çattım!”- dedi Doktor gülerek cevap verdi: “- Ey yaşı altmış, işi bitmiş dostum bu kızgınl

Küçük Çocuktaki Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem Sevgisi

  Küçük Çocuktaki Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem Sevgisi Küçük çocuk Peygamber Efendimizin vefat ettiğini duyunca gözyaşlarını tutamadı Ablasının: “- Peygamber efendimiz çok önceden vefat etti!”   Dediğini duyan küçük kardeşi, gözyaşlarını tutamayarak duygusal bir an yaşadı. Küçük çocuğun "- Ben bilmiyordum, yeni öğrendim. Öyle deme, daha çok ağlayasım geliyor!" dediği anlar, izleyenlerin duygulandırdı...

Kösenin Sakalı...

Kösenin Sakalı...   Vaktin birinde, Anadolu'nun bir yerinde bir bey yaşarmış... Geniş tarlaları, sürü sürü koyunları varmış. Ekilir biçilir, sağılır süzülürmüş ama yetmezmiş... Doğrusu, yanında çalışanlar iyi değillermiş... Dalıp kırpan, çalıp çırpan olursa, bereket mi olur orda… Bey, bakmış ki böyle gitmeyecek... Adamlarını çekip çevirecek, işini alıp devirecek biri gerek... Helâl süt emmiş bir kâhya bulsa, işler yoluna girecek... Haber salmış dört bir yana... Kâhya arandığını duyanlar sökün etmişler... Biri gelmiş, beşi gitmiş, şehlâ gelen şaşı gitmiş... Bey, öyle olur olmaz adama kâhyalık mi verir? Derken, bir akşamüzeri, kösenin biri girmiş içeri... Gençten biri... Selâm vermiş, beyin elini öpmüş ve işe talip olduğunu söylemiş... Bey, köseyi tartıp teraziledikten sonra gözü tutmuş. Ama iyi bir sınavdan geçirmeden de işe almak istememiş... Bey demiş ki köseye: “- Bak oğul... Sen iyi bir delikanlıya benziyorsun Ama kâhyalık zor iştir... Ha demeyle haylanmaz, kur