Kayıtlar

Öyle Bir Secde Et ki…

  Öyle Bir Secde Et ki…   ÖYLE BİR SECDE ET Kİ; Kibir yere çakılsın, Her secdede alnına, takvâ tâcı takılsın. Arş-ı Âlâ’ya çıksın, Hakk’a yalvaran sesin, Yüce Rabbül Âlemin, “Hoş geldin kulum” desin.   ÖYLE BİR SECDE ET Kİ; Kur’ân kalbine insin, Bir nasuh tevbe ile, tüm günahlar silinsin. Şeytanî vesveseler, kapıları çalmasın, Allah’a verdiğin söz, seccâdede kalmasın.   ÖYLE BİR SECDE ET Kİ; Kalbin îmânla dolsun, “İnnallahe meanâ”, dilinde tesbih olsun. Kurtulsun o bedenin, dünyevî hevâlardan, Allah mahrum etmesin, mânevî devâlardan.   ÖYLE BİR SECDE ET Kİ; Ruhun şirkten arınsın, “Sübhânallah” sevdası, yüreğinde barınsın. Tertemiz iffetine, küfrân eli değmesin, Allah secdeden gayrı, dik başını eğmesin.   ÖYLE BİR SECDE ET Kİ; Gaflete gem vurulsun, Tefekkür sarnıcına, akan sular durulsun. Âyetlerle süzülsün, şüphelerin tortusu, Gerçek Aşk’ı buldursun, sana Allah korkusu.   ÖYLE BİR SECDE ET Kİ; duâların çağlasın, Müslüman gönülleri

Sultan Abdülhamid Han Rahmetullahi Aleyh'in Eşi Müşfika Hanım Anlatıyor…

Sultan Abdülhamid Han Rahmetullahi Aleyh'in Eşi Müşfika Hanım Anlatıyor… İstanbul, Beşiktaş'ta Serencebey yokuşunu çıktıktan sonra en sonda sol kolda eski üç katlı, fakat gayet mütevazı bir evde büyük Osmanlı hânedânının son temsilcilerinden olan Sultan İkinci Abdülhamîd Han Rahmetullahi Aleyh 'in değerli eşi Müşfika Hanım Rahmetullahi Aleyha, kızı Ayşe Sultan ile birlikte oturuyorlardı. Bir hünkârın eşi ve kızı olarak senelerce yaşadıkları bir ömürden sonra, ânî olarak sıkıntılı ve zaruret dolu bir hayatın en acı hakikatleri arasına düşmüşlerdi. Müşfika Hanım Rahmetullahi Aleyha, pek değerli eşi Sultan Abdülhamîd Han Rahmetullahi Aleyh'e âit çok manalı bir hâtırasını şöyle anlatıyor: “Bir gün Sultan Abdülhamîd Han rahatsızlanmıştı. Sabahleyin yataktan kalkmak istediğinde kendisinde kuvvetli bir halsizlik ve kırıklık hissetmişti. Çoraplarını giyip odadan dışarıya çıkması gerekmişti. Fakat biraz öne eğilip ayağına çoraplarını dahi geçirecek hali yoktu. Ben heme

Gerçek Muhabbetin Alâmetleri

  Gerçek Muhabbetin Alâmetleri   Allâh’ü Teâlâ ve Rasûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem’e itaate götürmeyen muhabbet sözleri, kuru bir iddiadan öteye gidemez. Sevdiği uğruna fedakârlıkta bulunmayanların kalbî beraberlik iddiaları, dört duvar arasındaki kuru beraberlikler gibi, bir kıymet ifâde etmez. Bir sohbet esnâsında Hz. Sevbân Radiyallahü Anh, Habîbullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz’e pek derin ve dalgın bir sûrette bakıyordu. Öyle ki onun bu hâli, Âlemlerin Efendisi’nin dikkatini çekti. Merhametle sordular:             “– Yâ Sevbân! Nedir bu hâlin?” Peygamber âşığı Sevbân şöyle dedi: –Anam, babam ve canım Sana fedâ olsun yâ Rasûlallâh! Sen’in hasretin beni öyle yakıp kavurmaktadır ki, nûrundan ayrı geçirdiğim her an bana ayrı bir hicrân olmaktadır. Dünyada böyle olunca âhirette nice olur diye dertleniyorum. Orada siz peygamberlerle beraber olacaksınız. Benim ise, ne olacağım ve nerede bulunacağım belli değil! Üstelik cennete giremezsem, sizi görmekten tamamen mahr

Çıktım Erik Dalına!

  Çıktım Erik Dalına!   Çıktım erik dalına Anda yedim üzümü Bostan ıssı kakıyıp Der ne yersin kozumu…   Uğruluk yaptı bana Bühtan eyledim ona Çerçi de geldi aydır Hani aldın gözgünü...   Kerpiç koydum kazana Poyraz ile kaynattım Nedir diye sorana Bandım verdim özünü...   İplik verdim cullaha Sarıp yumak etmemiş Becid becid ısmarlar Gelsin alsın bezini...   Bir serçenin kanadın Kırk katıra yüklettim Çift dahi çekemedi Şöyle kaldı kazını...   Bir sinek bir kartalı Salladı vurdu yere Yalan değil gerçektir Ben de gördüm tozunu...   Bir küt ile güreştim Elsiz ayağım aldı Güreşip basamadım Gövündürdü özümü...   Kafdağı'ndan bir taşı Şöyle attılar bana Öylelik yola düştü Bozayazdı yüzümü...   Balık kavağa çıkmış Zift turşusun yemeğe Leylek koduk doğurmuş Baka şunun sözünü...   Gözsüze fısıldadım Sağır sözüm işitmiş Dilsiz çağırıp söyler Dilimdeki sözümü...   Bir öküz boğazladım Kaklad

Halife İle Köle Allah’ü Teâlâ Katında Birdir

  Halife İle Köle Allah’ü Teâlâ Katında Birdir   Hz. Ömer Radiyallahü Anh Çok âdil, abid, çok merhametli, mütevazı, fakirlikle yaşar bir zat idi. Hz. Ömer Radiyallahü Anh Muğire adlı bir kölesiyle beraber Kudüs’e gitmektedir.   Halifenin bir deveden başka bineği yoktu. Deveye nöbetleşe biniyorlardı. Allah’ü Teâlâ’nın hikmeti tam Kudüs’e girecekleri vakit deveye binme nöbeti kölesi Muğire’ye gelmişti. Muğire, Hz. Ömer Radiyallahü Anh’a: “- Efendim, sıra bana geldi ama Kudüs’e yaklaştık. Benim deve üstünde, sizin yaya olmanız doğru olmaz. Şehre girerken devenin üzerinde siz olunuz!”, dedi. Hz Ömer Radiyallahü Anh itiraz etti: “- Biz Müslümanız. Ben her ne kadar halife isem de, seninle benim aramda Allah’ü Teâlâ indinde hiçbir fark yoktur. Sıra senindir, deveye sen bineceksin!”, dedi. “- Bugün Kudüs’ün bütün eşrafı zat-ı alinizi karşılayacaklardır. Onlar atlı, siz ise halife olduğunuz halde yaya yürüyeceksiniz. Bu hiç münasip değildir. Lütfediniz de istirhamımızı reddetmey

Kahrın da Hoş Lütfun da Hoş

  Kahrın da Hoş Lütfun da Hoş   Câna cefa kıl ya vefa, Kahrın da hoş lütfun da hoş... Ya dert göster ya da deva, Kahrın da hoş lütfun da hoş...   Hoştur bana senden gelen, Ya hil’at ü yahut kefen, Ya taze gül yahut diken, Kahrın da hoş lütfun da hoş...   Gelse celâlinden cefa, Yahut cemalinden vefa, İkisi de câna safa, Kahrın da hoş lütfun da hoş...   Ger bağ u ger bostan ola, Ger bend u ger zindan ola, Ger vasl ü ger hicran ola, Kahrın da hoş lütfun da hoş...   Ey padişah-ı lem yezel Zât-ı ebed hayy-ı ezel Ey lütfu bol kahrı güzel Kahrın da hoş lütfun da hoş...   Ağlatırsın zâri zâri, Verirsen Cennet ü huri, Lâyık görür isen nârı, Kahrın da hoş lütfun da hoş...   Gerek ağlat gerek güldür, Gerek dirgür gerek öldür, Bu Âşık hem sana kuldur, Kahrın da hoş lütfun da hoş...   İbrahim Tennurî Kuddise Sirrûh (ö. 1482)   Câna cefa kıl ya vefa:  Bana cefa çektirsen de rahatlık versen de... Ya hil’at ü yahut kefen:

Bir Şehit Bana Zemzem Suyu Verdi

Resim
  Bir Şehit Bana Zemzem Suyu Verdi   Enkazdan Çıkan Depremzede: Bir Şehit Bana Zemzem Suyu Verdi Asrın felaketinde enkaz altından kurtarılan yaralıların tedavileri Türkiye’nin farklı illerindeki hastanelerde devam ederken Manisa Şehir Hastanesinde bulunan depremzedelerin anlattıkları tüyleri diken diken etti. Türkiye'yi derinden sarsan asrın felaketinin ardından enkaz atından çıkarılarak kurtarılan depremzedeler yaşadıkları korku dolu anları anlattı. Hayatlarında görmedikleri bir kâbusu yaşadıklarını ve enkaz altında kaldıkları süre zarfında sürekli dua ettiklerini belirten depremzedelerden Döne Balcı isimli kadın enkaz altındayken bir şehidin kendisine zemzem suyu getirdiğini ve kızının başındaki kanamayı durdurarak bir saat sonra akrabalarının kendilerini kurtaracaklarını ve kurtarılmasının da aynı şekilde gerçekleştiğini söyledi. Hatay'daki evinin enkazından çıkarıldıktan 6 gün sonra Manisa Şehir Hastanesinde yeniden buluşan anne ve kızın buluşma anları ise duygu dol