Kayıtlar

Kibiri terk et!

  Dünya işlerinde başarılı olmak için ne yapmalıyım? “- Kibri terk et.” Ahiret işlerinde başarılı olmak için ne yapmalıyım? “- Kibri terk et!” Efendim her ikisi içinde aynı şeyi söylediniz! “- Kibir her hayra engeldir!”, diye buyurur. İmam-ı Gazali Rahmetullahi Aleyh

Bu Manzaralara Ağlamayana, İnsan Denir mi?

Resim
Savaştan, ölümden, kandan, gözyaşından kaçanlar; yeni acılara sebep oluyorlar… O acıları gören vicdanlı insanlar da acılara gark oluyorlar, insanlık ağlıyor... Kucağında bebeğiyle bir anne ağlıyor. Bebek elleriyle annenin gözyaşlarını siliyor... Çıkışamıyor, gözyaşlarını yalıyor; “- Annem üzülmesin!” diye… Bir polis bebeğini kucağına almış; Bebek, polis babasının kaskına vuruyor: “- Sen polissin, bu savaşı neden önlemiyorsun?” der gibi… Ekranlardan bize yansımayan daha bunun gibi; sayısız manzara vardır… Utanın ey insanlar! “İnsanım!” diyen herkes utansın… “Bu iki manzara karşısında ağlamayan, bir şeyler yapmak istemeyen insana insan denir mi?” Muhakkak bir şeyler yapılmalı… Bu savaş sonlandırılmalı… 3. Dünya savaşına mal olsa bile… Saldırgan ülke Rusya durdurulmalı,  Savaşın zararları tazmin edilmeli,  Sorumlular insan hakları mahkemesinde yargılanmalı, Herkes yaptıklarının bedelini ödemelidir… Aksi takdirde; saldırganların yaptıkları yanına kâr kalırsa; insanl

Timurtaş Uçar Hocaefendi Rahimehullah Sözleri 1

·      Allah’ü Teâlâ laikliğin belasını versin. ·      Adalet yıkılmıştır Türkiye’de. Adalet satılmıştır. Resmen alınan satılan eşya haline gelmiştir adalet. ·      Namussuzluk demektir laiklik. ·      Hem kahrolsun şeriat diyorlar, hem de o pislik cenazelerini camiye getiriyorlar. Hem çağ dışı diyeceksin, hem cesedini çağ dışı dediğinin camisine getireceksin? ·      Fatih’im, Ulubatlı Hasan’ım mezarından bugün başını kaldırıp bir bakıverse "İstanbul kafir olmuş!" diyecektir! Tanımayacaktır! ·      12 Eylül'den sonra 48 mahkemede anamdan emdiğim burnumdan geldi. Parmaklarımızdan cereyanlar vererek bizi sorgulamaya tabi tuttular. 'Niye ayet okudun, niye hadis okudun?' dediler. Bir hoca bir ayet okumuş ne var bunda? ·      Bacağına geçirdiği kot pantolonuyla sokakta dolaşan kadınların arasında hangisi Müslüman’ın, hangisi Yahudi’nin karısı veya kızı belli oluyor mu, mertçe söyleyin! ·      Müslüman’ın siyaseti Kur’an-ı Kerim’dir. ·      24 saat şarap

Emret Padişahım; Canımı Seve Seve Vereyim!

Padişah bir idam mahkûmunu affetmişti. Mahkûm sevincinden padişahın ayaklarına kapanarak: “Padişahım ne emredersen emret, seve seve yaparım!” Padişah: “Canınını da istesem verir misin?” Dedi. Sevinçten sarhoş olan mahkûm: “Seve seve veririm efendim. O canı zaten siz bağışladınız!” dedi. Padişah: “Bana senin canın lâzım değil! Git iyi bir insan ol yeter!” Âlemlerin Rabbi Allah’ü Teâlâ bizi yoktan yarattı, bin bir nimetlerle donattı. Hem dünyada hem ahirette yararlı olan: “Namaz, oruc, hac, zekât, iyilikler… vb. emretti. Hem dünyada hem ahirette zararlı olan: Küfür, insan öldürme, hırsızlık, içki, zina, yalan, dolandırcılık… vb. şeyleri yasakladı. Ama bize ibadetler zor; haramlar tatlı geliyor. Ya Rabbi bizlere sadakatli olmayı, emirlerini yapmayı, haramlarından kaçınmayı, takvalı bir kul olmayı nasip eyle!

Korku İle Ümit Arasında Yaşamak

·      “Allah’ın önceden kestirilemeyen kurduğu ince tertip ve düzeninden kim kendini güvenlik içinde görebilir? Fakat büyük zararı göze alanlardan başka hiçbir kimse bu tür tertip ve düzenden kendini güvenlik içinde göremez.” (Araf: 7/99) ·      “Ancak Allah’tan gelen gerçekleri örtbas eden toplumlar O’nun rahmetinden ümidlerini keserler.” (Yusuf: 12/87) ·      “Bazı yüzlerin mutluluktan parladığı bazı yüzlerin de ızdırap ile karardığı o hesap günü...” (Al-i İmran: 3/106) ·      “... Doğrusu Rabbin, cezayı çabucak verendir, aynı zamanda da çok acıyan ve bağışlayandır.” (Araf: 7/167) ·      “Gerçekten hayırlı ve iyi olanlar imanlarında sadık ve samimi olup doğru dürüst işler işleyenler nimet cennetlerindedirler. Kafirler ve günahlara dadananlar ise yakıcı bir ateş içindedirler.” (İnfitar: 82/13-14) ·      “Artık o zaman iyiliklerinin tartısı ağır basan kendisini mutlu bir hayatın içinde bulacak, kimin de iyiliklerinin tartısı hafif gelirse onun ana kucağı gibi sığınacağı yeri

İnsanlara Tevazuyu Öğretmek, Onları Kibirden Kurtarmak…

Bir derviş, mübarek bir zata bağlanır. O zatın dergâhına gidip gelmeye başlar. Fakat yine dergâha gittiği bir gün, dergâhtaki büyük bir köpek, önüne çıkar, havlamaya başlar ve onu içeri bırakmaz. Mübarek zat da, merakla pencereden bakar. Köpek içeri almayınca, talebe köpeğe bağırır: “- Ey köpek, yeter yahu! Sen de bu dergâhın köpeğisin, ben de… Köpeğin köpeğe bunu yapması reva mı?” Der. Köpek kuyruğunu indirip gider. Talebe içeri girince hocası, onu ve diğer bütün eski talebelerini çağırır. “- Bana kâğıt kalem getirin!” Der. İcazetini yazıp, o talebenin eline verir. “- Evladım, senin işin tamam. Benim vekilimsin. Artık benim sana verecek bir şeyim kalmadı!” Buyurur. Herkes şaşırır, çünkü dergâha intisap edeli henüz çok az bir zaman olmuştur. O talebe, bunun üzerine: “- Efendim, ben bir şey bilmiyorum. Bu icazeti neye istinaden verdiniz?” Diye sorar. Hocası buyurur ki: “- Evladım, bu dergâhın vazifesi, insanlara tevazuyu öğretmek, onları kibirden kurtarmaktır. Se

Tövbeye Gel Tövbeye

  Dünya’ya mağrur kişi, Tövbeye gel tövbeye! Uçmadan ömrün kuşu, Tövbeye gel tövbeye!   Ey halk içinde ulu, Olmuş nefsinin kulu, İşit hey yaman havli, Tövbeye gel tövbeye!   Sakalına baka bak, Kara iken oldu ak, Dünya sana kurdu fak, Tövbeye gel tövbeye!   Ulu kıyamet kopa, Düz ola dere tepe, Niceler yoldan sapa, Tövbeye gel tövbeye!   Kaça gide can kuşu, Kuru kala ten dahi, Yunus Emre sen dahi, Tövbeye gel tövbeye!   Yunus Emre Kuddise Sirrûh   Dünya’ya mağrur kişi, Tövbeye gel tövbeye! Uçmadan ömrün kuşu, Tövbeye gel tövbeye!   Ey halk içinde ulu, Olmuş nefsinin kulu, İşit hey yaman havli, Tövbeye gel tövbeye!   Sakalına baka bak, Kara iken oldu ak, Dünya sana kurdu fak, Tövbeye gel tövbeye!   Ulu kıyamet kopa, Düz ola dere tepe, Niceler yoldan sapa, Tövbeye gel tövbeye!   Kaça gide can kuşu, Kuru kala ten dahi, Yunus Emre sen dahi, Tövbeye gel tövbeye!   Yunus Emre Kuddise Sir

Müminin Ölümü 2

Sevgili Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem, Medineli arkadaşlarından birinin başucunda, onun son nefeslerini verişini takip etmektedir, ümmetine karşı şefkatle dolu olan kalbi çok hüzünlüdür Hz. Azrail Aleyhisselâm”a. “Ey melek benim arkadaşıma yumuşak davran, çünkü o bir mümindir!” Ölüm meleği cevap verir: “Ey Nebi sen rahat ol gözün aydın bulunsun ben bütün müminlere yumuşak davranırım.” Herhangi biri ölürken, muhakkak ona beraber oturmakta olduğu meclis arkadaşları, eğer o arkadaşları oyun eğlence ahalisi iseler oyun halkı olarak, eğer onlar zikir topluluğu iseler, zikir topluluğu olarak kendisine gösterilir. Ölüme doğru ilk adımını atarken baştan sona bütün hayatı ile yüzleştirilir. Ölmekte olan kişinin yanında Kuran okunuyor olması bu sıkıntısını hafifletecektir. En büyük kolaylaştırıcıları ise Kuran ve sünnete uygun yaşanmış ihlaslı bir ömürdür. “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz” hadisinin işaret ettiği gibi yaşarken dine sahip çıkıp maddi, manevi himmet ettiyse

Ölümü Sevmek

  Ölümü Sevmek   Ölüm güzel şey, budur perde arkasından haber; Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber!   Yazıma Necip Fazıl’ın bu güzel sözleriyle başlamak istedim. Bütün hak dostları ölümü güzel görmüşlerdir. Çünkü ölüm yüce Allah’ımıza kavuşmaktır. Kafesteki kuşun kafesten kurtulup özgürlüğe ulaşması gibi ölümle ruh da beden kafesinden kurtulup özgürlüğüne, geldiğimiz aleme uçacaktır. Bir hak dostu talebesine sordu: Bir dakika sonra öleceğini bilsen ne yapardın? Hemen kelimeyi tevhit getirir, salavat getirir, sürekli Allah’ü Teâlâ’yı zikrederdim. Peki, bir saat sonra öleceğini bilseydin? Saydıklarıma ek olarak hemen abdest alır çevremdekilerle helalleşir, borçlarımı öder, malımı Allah’ü Teâlâ için dağıtırdım. Son dakika gelince namaza dururdum. Peki, bir hafta sonra öleceğini bilseydin? Günah işlememeye çalışır, boş söz konuşmazdım. Ailemden başlayarak Kuran ve sünnetin emirlerini duyurur, kötülükten insanları uzak durmaya çağırırdım ve hak dostlarının dua